Gazeteci Hamide Yiğit: Devlet aklı ile hareket edilseydi müzakere esas alınırdı

  • 17:12 10 Ekim 2019
  • Güncel
İSTANBUL - Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük operasyonlarını değerlendiren gazeteci Hediye Levent, Türkiye’nin yaptığı operasyonun Irak ve Suriye’de DAİŞ’in etkili olduğu bölgelerde bir karmaşanın yaşanmasına sebep olacağını belirtirken, gazeteci Hamide Yiğit ise, “Türkiye devlet aklı ile hareket etmiş olsaydı, Suriye’de müzakereyi esas alırdı” dedi.
 
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik operasyonuna tepkiler artarak devam ediyor. Şimdiye kadar en az 11 sivilin yaşamını yitirdiği saldırılarda çok sayıda sivil de yaralandı. Operasyonu değerlendirilen gazeteciler Hediye Levent ile Hamide Yiğit, Türkiye’nin “hırsla” hareket ettiğini söyledi. 
 
‘Kürtlerin oluşturduğu model Türkiye’yi tedirgin ediyor’
 
AKP iktidarının bu operasyonu Türkiye içerisindeki siyasi sıkışmışlığı ve son yerel seçim sonuçlarından sonra daralan alanını açmak için başlattığına yönelik ağırlıklı bir görüşün olduğunu söyleyen gazeteci Hediye Levent, bu operasyonun sadece iktidarla ilgili bir durum olmadığını dile getirdi. Suriye’nin kuzeyindeki Kürt siyasi ve askeri yapıların bir modeli uygulamaya koymasının Türkiye’yi tedirgin etmeye başladığını belirten Hediye, “Bundan kaynaklı Kuzey Suriye’deki Kürtlerin, Türkiye Kürtlerine ilham vermesi gibi bir tedirginlik var. Diğer taraftan uzun zamandır Suriye’de Türkiye’nin kalıcı olmak gibi hamleleri var. Ancak Türkiye’nin İdlib’de manevra alanı kısıtlanmış durumda. Kendisine yeni bir alan açmaya çalışıyor. Türkiye’de çok sayıda mülteci göçmen var. Türkiye’ye bunları gönderecek yer lazım. Türkiye, Suriye sahasında kalıcı olma niyetinde olduğu için oluşturulması planlanan güvenli bölgeye o göçmenleri yerleştirerek çıkarlarını gönüllü bir şekilde koruyacak bir kuşak oluşturmaya çalışıyor” diye konuştu. 
 
‘Ses çıkarmamasının nedeni ABD ile ilişkiler’
 
Şam rejiminin Türkiye’nin operasyonuna ses çıkarmamasını da değerlendiren Hediye, şunları dile getirdi: “Burada en önemle nokta şu: Rojava’daki Kürtler 2011 yılından itibaren çok akıllıca politika izlediler. Çok sakindiler, gidişatı izlediler, kesinlikle fevri hareketlerde bulunmadılar. Hatta Salih Müslim Türkiye’ye geldiğinde oldukça cazip tekliflerde bulunulmuştu. Ona rağmen sakindiler ve politik akılla hareket ediyorlardı. İki yıl öncesine kadar açık kapı politikası izliyorlardı ve herkes ile görüşüyorlardı. Ancak son bir yıldır ABD’ye çok yanaştılar bu Şam yönetimini, İran’ı, Rusya’yı rahatsız ediyor. ABD IŞİD ile mücadele bahanesi ile Suriye sahasına müdahil oldu. ABD ile Kürtlerin müttefikliği yine IŞİD ile mücadele üzerindendi. IŞİD örgütsel olarak çökertildi. Dolayısıyla İran ve Rusya ABD’ye ‘Madem IŞİD ile mücadele bitti neden hala oradan çekilmiyorsun’ demeye başladı. Şam’ın Türkiye’nin operasyona biraz sakin yaklaşmalarının ya da sessiz kalmalarının temel sebebi Kürtler ABD ile ilişkilerine bağlı.”
 
‘IŞİD hücreler halinde toplanıyor’
 
Türkiye’nin yaptığı operasyonun Irak ve Suriye’de DAİŞ’in yeniden etkili olduğu bölgelerde bir karmaşanın yaşanmasına sebep olacağını belirten Hediye, “Bu kaos IŞİD’in ya da benzeri yapıların tekrar örgütlenmesine neden olabilir. Ama ortada şöyle bir durum var. DSG’nin elinde 10 bin IŞİD’çi var. Aynı zamanda bunların aileleri de var. IŞİD örgüt olarak çökertildi ancak daha bitmedi. Özellikle Irak’ta hücreler halinde toplandıklarını biliyoruz. Aynı zamanda IŞİD’i tekrar tekrar diriltecek zihniyet hala çok güçlü. Türkiye Fırat’ın doğusuna yaptığı saldırıda IŞİD söylemini çok kullanacak. Ama sonuç itibariyle ne kadar gerçekçi” diye belirtti.
 
‘Bu operasyonun hiçbir getirisi olmaz’
 
Operasyonun uzun zamandır yüksek sesle dillendirildiğini belirten Gazeteci Hamide Yiğit ise, epeydir operasyonun başlayıp başlamayacağı üzerine çelişkili yorumlar yapıldığını hatırlattı. Ancak ABD Başkanı Donald Trump’ın çelişkili de olsa son çıkışlarının bu operasyona yol açtığı sonucuna varıldığını vurgulayan Hamide, konuşmasını şu ifadelerle sürdürdü: “Bu operasyon yeni bir bataklık anlamına gelir. Hiçbir getirisi olmaz. Türkiye’nin ajandasında bütün Suriye’nin Kuzey hattına hükmetme var. Ama bu mümkün değil. Ne uluslararası hukuk buna izin verir ne de Suriye savaşındaki payı nedeniyle Türkiye’ye müsaade edilebilir. Ancak şu an bazı yerlerde, örneğin İdlib’deki alanının çok daralmasından dolayı çıkış arayışında. Bu arayışta olması ve birçok tavizler vermenin karşılığında bir manevra alanı vermiş olması söz konusudur. Evet tavizler verdi. IŞİD’lileri sorumluluğunu üzerine alma en büyük tavizdir. Bu çok ciddi bir felaket getirecek bir tavizdir. Bu tavizlerin karşılığında manevra alanının açılmasını kabul ediyor. Bu yeni manevra alanı da Fırat’ın doğusudur. Dolayısıyla İdlib’deki o gerileme, hareket alanının daralmış olmasını bir miktar bu şekilde ötelemiş oluyor. Ama daha çok iç siyasete dönük bir hamle olarak da düşünmek lazım. Karşısındaki muhalefet blokunu bir şekilde eritebiliyor. Ve böyle bir hamlede arkasında dizebiliyor. Bunu da gözetmek gerekiyor.” 
 
‘Her savaş bir yıkım getirir’
 
Bu gün iç ya da dış siyasette AKP iktidarının kendi varlığını sürdürmesinin aracı olarak savaşı kullanmasının çok basit bir şey olmadığına dikkat çeken Hamide, “Ortada bir savaş var. Her savaş bir yıkım getirir. Savaşa giren ülke açısından da, savaş için müdahale edilen ülke açısından da ciddi bir felaket getirir. Burada ABD’nin Türkiye ile müttefikliğine bu manevra alanını genişletme üzerine sürdürme eğilimi olduğunu görebiliyoruz. Ama aynı zamanda AKP’ye kurulan bir tuzak olarak görmek mümkün” dedi. Bu tuzağın nasıl olduğunu sorusuna yanıt veren Hamide, “ABD kendi ajandasını işletir. Kendi ajandasındaki siyasi hamlelerden bir tanesi de Kuzey Suriye’den Akdeniz’e doğru açılan bir enerji koridorunu hayata geçirmektir. Bu enerji koridoru şu anda Fırat Kalkanı ile Zeytin Dalı harekatının sonucunda Türkiye’nin elinde bulunan alanlar. Bunlara ek olarak Fırat’ın doğusunda bir hat, bir koridor Türkiye’nin egemenliğine ya da hakimiyetine devir edildiği taktirde aslında ABD’nin ajandasındaki bu koridor tam anlamıyla hayata geçmiş olur. Bunu hiç unutmayalım. Çünkü ABD Suriye’deki varlığını kendi çıkarları dışında sürdüremez. Eğer ulusal çıkarları olmasaydı orada bir gün bile durmazdı. Ne Türkiye için orada ne Suriyeli muhalifler için, ne de Kürtler için orada. Kendi ajandasını işletmek için oradadır” diye konuştu. 
 
‘Türkiye akrep taşımaya devam edecek’
 
ABD’nin ajandasına sıra gelip gelmediği sorusunu soran Hamide, “Bu durumda ABD’nin bu bağlamdaki taktik ve stratejilerine sıra gelmiş mi oluyor? Bu aslında düşündürücü bir şeydir. Çok rahat söyleyemeyiz ama öyle gibi görünüyor. Şimdi tuzak nerede? Birincisi Türkiye’nin müttefikliğini pekiştirmek üzerine bu alanda bir koridoru Türkiye’nin elinde tutmasına yeşil ışık yakıyorsa da bu Türkiye’nin lehine değil, ABD’nin lehinedir. İkincisi Türkiye’nin lehine olmayan aleyhine demektir. Aleyhine olan kısmı da sorumluluğu üzerine yıkılan bütün o cihatçı gruplara ek olarak IŞİD cihatçıları da eklenmiş oluyor. Dolayısıyla Türkiye kendi sınır hattı boyunca egemenliğini pekiştirmiş gibi görünse de bundan sonra akrep taşımaya devam edecek. Ve bu akrebe IŞİD militanları eklenmiş olacak” ifadelerini kullandı.
 
‘Devlet aklı ile hareket edilmiyor’
 
Türkiye’nin devlet aklı ile hareket etmediğini belirten Hamide, “Bir devlet aklı ile hareket etmiş olsaydı Suriye’de iflasa giden bu operasyona son verirdi. Bir an önce müzakere yolu ile adım adım Suriye’den çekilme ile sonlandırılması gerekiyordu. Devlet aklı ile hareket ediliyor olsaydı yol verilen cihatçıların garantörlüğünü üstlenmezdi. Sadece destek kesilirdi diğer bütün vekalet savaşına dahil olan ülkelerin yaptığı gibi. Elini çekersin. Çünkü hepsi teker teker ellerini çektiler, bir kenara çekildiler. Ama Türkiye bu savaşın içerisinde sıcak çatışmaların ve sorumlulukların içerisinde kaldı. Bu bir kere bir devlet aklı değil. Burada bir hırsın yönettiği bir politika söz konusudur. Bu hırs AKP’nin yeni Osmanlıcılık fikri ile hayali ile gerçekleştirme hırsından doğduğunu söylemek mümkün” şeklinde konuştu.  
 
‘Devlet aklı barışı örgütlemeyi gerektirir’
 
Türkiye’nin sürüklendiği bu bataklıktan müzakere yolu ile çıkabileceğine değinen Hamide, şunları söyledi: “Savaşı değil barışı örgütlemek gerekiyor. Devlet aklı da bunu gerektirir. Müzakere yolu ile bu barışı sağlayabilir. Komşu devletlerle örgütleneceği gibi kendi sokağındaki insana, kendi yurttaşları ile demokratik çözümler çerçevesinde bir adım atarak bu barışı gerçekleştirebilir. Ama barıştan çok savaş siyaseti üzerine kurulu bir iktidar var. Ve varlığını savaş siyasetinden alan bir iktidar henüz buna yanaşmaya müsait değil. Mecali yok. Dolayısıyla bundan dolayı o bataklığın içinde şu anda sıyrılması mümkün değil.”