
1998’den bu yana komplo direnişle boşa çıkarıldı
- 09:01 9 Ekim 2023
- Güncel
HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 9 Ekim 1998 tarihinde Suriye’den çıkmak zorunda kalmasıyla birlikte başlayan Uluslararası Komplo 25’inci yılına girdi. Komplo, Abdullah Öcalan ve Kürt halkının duruşu sayesinde boşa çıkarılsa da İmralı Cezaevi’nde devam eden ağırlaştırılmış tecrit devam ediyor.
Uluslararası komployla 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkmak zorunda kalan ve 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye kaçırılan PKK Lideri Abdullah Öcalan, çeyrek asırdır İmralı Adası’nda ağır tecrit altında tutuluyor. Uluslararası komplo 24 yılını geride bırakıp 25’inci yılına girdi. Abdullah Öcalan’ın “NATO’nun en büyük operasyonu” olarak tanımladığı uluslararası komplo, Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad üzerinde kurulan baskı ile fiili olarak başlatıldı. Peki uluslararası komplo sürecinde neler yaşandı?
Suriye’den çıkış
1997’de PKK Lideri Abdullah Öcalan Suriye’de iken Yunan parlamentosunda bulunan 175 Yunan parlamenter, imzalı olarak yaptıkları çağrı ile Abdullah Öcalan’ı Yunanistan’a davet etmişti. Abdullah Öcalan, 9 Ekim 1998’de Yunanistan’a gidip iltica başvurusunda bulundu. Fakat Abdullah Öcalan’ın iltica başvurusu parlamento ikinci başkanı tarafından kabul edilmedi. Bu sebeple Abdullah Öcalan Yunanistan’dan ayrılıp Rus Parlamentosu’nun alt kanadı Duma’nın davetiyle 10 Ekim’de Moskova'ya doğru yola çıktı. Rusya’ya geçtiğinde Duma, Abdullah Öcalan’ın Rusya’da kalmasını 298 oyla kabul etmişti fakat karar onaylanmadı. Bu sebeple Abdullah Öcalan Rusya’dan da ayrıldı.
İtalya’nın gözetim kararı
12 Kasım 1998'de Roma’ya giden Abdullah Öcalan hakkında Roma İstinaf Mahkemesi gözetim altı kararı aldı. Abdullah Öcalan bunu “İtalya’ya vardığımda, dostluk beklerken tutuklandım” sözleri ile anlatacaktı. Bu karar Almanya Carlsruhe Federal Mahkemesi’nin Abdullah Öcalan hakkında verdiği kararla ilgiliydi. Almanya, Abdullah Öcalan hakkında yakalama ve tutuklama kararı almıştı. Bu karar 1990 yılında İnterpol Genel Sekreterliği’ne iletilmişti. İtalya hükümeti, bu karar doğrultusunda ya Abdullah Öcalan’ı, hakkında kararı veren Almanya’ya iade edecekti ya kendisi yargılayacaktı ya da Abdullah Öcalan uluslararası bir mahkemede yargılanacaktı.
ABD’nin talepleri esas alındı
İtalya’da kaldığı süreçte barış için çabaladığını belirten Abdullah Öcalan, bu çabayı şu ifadelerle dile getirecekti: “İtalya’da bulunduğum süre içinde Avrupa’da bulunma amacıma ilişkin olarak yaptığım açıklamalarla, Kürt sorununun demokratik çözümü ve barışın sağlanması için çabalıyor, bu yönlü çeşitli çağrılarda bulunuyordum. Bunlardan 26 Kasım 1998’de yaptığım bir açıklamaya tepki gösterenlerin başında, yine dönemin ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü James Rubin geliyordu. Sözcü, ‘Öcalan bir an önce Türkiye'ye iade edilmelidir’ diyordu. Buna paralel olarak Türk hükümeti de İtalya’dan kendilerine iade edilmem yönünde talepte bulunmuştu.” Abdullah Öcalan’ın anlattığı gibi ABD, bu süreçte Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye verilmesi gerektiğini söylüyordu. Sonuç olarak ABD’nin istediği olacak, Avrupa bu konuda inisiyatif almayacaktı.
8 milyar dolarlık kredi ve anlaşma
Bu süreçte gerçekleşen İtalya-Rusya görüşmesinde İtalya’nın, “Öcalan’ı geri alın, size IMF’nin bloke ettiği 1998 yılı yardımının ilk bölümü olan 8 milyar dolarlık krediyi açtıralım” teklifi, Rusya tarafından kabul edilmişti. Bu anlaşma sonrası Abdullah Öcalan, 66 gün sonra İtalya Başbakanlığı tarafından tahsis edilen bir uçakla 16 Ocak 1999’da yeniden Rusya’ya gönderildi. Abdullah Öcalan “Adeta ‘demirden kafes’ içine alınmıştım” diye anlattığı bu süreçte daha sert bir uygulamayla karşılaştığını ve Rus istihbaratının “alçakça” davrandığını söyleyecekti. Daha sonra Rus güvenlik görevlileri Abdullah Öcalan’a Rusya’da kalamayacağını söyleyerek gideceği yere de onların karar vereceğini bildirdi. Böylelikle Abdullah Öcalan’ın 8 gün boyunca dünyayla iletişiminin koparıldığı süreç başlayacaktı. Bu süreç Abdullah Öcalan’ın, ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’ın Moskova ziyareti öncesi 20 Ocak’ta zorla bindirildiği bir kargo uçağıyla Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’e kaçırıldığı süreçti. Daha sonra PKK Lideri, 29 Ocak’ta Atina’ya geri getirildi. Burada istihbaratçılar Haralambos Stavrakakis ve Savvas Kalenderidis, Abdullah Öcalan'ı tehdit etti.
Komplo sürecinin önemli durağı: Kenya
Verilen yeni bir kararla Abdullah Öcalan, Beyaz Rusya’nın başkenti Minsk’e ve sonrasında başka bir uçakla Hollanda’ya götürülecekti. Minsk’e getirilen ve havaalanında 7 saat bekleyen Abdullah Öcalan’ı Hollanda’ya götürecek uçak gelmedi. 7 saatin sonunda uçaktan indirilmeye çalışılan Abdullah Öcalan bunu reddedince uçak yeniden Atina’ya döndü. Sonrasında Amerikan ve İngiliz askeri üslerinin bulunduğu Korfu Adası'na götürülen Abdullah Öcalan’ın, bölgeye dönme isteği gibi Sırbistan'a gitme isteği de reddedildi. 1 Şubat akşamında Korfu'daki istihbarat merkezinde tutulan Abdullah Öcalan'ın yanına gelen istihbaratçı Savvas Kalenderidis, tüm devletlerin üzerinde uzlaştığı mesajı kendisine iletti. Fakat bu mesaj iletilirken Abdullah Öcalan’a Kenya’dan bahsedilmedi. Abdullah Öcalan, İsviçre'den gelen gizli bir askeri havaalanında bekletilen başka bir uçağa götürülerek, bu uçakla Kenya'ya kaçırıldı. Kenya, Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komplo sürecinin en önemli durağıydı.
Gizli uçak NATO Gladyosu ve CIA tarafından ayarlanmıştı. 2 Şubat 1999’da Nairobi Havaalanı'na inen uçağı Kenya Büyükelçisi George Kostoulas karşıladı. George Kostoulas’ın, havaalanında Abdullah Öcalan'a, "Seni gökte ararken yerde buldum" demesi, uluslararası komplo ve Abdullah Öcalan'ın tasfiyesi için nasıl organize olunduğunu gösteriyordu.
Adım adım kaçırılış
Abdullah Öcalan’ın “Bu olmayınca İmralı planı devreye konuldu” diyerek yaptığı tespit ise Yunanistan’ın Kenya Büyükelçisi'nin evinden çıkması için kendisine yapılan baskı sonucu yapılmıştı. Bu önerileri can güvenliği açısından sakıncalı bularak kabul etmeyen Abdullah Öcalan, daha sonra bahsedilen önerilerle elçilikten çıkarılarak imhasının hedeflendiğini söyledi. Kenya’ya getirilen PKK Lideri’nin Türkiye’ye getirilmesi için uçak hazırlıkları yapıldı. Kaçırma planı dâhilinde, 13 Şubat günü, Yunanistan Dışişleri Bakanı Theodoros Pangalos'un müsteşarı Vasilis Papaioannou, Büyükelçi George Kostoulas'ı arayarak Abdullah Öcalan'ın elçilikten zorla dışarı çıkarılması için talimat iletti. Abdullah Öcalan bunun karşısında direndi ve bu plan boşa düştü. Sonrasında Atina, PKK Lideri’nin elçilikten çıkarılması için Yunanistan'da 4 kişilik özel bir operasyon ekibi ayarladı. Bu ekip elçiliğe gönderildi. Buradaki amaç, daha sonra Abdullah Öcalan'ı İmralı'da ilk karşılayanların sarf ettiği “Yunan polisleri seni Yunan elçiliğinden çıkarsalardı, biz de hazırlık yapmıştık, seni öldürecektik” sözleriyle anlaşıldı.
15 Şubat günü yaşananlar
15 Şubat 1999 sabahı yaşananları Abdullah Öcalan şu ifadelerle anlatmıştı: “15 Şubat 1999 sabah saat 08.00’de, Kenya Dışişleri Protokol Şefi, elçilik binasına gelerek Büyükelçi Kostoulas’ı, Dışişleri Bakanlığı Daimi Sekreteri Kathourima’nın yanına götürür. Büyükelçi Kostoulas odaya girdiğinde, Kenya İstihbarat Şefi Noan Arap Ta da orada bulunmaktadır. Yeni bir durum değerlendirmesi yapılmaktadır. ABD koordinatörlüğünde; Kenya Dışişleri Bakanlığı’nda, Yunan (Pangalos ve Kostoulas şahsında) ve Kenya hükümetlerinin (Kathourima ve Noan Arap Ta şahsında) yasa dışı kaçırılmamla ilgili son bir durum değerlendirmesi yaptıkları, bunun sonucunu da 4 Şubat’tan beri hazırlıklarını yapmış olan Türk hükümetine bildirdikleri anlaşılıyor. Nitekim ortaya çıktı ki, Büyükelçi Kostoulas’ın Kenya Dışişleri Bakanlığı’nda bu görüşmeleri yaptığı sırada, Uganda’nın Entebbe havaalanında beş gündür bekleyen ve içinde Türk ekibinin yer aldığı uçak Kenya/Nairobi havaalanına gelmek için işaret bekliyormuş. Nitekim bu görüşmenin ardından Uganda’da bekleyen Türkiye’ye ait uçak, aynı gün saat 11.00 civarında hareket işareti almıştır. Ardından bu uçağın belirleyici öğeleri hemen silinip, yerine sahte Malezya bayrağı ve öğeleri yerleştirilir ve saat 13.55 sıralarında, Nairobi Jomo Kenyatta havaalanına doğru yola çıkılır. Nairobi havaalanına inen uçak, burada beklemeye başlar. Her şey önceden hazırlanmıştır. Anlaşma gereği, Türk ekibi uçaktan ayrılmaz. Yunanistan Büyükelçisi Kostoulas da yanına Kalenderidis’i alarak beni elçilikten çıkmaya ikna edecek, kapıdan çıktıktan sonra da Kenya yetkilisi Noan Arap Ta ve emrindeki polislerce kaçırılarak, havaalanında bekleyen Türk timine teslim edilecektim. Gizli anlaşmanın bu şekilde olduğu gelişmelerle ortaya çıkacaktı.”
Kaçırılma ve sonrası
Kenya İstihbarat Şefi Noan Arap Ta, yapılan gizli buluşma sonrası Abdullah Öcalan'la görüştü. Abdullah Öcalan, hükümet güvencesi olmadan buradan çıkmayacağını söyledi. Abdullah Öcalan’ın bulunduğu yerden çıkmak istememesi üzerine, devreye büyükelçi George Kostoulas ve istihbaratçı Savvas Kalenderidis girdi. Savvas Kalenderidis, Yunan hükümeti adına garanti sözü vermesi üzerine PKK Lideri elçilikten çıktı. Kenya polisleri, Abdullah Öcalan'ı George Kostoulas ve Savvas Kalenderidis'in yanında kendi araçlarına zorla bindirdi. Abdullah Öcalan, resmi olarak Yunanistan toprağı sayılan büyükelçinin evinden kaçırılarak, Türkiye'ye getirilip İmralı Adası’na konuldu. Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye getirilmesi ise, dönemin başbakanı Bülent Ecevit tarafından 16 Şubat’ta kamuoyuna duyuruldu.
Asrın en büyük ihaneti
Komployu “Asrın en büyük ihanetlerinden birisi” diye nitelendiren PKK Lideri, komplonun boşa çıkarılması için yaşamanın en doğrusu olduğunu söyledi. Abdullah Öcalan bununla ilgili, “Komployla, histeri düzeyine varan Türk şovenizmine beni havadan bir paket gibi sunarak, tam bir 20. yüzyıl ‘Roma arenasında aslana yedirme’ oyunu hazırlanmıştı. Ölümüm üzerinden elde edilmek istenen sonuç, ‘kaybetmiş bir Türkiye, kaybetmiş Kürtler’ olacaktı. Komployla onlarca yıl sürecek bir çatışma sürecini yaratmak istemişlerdi. Asrın en büyük ihanetlerinden birisi, kendini halen dost, özgürlük yanlısı gibi gösterirken; en mazlum ve kahramanlığa layık tavrın sahipleri, acımasızca yok edilecek ve unutturulacaklardı” sözlerini kullandı.
Komplo boşa çıkarıldı
Komplo ile Abdullah Öcalan ve PKK’nin tasfiyesinin amaçlanmıştı. Abdullah Öcalan’ın tutulduğu İmralı Adası’nda da bu süreç devam etti. Fakat Abdullah Öcalan, her daim üretim yapmasıyla birlikte açığa çıkardığı paradigmayla komplo sürecini boşa çıkardı. Kürt halkına ve ezilen tüm dünya halklarına alternatif olan bu paradigmanın dünyaya yayılmasıyla, mücadele yeni bir boyut kazandı. Kürt halkı, yaşadığı coğrafyada büyük kazanımlar elde etti. Bütün kazanımlara ve Kürt sorununda muhatabın, Abdullah Öcalan olduğu bilinmesine rağmen İmralı’da süren ve daha da ağırlaştırılmış olan tecrit devam ediyor. 30 ayı aşkın süredir kendisinden hiçbir haber alınamayan PKK Lideri ile görüşmek için yapılan başvurular ya reddediliyor ya da yetkili kurumlar bu başvurulara yanıt vermiyor.
Tecride karşı yapılan başvurular cevapsız
Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Cengiz Yürekli, Raziye Öztürk, İbrahim Bilmez ve Emran Emekçi, her hafta iki kez Abdullah Öcalan, Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş ile görüşmek için başvuru yapıyor. Avukatlar tecride karşı Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi’ne de (CPT) başvuru yapmıştı ancak İmralı’ya ziyarete giden CPT, Abdullah Öcalan ile görüşüp görüşmediklerine dair bilgi vermemişti. Bu sebeple Asrın Hukuk Bürosu avukatları geçtiğimiz ayda “Yarın çok geç olabilir” uyarısında bulunarak, İmralı’nın acil ziyaret edilmesi talebiyle CPT’ye yine başvuruda bulundu. Eylül ayında ise İstanbul’da düzenlenen, 7 ülkeden 36 kişiden oluşan Tecride Karşı Uluslararası Delegasyon, Tecride Karşı Uluslararası Forum düzenledi.
Amed ve İstanbul’da buluşacaklar
9 Ekim Uluslararası Komplo’nun yıl dönümünde bu yıl, siyasi partiler, kadın örgütleri, sivil toplum örgütleri komploya ilişkin yaptıkları açıklamada dört koldan Amed ve İstanbul’da bir araya gelineceğini açıkladı. PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı topyekûn bir mücadelenin olması gerektiğini belirten Yeşil Sol Parti, HDP, DBP, TJA, ANYAKAYDER, ÖHD, DAD, MKM, GÖÇİZDER ve Enstîtû ya Kurdî ile birlikte, 8 Ekim’de (bugün) İstanbul Kadıköy’de 9 Ekim’de de (yarın Amed’de“Özgürlüğe yürüyoruz” şiarıyla komployu protesto edecek.