Kadının görünmeyen emeği: Tezgahtaki midyeler

  • 09:06 5 Haziran 2019
  • Emek/Ekonomi
İZMİR - Güvencesizlik ve emek sömürüsünün yoğun olarak yaşandığı ev eksenli çalışmalardan biri olan midyecilik, kadınların bütün zamanını alıyor. Midye dolma işçisi Gülten Yavuz, en büyük sorunlarının güvencesizlik olduğunu belirterek, örgütlü bir yapılarının olmasını istiyor. 
 
Denizden çıkarılmasından hazırlanmasına kadar bin bir zahmetten süzülerek sokaklara taşınan midye dolma, kıyı şehirlerine Ermenilerin bıraktığı kültürün izlerinden biri. Etrafı limon dizili tezgahlarda tane fiyatına tüketilen içi pirinç dolu bir yiyecek olan midye, özellikle geceleri tüketilen bir ürün. Midyenin yapılışının arkasında ise büyük bir kadın emeği bulunuyor. İzmir’in ‘ötekilerinin’ yaşadığı Çimentepe, Kadifekale semtlerinde Roman kadınlarının işine, 60 yıl önce batıya göçertilen Kürt kadınları ortak olmaya başladı. Genellikle Marmara Denizi’nin boğazlarından toplanan midyeler, sabahın erken saatlerinde kamyonlarla getiriliyor. Çoğunlukla Çimentepe, Kadifekale, Kaynak ve Yeşiltepe semtlerinde çuvalı 25 TL civarında satılıyor. 15-20 kadının bir arada çalıştığı midye-dolma yapan atölyeler de var, ancak genellikle evlerde ve kadınlar tarafından yapılıyor.
 
Bütün günü çalışmakla geçiyor
 
12 yıl önce evlenip Mardin’den İzmir’e göç eden Gülten Yavuz, eşinin mesleğine ortak olarak midye işine başlıyor. Genellikle ek gelir gibi görülen midye dolma işi Gülten ve ailesi için evin tek geçim kaynağı ve pişirilmesine kadar geçen bütün süreçlerde ortaklaşa üretiliyor. Gülten’in, bütün günü çalışmayla geçiyor.
 
Gülten’in yorucu geçen bir gününü özetleyecek olursak, zevkle tüketilen midyelerin denizden sofraya gelen hikayesini de anlatmış oluruz. Sabahın erken saatlerinde midyeler, sokağa gelen kamyondan indirilir. Henüz kum ve yosun kaplı olan midyeler merdaneli çamaşır makinesinde en az üç defa suyu değiştirilerek dakikalarca yıkanır.  Ardından leğenlere alınan midyeler suyun içinde bıçak yardımıyla açılır. Hızlı ve seri bir şekilde midye açmanın bazı püf noktaları vardır. Ancak yine de küçük iş kazaları sıklıkla yaşanır. Midyeler içindeki etin rengine, dolgunluğuna, midyenin büyüklüğüne göre sınıflandırılır. Açılan midyeler tekrar yıkanır. Ardından hazırlanan baharatlı pirinç yeter miktarda midyenin içine doldurulduktan sonra tencerelerde kaynatılır. Kaynayan midyeler satılmak üzere öğleden sonra yola çıkar. Midyeler yola çıkar ama Gülten’in işi bitemez. Midyelerden geriye ağır bir koku, kirli bir ev, okuldan gelecek çocuklar ve akşama hazırlanacak yemek kalır. 
 
‘Sendikalardan haberimiz bile yok’
 
Başka bir işte çalışmak istediğini ancak iş bulmanın da çok zor olduğunu ifade eden Gülten, kış aylarında haftada birkaç gün çalışıldığını dile getirdi. Artık eskisi gibi kazanamadıklarını da sözlerine ekleyen Gülten, “Bütün aile bu işle ilgileniyor. Yazın yaptığımızı kışın yiyoruz. Kışın geçici olarak işe giremiyoruz. Daha çok kadınlar yapıyor, erkekler satıyor. Evde olduğu için kadınlar yapıyor. Evde iş yapmaktan bir yere gidemiyoruz. Ben de temizlik ve yemek yapmakla, çocuklarla ilgilenmekle uğraşıyorum bütün gün. Sendikamız yok. Sendikadan haberimiz bile yok. Sendika nedir bilmiyorum ama dayanışma için bir araya gelmemiz gerek” diye konuştu.
 
‘En büyük sorun güvencesizlik’
 
Evde çalışmanın da zor olduğunu ve en önemlisi de güvencesiz olduklarını kaydeden Gülten, “Çocuklar hastalansa sigorta yok, yeşil kartla gidiliyor. Yeşil karta ücret ödüyoruz, sağlık ocağında sadece 50 TL bir ilaca verdik. Benim kızım astım hastası önce iğnelerin parasını vermem lazım ki sonra geri alabilelim. Paramız yoksa iğne olamaz. Çocuklar bir ülkenin geleceği ise neden bedava verilmiyor bu hizmetler? Oysa bizden vergi de alıyorlar. Çocuklarımız için güzel bir dünya olmasını isteriz ama kapı önüne bile çıkaramıyoruz” dedi.