Korona salgınına karşı getirilen kısıtlamalar da kısıtlı!
- 09:13 20 Mart 2020
- Güncel
Şehriban Aslan-Medya Üren
DİYARBAKIR - Ülkede hızla yayılan koronavirüs salgınına yönelik devletin aldığı tedbirlerin aslında halk sağlığı açısından ne kadar kısıtlı olduğu ve tam anlamıyla bekleneni karşılamadığı gözler önüne seriliyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) "pandemi" (salgın) olarak sınıflandırdığı koronavirüs (Covid-19) salgını giderek yayılıyor. Aralık ayında Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkan salgın, Türkiye dahil 120'den fazla ülkeye yayılmış durumda. Dünya genelinde salgınına yakalananların sayısı yüzbinleri bulurken yaşamını yitirenlerin sayısı ise 8 bin 246'ya ulaştı. Her geçen gün farklı merkezlere sıçrayan virüse karşı ülkeler de yeni tedbirler almaya devam ediyor. Salgın nedeniyle ölümlerin görülmeye başlandığı Türkiye’de ise resmi açıklamalara göre şimdiye kadar 2 kişi yaşamını yitirirken, 191 kişide de virüs tespit edildi.
Virüsün hızla yayılmasının ardında ülkede tedbir amaçlı sosyal eğlence mekânlarına kısıtlama getirilirken bizler de Diyarbakır’da edindiğimiz izlenimi aktarıyoruz.
Halk virüsü çok ciddiye almıyor
Diğer birçok ile oranla Diyarbakırlıların virüsü çok ciddiye almadığı, okulların tatil edilmesini fırsat bilip kendini sokağa atma manzaralarını görünce İtalya’daki yurttaşların sosyal medyada yapılan paylaşımlar geliyor akıllara. Yapılan paylaşımlarda ise, “Virüsten dolayı okullar kapatılınca bunu tatil olarak gördük ve kendimizi dışarıya attık. Sonucunu şimdi çok ağır görüyor ve yaşıyoruz. Aslında yapılan tatil değildi bir önlemdi” deniyor. Fakat yurttaşların çok önemsememesinin bir nedeni ise devlet tarafından getirilen kısıtlamaların kısıtlı olması…
Bazı işletmeler uyarıları dikkate almıyor!
Alınan tedbirler kısıtlı iken kafeler, kahvehaneler, internet kafelerin kapatılması gerekirken bazı yerlerin daraba altından müşteri aldığına şahit oluyoruz. Özellikle kahvehanelerin ve internet kafelerin uyarıları dikkate almaması halkın sağlığının ne kadar önemsenmediğini gösteriyor. Her gün “Mecbur kalmadıkça sokağa çıkmayın” çağrısına uyanların çok az bir kesim olduğu insanların ve devletin ciddiyetinin farkında olmadığı sonucunu gösteriyor. Avrupa ülkeleri başta olmak üzere diğer birçok ülkede salgını önlemeye dönük sıkıyönetim veya sokağa çıkma yasağı uygularken Türkiye’de sadece bir takım kısıtlamaların getirilmesi olayın vahametini daha da artırıyor.
‘Dükkânı açmak zorundayız nasıl önlem alalım?’
Alışveriş merkezlerinde bulunan mağazalardan dışarıda bulunan esnaflara kadar tüm giyim ve yiyecek yerleri açık bulunuyor. Esnaflar ‘neden önlem almadıklarını ve neden açıksınız’ sorusuna, “Bize herhangi bir iyileştirme getirilmedi. Dükkânlarımızı kapatsak su, kira, elektrik faturalarını nasıl ödeyeceğiz? Zararlarımızı kimler karşılayacak? Cumhurbaşkanı’nın yaptığı açıklamada bize ilişkin bir açıklama bekliyorduk ama beklediğimiz çıkmadı. Bizlerde mecbur kalıp dükkânlarımızı açmak zorundayız. Halka açık yerler olduğumuz için kendimizi, ailemizi, çevremizi korumamız imkânsız haldedir. Bir an önce bir çözüm getirilmesini istiyoruz” cevabını alıyoruz.
Şehri gözlemlediğimizde halkın bir kısmının tereddütlü ve kişisel önlem aldığını görürken bir kısmının da umursamadığını görmek önlemlerin yeterli olmadığını gözler önüne seriyor.