Evîn Sweed’den BM’ye açık mektup

  • 16:43 12 Ekim 2019
  • Güncel
HABER MERKEZİ- Kongreya Star Sözcüsü Evîn Sweed, BM Genel Sekreteryası ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırlarına karşı acil tedbirsel adımlar atılmasını isteyerek eylem çağrısında bulundu. 
 
Kongreya Star Sözcüsü Evîn Sweed, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteryası ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine (BMGK) Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırlarına karşı açık mektup kaleme aldı. Evîn, saldırılara karşı acil tedbirsel adımlar atılmasını isteyerek eylem çağrısında bulundu. 
 
 Mektupta şu ifadelere yer verildi:
 
"Türk devleti 9 Ekim 2019 tarihinde Kuzey Suriye topraklarına karşı işgal savaşını başlattı. Dün geceden şimdiye kadar Girê Spî’den  (Til Ebyad) Dêrik’e (El Malikiye) kadar uzanan 460 kilometrelik yerleşim alanlarına Türk ordusu tarafından yapılan hava saldırıları ve top atışları devam etmektedir. Heyva Sor a Kürdistan’ın yayınladığı bir rapora göre, sadece saldırının ilk saatlerinde 5 sivil öldürüldü, 5 sivil yaralandı. Bunların arasında birçok kadın ve çocuk da var. Türk ordu güçleri cihatçı, paralı askerlerle birlikte sınır duvarlarını kaldırarak işgal saldırılarını yürütmeye çalışıyor. Buna karşı QSD’nin bölge halkını katliamlardan korumak için yürüttüğü meşru savunma mücadelesi devam ediyor. Aynı zamanda uyuyan DAİŞ hücrelerinin Suriye’de yeni saldırılar başlatması teşvik ediliyor. 
 
Bölgede yaşayan tüm etnik ve inanç topluluklarından insanlar yaşam tehdidi ile karşı karşıyadır. Birçok aile savaş bölgesi dışında gidecek güvenli bir bölge bulamıyor çünkü saldırılar tüm alana yayılmış durumda. Çoğunlukla Kürt ve Arap nüfuslu köylerin yanı sıra özellikle Qamişlo’nun Hristiyan mahalleleri de hedef alınıyor. Bu saldırıların etnik temizlik ve demografik değişim amacıyla gerçekleştirildiği açıktır. Afrîn’de 2018’in başında başlayan Türk işgal ve savaş suçları bugüne kadar uluslararası toplum ve kurumlar tarafından görmezlikten gelindi. Bu nedenle Türkiye şimdi topraklarını genişleterek, uluslararası hukuku ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü ihlal ederek Kuzey ve Doğu Suriye’nin diğer bölgelerine egemenliğini empoze etmeye çalışıyor. Böylelikle Türkiye, kadınların iradesini ve haklarını savunduğu kadar bölgedeki halkların haklarını ve iradesini savunan, onların birlik ve barış içinde yaşamasını sağlayan Demokratik Özerk Yönetimin iradesini hiçe saymış oluyor. 
 
Suriye’de 8 yıldır yaşanan bir insanlık trajedisi ve savaş ortamı hâkimdir. Aynı zamanda bölge, İslam Devleti terör örgütünün aralıksız saldırılarına maruz kalmaktadır. Buna rağmen Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, bu bölgedeki tüm insanlar için bunca yıldır insani ihtiyaçlar ve demokratik haklar sağlamada başarılı bir pratik sergilemiştir. Bu nedenle Suriye’nin değişik bölgelerinden yüzbinlerce savaş mültecisi, bu bölgeye göç etmiştir. Üstelik BM kurumlarından bu mültecilerle ilgili kayda değer bir destek olmadan, bu mülteciler Özerk Yönetimin yapıları tarafından memnuniyetle karşılanmış, korunmuş ve desteklenmiştir. 
 
Bu çerçevede, Türk devletinin bölgemize karşı yasadışı savaşını meşrulaşstırmak için kullandığı bahanelerin bir ikiyüzlülükten daha fazlası olmadığını açıkça vurgulamalıyız:
 
*Türkiye’nin sınır hattına dair yaşadığı ‘‘güvenlik kaygıları’’, geçen aylarda ABD, müttefik kuvvetler, Türkiye ve QSD’nin dahil olduğu ortak güvenlik mekanizması tarafından önemli oranda karşılandı. Türkiye ve ABD sebepsiz yere bu mekanizmayı ortadan kaldırdı.
 
*‘‘Suriyeli savaş mültecilerinin geri dönüşü’’ olarak adlandırılan da aslında, İslam Devleti üyelerinin ve diğer cihatçı grupların Türk etkisi altında sınır bölgesine yerleştirilerek etnik temizlik planını içermektedir.  
 
 
Erdoğan hükümeti savaş ve işgal planlarını açıkça ilan ederken, BM organları dahil olmak üzere uluslararası toplum evrensel hukuk ihlallerini önlemek ve bölgemizdeki insanların meşru haklarını korumak için yeterli tedbirleri almadılar. Osmanlı imparatorluğunun 1915’te Ermenilere, Süryani halklarına karşı soykırımları ve Dersim, Halepçe, Nusaybin, Cizre, Afrîn ve diğer birçok yerde gerçekleştirilen Kürt katliamları hala aklımızda. Her ne kadar bu insanlık suçları için hazırlıklar açıkça yapılmışsa da uluslararası toplum tüm bunlara göz yumdu ve bu yüzden de suç ortağı oldu. 
21. yüzyılda yeni soykırımları ve insanlık suçlarını önlemek için BM Güvenlik Konseyini ve uluslararası topluluğun ilgili tüm organlarına ve kurumlarına acil eylem çağrısında bulunuyoruz: 
 
*Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’deki işgal saldırılarının derhal durdurulması, 
 
*Kuzey ve Doğu Suriye’deki halkların yaşamlarını korumak için uçuşa yasak bölge oluşturulması,
 
*Türk ordu güçleri, DAİŞ, El Nusra gibi ve daha farklı çete-terör örgütlerinin etnik temizlik yapmasını önlemek için harekete geçilmesi,
 
*Türkiye ile silah ticaretinin durdurulması,  
 
• Türkiye’ye karşı ekonomik ve politik yaptırımlar uygulanması, 
 
• Kuzey ve Doğu Suriye halkının demokratik Özerk Yönetiminin kabul edilmesi, 
 
• Suriye’deki tm farklı ulusal, kültürel ve dini toplulukların temsili ve katılımı ile Suriye’deki krizin politik çözümü için acil adımların atılması.
 
Saygılarımla
 
Evîn Sweed
 
Kongra Star Sözcüsü“