Nadjet Hamdi: Kürt halkı gibi Sahra Arap Çölü de aynı acıları yaşıyor

  • 09:06 26 Şubat 2020
  • Güncel
Habibe Eren - Dilan Babat
 
ANKARA - Polisario Cephesi Almanya Temsilcisi ve aktivisti Nadjet Hamdi, Kürt halkının ve Polisario halkının acılarının ve mücadelelerinin aynı olduğuna dikkat çekerek, “Rejimlerin tabiatı birdir baskıcı ve diktatöryaldır. Yabancı olmadığımız acılar ve mücadele hattımız için HDP’nin kongresi vesilesiyle dayanışmayı pekiştirme fırsatı bulacağız” dedi
 
Coğrafi keşiflerin başlangıcı olan 15’inci yüzyıl, Avrupalıların sistemli bir şekilde sömürgecilik çabalarının da ilk adımları olarak kabul ediliyor. Yüzyılın sonlarından ve 16’ncı yüzyılda dünyanın daha önce bilinmeyen yerleri keşfedilirken, birçok ülke sömürge altında kalmaya başladı. Sömürge altında olan yerlerden biri de Batı Sahra oldu.  
 
İspanya’nın geri çekilmesi ilk isyanı başlattı
 
1975’e kadar İspanya’nın sömürgesi altında olan Batı Sahra, İspanya’nın bölgeyi terk etmesiyle birlikte Fas ve Moritanya arasında paylaşılmayan bölgeye yönelik tartışmalara siyasi nedenler sebebiyle Cezayir de müdahil olmuştu. 1976 yılında Fas’ın bölgede hak iddia etmesine karşı 10 Mayıs 1973’te Polisario Cephesi (Sagua el Hamra ve Altın Vadi’nin Kurtuluşu için Halk Cephesi) kuruldu. Sahra bölgesinin bağımsızlığı hedefini belirleyen cephenin merkezi Moritanya’ydı. İspanya’nın bölgeyi terk etmesi ardından bölge Fas ve Moritanya arasında paylaşıldı. Polisario Cephesi, bu gelişme üzerinde merkezini Cezayir’e taşıdı. 1976’da Moritanya, Polisario ile barış anlaşması imzalarken, Fas da Moritanya’nın payını ilhak eden Batı Sahra’nın tamamında hak sahibi olduğunu duyurdu.
 
Sahra Arap Demokratik Cumhuriyeti ilan edildi
 
İspanya’nın geri çekilmesi ile birlikte Batı Sahra’nın Fas ile Moritanya arasında paylaşılmasını kabul etmeyen Polisario Cephesi, iki ülkeye karşı silahlı mücadele başlattı. Fas, bölgenin sömürgecilerinden önce de kendi toprağı olduğunu iddia ederek, geri adım atmadı. Silahlı mücadele büyümeye başlarken, Polisario Cephesi, 1976 yılında siyasi bir hamle yaparak ‘Sahra Arap Demokratik Cumhuriyeti’ni (SADR) ilan etti. Bir yandan SADR faaliyetlerine başlarken, Polisario Cephesi Fas’a karşı silahlı mücadeleyi sürdürmeye devam etti.
 
6 yıl aradan sonra ilk kez müzakere masası kuruldu
 
Fas ve Polisario Cehpesi 2018 yılında 6 yıl aradan sonra Batı Sahra sorununun çözümü için Cenevre’de görüşmelere başladı. Afrika’nın batısındaki sorun yeniden gündeme geldi. Cenevre’de “yuvarlak masada” Fas, Polisario Cehpesi, Cezayir ve Moritanya’dan heyetler katıldı. Kuzey Afrika’yı 1975’ten bugüne çözülmeyen sorun düğümünün aşılması için Birleşmiş Milletlerin (BM) gözetiminden 6 yıl aradan sonra ilk kez müzakere masası kuruldu.
 
BM’nin arabuluculuğa rağmen referandum gerçekleşmedi
 
BM arabuluculuğunda 1991’de varılan ateşkes anlaşmasından bu yana Batı Sahra’nın statüsüyle ilgili görüşmeler başarıya ulaşamadı. Ateşkesin hemen ardından BM Güvenlik Konseyi, BM Batı Sahra’da Referandum Misyonu’nu (MINURSO) kurdu. Taraflar arasında referanduma kimlerin katılacağı ile ilgili anlaşmaya varılmadığı için referandum şimdiye kadar gerçekleşmedi. Referandumun gerçekleşmemesinin sebebi ise şöyle ifade ediliyor: Fas yönetimi 100 bini Polisario Cephesi’nin kontrolü altında olan bölgelerde olmak üzere 600 bin nüfuslu Batı Sahra’da halkın tamamının referanduma katılmasını talep ederken, Polisario Cephesi “Yeşil Yürüyüş” ile Sahra bölgesine yerleşen Faslıların referanduma katılmasına karşı çıktı.
 
SADR’ı 45 ülke tanırken BM tanımıyor
 
SADR, 1984 yılında Afrika Birliği’ne tam üye olsa da Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınmıyor. SADR’ın açıklamalarına göre, çoğunluğu Afrika ve Güney Amerika’da toplam 45 ülke SADR hükümetini tanıyor.
 
Polisario Almanya Temsilcisi ve aktivisti Nadjet Hamdi ile Batı Sahra’da ve Türkiye’deki kadın mücadelesini ve Polisario halkının yaşadıklarını konuştuk. 
 
‘Medyada mücadelemize yer verilmedi’
 
HDP’nin 23 Şubat’ta gerçekleştirdiği 4’üncü Olağan Büyük Kongresi’nde Ortadoğulu kadınların birlikte olduğuna dikkat çeken Nadjet, “Onlarla da ortak sorunlarımızı konuşarak nasıl ortak bir adım atılır ve mücadeleyi nasıl büyütebiliriz üzerine bir görüşme de sağlayacağız ve bu bizim için çok iyi fırsat olacak. Arap Sahrası ve Batı Afrika Polisario Cephesi olarak medyada mücadelemize yer verilmedi ve bizler mücadelemizi anlatamadık. Bugün kadın yoldaşlarımız ile birlikte barışın senaryosunun nereye kadar ulaştığını, hangi sorunla karşı karşıya kalındığını görüşme ve değerlendirme fırsatımız olacak” dedi.
 
‘Kürt halkı ve Polisario halkının acıları ve mücadelesi bir’
 
Polisario halkı ve Kürt halkının acılarının ve mücadelelerinin aynı olduğunu ifade eden Nadjet, iki halkın benzerliklerini şu sözlerle anlattı: “Rejimlerin tabiatı birdir baskıcı ve diktatöryaldır. Rejimler kendilerini kalıcı bırakmak için baskıları, katletmeleri ve özgürlüğü kısıtlamaları üzerine bir savaş başlatıyorlar. Burada bulunmamız birbirimizi daha yakından tanımayı sağlıyor ve mücadele ortamını daha fazla açıyor. HDP’nin yüzlerce milletvekili ve eşbaşkanları cezaevlerinde. Aslında Kürt halkının yaşadıklarına çok yabancı değiliz. Çünkü biz de aynı şeyleri bugün yaşıyoruz. Bizim de yoldaşlarımız ve lider kadrolarımız cezaevlerinde. En ufak düşüncesini dile getirenler, eylemlerde yer alan yoldaşlarımız cezaevlerinde en büyük cezaları alıyor. Bu yüzden yabacı olmadığımız acılar ve mücadele hattımız için HDP’nin kongresi vesilesiyle dayanışmayı pekiştirme fırsatı bulacağız.”
 
‘Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da kadınlar daha fazla ötekileştirmeye maruz kalıyor’
 
İktidarlara karşı kadın mücadelesinin güçlenmesi ve kadınların en ön saflarda olması gerektiğine dikkat çeken Nadjet, bugünün dünyasında kadınların ortak dayanışmasının önemli olduğunu vurguladı. “Bilindiği üzere diktatörler ve salt erkeklik, toplumu bir bütün hedef alırken bu saldırıdan en çok kadınlar etkileniyor. Bu yüzden siyasi ayakta kadınların karar mekanizmasında olması önemlidir” ifadelerini kullanan Nadjet, “Kadınlar haklarını her yerde savunmalı ve birey olarak her yerde kendini göstermelidir. Ortadoğu coğrafyası ve Kuzey Afrika’da kadınlar çok fazla baskıya ve ötekileştirmeye maruz kalıyor. Bu yüzden kadın yoldaşlarımız ile bir araya gelmemiz ve mücadele ruhunu ortaya çıkartmamız çok önemli. Bu kongreden daha fazla dayanışma sağlanmasını, emperyalizme ve şer odaklarına karşı daha güçlü ve birliktelikle yola çıkmamızı ümit ediyoruz. Bu yüzden mücadeleyi yükseltmek gerekiyor” diye konuştu.
 
‘Enternasyonalist mücadeleyi pekiştirmemiz gerekiyor’
 
Dünyanın her yerinde kadınların sürekli bir araya gelmesi ve kadın mücadelesinin ortaklaşması gerektiğinin altını çizen Nadjet, kadın mücadelesine geniş çerçeveden bakmak gerektiğini kaydetti. Bu durumu, “düşmanımız bir ve ortak” sözleri ile tarifleyen Nadjet, “Düşmanlarımızın ilk ortak hedefi haklarımızı ve adaleti gasp etmeye yöneliktir. Haklarımızı savunmak için ortak bir güce ihtiyacımız var.  Bizi hedef alan, emperyalist güce sahip olan düşmanlarımız dünya güçleri ile birlikte halkların haklarını gasp etme girişimindeler. Dolayısıyla gücümüzü çeşitli platformla dayanışmayı büyüterek göstermeliyiz. Ayrıca kendi haklarımız savuna bilecek bir durumda olalım. Uluslararası ve enternasyonalist anlamda mücadelemizi pekiştirmemiz gerekiyor” diye belirtti.
 
‘Kadınların en ön platformlarda olması gerekiyor’
 
Devletlerin ötekileştirmesinin toplum ve bireyler üzerinde mücadele ruhunu büyüttüğüne dikkat çeken Nadjet, şunları söyledi: “Kadınların platformlarda ve en önde olması gerekiyor. Gasp edilen haklarımız için bütün dünyada ortak bir mücadele hattı çizmemiz gerekiyor. Bu kongrede bizler de Kürt halkı gibi Sahra Arap Çölü’nün de aynı acıları yaşadığını anlatmaya geldik. Davamızı anlatarak mücadelemizin bilinmesi için sessimizi duyurmaya geldik. Kadınlar seslerini duyurmaktan asla vazgeçmesinler.”