
Hasta tutsağın eşi: Bizler tedbir değil tahliye istiyoruz
- 09:06 21 Nisan 2020
- Güncel
Melike Aydın
İZMİR - Eşi Abdulkahhar Aksoy 28 yıldır cezaevinde bulunan Azize Aksoy, devletin salgın sürecinde dahi ayrımcı yaklaşmasına tepkili. Azize, tepkisini şu sözlerle dile getiriyor: “Çeteler, hırsızlar, katiller çıktı ama söz konusu Kürtler olunca herkesin kulağı sağır, gözü kör oluyor. Biz cezaevlerinde tedbir alınmasını değil boşaltılmasını istiyoruz.”
Koronavirüs salgını nedeniyle Türkiye’de vaka sayısı 90 bin 980'e, yaşamını yitirenlerin sayısı ise 2 bin 140'a yükseldi. Salgın hızla yayılırken, cezaevlerinde bulunan binlerce siyasi tutsak, 13 Nisan’da Meclis’ten geçen yeni infaz yasası kapsamı dışında bırakıldı. Tutsak yakınları ise eşitsiz yasa ve koronavirüs salgını nedeniyle endişeli.
İzmir Ödemiş Cezaevi’nde bulunan ve hipertansiyon, kronik KOAH, diyabet hastası olan Abdulkahhar Aksoy’un eşi Azize Aksoy da eşi ve cezaevlerinde bulunan tutsaklar için, “bir an önce cezaevlerinin boşaltılması” çağrısında bulunuyor.
‘Kürt olarak hakları için mücadele etti’
Eşinin mahkemesinin ardından 1993’te Mardin’den İzmir’e gönderildiğini ve kendilerinin de İzmir’e taşınmak zorunda kaldıklarını belirten Azize, eşinin tutuklanması ile başlayan süreci şöyle anlatıyor: “Eşim bir Kürt olarak hakları için mücadele etti. Bu yüzden cezaevinde gönderdiler. 28 yıl önce 5 çocuğumdan en küçüğü henüz 1 yaşındaydı. Biz diğer insanlarımızdan daha iyi değiliz.”
‘Bırakıp gitmek aklımdan geçmedi’
Azize, “Mücadeleye devam ediyoruz” diyerek, eşinin mücadelesini sürdürdüğüne değiniyor: “Eşimi bırakıp gitmek aklımdan geçmedi, arkasında durduk. Çünkü Kürtlerin onuru içindi, adalet içindi mücadelemiz. Kürt ya da Türk meselesi değil hak meselesiydi bu. Biz memleketimizi seviyorduk ama daha rahat görüşebilelim diye Kızıltepe’den buraya göç etmek zorunda kaldık. Onların tek umutları ziyaretçileri olduğu için hiç bilmediğimiz bir kente göç etmek zorunda kaldık.”
‘Siyasi tutsakların can güvenliği devletin umurunda değil’
Azize, “hayatın bütün zorluklarına rağmen kendi düşüncelerinden vazgeçmeden, dimdik bir şekilde devam etmeye çalıştığını” söylüyor. Şimdilerde kendileri için en büyük zorluklardan en büyüğünün, koronavirüs sürecinde cezaevlerindeki durum olduğunu ekliyor. Geçtiğimiz günlerde Meclis’ten geçen yeni infaz yasasında ayrımcı, eşitsiz duruma öfkeli olan Azize, “Şu an cezaevinde olanların hepsinde sağlık sorunları var. Akciğer, diyabet, göz, kronikleşmiş hastalıklar… Cezaevleri kirli ve sağlıksız. Şimdi hırsızlar, esrarcılar, tecavüzcüler çıktı. Siyasi tutsakların can güvenlikleri devletin umurunda bile değil” diyor.
‘Çeteler çıktı ama siyasiler ölüme terk edildi’
İnfazda eşitlik, ölümler başlamadan tahliyelerin olmasını istediklerini vurgulayan Azize, şunları belirtiyor: “Cezaevlerinin yarısı Kürt. Bırakmazlarsa onları orada ölüme terk etmiş olurlar. Onlarca kişi aynı odada kalıyorlar. Maske verilmiyor, eldiven verilmiyor, temizlik yapılmıyor. Kendileri çabalıyor. Zaten 28 yıldır cezaevinde son günlerini ailelerinin yanında geçirsin tutuklular. 28 senedir her yıl umut ediyoruz. Ama ne barış oluyor ne de tutuklularımız serbest bırakılıyor. O kadar yıl yatan herkeste hastalık olur. Çeteler, hırsızlar, katiller çıktı ama söz konusu Kürtler olunca herkesin kulağı sağır gözü kör oluyor. Biz cezaevlerinde tedbir alınmasını değil boşaltılmasını istiyoruz esasen. İnsan hakları savunucuları içerde, insan haklarını reddedenler dışarıda. Kadın özgürlüğüne inanan ve bunun için mücadele edenler içerde. Kadın düşmanları ve katilleri dışarıda. Ben düşünceleri için yıllardır cezaevinde olan bir tutsak eşi olarak, infaz yasasını kabul etmiyorum."