‘Kürt Meselesinin Çözümü’ konferansı sonuç bildirgesi açıklandı

  • 13:04 20 Mart 2024
  • Güncel
 
AMED - İHD’nin 16-17 Mart tarihlerinde düzenlediği “Kürt meselesinin çözümü ve barış” konferansının sonuç bildirgesi açıklandı. Bildirgede tecridin ortadan kaldırılmasının gerekliliği vurgulanırken, siyasi partilere de bu konuda önlerine plan koymaları çağrısı yapıldı.
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi’nin Amed’de “Kürt meselesinin çözümü ve barış” konulu konferansının sonuç bildirgesi, dernek binasında düzenlenen basın toplantısı ile açıklandı. Sonuç Bildirgesi öncesi konuşan İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, halkların Newrozu’nu kutladı. Hüseyin, “Biz İHD olarak barışın yükseldiği toplumsal kesim içerisinde yer alıyoruz. 1986 yılından bu yana barış talebinden vazgeçmedik. Barışın özgürlük ve insan hakları olduğunu biliyoruz. Bu nedenle barışı savunmaya devam ediyoruz” dedi.
 
‘Devletin tutumu şiddeti kaçınılmaz kılmıştır’
 
Ardından ise İHD Amed Şube Başkanı Ercan Yılmaz, sonuç bildirgesini paylaştı. Kürt halkının Orta Doğu’nun en kadim halkı olduğuna ve Kürt meselesinin yüzyıllardır kronikleşerek devam ettiğine değinen Ercan, dünyadaki en yüksek Kürt nüfusunun Türkiye’ de olduğuna dikkat çekerek, tekçi anlayışın yüzyıl boyunca şekil değiştirerek devam ettiğini, özelde Türk kimliğine mensup olmayanlara yönelik inkâr, yok sayma ve asimilasyona dayalı bir iktidar davranışının olduğunu aktardı. Antidemokratik uygulamalarla Kürt sorununun içinden çıkılmaz bir duruma konulduğunu vurgulayan Ercan, “Türkiye Cumhuriyeti devletinin Kürt meselesinin hak temelli çözümü yerine antidemokratik uygulamalar ile baskılanmasına dayanan tutumu şiddeti kaçınılmaz kılmış ve meseleyi büyüterek bugüne kadar getirmiştir. Nitekim yaklaşık 40 yıldır PKK ile Türkiye devleti arasında süregelen çatışma hali bütün can yakıcılığı ile halen devam etmektedir” dedi. 
 
Dönem dönem Kürt meselesine çözüm olmak adına kimi adımlar atılmış olsa da, yeterli düzeyde girişimlerin sağlanamadığını ifade eden Ercan, “Kürt meselesi çözümüne dair gerçekçi politikalar ortaya konamamıştır. Son olarak 2013-2015 yılları arasında ‘Çözüm Süreci’ olarak adlandırılan dönemde her ne kadar çatışmalar durmuş ve toplumda kısmi rahatlamanın yaşandığı gözlemlenmiş ise de bu süreçte dünyadaki çatışma çözümü örneklerine benzer mekanizmalar ve yasal düzenlemeler oluşturulmadığı için 24 Temmuz 2015 tarihinde başlayan çatışmalar şiddetlenerek devam etmektedir” şeklinde konuştu. Son 8 yıllık süreçte on binlerce can kaybı yaşandığını kaydeden Ercan, “Bir yandan sivil siyasetin önü kayyum uygulamaları, gözaltı ve tutuklamalar ile tıkanırken; öte yandan, Kürt meselesinin çözümünde etkisi devlet tarafından da kabul edilen PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın ailesi ve avukatları ile görüşmeleri engellenerek diyalog zemini tamamen ortadan kaldırılmıştır” ifadelerine dikkat çekti. 
 
Sürdürdükleri çalışmanın birçok akademisyen, yazar, sivil toplum örgütü mensubu, hak savunucusu, gazeteci ve siyasetçiyi bir araya getirerek Kürt meselesinin demokratik çözümüne dair bir perspektif oluşturulmayı amaçladığına değinen Ercan, sonuç bildirgesinin detaylarını aktardı.
 
Sonuç bildirgesinde “Kürt meselesine dair barışın sağlanamamasına sebep olan sorunlar” şöyle sıralandı:
 
“* Siyasi partilerin Kürt meselesinin çözümüne dair diyalog zemini oluşturamamaları,
 
* Kürt meselesinde askeri yöntemler ve güvenlikçi yaklaşımların kullanımı konusunda ısrarcı tutum,
 
* Şiddet politikalarının barış zeminini oluşturmadaki engelleyici etkisi,
 
* Kürt meselesinin çözümünde önemli bir aktör olan Abdullah Öcalan’ın sürece dâhil olmasını engelleyen tecrit politikaları,
 
* İktidar partileri açısından asırlık Kürt meselesinin çözümünün kısa vadeli politik çıkarlara tercih edilmesi,
 
* Çözüme dair girişimlerde ön hazırlıklar gerçekleştirilmeden ve yasal çerçeve oluşturulamadan hareket edilmesi,
 
* Şiddeti besleyen söylemlerin olağan hale gelmesi ve güncel politikayı belirlemesi,
 
* Kürt meselesinin siyasi boyutunun yanında insan hakları perspektifinin göz ardı edilmesi,
 
* Sivil toplumun barış talebine dair süreçlere katılımdaki noksanlıkları.”
 
Konferansın tüm oturumları boyunca gerçekleşen yoğun tartışma ve aktarımlar sonucu, Kürt meselesinin çözümü ve barış ortamının sağlanmasına dair çözüm önerileri şöyle sıralandı:
 
“* Kürt meselesine dair özgür bir tartışma ortamı yaratmak adına başta ifade özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin önündeki engeller kaldırılmalıdır.
 
* Çatışmanın tarafları arasında müzakereyi mümkün kılacak bir diyalog mekanizması kurulmalı; kalıcı bir barış ortamını sağlamak için çatışmasızlık hali sağlanmalıdır.
 
* Siyasi partiler Kürt meselesinin çözümüne dair niyet ve program ortaya koymalıdır.
 
* Abdullah Öcalan’ın sürece dâhil olabilmesi için uygulanan tecrit politikalarına son verilmelidir.
 
* İnsan haklarına dayalı, çoğulcu, kapsayıcı ve sivil bir Anayasa ivedi olarak gündeme alınmalı; Anayasanın toplumsal uzlaşı sağlamadaki rolü pekiştirilmelidir.
 
* Kürtlerin seçme ve seçilme ile temsil hakkını ortadan kaldıran uygulamalara son verilmelidir.
 
* Sivil toplum örgütleri ve baroların çözüme dair etkin rol almasının önündeki engeller kaldırılmalı; gerçekleştirilen Barış Konferansı gibi barışa dair yeni ve kapsamlı çalışmalar gerçekleştirmelidir.
 
* Kürt meselesinin demokratik yöntemlerle çözümü için Kürt ve muhalif siyasetçilerin siyaset yapmalarının önündeki engeller kaldırılmalı; sivil siyasetin önü açılmalıdır.
 
* Kürtçenin hayatın her alanında kullanımının önündeki tüm engeller kaldırılmalı, Kürtçenin Kürt meselesi bağlamındaki önemi göz önünde bulundurulmalıdır.
 
* Kürt meselesinin çözümünde dünyadaki çatışma çözümü deneyimlerinden yararlanılmalı, Türkiye’nin çözüme dair girişimleri ve deneyimleri yeniden gözden geçirilerek özgün koşullara uygun mekanizmalar ve yasal çerçeve oluşturulmalıdır.
 
* Barışa dair yapılacak her türlü çalışmada kadınların eşit temsili sağlanmalı, sürece katılımları önündeki engeller kaldırılmalıdır.
 
* Savaş mağduru toplumlar arasında uluslararası dayanışma güçlendirilmelidir.”