
Barış için 28 yıl: Sultan Bozkurt’un mücadelesi…
- 09:04 27 Mayıs 2025
- Güncel
Elfazi Toral
İSTANBUL - 28 yıldır soluksuz bir mücadele yürüten ve yürüttüğü barış mücadelesini “En başından mücadeleye aşık oldum” sözleriyle tanımlayan Barış Annesi Sultan Bozkurt, “ Ömrümü barışa, özgürlüğe, adalete ve demokrasiye adadım” dedi.
Mêrdîn’in Qoser (Kızıltepe) ilçesine bağlı Qurs köyünde yurtsever bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Sultan Bozkurt, daha 18 yaşındayken ailesinin tanıdığı biriyle evlendirilir. Çocuk yaşlarda tanık olduğu baskı, şiddet ve eşitsizlik, onun kadın bilinciyle erken yaşta tanışmasına neden olur. 18 yaşına kadar kendi adına bir kimliği dahi olmayan Sultan Bozkurt’a evlendikten sonra ilk kez nüfus cüzdanı çıkarılır. Sultan Bozkurt’un yaşamı, Türkiye’de Kürt bir kadının sistematik biçimde nasıl mağdur edildiğinin çarpıcı bir örneği olurken, üç çocuk iki kız, bir erkek annesi olan Sultan Bozkurt, göçebe hayatı, evlendikten sonra da sona ermez. Devletin baskı, şiddet, asimilasyon ve katliam politikalarına karşı durmak, onun yaşamının bir parçası haline gelir. Sultan Bozkurt, zulme karşı yaşamı, barışı ve direnişi savunarak yürüttüğü mücadelesiyle bir halkın sesi, bir kadının isyanı olur.
Sultan Bozkurt, ilk olarak 11 Mayıs 1994'te kurulan Halkın Demokrasi Partisi’nde (HADEP) çalışma yürütmeye başlar. Sultan Bozkurt, Kürtlere ve ezilen halklara yapılan haksızlığı gördükçe günden güne mücadeleye ve direnişe olan aşkı büyür. Çeşitli alanlarda hız kesmeden çalışan Sultan Bozkurt, daha sonra Marmara Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nde (MATUHAY-DER) tutsakların sesine ses olmak için uzun yıllar çalışır. Sultan Bozkurt, yıllarca hem kadın alanında hem de barış ve demokrasi mücadelesi çalışmalarında yer alır. Daha sonra 1999 yılında kurulan Barış Anneleri İnsiyatifi’ne katılır ve çalışmalarını sürdürür. 28 yıldır soluksuz bir mücadele yürüten Sultan Bozkurt, “Yürüttüğüm mücadeleye aşık biriyim” sözleriyle yaşamı boyunca mücadele ettiğini bundan sonra da sürdüreceğinin sözünü yeniliyor.
Barış Annesi Sultan Bozkurt, 28 yıldır yürüttüğü barış mücadelesine dair konuştuk.
‘Aşk inanmaktır, aşk okuldur, aşk zenginliktir aşk her şeydir’
Tek temennisinin 3 çocuğunu da okutup meslek edilmeleri olduğunu vurgulayan Sultan Bozkurt, “En büyük inancımız ve temennimiz çocuklarımızı okutmaktı. Çünkü bizim gibi ezilsinler istemiyorduk. Fakat maalesef bazen istediğimiz şeyler olmuyor. Newroz, Serhat, Ciran üç çocuğumu da okutmak istedik. En büyük kızım Newroz’ dur. Tek odalı bir evimiz vardı. Gelen bütün misafirler ve aile birlikte o odada kalırdı. Güncel konular konuşulduğunda da çocuklarımızla birlikte yapardık tartışmaları. Kızım Newroz ilkokulda mücadeleye girdi. Kızım okulda çok zeki ve başarılıydı. Kızıma hep şunu söylüyordum; eğer istiyorsan okuyup avukat veya doktor olup kendi halkını tedavi eder kendi halkının haklarını savuna bilirsin. Mücadeleni bu şekilde de sürdürebileceğini söylüyordum. Ama Newroz’un mücadeleye olan aşkı okuldan daha baskındı. Newroz’un mücadeleye olan bağlılığı aşktı. Aşk sadece kadın ve erkek ilişkisinden ibaret değildir. Aşk inanmaktır, aşk okuldur, aşk zenginliktir aşk her şeydir. Yani bir şeyi seviyor ve inanıyorsan o aşktır. Newroz’un yaptığı da aşktı ve içine girdi. 14 yaşında tutuklandı benim kızım. Kızıltepe de Lise 1’inci sınıftaydı. Biz ona okul servisi tutmuştuk, servisle gidip geliyordu. Sabah gidip akşam eve geliyordu. Ama her sabah ve her akşam kimlik kontrolünden geçiyordu. Köyümüzde karakol vardı ve askerlerin baskısı altındaydı. Lise 1. Sınıf bittiğinde karnesini aldıktan sonra okuldan çıktı ve Çınar’da tutuklandı. Tutuklandığında 14 yaşındaydı. Kimliğinde hala resmi bile yoktu. 14 yaşında tutuklandığında 28 gün boyunca haber alamadık” diyor.
‘Barış anneleri mücadelesini sürdüreceğim’
Kızı Newroz’un tutuklanıp cezaevine götürüldükten sonra haberlerinin olduğuna dikkat çeken Sultan Bozkurt, konuşmasına şöyle devam etti: “20 ay hapiste kaldı. Meral Danış Beştaş onun avukatıydı. Beraat etti kızım ama tekrar tutuklandı. 1999 yılından bu yana hapiste ve müebbet verildi. 3,5 yıl kaldı çıkmasına. Bu davayı ve mücadeleyi Newroz ile tanımadık. Eskiden beridir bir Kürt sorunu olduğunu biliyorduk. PKK ile daha iyi anlamış olduk. Köyden göç ettik, İzmir’e gittik. İzmir’e gittiğimizde kızım serbest bırakıldı ve tekrar mücadelenin içine girdi. Ama sürekli polisin gözetimi altındaydık. Bizde bu sefer Newroz’u İstanbul’a getirdik. 1996’dan beridir İstanbul’dayız. Bağcılarda oturuyorduk. Birçok işte çalıştım mecburdum çünkü eşim çalışmıyordu çocuklar okula gidiyordu. Sonra bir gün HADEP ilçeye gittim. Çok istiyordum gitmeyi sempatim oluşmuştu. Ama ilçeye gittiğimde hiçbir şey bilmiyordum. İstiyordum çünkü bizim partimiz ve bizim için mücadele ediyor. Newroz o zamanlar tutuklanmamıştı. Daha önce hiçbir siyasi parti içerisinde çalışma yürütmemiştim dediğim gibi aşk bu, aşk insanı çeker. Ben daha sonra HADEP çalışmalarında yer aldım. Newroz kızım tutuklandıktan sonra annem TUHAY-DER’e girsin demişti. Ben 3, 4 yıl orada çalışma yürüttüm. Kadın alanında çalışma yürüttüm. 1999’da Barış Anneleri kuruldu. Newroz’un görüşüne gittiğimde de Barış Annleri’ne üye olmamı söyledi. 4 yıl aradan sonra Barış Anneleri’ne üye oldum. O gün bu gündür 28 yıldır ben mücadelenin içindeyim. Yıllardır Barış Annesiyim. Ölene kadar da Barış Anneleri’nin çalışmasını ve mücadelesini sürdüreceğim” sözlerini kullandı.
‘Her anne dünyaya özgürlüğü, demokrasiyi ve barışı ister’
Yürüttüğü mücadelede ısrarcı olduğunu ifade eden Sultan Bozkurt, defalarca “barış” talep ettiğini ve bunu talep ettiği için polis şiddetine ve işkencesine maruz kaldığını paylaşan Sultan Bozkurt, “Defalarca kez gözaltına alındık şiddet gördük. Ben Barış Anneleri adına İtalya’ya gittim, Yunanistan’da sosyal forum vardı oraya da gittim. Orada yürüyüş yaptık, orada da polis şiddetine maruz kaldık. Çok fazla çalışmamız oldu. Eylem yapmadığımız yer kalmadı. Açlık grevlerine girdik, açıklamalar yaptık, İstanbul’dan Diyarbakır‘a kadar her yerde her şey yaptık. Mücadeleye başladığımız günden bu yana hiçbir günümüz boşa geçmedi. Çünkü insan haklı olduğunda korkmuyor. Her anne çocuğu için güzel bir dünyaya özgürlüğü, demokrasiyi, insan haklarını, zenginliği, barışı ister. Biz de kendi çocuklarımız için bunları istiyorduk”dedi.
‘Kadın yoksa mücadelede yoktur’
50 kez gözaltına alındıklarını ama bundan hiçbir zaman pişman olmadıklarını dile getiren Sultan Bozkurt, “Biz Anneler her çarşamba oranın önünde oturma kararı aldık. Gebze ve Bakırköy cezaevleri önünde açlık grevlerine girdik. Çocuklarımız cezaevinde açlık grevdeyse bizlerde greve gireceğiz diyorduk ve onların yürüttüğü mücadelenin de arkasındaydık. Bugüne kadar Kürt hareketi Kürtlerin haklarını, Kürt kadınının ve dünya kadınlarının haklarını tüm dünyaya tanıttı. Kürt Kadını kendini ispatladı, partiden çalışmalar yürüttü. Önder Öcalan’da kadındaki bu cevheri gördü. Çünkü dünya kadınsız yürümez. Kadın yoksa mücadele de yoktur. İşte bu yüzden Önder Apo cevheri gördü ve yol gösterdi kadınlara. Dedi ki kendinizi tanıyın, içinizdeki erkeği öldürün ve kendinizi kadın olarak tanıtın her yere. Kürt kadınları da bunu yaptı ve dünyadaki bütün kadınlara örnek olduk. Bunun için bir kadın ve bir anne olarak bizim başımız dik. Biz bu mücadeleye canımızdan bir parça verdik. 27 yıldır bizler hapishane önlerindeyiz. Biz pişman değiliz ve Önderliğimiz içinde başımız dik. Fakat bizim bugüne kadar çektiğimiz acıları hiçbir annenin çekmesini istemiyoruz. Gençlerimiz de rahatlıkla, özgür bir şekilde okullarına gitsinler, yaşasınlar, kendilerini ifade edebilsinler” şeklinde konuştu.
Mücadeleye olan aşkı!
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Ama 27 Şubat’ta yapmış olduğu “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısını anımsatan Sultan Bozkurt, konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Dil, din, ırk, mezhep ayrımı olmaz. Anne de sadece annedir. Çünkü anneyi sadece anneler anlar. Biz evladımıza istemediğimiz şeyi başkasının evladı için isteyemeyiz. Gün geldi biz askerler için de ağladık. Çünkü biz anneyiz biz istemiyoruz gençler ölsün. Dünya da ve Kürtlerin tarihinde çok kan döküldü. Savaş çıkıyor ve kanlar dökülüyor. Bunun önünü almak istiyoruz. 28 yıldır ben burada çalışma yürüttüm asla pişman değilim. Teşekkürlerimi partime iletiyorum. Biz bu mücadeleye aşık olduğumuz için yaptık. Biz en başından mücadeleye aşık olduk. Biz çağrımızı herkese yapıyoruz. Önderliğin yapmış olduğu çağrıya sahip çıkmalıyız. Barış zamanıdır ses verilmelidir. Anneler olarak ta üzerimize düşen her şeyi yerine getirmeye hazırız. Söz veriyoruz ki ölene kadar mücadelemizi bırakmayacağız, çocuklarımızla olacağız. Çocuklarımız yoksa dünyamız boştur. Biz çocuklarımız ile varız, mücadelemiz ile varız. Biz istiyoruz ki mücadelemiz özgürlük ve barış ile sonuçlansın. Biz partimize ve Önderliğimize inanıyoruz. Bugüne kadar yanlış yapmamışlar, bundan sonra da doğru yürüyecekler. Bizim inancımız var. Mücadeleyi sonuna kadar yürüteceğiz.”