Dönemi özetleyen cümle: Kürdü pasiflik öldürür

  • 10:33 11 Ocak 2019
  • Güncel
Beritan Canözer
 
DİYARBAKIR- DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in öncülük ettiği ve 226 tutsağın dahil olduğu süresiz-dönüşümsüz açlık grevleri yayılarak devam ederken, bunun karşısında bölge halkının öfkesi de yayılarak büyüyor. Bir annenin “Biz yoksulluktan belki bir kere ölürüz ama onursuzluk, iradesizlik ve pasiflik bizi her gün öldürür” sözleri dün Diyarbakır E Tipi Cezaevi önünde yaşananların ve yaşanacakların özeti de oluyor.
 
Direnişin de sessizliğin de hakim olduğu günlerden geçiyoruz. Bir yanda keskin ve kararlı bir duruş, bir yanda irade mücadelesi. Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven 65 gündür açlık grevinde. 65 gündür PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde devam eden tecridin kaldırılması için direniyor. 65 gündür Kürt halkının hakları için direniyor. 65 gündür Türkiye halklarının sesi olmaya çalışıyor. 65 gündür adım adım ölüme gidiyor, bir “ah” bile etmeden.  
 
Leyla ve tutsakların eylemini desteklemek amacıyla defalarca eylem ve etkinlik yapıldı. Açlık grevlerine dikkat çekmek için yapılan birçok etkinlik polislerin müdahalesiyle engellenmeye, bastırılmaya çalışıldı. HDP'lilerin başlattığı açlık grevlerine baskınlar oldu ve onlarca kişi gözaltına alındı, 80 yaşındaki anneler yerlerde sürüklendi. Diyarbakır Valisi, Leyla'nın ismine bile tahammül edemiyor olacak ki E Tipi Kapalı Cezaevi'ne 2 kilometreden yakın mesafede eylem ve etkinlikleri yasakladı. Bu da yetmedi, HDP il binasının kapısında dahi yapılan açıklamaları yasakladı. Bitti mi? Hayır. Tam 65 gündür, yani Leyla'nın açlık grevi eylemini duyurduğu günden bu yana HDP Diyarbakır il binası 4 Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı (TOMA), Ranger, 3 zırhlı araç, çevik kuvvet polisleri ve gözaltı araçlarıyla adeta abluka altına alındı. Bununla da yetinilmedi ve sabah saatlerinden akşam saatlerine kadar HDP binasına giren, çıkan tüm yurttaşlar, yöneticiler, milletvekilleri kamera kaydına alınmaya başlandı. Yasak getirilen Diyarbakır E Tipi Cezaevi ise, TOMA ve zırhlı araçlarla korumaya alındı. 
 
Gencinden yaşlısına direniş sahiplenildi 
 
Tüm bunlara rağmen dün geniş katılımlı bir halk toplantısı gerçekleştirildi. HDP Diyarbakır İl Binası Vedat Aydın Konferans Salonu'nda, Tecride Karşı Özgürlük Inisiyatifi öncülüğünde açlık grevi eylemlerine dikkat çekmek için basına açık yapılan toplantıya uzun zamandan beri ilk kez büyük bir kitle katılım sağladı. Gencinden yaşlısına, yurttaşından yöneticisine yaklaşık 600 kişi toplantıda yerini aldı. Herkesin yüzünde bir belirsizlik hissi, bir tedirginlik, “biz buradayız” mesajı vardı. Yüzlerindeki tedirginliğin hissi ise kendileri için değildi elbet, "açlık grevindekilere bir şey olursa" tedirginliğiydi. 
 
‘Çocuklarımızın bizim için aç öldüğünü görmektense hepimiz ölelim’
 
Katılımcılar arasında yer alan tahmini 65 yaşlarında bir anne Kürtçe konuşmaya başlıyor: "Çocuklarımızın bizim için aç öldüğünü görmektense hepimiz ölelim." Onun bu sözüne karşılık genç bir kadın da, "Biz direnmediğimiz her gün ölüyoruz zaten" diyerek annenin sözüne destek veriyor. Toplantı herkesin dilinde açlık grevleri, herkesin dilinde direnişle devam ediyor.  
 
'Gün oturma ve bekleme günü değil'
 
Saygı duruşuyla başlayan toplantıda konuşan HDP'li Saliha Aydeniz, "Gün oturma günü değil, gün bekleme günü değil, gün direnme günüdür" mesajını veriyor. Tabii çok şey söyledi fakat böyle bir günde halkın ne söylediği çok daha önemliydi. Çünkü AKP'nin her ağzı açıldığında söylediği tek şey "Halk HDP'yi istemiyor" sözleri oluyordu. Buna karşı halkın söylediği her söz aslında AKP'ye bir cevaptı da. Saliha, konuşmasını "Direnmekten ve bu yolu yürümekten başka şansımız yok. Ya hepimiz ya hiçbirimiz" şeklinde bitirerek, sözü salondaki katılımcılara bırakıyor. 
 
Kürdün direnmekten başka yolu yok
 
Divanın, "Konuşmak isteyen var mı? Somut önerisi olan ismini yazdırsın" sorusu karşısında bir anda eller aynı anda havaya kalkıyor. Kimse konuşmaz diye beklerken beyaz kağıtlara yazılan isimler tek tek divana getirilmeye başlanıyor. Bir anda sanki bütün salon konuşmak istiyormuş gibi bir hava oluşu veriyor. Divan, kağıtlar üzerinde gelen isimlere sırasıyla söz hakkı verirken, kimi kalkıp HDP'yi eleştiriyor, kimi HDP'nin çalışmalarını tartışıyor. Kimi AKP'ye laf atarken, kimi MHP'ye. Kimi halkın sessizliğine tepki gösteriyor. Kimi gençlerin örgütsüzlüğüne tepki gösteriyor. Hepsinin tek ortak söylemi ise, "Direnelim hevalno." Çünkü Kürdün direnmekten başka yolu yoktu, çünkü bir direnmek kalmıştı Kürde... 
 
‘Yoksulluk bir kere ama pasiflik her gün öldürür"
 
Söz alanlar, "Biz de açlık grevine girelim, sokağa çıkalım, sokak eylemleri yapalım, sokakta çadırlar kuralım, cezaevi önünde oturma eylemi yapalım, her ilçede eş zamanlı yürüyüş yapalım, kitlemiz az olsa da sesimiz çıksın, vekiller Meclis önüne çadır kursun" gibi çok sayıda öneride bulundu. En hızlı dikkate alınan ve uygulanan öneri ise, HDP'li bir yöneticinin ve 70'li yaşlarda bir amcanın "Burada bu kadar insan toplanmışken, toplantıdan sonra hiç dağılmadan E Tipi'ne yürüyelim. Sloganlar atalım tutsaklar ve Leyla bizi duysun" önerisi oluyor. Bir katılımcı da şu sözleriyle katılıyor atmosfere: "Biz yoksulluktan belki bir kere ölürüz ama onursuzluk, iradesizlik, pasiflik bizi her gün öldürür." 
 
Ünlü replik: Valilik yasağı
 
Katılımcıların tüm önerileri divan tarafından okunarak planlamaya alınıyor ve halktan gelen öneri üzerine E Tipi Cezaevi’ne yürüyüşe karar veriliyor. Toplantı bitirilip, toplantıya katılan tüm katılımcılar dışarı çıkıyor. Milletvekilleri Semra Güzel, Remziye Tosun, Saliha Aydeniz, Musa Farisoğulları, Selçuk Mızraklı halka öncülük ediyor ve Saliha, Semra, Remziye ile 2 kadın yönetici kol kola girerek halkın önünde yürümeye başlıyor. Tam o sırada da polisler önlerini keserek o ünlü replik geliyor: "Valilik yasağı var, yürüyemezsiniz."
 
‘Çocuklarımız ölüyor, çocuklarımız’
 
Valilik yasağı tanınmayan kitle, başlıyor yürüyüşe. Tabi hemen arkadan da darp ve şiddet geliyor. Polisler vekilleri darp ediyor, yöneticileri yerde sürükleyerek tekmeliyor. Ancak hiç kimse bir adım dahi geri atmıyor. Çünkü artık tak ediyor canlara. Remziye Tosun, kendilerine "gidemezsiniz, yürüyemezsiniz" diyen polis amirine "Yeter, artık durmayacağız, artık susmayacağız, siz durun, siz çekilin, biz yürüyeceğiz" diyor. Bir kadın da "Çocuklarımız ölüyor, çocuklarımız" diye haykırıyor, polise tokat gibi çarpmasını istercesine. 
 
'Bu bir başlangıç’
 
Kitlenin bir kısmı Bağlar Tesisler Caddesi’nde polislerin ablukasına alınırken, bir kısmı da ara sokaklardan E Tipi'ne yürüyor. HDP’li vekil Semra Güzel de, yürüyenler arasında yer alıyor. Defalarca önü kesilen, itilip kakılan ve çekiştirilen Semra sonunda kazanıyor ve beraber olduğu kitleyle E Tipi Cezaevi’nin önüne ulaşıyor. Burada da onları bir TOMA ve polis ordusu karşılıyor. Buna rağmen Semra ve yanındaki kitle, sokakta bulunan halkın da desteğini alarak, evinin balkonunda alkışlarıyla destekleyenlerle beraber Leyla'yı ve direnişini selamlıyorlar. Semra, "Burada hukuk değil, hukuksuzluk işliyor. Bu bir başlangıçtı, bu tecridi de, baskıyı da kıracağız. Biz kazanacağız, halkımız kazanacak" diyor. Semra'nın konuşmasının bitmesi ile beraber "Leyla Güven onurumuzdur", "Siyasi tutsaklar onurumuzdur" sloganları yükseliyor. Kitle ardından HDP il binasına dönüyor. 
 
'Halkıma da, irademe de dokunma'
 
Dağılırken zılgıt çeken bir kadın, polisler tarafından "Devam et, müdahale ederim" uyarılması üzerine “Zılgıt çekiyorum, karışamazsın. Ben tililimi çekerim, bir şey de diyemezsin, istediğini yap" cevabını yapıştırıyor. HDP’li vekil Saliha, "Ben vekilim, bu halkın vekiliyim, bana dokunamazsın. Bana dokunma, halkıma dokunma, irademe dokunma" sözleriyle dakikalarca direniyor. 
 
Halkın sessizliği kadar öfkesi de büyüktü ve büyümeye devam ediyor. Öyle ki “sessizlik çok büyük” denilen bir kentte “gerçekten sessizlik mi hakim yoksa patlamaya hazır bir kitle mi var?” sorusu kafalarda soru işaretleri yaratıyor. Dün halkın öfkesi karşısında ne engeller, ne saldırı ne gözaltı ne de tutuklamalar bir anlam ifade etmedi. Hükümet ve medyası, bu direniş karşısında 3 maymunu oynasa da. Görülmeyen görülmek istenmeyen bu halkın öfkesi büyüyor ve büyüdükçe sokaklara akıyor. Bunun daha farklı zeminlere neden olmaması için halkın sahiplendiği taleplerin bir an önce karşılık bulması gerekiyor.