'Parlamentonun yasa yapma yetkisine ket vurulmuştur'

  • 09:02 21 Nisan 2020
  • Güncel
Beritan Canözer
 
DİYARBAKIR - HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, infaz yasasının AKP-MHP ortaklığının harcı olarak kullanıldığını vurgulayarak, "Parlamentonun yasa yapma yetkisine ket vurulmuş, onu baskılamıştır. Bundan sonra hiç istemeyeceğimiz olumsuz gelişmelerin her birinin müsebbibi AKP olacaktır" dedi.
 
Koronavirüs (Covid-19) salgınına karşı alınacak önlemler çerçevesinde hızlandırılan ve infaz kanununda değişiklik öngören 70 maddelik “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” 4 Nisan 2020 tarihinde Meclis Adalet Komisyonu'nda onaylandı. Yasanın tamamı 13 Nisan gecesi Meclis Genel Kurulu'nda yapılan son oylama ile geçti. Siyasi tutsakların kapsam dışı bırakıldığı yasanın ardından, adli suçlular ile kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet faillerinin tahliyeleri de başladı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili ve Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, af yasasını değerlendirdi. 
 
'Af teklifi ortaklığın harcı olarak kullanıldı'
 
Yargı paketinin çıkarılma sürecinin genel seçimlerden öncesine dayandığını ifade eden Meral, "İktidarın küçük ortağı belirli bazı kesimlere ve isimlere verdiği sözlerin tutulması için bir nevi af teklifini hem seçim malzemesi olarak hem de iktidar ile ortaklıklarının harcı olarak kullandı. Fakat diğer taraftan cezaevlerinin doluluğu, hasta mahpusların durumu, siyasi rehinler, Kavala ve benzeri isimlerin uzun süren tutukluluk hali ise iktidarı zorluyordu. Hukuksuzluklarına devam edebilmek ve toplumun eleştirilerine kulak tıkamak için uygun zamanı kolluyordu. Kadın cinayetleri, cinsel dokunulmazlığa suçların artması ve toplumda bu tür suçlara karşı oluşan tahammülsüzlük de yine bu tür bir yasa teklifinin gündeme gelmesini engelliyordu. İçinde bulunduğumuz aşamada ise Covid salgını baş gösterdi ve cezaevlerinde bu salgının yayılma ihtimali kamuoyunu doğal olarak kaygılandırdı" dedi.
 
'Salgın ölüm riski barındırıyor'
 
Sürekli dile getirdikleri cezaevlerinin tamamen boşaltılması ve tahliyelerin olmasına dönük talebin toplumsal karşılık gördüğünü söyleyen Meral, "İnsanların eşi, çocuğu, akrabası bir şekilde cezaevinde ve olası bir salgın ölüm riskini barındırıyor" diye ifade etti. Türkiye'nin cezaevlerinin boşaltılmasına yönelik talebi adeta bir fırsata çevirdiğini kaydeden Meral, "Zaten cezaevinden çıkmasını istediği, MHP’ye söz verdiği taleplerin yerine getirilmesi için bulunmaz fırsat korona ile beraber geldi. Çünkü bir de bu sürecin insanların eve kapandığı, sosyal ve fiziki mesafenin önem arz ettiği, insanların canı derdine düştüğü, sokaklar bomboş olduğu ve insanların bir araya gelemediği bir özelliği söz konusu. Yani muhalefetin etkisinin salgından dolayı kırıldığı bir dönemde son derece kapsamlı bir paket meclis gündemine getirildi ve elbette çoğunluk onlarda olduğu için parlamentodan geçmiş oldu" sözlerine yer verdi. 
 
'Parlamentonun yasa yapma yetkisine ket vurulmuştur'
 
Meral, "Bir de şöyle bir boyut var" diyerek, taslak hazırlık aşamasında tüm partilerle görüşmelerin yapıldığını ve önerilerin sunulduğunu hatırlattı. Meral, sürece dair şunları kaydetti: "Elbette biz de kendi önerilerimizi sunduk. Ancak bu taslak Meclis’e sunulmadan evvel, yani tam da görüşmeler devam ederken bir Pazar günü cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle cezaların infazına dair eski tüzük lağvedildi ve yepyeni bir yönetmelik yayınlandı. Yönetmelikler; bir kanunda kalan boşlukları doldurmak ve usule dair pratikleri belirlemek için yapılır. Yani usulen kanun çıktıktan sonra yapılır. Fakat AKP; önce yönetmeliği çıkardı, bu yönetmeliğe uydurulacak kanunu sonraya bıraktı. Yani usul tersinden işletilerek, yasal düzenleme de bu yönetmelik kaidesine oturtulmak istendi. Hala meşruluğu tartışma konusu edilen 16 Nisan referandumu ile gerçekleşen yeni anayasa cumhurbaşkanına sınırsız yetkiler sunmakla beraber yasa yapma yetkisi sunmamaktadır. Fakat cumhurbaşkanlığı yayınladığı yönetmelikle parlamentonun yasa yapma yetkisine ket vurmuş, onu baskılamıştır."
 
'Olumsuz gelişmelerin müsebbibi AKP'dir'
 
AKP’nin Kürt düşmanlığının bu süreçte de kendisini açık ettiğinin altını çizen Meral, "Korona salgınının insanların elini kolunu bağladığı bir süreçte kayyımlar atayarak insanları cezaevine koyması da niyetlerini göstermesi bakımından her daim hatırımızda tutmamız gereken bir hadisedir" dedi. Meral, AKP'nin infaz yasasının hazırlık aşamasına da işaret ederek, “AKP’nin iğne ile kuyu kazarcasına çalıştığını, suçları fıkra fıkra ayırdığını, suç tarihlerine özgü infaz rejimleri düzenlediğini, bazı kesimlerin yasadan faydalanmasını şansa bırakmamak adına ince ince bir çalışma yürüttüğünü dile getirdi. 
 
Meral, “Aynı suç türünde dahi farklı farklı infaz rejimi öngörülmüş. Bu denli ince bir çalışmanın ise tek bir çıktısı var, o da Kürtler ve muhalifler hiçbir şekilde bu yasadan yararlanamasın, lehe tek bir hükümden yararlanamasın ve cezaevinde ne kadar uzun kalabiliyorlarsa kalsın anlayışıdır. Hele ki salgın bir hastalık varken, yüzlerce binlerce hasta mahpus varken, 'terör' adını verdiği Kürtleri ve muhalifleri salgın nedeniyle tahliye hakkından dahi mahrum bırakmak adı konulmamış bir idamdır. Toplu ölümler olursa bunun adı katliamdır. Ve iktidar, böylesi bir katliama imzasını atmıştır. Bundan sonra hiç istemeyeceğimiz olumsuz gelişmelerin her birinin müsebbibi AKP olacaktır" diye belirtti.
 
'Açık cezaevinde bulunan 38 bin kişinin tahliyesi amaçlanıyordu'
 
2020 verilerine göre 355 cezaevinde toplam 282 bin 703 kişi ile cezaevlerindeki doluluk oranının Türkiye tarihinde hiç olmadığı bir seviyeye ulaştığının altını çizen Meral, "Bakın 15 Temmuz sonrasında da çok yoğun tutuklamalar oldu. Ve cezaevlerinde yer açmak için 671 Sayılı Kanun Hükümde Kararnameyle Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'a eklenen geçici maddeyle 1 Temmuz 2016 tarihine kadar işlenen suçlar nedeniyle mahkûm veya mahkûm olacaklar bakımından iki önemli düzenleme yapılmıştı. KHK’da yapılan düzenlemeyle, süreli hapis cezalarına mahkûmlar, cezalarının 1/2'sini infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıvermeden yararlandırılmıştır. O dönem Adalet Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada bu düzenlemenin bir 'af' düzenlemesi olmadığı vurgulanırken kapalı ve açık ceza infaz kurumlarında bulunan 38 bin kişinin tahliye edilmesinin amaçlandığı da ifade edilmişti" hatırlatmasında bulundu. 
 
'Rejimin daha otoriter yapıya dönüştürülme çabası'
 
Meral, düzenlemenin 1 Temmuz 2016'dan önce işlenmiş suçları içermekte olduğuna ve 1 Temmuz 2016'dan sonraki suçların kapsam dışında bırakıldığına işaret etti. Meral, "Burada da aynı şeyi görüyoruz. Daha da vahimi, o dönem 38 bin kişi tahliye edilerek cezaevlerinde yeni yerler açılmış, FETÖ operasyonlarından tutuklananlar boşalan cezaevlerine yerleştirilmiştir. Şimdi ise iktidar ve küçük ortağı tarafından bu kanun teklifine dair yapılan basın açıklamasında toplamda 90 bin kişinin tahliye edilmesinin beklendiği dillendirilmişti. Bunun anlamı ise ülkenin ve hatta dünyanın içinde bulunduğu olağanüstü şartlardan yararlanarak rejimin daha otoriter bir yapıya dönüştürülmesi çabasıdır. Cinsel suçların bir kısmı, rüşvet, irtikap, kaçakçılık ve benzeri suçlardan cezaevinde olanlar tahliye edilerek muhaliflerin en ufak bir eleştirileri gerekçe gösterilerek cezaevine girmelerine yer yapılmaktadır" sözlerinin altını çizdi.
 
'AKP kadını yok sayan düzenlemelerin mimarı olmuştur'
 
Meral, iktidarın ve ortağının “cinsel istismar faillerine af” meselesini gündemlerinden hiç düşürmedikleri için, her fırsatı değerlendirme refleksi ile hareket ettiklerini vurgulayarak, "Artık bu iktidarın bu tür ayak oyunları meşhur olduğu için muhalefet ve kadınlar anında tepkilerini ortaya koymuştur. Böylelikle muhalefetin gücü bir kez daha görülmüş, çok önemli bir düzenleme bu yasada yer bulmamıştır. Ancak temennimiz bu tasarının, bu önerinin bir daha geri dönmemek üzere gündemden kalkmış olmasıdır. Kuşkusuz bundan sonra da her daim tetikte olacağız ve tüm gücümüzü bu tür yasaların gelmemesi için kullanacağız. Bundan kimse şüphe duymasın. Bu süreç kadınlar için son derece fecaat oluşturacak. Bir kere herkesin evde kaldığı izolasyonun yoğun olduğu bir süreçte eril şiddet artacak ve cinayetler büyüyecektir. Bu son derece vahim bir durumdur. AKP buna dair önlemler almak yerine kadınları koruyucu yasaların dahi uygulamasını durdurmuş, kadını toplumdan adeta yok sayan düzenlemelerin mimarı olmuştur" sözlerine işaret etti. 
 
'Bu yasanın amacı Çakıcı gibilerini cezaevinden çıkarmaktır'
 
Meral, son olarak şunları dile getirdi: "Tasarının geri çekilmesine dönük bir bakış açısını iktidarda görmüyoruz. Ancak AYM’nin hukuka uygun bir karar vereceğini, Anayasaya, eşitliğe, hukuka aykırı bu düzenlemenin iptal edileceğini umuyor ve diliyoruz. Bu yasanın amacı zaten Çakıcı ve Çakıcı gibilerinin cezaevinden çıkarılmasıdır. Yani topluma zararı olanların çıkarılması devletin niyet ve zihniyetini ortaya koymaktadır. Bu yasanın neye hizmet ettiği, Çakıcı'nın tahliyesi ile de netlik kazanmıştır. Bu kişinin ya da kişilerin topluma dönmesi, düşünce suçlularının ise cezaevinde kalması devlet aklını ortaya koymaktadır. Devlet, tam da bu zihniyettir. Ancak çabamız, mücadelemiz hukuk ilkelerine bağlı, demokratik bir toplumun yaratılması, örülmesi içindir. Cezaevinden kim çıkarsa çıksın, devlet kimi çıkarırsa çıkarsın, bizim mücadelemiz, amacımız, taleplerimiz her daim aynıdır ve daha bir inançla yolumuzu örmeye devam edeceğiz."