Bir eve konuk olmak: Haciz haberi ve ekonominin gerçek yüzü

  • 09:05 22 Aralık 2019
  • Emek/Ekonomi
Beritan Canözer - Medya Üren
 
DİYARBAKIR - Kış geldi, tezgahtaki fiyatlar arttı. Yurttaş alışveriş yapamamaktan, pazarcı ise satış olmamasından şikayetçi. Birlikte pazara çıktığımız Esma Seydaoğlu, “Biz seçiyoruz, onlar sabit maaşını alıyor ama biz eziliyoruz, biz yoksullaşıyoruz” diyerek tepki gösterdi.
 
Elektrik, su ve doğalgaza son 1 yıl içerisinde toplamda 10 kez zam gelirken, yalnızca 2 kez indirim yapıldı. Zamlar karşısında isyan etmekten kendini alıkoyamayan yurttaşlar, tepki gösterse de hükümetten yana yurttaşı rahatlatacak bir haber henüz gelmedi. Öte yandan hem kış mevsiminin gelmesi ile hem de yeni yılın başlarına doğru giderken sebze ve meyve fiyatlarında da artış yaşandı.
 
Pazar alışverişine giden yurttaşlar, kimi zaman bir şey alamadan eve dönüyor, kimi zaman ise ihtiyacı olanın bir kısmını alarak günü kurtarma telaşına giriyor. Meyveyi neredeyse hiç alamayan yurttaşlar bir yana, esnaf da satış yapamamaktan bir o kadar şikayetçi. Bu şikayetleri ekonomik krizden etkilenen bir kadının bir günlük yaşamını izleyerek, anlatmak istedik.
 
Kapıyı çalan ‘haciz’
 
60 yaşındaki Esma Seydaoğlu ile beraber pazar alışverişine çıkmak için evine geliyoruz. Pazara çıkmak için hazırlanmasını beklerken kapısı çalınan Esma’nın açtığı kapısının önünde polisler duruyor. Tabi biz ev baskını diye düşünürken, ne olduğunu anlayamadan eline bir zarf uzatıldı. Ödeyemediği borçları yüzünden evine haciz gelmiş. Ekonomik kriz yok ya hani, ondan bu haciz. 1 hafta süre veriyorlar, ödeme yapması için. Yapmadığı takdirde, haciz ile eşyalarına el konulacak. Esma sinirleniyor, hırslanıyor, “Devletin gözü doymuyor. Daha alacak neyimiz kalmış acaba” diye söyleniyor. Biz habere devam edip, etmeme konusunda tereddüt yaşasak da, Esma anne “Hadi kalkın, tüm dünya görsün insanlar nasıl karın tokluğuna yaşıyor, çalışıyor, bir lokma ekmek alamıyor” diyor. Kalkıyoruz.
 
‘Çocuklarımıza meyve yediremeyecek miyiz?’
 
Diclekent’te bulunan evinden çıkıyoruz ve her Çarşamba evinin yakınlarında kurulan semt pazarına gidiyoruz. Pazar girişinden fiyat hesaplaması yapmaya başlıyor. Fiyatları sorarak ilerliyor. Bir tezgahta, bir satıcıyla tartışıyor, “fiyatlar ateş pahası millet aç mı kalsın?” diye soruyor. Satıcı ellerini havaya kaldırıp, “Hakkımız kalmasın, ben ne diyeyim ki” diye cevap veriyor. Diğer tezgahlarda da durum farklı değil. Neredeyse her tezgahta pazarcılar ile vatandaşlar arasında tartışmalar oluyor, insanlar geriliyor. Yalnızca isminin Fatma olduğunu öğrenebildiğimiz bir yurttaş, kamerayı görünce şunları söylüyor: “Tam 1 saattir pazardayım. Bir başa gidiyorum, bir sonuna. Belki gözümden kaçmıştır daha ucuz bir tezgah bulurum diye. Sebze yine az da olsa alıyoruz ama meyve hiç alınmıyor. Bu kış çocuklarımıza meyve yediremeyecek miyiz?” diye tepki gösteriyor.
 
Bir pazarcı ise, “Abla sabahtan beridir daha 50 liralık satış yapamadım. Nasıl yapayım? Ben bile evime bir şey alamıyorum, bu insanlar nasıl alsın? ‘Domatesin kilosu 4 lira’ diyorum, benimle pazarlığa giriyorlar, ‘2 lira olmaz mı’ diye. Yazık günah değil mi bize? ‘Ekonomik kriz yok, hazinemiz dolu’ diyorlar ama millet açlıktan intihar ediyor” diyerek satış yapamamaktan dem vurdu.
 
‘Hiçbir şey alamadan dönenler var’
 
Esma, pek kalabalık da olmayan pazarın içinde ilerlemeye devam ediyor. Biz de onu takip etmeye devam ediyoruz. Takip ederken, ara ara orada bulunanları da dinlemeye çalışıyoruz. Pazarın sonuna geldiğimizde ise Esma, meyveden hiç alamazken, domates, soğan ve patlıcandan birer kilo alabildi. Pazarını yaptıktan sonra, neden bu kadar az şey aldığını sorduk. Esma, gücünün ancak bu kadarına yettiğini söylüyor ve ekliyor: “Eskiden el arabası tutardık aldıklarımızı eve götürebilmek için ama şimdi 3 poşetle eve dönüyoruz. Meyve hiç alamadım. Domates, soğan ve patlıcan aldım, genel ihtiyaç diye. Bir de gelip hiçbir şey alamadan dönenler var. Hiç pazara gelemeyenler var.” 
 
‘Biz yoksullaşıyoruz’
 
Esma, ekonomik krizin ülke ve yurttaşlar için en büyük sorun olduğuna işaret ederek, “Haklarımızı savunsunlar diye vekil seçiyoruz, başkan seçiyoruz, cumhurbaşkanını seçiyoruz ama onlar her ay sabit maaşlarını alırken, halk açlıkla sınanıyor. Ben bundan sonra oy falan da kullanmayacağım. Biz seçiyoruz, biz eziliyoruz, biz yoksullaşıyoruz. Siz de gördünüz, çektiniz. Ne pazarcı satış yapabiliyor ne de halk bir şey alabiliyor. Siz evimdeyken evime haciz geldi. Evde çalışan tek bir kişi var. O maaşla kira mı ödenecek, pazar mı yapılacak, faturalar mı ödenecek” diyerek aslında bir gün içinde ekonominin gerçek yüzünü gözler önüne seriyor.