Konteyner kentte yokluk içinde bir yaşam: Çocuklarımızı kandırıyoruz

  • 09:03 21 Aralık 2019
  • Emek/Ekonomi
Hikmet Tunç
 
VAN - Ekonomik krizi dile getirmek dahi suç sayılmaya başlarken, kadınlar ve çocuklar krizi en ağır şekilde yaşıyor. Van’da 8 yıl önce geçici olarak inşa edilen konteyner kentte yokluk içinde yaşayan kadınlar, evde de bu yüzden sürekli tartıştıklarını söylüyor. Hatice Yılmaz, “Günlerdir çocuğum meyve istiyor. Sürekli ‘alacağım’ deyip oyalıyorum. Bir anne olarak çocuğunun istediğini alamamak çok acı” diyor. 
 
İktidar giderek derinleşen ekonomik krize dair konuşanları “terörist” ilan ederek, bunu gözaltı ve tutuklama gerekçesi dahi yaparken, iş bulamadığı için kendini yakanlar, toplu halde intihar eden aileler, pazardan meyve dahi alamayan, çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayamayan kadınlar, ekonomik krizin faturasını en ağır şekilde ödüyor. Van’ın Tuşba ilçesine bağlı Seyrantepe Mahallesi’nde 2011 yılında Büyükşehir Belediyesi girişimleri sonucu kurulan Seyrantepe Konteyner Kent’te kalan aileler, yaşam mücadelesi veriyor. 
 
Geçici olarak inşa edilmişti 
 
8 yıl önce depremzedeler için geçici olarak inşa edilen konteyner kentte hala yaşamak zorunda bırakılan ailelerin yaşadığı bu konteyner kent, şehir içi minibüslerinin dahi yolunun kesişmediği mahalle mezarlığı yanında bulunuyor. Etrafı tel örgüyle kapalı, 200-300 konteyner adeta karantinaya alınmış durumda. Zaman içerisinde zarar gören tel örgüler eski battaniyelerle yama yapılarak kapatılmaya çalışılmış. İki bölmeden oluşan konteynerler, yurttaşların kendi imkanlarıyla ahşap ve briketlerle bölmeler oluşturularak bir barınak haline getirilmiş durumda. 
 
‘Bir annenin çocuklarına istediğini alamaması büyük acı’
 
Sokaklarını fotoğrafladığımız kentte kadın ve çocuklar yoğunlukta. Kadınlar tülbentleriyle yüzlerini örtmeye çalışarak başta konuşmak istemezken, maksadımızı öğrenmeye çalışıyor. Kendimizi tanıtıp “Nasılsınız” diye sorunca anlatmaya başlıyorlar. 8 yıldır burada yaşayan Hatice Yılmaz’ın eşi mevsimlik işçi olarak çalışıyor. Ekonomik krizden sonra mutfak masraflarını dahi çıkaramadıklarını söyleyen Hatice, “Mutfağımda uzun süredir sadece çorba kaynatabiliyorum. Eşimle sürekli tartışıyoruz. Günlerdir çocuğum meyve istiyor. Ben sürekli ‘alacağım’ sözleriyle onu oyalıyorum. Kızım, ‘Anne muz alacağım diyorsun almıyorsun, yalan söylemek ayıp değil mi’ diyor. Öyle dediği zaman utanıyorum. Bir anne olarak çocuğunun istediğini alamamak çok acı bir duygu, uyuyamıyorum, içim parçalanıyor” diye belirtiyor. 
 
‘Tek isteğim sıcak bir yuva’
 
Kirasını ödeyemediği için konteyner kente yerleştiğini dile getiren Besra Başak ise, evinin içini göstererek tuvalet ve banyoyu bir kullanmak zorunda olduklarını söylüyor. Eşi iş bulamadığı için yardımlarla ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştıklarını aktaran Besra, “Kırmızı et ve sebze alamıyoruz. Ayda bir defa tavuk eti alabiliyoruz. Çocuklarım yeteri kadar beslenemediği için sürekli hastalanıyor. Doktora götürdüğümde ise vitamin eksikliğinden kaynaklı deniliyor. Nasıl karşılayabilirim. Çok zorluklar çekiyoruz. Bir tek ben değil burada yaşayan herkes aynı durumda. Tek isteğimiz sıcak bir yuva” sözleriyle yaşadıklarını özetliyor. 
 
‘Sürekli tartışıyoruz’ 
 
Kira ödeyemediği için konteynerde yaşamak zorunda olduğunu söyleyen Suna Ürkmez ise, hala kiracısı olduğu eve borcu olduğunu dile getiriyor. 7 kişilik ailesinin iki bölümden oluşan konteynerde kaldığını ve çocukları mutfakta uyuttuğunu kaydeden Suna, “Daha önce 100 TL’ye sebze, meyve, et alabiliyorduk. Ama şu anda iki çeşit alıyoruz. Ayda bir beyaz et alma imkânım oluyor, ama kırmızı et bayramdan bayrama. Bu sebepten kaynaklı eşimle tartışıyoruz. 5 çocuğa bakmak, evin ihtiyaçlarını karşılayamamak, sofraya çocukların istediklerini koyamamak çok acı. Bu durum huzursuzluk yarattı bizde. Artık ne yapacağımı bilmiyorum. Ben çocuklarımı bırakıp evlere temizliğe gidiyordum. Şimdi o da yok İŞKUR’a başvurdum. İş olmayınca hiçbir şey olmuyor” diye belirtiyor.  
 
‘Ev yapmak hayal oldu’
 
Kış mevsiminin gelmesinden dolayı ısınma sorunu yaşadığını dile getiren Nurten Kaya ise “Çocuklarımız için temiz, yaşanılabilecek bir yer istiyoruz. Böceklerle birlikte yaşıyoruz. Evimizde misafir ağırlayamıyoruz. Tuvalet, mutfak, banyo bir arada. Eskiden yine çalışıp bir ev kurabilme umudumuz vardı. Şimdi açlıkla sınanıyoruz. Ev yapmak artık hayal oldu” sözlerini kullanıyor. 
 
‘Burası da yıkılırsa nereye gideriz’
 
Temiz ve geniş bir ev istediğini ifade eden Filiz Çelik ise, eşyalarını bir odada üst üste yığdığını söylüyor. Filiz, “Oğlum iş arıyor bulamıyor. Birçok yere başvurduk ‘dönüş yapacağız’ diyorlar hiçbir dönüş olmadı. Konteyner kenti kaldırıp yerine park yapacakları söyleniyor. Buradan da olmaktan korkuyoruz. Burası yıkılırsa nereye gideriz? Bazen eşim akşamları bile çalışıyor yine de geçinemiyoruz” diye anlatıyor. 
 
‘Keşke daha iyi şartlarda yaşayabilseydik’
 
Sevim Yıldırım da, “Eşimle birlikte 8 yıldır burada yalnız yaşıyoruz. Yaşlı ve hastayız. Dert kahır çektik güçten düştük. Bu yıl yaşlılık maaşı almaya başladım. Bu parayla geçimimi sağlamaya çalışıyorum. Keşke daha iyi şartlarda yaşayabilseydik” diyor.