İHD'den birçok kentte ‘Barış Nöbeti'
- 14:56 6 Ekim 2023
- Güncel
HABER MERKEZİ - İHD, birçok kentte düzenlediği “Barış Nöbeti”nde tecride, hak ihlallerine ve katliamlarına dikkat çekti.
İnsan Hakları Derneği (İHD) her ayın ilk Cuma günü yapılacak şekilde başlattıkları “Barış Nöbeti”ni bu ay da birçok kentte sürdürdü.
Wan
İHD Wan Şubesi, dernek binasında nöbet eylemini gerçekleştirdi. “Barışı savunuyoruz” pankartının yer aldığı nöbete Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Wan Şubesi temsilcileri ve İHD şube yöneticileri katıldı.
'Şimdiye kadar 2 bin tutsağın tahliyesi ertelendi'
Nöbet eyleminde konuşan İHD Wan Şube üyesi Heval Sinan Aras, şimdiye kadar 2 bin tutsağın tahliyesinin ertelendiğini söyledi. Heval şöyle devam etti: “Cezaevlerinde yaşanan en temel koşullardan birisi çok acil bir şekilde cezalarının ertelenmemesi gerek mahpusların infazlarının ertelenmesiyle ilgili çok büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Özellikle Adli Tıp Kurum ve Cumhuriyet savcılıklarına verilen geniş bir yetki alanı. İnfaz yasasındaki düzenlemeye göre yetkili kurumlar, ATK veya Adalet Bakanlığı’nın belirlediği tam teşekküllü hastanelerden rapor aldığı takdirde cezalarının infazının ertelenmesiyle ilgili bir hakka sahip olmalarına rağmen, bu infaz hakları çoğu zaman savcılar tarafından keyfi bir şekilde devlet güvenlikli sebeplerden dolayı ertelenmekte ya da Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) hali hazırda tedavileri ve teşhisleri yaparken kelepçeli muayeneye dayatmasıdır. Bu noktaya gelene kadar dahi mahpusların adli tıp kurumunun önüne geçmesi yaklaşık iki yıl gibi bir zaman almaktadır. Buda çok acil tedaviye ihtiyacı olan çoğu hasta mahpusun hayatını ciddi bir şekilde tehlikeye koymaktadır. Bunun yanı sıra cezaevindeki revir koşullarında da revire çıkabilme, gerekli tedavi ve teşhis yardımlarında fayda bulmakta büyük eksiklikler yaşanmakta. Birçok sağlık sorunu ciddi olmadığı bahisle ilaç yardımı ile ilgili bir şekilde karşılaşmamaktadır. Bugün cezaevlerinde en büyük sorun sağlık koşullarıdır. Sağlık koşulları yeterli olmamasıdır.”
‘Tecrit yaşamı da olumsuz etkiliyor'
Fizik ve tecrit koşullarının tutsakların sağlık durumunu da etkilediğini kaydeden Heval, “Tecrit koşulları, insanların sağlığını olumsuz yönde etkileyen bir noktadadır. Özellikle siyasi mahpuslara yönelik bu tecrit koşulları mevcut tutukluların ve hükümlülerin fiziki ve psikolojik sağlığını çok olumsuz etkilemektedir. Tecrit sadece tek kişilik hücrelere konmak değil. Cezaevinde sorun yaşan tutukluların ve ailelerin başvurularını alıyoruz. Ama bizlerin bu sorunlara karşı yaptığımız başvurular ise sonuçsuz kalmaktadır. Cezaevlerinde yoğun şikayetler alıyoruz” diye vurguladı.
‘İdari Gözlem Kurulları keyfi hareket ediyor'
Ardından konuşan İHD üyesi Mehmet Salih Coşkun ise, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine dönük cezaevi ziyaretlerini sürdürdüklerini belirterek, hak ihlallerine dönük yakın zamanda bir rapor yayınlayacaklarını paylaştı. Wan’da cezaevinde tutulan Erhan Başlı’nın kanserden ve Erzincan’da ise Yılmaz Özalp’ın kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdiğine dikkat çeken Mehmet şunları söyledi: “Cezaevlerinde ziyaret ettiğimiz birçok mahpus bu şekilde hasta. İnfazlarının ertelenmesiyle ilgili talepleri sınırsız yetkiyle donatılmış savcılıklar ve idari gözlem kurulları tarafından reddedilmektedir. Özellikle idari gözlem kurularının hukuksuzluğu bir mahkeme yerine geçerek karar vermesi, buna ilişkin İHD şubeleri olarak 28 Ağustos’ta İdari Gözlem Kurulları iptal edilsin diye bir basın açıklaması yapmıştık. Ziyaret ettiğimiz cezaevlerinde mahpusların bir çoğunun talepleri bu yöndeydi. Gözlem kurulları keyfiyetli bir şekilde hareket etmekte. İnfazını tamamlamış bir çok insan idari gözlem kurularının hukuksuz kararlarıyla tahliye edilmemekte.”
Açıklamanın ardından barış nöbeti devam etti.
Ankara
İHD Ankara Şubesi de, "Barış Nöbeti"ni, yıl dönümü yaklaşan 10 Ekim Ankara Gar Katliamı için tuttu. Nöbete, Yeşil Sol Parti ve HDP Ankara İl Örgütü yöneticileri katıldı.
‘İstihbarat vardı önlem yoktu’
Nöbet kapsamında yapılan açıklamada, Gar Katliamı'na dair istihbarat bilgisi olmasına rağmen emniyetin tedbir almadığının altı çizilerek, “Katliamın gerçekleşeceğine dair istihbarat olmasına rağmen emniyet güçleri hiçbir tedbir almadı ve başkentin göbeğinde göz göre göre bir katliam gerçekleşti. Ambulanslardan önce TOMA ve zırhlı araçların geldiği alanda yaralılara müdahale geciktirildi, yaralılara yardım etmek isteyenler engellendi ve can kayıplarının daha da artmasına yol açıldı. Yakınlarını kaybedenlere ve yaralılara destek sağlanmadığı gibi, adaleti arayanlara da müdahale edildi, yargısal tacizler yaşatıldı. Onarıcı adalet sağlanmadı, rehabilitasyon ve tedavi süreçleri de işletilmedi. Katliamda yaşamını yitirenlerin anısının yaşatılması ve toplumsal bellek oluşturulması için gereken adımlar atılmadığı gibi aksine bunu talep edenler de engellendi” denildi.
Açıklamanın devamında şunlar kaydedildi:
"Katliamının üzerinden 8 yıl geçmesine rağmen olay aydınlatılmadı ve adalet de sağlanmadı. Olayın ardındaki devlet güçleri ve siyasi bağlantılar ortaya çıkarılmadığı gibi azmettirenler yargılanmadı, üzeri kapatıldı failler korundu, korunmaya da devam ediliyor. Ankara Gar Katliamı sanıklarından Erman Ekici hakkında 'insanlığa karşı suç' işlemekten ek iddianame düzenlendi. TCK’da bu suçla hakkında iddianame düzenlenen ilk kişi oldu ve emsal teşkil etmesine rağmen diğer failleri kapsamadı.
Gar Katliamı'nda yaşamını yitiren canlarımızı unutmuyoruz ,gerçek adalet sağlanana dek unutturmamak sözümüzdür. 8 yıldır Katliamda payı ve ihmali olanların, yargılanması ve mutlak adaletin sağlanmasında inatçı olacağız. Hayatını kaybedenlerin, yakınlarının, yaralananların ve zarar görenlerin hakkını aramaya devam edeceğiz ve yetkililere sesleniyoruz; Gerçek failleri ortaya çıkarın! Başta 10 Ekim katliamı olmak üzere katliamları önlemeyenler, failleri koruyanlar, bu ülkede barış ve özgürlüğü engelleyenler ve bunu talep edenleri cezalandıranlar, kaos ve karmaşadan beslenenler, halkları korumak yerine yargısal olarak korkutma ve sindirmeye çalışanlar birinci dereceden sorumludur.
Mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz
Katliamın sorumluluğu bir avuç tetikçiye yüklenemez. Mahkeme heyeti, avukatların taleplerini kabul ederek adaletin sağlanmasının önündeki engelleri kaldırmakla, bağımsız bir yargılama süreci yürütmekle ve mutlak adaleti sağlamakla yükümlüdür. Bizler, insan hakları savunucuları olarak insanlığa karşı işlenmiş suç olan 10 Ekim Katliamının gerçek failleri ortaya çıkarılana, yargılanana ve onarıcı adalet sağlanana kadar bu davanın takipçisi olacağız. Ve aynı zamanda; insan hakları, emek, barış ve demokrasi için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz!”