
Wanlıların ‘uzman’ tacizine tepkisi meşru!
- 09:15 6 Ekim 2023
- Güncel
Öznur Değer
MÊRDÎN – Özel savaş politikaları kapsamında artan üniformalıların taciz ve tecavüz olaylarını değerlendiren Şahmaran Kadın Platformu’ndan kadınlar en son Wan’da uzman çavuşların kadınları taciz etmesi karşısında halkın tepkisini meşru ve önemli olduğunu belirterek, “Şiddet olaylarında toplumsal duyarlılığı geliştirecek çalışmaları arttırmalı, şiddetin hiçbir türünü barındırmayacak bir toplumsal örgütlülüğü oluşturmalıyız” çağrısında bulundu.
Kurdistan’da özel savaş politikaları kapsamında gelişen cezasızlık politikaları üniformalı şiddeti artırıyor. Kendisini “devlet” olarak tanımlayan üniformalı failler arkalarına aldıkları “devlet” gücüyle kadınlara ve çocuklara taciz ve tecavüzde bulunuyor, katlediyor. Geçtiğimiz gün son örneği Wan’da yaşanan üniformalı tacizine yurttaşlardan tepki yağdı. 2 kadını taciz eden 6 uzman çavuşa tepki gösteren Wanlılar, uzman çavuşları darp etti.
Mêrdîn (Mardin) Şahmaran Kadın Platformu’ndan kadınlar, özel savaş politikası kapsamında artan üniformalı şiddetine ve toplumsal reflekse ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Kadını düşürmek demek toplumu düşürmek demek’
Leyla Bozkurt, özel savaş politikaları kapsamında üniformalı faillerin kadınlara yönelik taciz ve tecavüzlerinin arttığını ifade ederek, “Daha birkaç gün önce Dêrik’te bir örneğini yaşadık. Bu, Kürdistan’da özellikle bilinçli ve sistematik bir şekilde yapılan bir durum. Kadının hedef haline gelmesi, toplumun değerlerine de bir saldırı. Kürdistan coğrafyası gelenek ve öz değerlerine bağlı bir toplum. O nedenle sistemin buradan saldırması da bununla bağlantılı bir durum. Kadını toplumda düşürmek demek o toplumu düşürmek demek. Sistem bunu çok bilinçli bir şekilde yapıyor. Cezasızlık politikasıyla da bu durum artış gösteriyor. ‘Siz yapın’ diyorlar. Üniforma adı altında yaptıkları her şeyin cezasız kalacağını bildikleri için onun verdiği cesaretle her şeyi yapıyorlar” şeklinde konuştu.
‘Panzehirimizin örgütlülük olması gerekiyor’
Kurdistan’da bu olayların normalleştirilmeye çalışılmasının özel savaş politikaları kapsamında olduğunu vurgulayan Leyla, üniforma adı altında kadınların tecavüze ve ajanlaştırmaya maruz bırakıldığını kaydetti. Üniformalı faillerin, sokaktan geçen herhangi bir kadına istediğini yapma hakkını kendinde gördüğünün altını çizen Leyla, “Özel savaş politikalarını sürekli konuşmamız, bu anlamda çevremizdekileri bilinçlendirmemiz gerekiyor. Bizim bir şekilde bu olayları meşrulaştıran sisteme karşı panzehirimizin örgütlülük olması gerekiyor. Onların hedefinde ‘Kürt halkını ahlaki ve politik yönden nasıl düşürebiliriz’ düşüncesi var. Bunu da kadın ve gençler üzerinden yapmaya çalışıyorlar. Onların istediği, toplumun öz değerlerinden uzak bir nesil yaratmak. Bu sıradan yaklaşabileceğimiz bir durum değil. Sistem hiç durmadan kendini özel savaş politikalarıyla var ediyor” dedi.
‘Meşru ve haklı refleksi ve tutumu tüm topluma yayılmalı’
Taciz faili uzman çavuşlara karşı Wan’da gösterilen tepkiyi de değerlendiren Leyla, “‘Benim üniformam var istediğimi yaparım, siz de bir şey yapamazsınız’ demeye çalışıyorlar ama orada Wan halkının ortaya çıkardığı toplumsal refleks çok önemliydi. Bu tür reflekslerin ortaya çıkması gerekiyor. Toplumun üniformalılara, böylesi şeyleri çok rahat yapamayacağını göstermesi gerekiyor. Wan halkının meşru ve haklı refleksi ve tutumu tüm topluma yayılmalı. Bunu sürekli hale getirmeliyiz. Başta kadınlar olmak üzere bizim yaşanan üniforma şiddetini, tacizini teşhir etmek için toplumsal reflekslerimizin daha kalıcı hale gelmesi gerekiyor” sözlerine yer verdi.
‘Van’daki cezasızlığa karşı geliştirilen bir öz savunma’
Gülnigar Laçin Karataş ise kadına yönelik şiddet olayları had safhadayken, kadınları koruyan yasal mekanizmaların işletilmediğine işaret etti. Devlet koruması altında olan kadınların sıkça polislerin görevini etkin sürdürmediği için katledildiğine şahit olduklarını dile getiren Gülnigar, “İlimizde son örneği birkaç gün önce Kızıltepe’de yaşandı. Mevzu bahis kolluk güçleri korumakla görevli olduğu kadınları koruyamamakla kalmıyor sıkça üniformalı şiddetin de öznesi oluyor. Wan’da yaşanan ise halkın bu ve benzer olaylardaki cezasızlığa karşı geliştirdiği bir özsavunma olarak değerlendirilebilir” ifadelerini kullandı.
‘Suçlular ödül gibi cezalarla korunmaktadır’
Kürt halkının yoğunluklu yaşadığı illerde üniformalı şiddetin, sistematik olarak sürdürülen sindirme politikasının bir öğesi haline geldiğine dikkat çeken Gülnigar, “Irkçı ve özelde Kürt kadını düşürmeye yönelik bu uygulamalarla kadın ve çocuklara taciz ve tecavüzden uyuşturucu ve fuhuşa sürüklemeye kadar birçok suç söz konusudur. Fakat buna rağmen failler üniformalı ve silahlı ise üniforma bir kalkan görevi görmekte, Musa Orhan örneğinde görüldüğü gibi suçlular ödül gibi cezalarla korunmaktadır. Silahlandırılmış erkekler bahsi geçen suçlarda bu silahları kullanmaktan çekinmiyor, hatta bunu bir çeşit güvence olarak görüyorlar” dedi.
‘Şiddeti barındırmayacak bir toplumsal örgütlülüğü oluşturmalıyız’
Kurdistan’daki kadına yönelik şiddetin, üniformalı şiddet ve madde bağımlılığının yaygınlaşması ile ilgili medyada yazılıp çizilen her şeyin belli başlıklar altında kategorize edilerek suçluların değil tepki gösterenlerin, haber yapanların cezalandırıldığını sözlerine ekleyen Gülnigar, şunları söyledi: “Durum böyle olunca suçun ifşası önemli olgu haline geliyor. Kadınların özellikle de genç kadınların bu konuda bilinçli olması ve kendi haklarının farkında olması gerekiyor. Yine kadın örgütlülüğünün artması bu olaylar karşısında hızlı refleksler vermeyi olanaklı hale getirmektedir. Şiddet aile içinde kaldığında veya şiddet gören birey destek görmediğinde zamanla ağırlaşan bir süreç halini almaktadır. Bu sebeple şiddet olaylarında toplumsal duyarlılığı geliştirecek çalışmaları arttırmalı şiddetin hiçbir türünü barındırmayacak bir toplumsal örgütlülüğü oluşturmalıyız.”