KESK’li kadınlar 4 ana taleple 8 Mart’a hazırlanıyor

  • 09:10 4 Mart 2020
  • Emek/Ekonomi
ANKARA  -  “Doğa benim, üreten benim, emek benim, yaşam benim, ben kadınım” şiarıyla 8 Mart’a giden KESK’li kadınlar,  bu yıl alanlarda kreş hakkı, doğum izni ve Kadın ve Eşitlilik Bakanlığı’nın kurulması talebini dile getirmeye hazırlanıyor. 
 
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) üyesi kadınlar, dünden bugüne sendikal mücadele içinde aynı zamanda kadın mücadelesi de yürütüyor.  1986 yılında öğretmenler tarafından çıkarılan ‘Abece Dergisi’,  1988 yılında ‘EGİT-DER’in kurulması ve 28 Mayıs 1990 tarihinde ‘Eğitim İş Sendikası’nın kurulması, sendikal umutların ve kadın emekçilerin umutlarının yeşermesine sebep oldu. 1990’lı yılların devamında kamu çalışanları hemen hemen tüm iş kollarında sendikalarını kurdular.   1990’lı yıllara damgasını vuran başka bir gelişme ise “kamu sendikalarının üst örgütlerinin oluşturulması” oldu.  İlk yıllarda farklı yollarla yürütülen çalışmalar 8 Aralık 1995 tarihinde KESK’in kurulmasını sağladı.
 
2014 yılında eşbaşkanlık uygulanmaya başlandı
 
Farklı iş kollarında mücadelesini yürüten sendikanın tarihsel süreci ise kadın emekçilerin mücadelesini de içerisinde barındırarak bugünlere geldi. KESK’in 2014 yılında 8’inci Olağan Kongresi’nde Kadın Meclisleri oluşturuldu ve sendikal mücadelede kadın eşbaşkanlığı kotası uygulandı.  Böylece alanlarda daha fazla kadın mücadelesini görünür kıldı.
 
‘Doğa benim, üreten benim, emek benim, yaşam benim ben kadınım’
 
KESK’li kadınlar, dünden bugüne evde, sokakta ya da işyerinde yaşadığı mobbinge ve tacize karşı mücadelesini sürdürmeye devam etti. İstihdamda geri kalmalarındaki en büyük etken olan ücretsiz kreş hizmetinin verilmemesi üzerine kadınlar, alanlarda direnişlerini sürdürdü. Sadece sendikal alanda değil, aynı zamanda katledilen kadınların sesi olarak davalara katılmaya başladı. İş yerlerinde ucuz iş gücü olarak çalıştırılmak istenen kadınlar için alanlarda,  “Güvencesizliğe hayır”   diyen kadınlar, bu yıl taleplerini bir kez daha ortaya koyacak, 8 Mart’ta ise “Doğa benim, üretim benim, emek benim, yaşam benim, ben kadınım” şiarıyla yeniden taleplerini dile getirecek. 
 
8 Mart’ta doğru giderken, KESK Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy, planlamaları ve taleplerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.  
 
‘Erkliğe karşı dünyada dalgalanan bir direniş var’
 
Dünyada ve Türkiye’de yaşanan cins kırımına işaret eden Gülistan, “Artık her güne üç kadın cinayeti sığıyor ve genellikle failler korunduğu için cezasızlık politikası yeni faillerin ortaya çıkmasına sebep oluyor. Bir yandan da hem kapitalizm hem de kapitalizm kodları olan erkliğe karşı bütün dünyada bir direniş dalgası var. Bu direnişlerin en ön cephesinde kadınlar duruyor. Kadınlar sömürü sistemine, kadın cinayetlerine, neoliberal politikalara ve giderek artan yoksullaşmaya karşı direnişin en önünde durarak çok büyük bir mesaj veriyorlar. Bizim için bu mesajı doğru algılamak ve buradan doğru nasıl örgütleyeceğimize karar vermek önemli”  şeklinde konuştu. 
 
‘Dört talebimizi görünür kılmaya çalışıyoruz’
 
Yaptıkları anket çalışmalarından söz eden Gülistan şunları dile getirdi:  “İşyerlerinde kadın emekçilerin yaşadıkları sorunlarla ilgili bir anket çalışması yaptık. Bu anket sonuçları, kadınların iş yerlerinde, evde, dışarıda ve siyasette yaşadıkları sorunlardan çok da bağımsız değiller. Çünkü var olan kapitalist sistem kadının emeği, bedeni ve kimliği üzerinden kendini var etmeyi, sömürüsünü artırarak devam ettiriyor. Bizim yaptığımız anket sonuçlarından dört ortak talebimiz çıktı.  Dört temel talebimizi KESK olarak, daha görünür kılmaya çalışıyoruz. Bunlardan birincisi, kadınların istihdamı önünde en büyük engel olan ve kadınları çalışma hayatına katmayı zorlaştıran kreş talebi. Doğum izni talebimiz var, 8 Mart’ın resmi izin olması talebimiz var. Bizim yıllardır öne çıkardığımız bir talep, ama daha hayati bir duruma geldi.  Kadınların bütün isyanlarını, söyleyecek sözlerini ortaya çıkardıkları alanlar 8 Mart alanları.”
 
‘Kadın ve Eşitlik Bakanlığı’ kurulması taleplerden biri
 
Taleplerden birinin de Kadın ve Eşitlik Bakanlığı’nın kurulması olduğuna dikkat çeken Gülistan, iktidarın özellikle 2011’de kadın ibaresini bakanlıktan çıkararak, “kadın düşmanı” politikalarına hız verdiğini anımsattı. Bugün gelinen aşamada Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın kadınların sorunlarına çözüm üretmesinin mümkün olmadığını dile getiren Gülistan, “Kadınların sorunlarını görmezden gelen, ki bırakalım görmezden gelinmesini kadınları neredeyse yok sayan bir bakanlığın kadın sorununu çözmesi mümkün değil. Dolayısıyla asıl olan kadınlar ile birlikte yürüyen, kadınlar ile birlikte politika üretecek bir ‘Kadın ve Eşitlik Bakanlığı’ kurulmasıdır. Bu dört talep ile birlikte 8 Mart’a hazırlanıyoruz. Taleplerimizi öne çıkararak nasıl kazanacağımızın yol ve yönetmelerini geliştirmeye çalışıyoruz” dedi. 
 
‘Alanlarda mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz’
 
KESK Kadın Meclisi olarak 8 Mart şiarını aylar öncesinde belirlediklerini söyleyen Gülistan, 8 Mart afişinin ise yaptıkları yarışma ile ortaya çıktığını ifade etti. Gülistan, “Kadını, yaşamın yarısı olmasına rağmen yok sayan, ikincilleştiren anlayışa karşı yaşamın öznesi olduğunu ifade ettiğimiz bir slogan. ‘Doğa benim, üreten benim, emek benim, yaşam benim, ben kadınım’ sloganı ile 8 Mart alanlarında taleplerimiz ve birlikte söyleyecek sözü olan kadınlarla alanlarda olmaya ve mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz” diye konuştu.