Arzu Çerkezoğlu: Mevcut iktidarla krizden kurtulmak mümkün değil

  • 09:35 5 Mart 2019
  • Emek/Ekonomi
İSTANBUL - İktidarın ekonomik krizin etkilerini 31 Mart seçimlerinden sonrasına ertelemeye çalıştığını ifade eden DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu, "Krize dair emekten yana bir çözüm değil tam tersine krizin faturasını bizlere kesen politikaları hayata geçiriyorlar. Dolayısıyla mevcut iktidarla krizden kurtulmak mümkün değildir" dedi.
 
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Türkiye'de yaşanan ekonomik kriz, temel gıda fiyatlarındaki artış ve her geçen gün artan işsizlik ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
 
'Politikalardaki ısrar bu noktaya getirdi' 
 
Ekonomik krizin Türkiye'de hiç kimsenin reddedemeyeceği somut sonuçları ortaya çıkardığını belirten Arzu, krizin tüm dünyada ve Türkiye'de işçi sınıfına, ekmekçilere, kadınlara, gençlere vadedecek hiçbir şeyi kalmayan mevcut sistemin krizi olduğunu ifade etti. Krizin 17 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarının uyguladığı ekonomik politikaların ve tercihlerin sonucu olarak ortaya çıktığını ifade eden Arzu, "Son bir yıldır Türkiye ekonomisinin bütün parametreleri yani enflasyondan cari açığa, dış borçtan işsizliğe kadar alarm vermekteydi. Bütün ekonomistler, bizler, siyasi partiler iktidarı hep uyardık ama bu politikalarındaki ısrar Türkiye'yi bu noktaya getirdi" dedi. 
 
'Tarımda tamamen dışa bağımlı hale gelindi' 
 
Tarım ürünlerindeki fiyat artışlarının temel nedeninin Türkiye'de tarımın çökertilmiş olmasından kaynaklandığını sözlerine ekleyen Arzu, "Ülke tarımsal ürünlerde tamamen dışa bağımlı hale geldi. Tarımsal üretimin bütün girdileri çok ciddi bir biçimde zamlanmış durumdadır. Doğal olarak da gıda enflasyonu da TÜİK'in belirlediği enflasyonun çok daha üzerindedir. Yüksek enflasyon krizin ilk göstergesi oldu. Bununla birlikte çok ciddi bir pahalılık, yoksullaşma ve gelirlerde çok ciddi bir düşüş oldu. İkincisi bu kriz ekonomide çok ciddi bir durağanlaşma, durgunluk ve küçülme sürecine doğru gidiyor. Bu da çok yüksek olan Türkiye'deki işsizlik sorununu daha da dramatik bir hale getirdi" diye konuştu.
 
'7 milyonun üzerinde işsiz var' 
 
Türkiye'nin en temel meselelerinden birisinin işsizlik olduğunu da vurgulayan Arzu, şu anda 7 milyon kişinin iş beklediğini aktardı. TÜİK'in açıkladığı işsizlik verilerini "dar tanımlı işsizlik" üzerinden yaptığını ifade eden Arzu, "Yani şuan çalışmayan ve son 4 hafta içerisinde iş arama kanallarını en az birini kullanmış olanlardır. Bu rakam bile 4 milyona yaklaştı. Ama bizim DİSK-AR olarak açıkladığımız ve artık bütün dünyada çalışma ekonomisi literatüründe daha fazla kabul gören geniş tanımlı işsizliğe göre bu rakam 7 milyonun üzerindedir. Dolayısıyla işsizlik bugün en temel meseledir ve herkesin hayatında gördüğü, yaşadığı somut bir gerçekliktir" ifadelerini kullandı. 
 
İktidarın da son 2 yıldır işsizliği kabul ettiğini dile getiren Arzu, "2017 Şubat'ında Cumhurbaşkanı bir istihdam seferberliği başlattı ama o andan bu güne kadar herhangi bir düzelme olmadı. Tam tersine işsizlikte daha fazla artış var. Çünkü o zaman da söylemiştik işsizlik bu şekilde önlenmez" dedi. 
 
'Somut adımlar atılmalı' 
 
İşsizliğin ortadan kaldırılması için somut adımların atılması gerektiğini vurgulayan Arzu, sözlerine şöyle devam etti: "Birincisi istihdamı artıracak, kalıcı istihdamı yaratacak iş yerlerinin açılması ve kamu istihdamının artırılması gerekir. Yine kadınların çalışma yaşamının önündeki engellerin kaldırılması, çalışma yaşamındaki toplumsal cinsiyet ayrımcı bakış açısının ortadan kaldırılması ve çalışma saatlerinin düşürülmesi lazımdır. Bütün bunlar olmaksızın işsizliğin ortadan kaldırılması mümkün değildir."
 
'Bütün politikalar işvereni kurtarmaya dönük' 
 
İktidarın çeşitli popülist politikalarla krizin etkilerini 31 Mart seçimlerinden sonrasına ertelemeye çalıştığını belirten Arzu, "Kriz o kadar derin ve sonuçları o kadar yıkıcı ki atılan adamların bir karşılığı yok" dedi. 10 kişilik geçici bir iş için bile binlerce kişinin iş başvurusunda bulunduğunu vurgulayan Arzu, "Krizin sonuçları 2001 krizinde olduğu gibi hükümet tarafından toparlanacak bir kriz değil. Cumhurbaşkanı sürekli bir takım programlar açıklıyor. Şimdi o 100 günlük programlara baktığımızda işçiyi, emekçiyi bu krizden kurtaracak her hangi bir politika görmüyoruz. Tam tersine bütün politikalar işverenleri korumaya dönük. Yine Hazine ve Maliye Bakanı orta vadeli bir program açıkladı. Oradaki bütün temel politikalarda da yine aynı şeyi görüyoruz. Krize dair emekten yana bir çözüm değil tam tersine krizin faturasını bizlere kesen politikalar hayata geçiriyorlar. İktidarın bütün programları bu politikalarda ısrar edecek gibi. Dolayısıyla krizden kurtulmak bu nedenle mümkün değildir" ifadelerini kullandı. 
 
'Mücadeleye devam edeceğiz' 
 
 Türkiye özellikle son 4-5 yılda bütün demokratik mekanizmaların ortada kaldırıldığını, siyasal iktidara destek olmayan, biat etmeyen, ona muhalif olan gazetecisinden milletvekiline, belediye başkanından akademisyenine kadar herkesin tutuklamalarla, baskılarla, cezalarla susturulmaya çalışıldığını vurgulayan Arzu, şöyle dedi: "Bugün Türkiye'deki bu 'sessizlik' diye ifade edebileceğimiz şey ya da büyük toplumsal hareketliliklerin olmayışının temel nedeni budur. Bu noktada da yine bir özeleştiri yaklaşımı içerisinde olmak gerekir ama umutsuz da olmamak gerekir. Tüm baskılara rağmen mücadele devam ediyor. Bugün açısından istenen bir süreci örgütleyemiyor olsak bile geleceğe dair umutsuz olmamak gerekiyor. Bu sistemin bu şekilde devam etmesi mümkün değil artık. Sürdürülebilir bir sistem değildir. İktidar çok büyük bir baskıyla ayakta kalabiliyor. Bu anlamda her türlü zorluğa rağmen mücadeleye devam edeceğiz."