
Açlık grevleri ciddi bir çağrı: Devlet bu talebi görmese çok büyük kaybeder
- 09:02 8 Ocak 2019
- Güncel
VAN - HDP'li Bedia Özgökçe, sorunun çözümüne işaret edilen süresiz-dönüşümsüz açlık grevlerinin ciddi bir çağrı olduğunu ve devletin adım atması gerektiğini vurgulayarak, "Talep çok net ve barışçıl. Eğer bunu ağır bir müdahaleyle yok etmek isterlerse devlet çok daha büyük kaybeder" dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle tutuklu bulunduğu Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi'nde süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başlayan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven, eyleminin 62’nci gününde. Leyla Güven'in talebini sahiplenme ve destek olmak amacıyla dünyanın birçok yerinde eylemler yapılırken, çeşitli cezaevlerinde de süresiz-dönüşümsüz açlık grevleri başladı. 16 Aralık'ta 10 cezaevinde açlık grevine giren 46 tutsağın eylemi 24’üncü gününde sürerken, yeni gruplar da eyleme dahil olmaya hazırlanıyor.
‘İmralı rejimi özel bir rejimdir’
Cezaevlerindeki açlık grevlerini değerlendiren HDP Van Milletvekili Bedia Özgökçe, Leyla'nın eyleminin büyük bir anlam taşıdığını belirterek, bu iradi eyleme karşı Hükümet’in gösterdiği tavrın kesinlikle kabul edilemez olduğunu vurguladı. İmralı'dan tek bir kelamın çıkmasını engelleyen, muhatap almayan bir yaklaşım olduğunu hatırlatan Bedia, "İmralı rejimi özel bir rejimdir ve dünyada eşi benzeri yoktur. Bu durumun mevcut hukukla açıklanabilecek bir yanı yoktur, tamamıyla siyasi olduğu defalarca kez kanıtlanmıştır. Çözüm müzakeresinin bitişini ilan ettiği o günden beri Hükümet bu tavrı sürdürmüştür. O günden bugüne yaşanan hukuksuzluklar, katliamlar, kutuplaştırma siyaseti ve ülkenin içerisinde bulunduğu özellikle Kürtlere dönük ayrıştırıcı siyasi uygulamaların hepsi Sayın Öcalan üzerindeki tecritle bağlantılıdır. Leyla Güven tüm bunların farkında olan bir kadın siyasetçi olarak bir çözüm aracı olmak istemektedir ve bunun da yolunun Sayın Öcalan'la görüşme sağlanması, tecridin kaldırılması ve İmralı kapılarının açılması olarak görmektedir" diye belirtti.
‘Tecrit kalkmadığı sürece bu ağır kabus bitmeyecektir’
2013-2015 sürecinde İmralı kapıları açıkken, tecrit yokken ve heyetler görüşürken ülkede barışa dair bir umut olduğunu dile getiren Bedia, "Barışın yollarını döşemek bir kararlılık gerektiriyordu. Sayın Öcalan bu kararlılığı gösterdi. İmralı kapıları kapandığından beri ülkenin her yerinde patlayan bombalar, insanların birbirini boğazlama aşamasına geldiği, Kürtçe konuştu diye işçilerin diri diri yakıldığı manzaralara şahit olduk. Geldiğimiz noktada Kürt halkının yönetimde olduğu her şeye tam bir sömürge anlayışıyla yaklaşıldı. Tecrit aslında bütün bunları ifade ediyor. Leyla Güven'in çığlığı da bununla alakalıdır. Tecrit kalkmadığı sürece bu ağır kabus bitmeyecektir. 62. gününe ulaşmış olan bu eyleme karşı devletin adım atması gerekiyor. Açlık grevine girmiş olan bir milletvekilinin talebine karşılık verilmemesi devletin devlet olma özelliğini sorgular niteliktedir” ifadelerini kullandı.
'Devlet ne yapmayı düşünüyor?’
Avukatlar aracılığıyla aldıkları bilgiler doğrultusunda Leyla Güven'in sağlık durumunun kötüleştiğini belirten Bedia, "Leyla Güven 54 yaşında. Sağlığına ilişkin cezaevi doktorlarınca bize bir bilgi verilmemektedir. Devlet bu riski göze alıyor mu? Kendine emanet edilmiş bir canla ilgili ne yapmayı düşünüyor? Bunu açıkça soruyoruz. Bu duruma göz mü yumulacak? Leyla Güven'in iradesini kıracak bir yaklaşım mı sergileyecek?" diye sordu.
Anayasa’da milletvekillerinin tutuklu yargılanamayacağının net bir şekilde belirtildiğini ve devletin açıkça Anayasayı ihlal ettiğinin altını çizen Bedia, "Hükümet hukuk oyunu yapıyor. Her gün bir yalan makinasına dönüşen iktidar, bizler üzerinden hem hukuku ayaklar altına alıyor hem de toplum üzerinde çok ağır baskı kuruyor" dedi.
‘Hükümet’in ne kadar yönetemez hale geldiğinin göstergesidir’
Cezaevlerinde açlık grevine giren tutsakların sayısının gün geçtikçe artmasının da büyük bir haberin sinyali olduğunu dile getiren Bedia, şöyle dedi: "Cezaevlerindeki uygulamalar, tüm toplumu saran baskı ve şiddet ortamı, güvenlik bahanesiyle yürütülmek istenen bu kabus aslında Hükümet’in ne kadar yönetemez hale geldiğinin bir göstergesidir. Açlık grevleriyle birlikte girilen süreç çok ağır bir sürecin habercisi. Bu tepki ve sahiplenme üzerinden gelişen, sorunun çözümüne işaret edilen süresiz-dönüşümsüz açlık grevleri ciddi bir çağrıdır ve devlet adım atmalıdır. 2012'de gerçekleşen açlık grevleriyle bugüne baktığımızda bugün daha ağır koşulların yaşandığını söyleyebiliriz. Talep çok net ve barışçıl. Bunu eğer ağır bir müdahaleyle yok etmek isterlerse devlet çok daha büyük kaybeder. Tecridin kalkması talebi toplum nazarında nefes almak anlamına gelir. Diliyoruz ki bu dönemde çok geç kalınmadan, henüz kimsede ağır hasar oluşmadan bir adım atılır."
‘Karanlık ne kadar büyük olursa olsun illaki bir aydınlığı barındırıyor’
Vitamin takviyelerinin gerektiği gibi yapılmadığını aktaran Bedia, "Anlaşılan o ki şu an adım atmak niyetinde değiller. Bu çok korkutucu bir tablo ancak biz yine de girişimlerde bulunmaya devam ediyoruz. Tüm kesimler, insan hakları örgütleri cezaevlerine doğru gözünü açmış ve dikkat kesilmiş durumda. İnsani olarak herkesin söyleyecek bir sözü var. Göz göre göre yapılan hukuksuzluklara göz yummak kişiliğini sorgulamak anlamına gelir. Bu süreçte özellikle insan hakları kurumlarına çağrımız; herksin gerçekten görevini yapması yönündedir. Yaratılan bu kabus ortamında yalnız değiliz. Yeter ki el birliğiyle bu güçlü mücadeleyi sahiplenelim. Karanlık ne kadar büyük olursa olsun illaki karşısında bir aydınlığı barındırdığını tekrar hatırlatmak isterim. Bu dönemde içerden bize gelen her bilgi çok önemli ve değerlidir. Tüm hukuki, insani, siyasi girişimlerimize zdevam edeceğiz" dedi.