
Barışı kurma pratiği olarak medyanın dili
- 09:05 11 Mayıs 2025
- Medya Kritik
Derya Ceylan
HABER MERKEZİ - PKK’nin 12'nci Kongresi ulusal ve uluslararası basında “tarihi kararlar” söylemiyle duyuruldu, ancak haber dili barış çağrısını görünmez kıldı; medya tarafsızlık maskesiyle çatışma çerçevesini yeniden üretti.
Çatışmalı siyasal süreçlerde medya, yalnızca olup biteni aktaran tarafsız bir izleyici değil; söylemiyle sürecin kendisini etkileyen, tarafları meşrulaştıran ya da kriminalize eden, toplumsal algıyı ya barışa ya da çatışmaya yönelten aktif bir faildir. Bu nedenle “haber dili” dediğimiz şey, teknik bir aktarım değil, ideolojik bir tercihtir. Özellikle barış olasılığının gündeme geldiği anlarda kullanılan dil, yalnızca bir ifade biçimi değil; ya çözümün önünü açan ya da çatışmayı derinleştiren bir müdahaledir.
PKK’nin 12'nci Kongresi gibi süreçlerde medyanın tercih ettiği dil, yalnızca gerçeği yansıtmakla kalmaz; hangi gerçeğin görünür kılınacağına, hangisinin yok sayılacağına da karar verir. “Tarihi karar” mı dersiniz, “örgüt açıklama yaptı” mı? “Barış çağrısı” mı dersiniz, “terör tehdidi” mi? Bu seçimler yalnızca kelime değil, aynı zamanda pozisyondur. Her başlık, her cümle, kamuoyuna yalnızca ne olduğunu değil, ne düşünmesi gerektiğini de fısıldar.
Tam da bu nedenle, medya kuruluşlarının “tarafsızlık” iddiasıyla sorumluluktan kaçamayacağı, aksine etik sorumluluğun tam da dilde başladığı bir noktadayız. Habercilik, yalnızca "olayları bildirme" değil, aynı zamanda "barışı kurma" pratiğidir. Bu kurulum, en çok da dilde başlar.
Kongrenin kapsamı ve siyasal arka plan
5–7 Mayıs 2025 tarihleri arasında PKK tarafından düzenlendiği açıklanan 12'nci Kongre, yalnızca örgütsel bir iç karar mekanizmasından ibaret olmayıp, aynı zamanda Kürt sorununun demokratik çözümüne yönelik yeni bir politik hatta işaret eden gelişme olarak değerlendirildi. Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta kamuoyuna yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısının ardından toplanan kongre, aldığı kararlar kadar bu kararların kamuoyuna nasıl sunulduğu yönüyle de önem arz etti.
Zira bir gelişmenin politik etkisi, yalnızca ne olduğu ile değil, nasıl anlatıldığı ile ilgilidir. Bu bağlamda medya, yalnızca bilgiyi aktaran bir araç değil; aynı zamanda politik gerçekliği kuran, algı oluşturan, taraf belirleyen bir güç olarak işlev görüyor.
Uluslararası medyada temkinli gözlemcilik
Kongreye dair ilk haberler, uluslararası medya kuruluşlarından geldi. Bu yayınlar doğrudan bir taraf tutmaktan kaçındı ancak tercih ettikleri dil ve vurgu noktalarıyla dolaylı bir siyasal çerçeve sundular. Haberlerin çoğunda “gelişmeleri aktarma” görüntüsü altında temkinli ve muğlak bir pozisyon benimsendi.
Reuters, “Kürt PKK militanları kongre düzenledi, ‘tarihi kararlar’ aldı” başlığıyla örgütü kriminal kategoride tanımlarken, içeriğe ilişkin belirsizlikleri öne çıkardı.
Associated Press (AP): “PKK tarihi kararlar aldı, dağılma belirsiz” başlığıyla örgütün açıklamasını verirken, aynı zamanda bu kararların içeriğine dair muğlaklık iması taşıdı.
The Washington Post: “Kürt militan grup PKK’den tarihi açıklama, fesih doğrulanmadı” başlığıyla gelişmeyi aktardı ancak güvenlik merkezli çerçeveyi korudu.
Al-Monitor: “PKK, Öcalan’ın savaşı bitirme çağrısına yanıt olarak kongre düzenledi” diyerek, süreci doğrudan barış çabalarıyla ilişkilendirdi.
Euronews: “PKK tarihi kararlar aldığını açıkladı, dağılmaya dair sessizlik” başlığıyla açıklamadan çok eksik bırakılan noktaları vurguladı.
Bu başlıklarda sıkça kullanılan “militant group”, “historic”, “unclear” gibi ifadeler, uluslararası medyanın sürece "temkinli umut" çerçevesinden yaklaştığını ve bu dili kullanarak politik pozisyonunu dolaylı biçimde kodladığını gösterdi.
Türkiye medyası: Sessizlikten tehdide
Türkiye medyasında ise kongreye ilişkin haberler, medya organlarının siyasal konumlanışlarına paralel olarak farklı açılardan sunuldu. Haberin veriliş biçimi, medyanın yalnızca olay değil, aynı zamanda anlam ürettiğini ortaya koydu.
Nötr ya da görmeyen yayıncılık
Ana akım medya, çoğunlukla yüzeysel ve yorumsuz bir dil kullandı. NTV, “PKK kongresini topladı” başlığıyla haberi nötr bir söylemle verdi, içerik açılmadı. Habertürk, “PKK tarihi kararlar aldığını duyurdu” başlığını tercih etti, ancak açıklamalar detaylandırılmadı. CNN Türk, “KCK: Silah bırakmak için devletin adımlarına bakarız” başlığını kullandı, fakat süreç tamamen devlet merkezli yorumlandı. A Haber, kongreye yer vermedi, onun yerine “terörle mücadele” haberleriyle gündemi başka yöne taşıdı. Anadolu Ajansı da, gelişmeyi yalnızca devlet açıklamaları üzerinden sınırlı biçimde aktardı.
Eleştirel dil kullanıldı
Muhalif medya ise kongreyi barış süreciyle ilişkilendirdi ve eleştirel bir dille sundu. Cumhuriyet, “İmralı sürecinde gözler PKK’nin kongresine çevrildi” başlığıyla çözüm süreci bağlamı kurdu. BirGün, “AKP ve MHP blokunun siyaseti tükendi: PKK tehdidi bile tutmuyor” başlığını kullandı. Kongre, iktidarın krizini teşhir aracı olarak sunuldu.
Bu farklar, haberin yalnızca “olay” değil, aynı zamanda “yorum” taşıyan bir üretim olduğunu; haber başlığının çoğu zaman okura ne düşüneceğini de söylediğini açıkça gösterdi.
Söylem ve meşruluk: Hangi dil ne inşa eder?
Medya dili, yalnızca bilgi sunan bir anlatım değil; aynı zamanda hangi aktörün meşru, hangisinin gayrimeşru, hangisinin tehdit, hangisinin umut olarak görülmesi gerektiğini belirleyen ideolojik bir araçtır. PKK’nin 12'nci Kongresi’ne dair haberlerin çoğunda "tarihi kararlar alındı" ifadesi tekrarlandı. Ancak bu kararların hangi toplumsal ihtiyaca yanıt vemesi gerektiği çoğu zaman tartışılmadı.
Bazı haberlerde, Abdullah Öcalan’ın barış çağrısıyla kurulan bağ koparıldı; kongre ya kriminalleştirildi ya da muğlaklık söylemiyle etkisizleştirildi. Özellikle “PKK: Tarihi karar alındı” gibi ifadeler yerine “Terör örgütü açıkladı” gibi başlıkların kullanılması, barış olasılığının görünürlüğünü engelleyen, tehdit algısını öne çıkaran bir yönlendirme biçimiydi.
Habercilik nerede biter, hegemonya nerede başlar?
PKK’nin 12'nci Kongresi, yalnızca örgütsel bir gelişme değil; aynı zamanda medyanın politik pozisyonlarını, haber üretimindeki etik sınırlarını ve kamuoyu üzerindeki yönlendirme gücünü açığa çıkaran bir örnek oldu. Barış ve çatışma gibi kırılma anlarında medya ya diyalog için zemin kurar ya da taraflı diliyle bu zemini ortadan kaldırır.
Gerçek habercilik, sadece olanı aktarmak değil, kamuoyunun sağlıklı tartışma yürütebilmesini mümkün kılar. Bu da ancak çoğulcu, şeffaf ve barışa açık bir medya diliyle mümkündür. Medya emekçileri, yalnızca “doğru bilgi” değil, aynı zamanda “adil anlatım” sorumluluğunu da taşımalıdır. Aksi hâlde haber değil, hegemonya üretilir.