AK’ye çağrı: Abdullah Öcalan müzakerelere liderlik etmeli!

  • 09:12 5 Ekim 2023
  • Güncel
 
 
 Rozerin Gültekin 
 
İSTANBUL - Avrupa Konseyi’ne, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü sağlanarak müzakerelerin yeniden başlatılması ve liderlik etmesi çağrısında bulunan Uluslararası İmralı Barış Delegasyonu heyeti üyesi Laura Castel, “Parlamenterler, zamanlarını Avrupa Konseyi organizmalarına Öcalan'ın durumu hakkında soru sormak ve onlardan kesin toplumsal barışın inşasını talep etmek için kullanabilirler” sözleriyle İmralı tecridinin gündemleştirilmesi gerektiğini vurguladı. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, 9 Ekim 1998’de uluslararası güçlerin desteği ile Suriye’den çıkarılmasıyla başlayan ve 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilmesiyle devam eden uluslararası komplo 25’inci yılına giriyor. Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) denetiminde gerçekleşen uluslararası komplo, 1985’te NATO Gladiosu ve Almanya tarafından devreye konuldu. Komplo, 1990’larda İngiltere, 1996’dan itibaren de İsrail ve Yunanistan ile devam etti. 1998’lerde Suudi Arabistan, Mısır, İran, Suriye, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi, Fransa, İtalya, Hollanda, Rusya ve son olarak da 1999’da İsviçre ve Kenya ortaklığında devam eden komplo, Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilmesine kadar uzandı.
 
Dünyanın gündemi İmralı tecridi
 
PKK Lideri’ne dönük başlatılan ve tüm ülkeye yayılan tecrit nedeniyle 25 yıldır İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutulan Abdullah Öcalan’dan tam 30 ayı aşkın süredir hiçbir haber alınamıyor. Yaşanan hukuksuzluğa karşı dünyanın her yerinden hukukçular, hak savunucuları ve her kesim sayısız başvuru ve girişimde bulunsa da hiçbirine olumlu ya da olumsuz dönüş yapılmıyor, “keyfi yasak kararlarıyla” görüşler engelleniyor. İmralı tecridine kaşı yapılan çalışmalardan biri de antropolog ve parlamenterlerden oluşan 3 farklı ülkeden 3 kişilik “Uluslararası İmralı Barış Delegasyonu”nun İstanbul’a 11-12 Mayıs tarihlerinde yaptığı ziyaretlerdi.
 
Uluslararası İmralı Barış Delegasyonu ziyaretleri
 
2 gün boyunca 6 kurum ve kuruluşa ziyaretlerde bulunan heyetin temel gündemi, PKK Lideri üzerinde uygulanan ağırlaştırılmış tecrit, mutlak iletişimsizlik hali olarak tanımlanan “incommunicado”, haber alamama hali, görüş engellemeleri, avukatların girişimleri ve uluslararası mekanizmaların “sessizliği” olmuştu. Yine heyetin gündemleri, cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri, İmralı’da uygulanan “özel” tecrit konseptinin tüm cezaevlerine yansıması, uzun yıllar boyunca cezaevinde tutulan tutsakların durumu, infaz yakmalar, ağırlaştırılmış müebbet, cezaevi tipleri, tutsak yakınlarının maruz kaldıkları ve taleplerini de içerdi. Görüşmeleri ile birçok deneyim ve bilgi elde eden heyet, Avrupa Konseyi'nde yapacakları basın açıklamaları ile ziyaret ettikleri kurum ve kuruluşların taleplerini duyuracaklarının mesajını vererek İstanbul’dan ayrılmıştı. Heyet ayrıca Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin son bulması ve fiziki özgürlüğünün sağlanması için de iletişimlerini sürdüreceklerini ve temel gündemleri arasında yer alacağının bilgisini vermişti.
 
Heyette yer alan Avrupa Konseyi Sol Grup Başkan Yardımcısı ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi temsilcisi ile İzleme Komitesi üyesi Laura Castel, ziyaretleri sonrası çalışmaları, 31’inci ayına girecek olan PKK Lideri’nden haber alamama hali ile çözüm yollarına ilişkin JINNEWS’e konuştu.
 
Amaçları barış sürecinin yeniden başlatılmasını desteklemek
 
Türkiye'de insan hakları konusunda bir inceleme yapmak için delegasyon heyetini kurduklarını paylaşan Laura, “Bulgularımızı, 17 Mayıs'ta İzlanda'nın başkenti Reykjavík’te düzenlenen 4’üncü Avrupa Konseyi Zirvesi’ne denk gelen bir basın toplantısında sunduk. “Freedom for Öcalan – Peace in Kurdistan - Öcalan’a Özgürlük - Kürdistan'da Barış Uluslararası Girişimi”nin, Türkiye'deki insan hakları örgütleriyle işbirliği içinde düzenlediği ve yine Uluslararası Girişim'in düzenlediği eski delegasyonların geleneğini sürdürüyordu. Amacımız son yıllarda Türkiye'ye yapılan daha önceki bilgi toplama ziyaretleriyle aynı doğrultudaydı. 2015 yılında Türk hükümeti tarafından aniden sonlandırılan Türk yetkililer ile Kürt lideri arasındaki barış sürecinin yeniden başlatılmasını desteklemek amacıyla düzenlendi” ifadeleriyle ziyaretlerinin amacını anlattı.
 
‘Yapılması gereken Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılmasıdır!’
 
Laura, heyetin Asrın Hukuk Bürosu, Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Cumartesi Anneleri, Tevgera Jinên Azad (TJA), Marmara Tutuklu ve Hükümlü Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MATUHAYDER) ile tahliye edilen 30 yıllık tutsaklar ile görüşmeler gerçekleştirdiklerini söyledi. Heyet olarak odak noktalarının Türkiye'deki siyasi tutsaklar ile maruz kaldıkları koşullar olduğunu söyleyen Laura, “İnsan hakları örgütleri temsilcileri ve siyasi temsilciler olmak üzere görüştüğümüz herkesin, Kürt sorununun çözülmemesi durumunda Türkiye'de demokratikleşmenin olamayacağını ve barış sürecinin mutlak bir ön koşulu olduğunu açıkça anladığını söyleyebiliriz. Yapılması gereken şey, Abdullah Öcalan'ın İmralı Adası Cezaevi'ndeki tecridin kaldırılması ve serbest bırakılmasıdır” vurgusunu yaptı. Ziyaretlerinden birkaç gün sonra seçimlerin yapıldığını aktaran Laura, ”Bu da amacımızı etkiledi” dedi.
 
‘İmralı en kötü hapishane uygulamalarının laboratuvarı!’
 
“Öcalan, tecrit için benzersiz bir örnek” diyen Laura, şöyle devam etti: “İmralı süreci başladığından bu yana, Türkiye'de 20 yılı aşkın süredir hukuk ve insan hakları yok. Avukatları ve ailesinin onun iyi olup olmadığı hakkında hiçbir fikri yok. Kendisini ziyaret etme yönündeki tüm dilekçe ve talepleri reddedildi. İmralı Cezaevi’ndeki tecrit rejimi işkence boyutuna ulaştı. Ve Türk yetkililer Öcalan'ı siyasi silah olarak kullanıyor. Hiçbir kamu yetkilisi, insan hakları ihlallerinden, aşırı tecritten ve işkenceden bahsetmiyor. İmralı, en kötü hapishane uygulamalarının laboratuvarı haline geldi. Bu tür ‘iletişimsiz hapis’, Avrupa Konseyi ve BM gibi insan hakları kuruluşlarının kınamasını gerektirir. Bildiğimiz başka hiçbir rejim, mektupların, telefon görüşmelerinin, ziyaretlerin veya herhangi bir dış iletişim biçiminin uzun vadeli olarak durdurulmasını uygulamadı. 1970'ler ve 1980'lerde Guantanamo'da, Robben Adası'nda veya Kuzey İrlanda'nın H Bloklarında bile.”
 
Tecridi Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'ne sordu
 
İspanya’ya döndükten sonra ülkelerinde gerçekleşen yerel seçimlerden kaynaklı aktif bir çalışma gerçekleştiremediğini paylaşan Laura, Avrupa Konseyi’ne barış sürecinin başlatılması için destek sunmaları yönünde çağrıda bulunduklarını ve Haziran’da Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne sorular sunduklarının bilgisini verdi. Laura, “Komite'nin, Abdullah Öcalan ve İmralı Adası Cezaevi'ndeki diğer üç tutuklunun aileleriyle herhangi bir temasının olmaması durumunu nasıl ele aldığını sordum. Bir mahkumun bu kadar katı bir tecrit rejimine tabii tutulmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ihlali anlamına geldiğini dikkate alarak, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin devam eden bir ihlali olup olmadığını sordum. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarından bu yana geçen dokuz yılda, Bakanlar Komitesi'nin Türkiye'nin güvence altına alınması için ne gibi girişimlerde bulunduğunu ve mahkemenin bu kararlarına uyuyor mu diye şimdi Bakanlar Komitesi'nin cevaplarını bekliyorum” ifadeleriyle sorularını yönelttiğini aktardı.
 
AK’ye çağrı
 
İktidarın Kürt sorunu yerine savaş politikasında ısrar etmesinin siyasi bir tercih olduğunu belirten Laura, yaşanan krizlerin ancak Kürt sorununun demokratik çözümü ile gerçekleşebileceğinin altını çizdi. Laura, “Türk yetkilileri, hukukun evrensel ilkelerine saygı duymaya başlamalı ve İmralı Ada Cezaevi'ndeki tecrit ve işkence politikasından vazgeçmelidir” sözleriyle Türkiye’ye seslendi. Laura, Avrupa Konseyi'ne ise şu çağrıda bulundu: “Türk yetkililer ile Kürt hareketi arasında barışçıl, siyasi müzakerelerin yeniden başlatılması çağrısında bulunuyorum. Bunun için Abdullah Öcalan'ın İmralı Cezaevi'nden serbest bırakılması ve Kürt partisi adına müzakerelere liderlik etmesi çok önemli. Avrupa Konseyi'nin bu barış sürecini desteklemek için gücünü kullanması gerekiyor. Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi'nin her kısmi oturumunda parlamenterler, zamanlarını Avrupa Konseyi organizmalarına Öcalan'ın durumu hakkında soru sormak ve onlardan kesin toplumsal barışın inşasını talep etmek için kullanabilirler.”