
Gazeteci kadınlar: Deniz Fırat’ın ardıllarıyız
- 09:06 7 Ağustos 2019
- Güncel
HABER MERKEZİ - DAİŞ çetelerininin saldırılarını dünyaya ilk duyuran gazetecilerden olan Deniz Fırat'ın kalemini yerde bırakmayacağını söyleyen meslektaşları, Deniz’in kamerasını devraldıklarını ve bir sonraki ardıllara kadar taşıyacaklarını söyledi.
Gazeteci Deniz Fırat (Leyla Yıldıztan) DAİŞ çetelerinin saldırılarını dünyaya ilk duyuran gazetecilerden biri oldu. Bir kadın ve bir gazeteci olarak çetelerin ilk olarak yöneldiği kadınların sesini duyurmaya çalışan Deniz, 8 Ağustos 2014'te DAİŞ çetelerinin Mahmur'a saldırısını takip ederken vücuduna isabet eden şarapnel parçaları nedeniyle hayatını kaybetti. Deniz Fırat’ın fermanla yüz yüze kalan kadınların sesini dünyaya duyurduğunu söyleyen Kürt kadın gazeteciler, Deniz gibi tüm kadınların sesi olacaklarını ve kadın mücadelesini dünyaya duyuracaklarını ifade etti.
‘İlk olarak kadınlar hedef alınıyor’
JIN NEWS muhabiri Beritan Canözer, erkek egemen zihniyetinin asıl hedefinin kadınlar olduğunu söyledi. Erk zihniyetin kadınların gücünün farkında olduğunu kaydeden Beritan, “Kadın her yerde kadın mücadelesini ve örgütlülüğünü büyütebilir. Bundan dolayı sürekli kadın hedeftedir. Şengal’de de, Maxmurda’da, Kobanê’de de ilk hedef kadınlar oldu. Bugün Türkiye’ye baktığımızda da ilk hedef yine kadınlar. Bizler de Deniz Fırat’ın ardılları olarak erkek egemen zihniyetine karşı kadının kalemini, hakikatini büyütme çalışmasını yürütüyoruz. Amacımız sadece gerçekleri yansıtmak değil aynı zamanda bu gerçekleri tüm dünyaya duyurabilmektir. Kadınların yaşadıkları bütün zorluklara rağmen verdikleri direnişi ve mücadeleyi de gösterebilmektir. Çünkü kadınlar sadece katledilen, tacize ve tecavüze uğrayan, emeği sömürülen olarak değil kadınların her yerde yürüttüğü bir yaşam mücadelesi var. Bizim bir diğer amacımız bunu da duyurabilmektir” dedi.
‘Deniz Fırat’ın ardıllarıyız’
Kendisinin de 2015 yılında kadınların sesini duyurmaya çalışmasından dolayı hedef alındığına dikkat çeken Beritan, ardından tutuklandığını söyledi. Mahkemelerinin hala devam ettiğini belirten Beritan, “Başta da dediğim gibi amacımız Deniz Fırat’ın ardılları olarak kadın haberciliğini daha ileri bir zamana götürebilmek ve kendi ardıllarımızı da yaratabilmektir. Aynı zamanda bu Deniz Fırat’la başlayan ve Deniz Fırat’la son bulmayacak bir mücadeledir. Deniz Fırat’ta Gurbetelli Ersözlerden, Apê Musalardan kalemi devralmıştı. Bizlerde onlardan onların mücadelesinden öğrendiğimiz şekilde haberciliğimizi, mesleğimizi yapmaya çalışıyoruz. Ve de bugün Türkiye’de ben ve benim gibi yargılanan ve yaptığı haberlerden dolayı cezaevinde olan onlarca gazeteci var. Özellikle kadın gazetecilere dönük yoğun bir baskı var. Sokakta, haber yaptığımız sırada her koşulda cinsiyetçi söylemlere maruz kalıyoruz. Kameralarımıza el konuluyor. Gözaltına alınırken farklı muamelelere maruz kalıyoruz. Bu da kadın gazetecilerden çekindiklerinin bir göstergesidir” diye konuştu.
Kadın gazetecilere çağrı
Beritan son olarak, “Belki ben Deniz Fıratlarla başladım bu sürece ama benden önce başlayan ve bu mücadeleyi yürüten kadınlar hala bu mesleği yapıyorlar, yapmaya da devam edeceklerdir. Bizler de onların ardılları olarak onların kalemini, kameralarını taşıma mücadelesi veriyoruz. Onlar hakikatin izinde şehadete ulaştılar. Benim de şu an hem gazetecilik yapan hem de sonradan çalışacak kadın gazetecilere tek bir çağrım var; ne olursa olsun kadın gerçekliğinden, kadın olma ideolojisinden uzaklaşmadan haberi gerçek haliyle halka ulaştırabilme ve hakikatin yolcusu olma mücadelesinden vazgeçmemelidirler” ifadelerini kullandı.
‘Yaşamı mücadele halinde geçti’
JIN NEWS Kürtçe Editörü Münevver Karademir, Deniz'in her Kürt ailenin çocuğu gibi savaşı, göçü küçük yaşından itibaren tanıdığına vurgu yaptı. Münevver, Deniz’in koşullardan dolayı Mahmur’a göç ettiğini ve ailesiyle orada yaşadığını söyleyerek, yaşamının bir mücadele halinde geçtiğini kaydetti.
‘Kadınların sesi oldu’
Münevver, “Deniz’in mücadelesinin esas kısmında gazeteci olarak yerini alıyor. Basında her ne kadar erk zihniyet hakim olsa da bir kadın gazeteci olarak kadınların sesini dünyaya duyurdu. Diyebiliriz ki Ortadoğu’da en önemli alanlardan biri basın alanıdır. Deniz’de bu önemli alanda yerini aldı. DAİŞ Güney Kürdistan’a yani önce Şengal ardından Mahmur’a saldırdığında Deniz saldırılarda fermanla yüz yüze kalanların sesi oldu. Bundan dolayı hedef haline geldi. Son nefesinde dahi kamerasını elinden bırakmadı. Êzidî kadınların, pazarlarda köle olarak satılan kadınların sesi oldu. Tüm hukuksuzluğu ve haksızlığı şeffaf bir şekilde dünyaya duyurdu. Deniz nasıl ki son ana kadarda işini bırakmadı ardılları da onun izinde yürüyerek kamerasını yerde bırakmadı, bırakmayacak” diye vurguladı.
‘Deniz yorulmadan çalışıyordu’
Kobanê’de gazetecilik yapan Özgür Serhed ise, Deniz’i ilk olarak, 2008 yılında Tanrıça Zilan dergisine makale yazdığı süreçte tanıdığını söyledi. Özgür, 80 sayfa olarak yayınlanan dergi çok fazla araştırma yapmayı gerektirdiği için zahmetli bir süreç olduğunu belirtirken, şunları kaydetti: “Ancak Deniz işini severek yaptığı için heyecanlı, coşkulu ve hızlıydı. Dergi için görüşler alıyordu ve yazıyordu. Onun işindeki duruşuna hayrandım. İçinde bulunduğu farklı çalışmalarda bulunduğu halde, işinde başarılıydı. Deniz’i ne zaman görsem, gözleri, yüzü gülüyordu, etrafına moral veriyordu. Deniz yorulmadan çalışıyordu.”
‘Hakikati kendisinde yarattı’
Deniz’in cesur bir muhabir olduğunu ve her zaman önde olduğunu kaydeden Özgür, “Çünkü DAİŞ gerçekliğini herkese göstermek istiyordu. Bu nedenle Deniz’in savaştaki duruşu, doğru gazetecilik örneğiydi. Deniz Fırat’ın şehadeti, büyük bir etki yaratı. Deniz’den sonra birçok kişi basın çalışmalarına dahil oldu, hala da oluyor. Deniz’in kamerası ve kalemi onun izinde olan ve yüzlerce gencin elinde şimdi. Hakikatleri açığa çıkarmak zordur, bu yüzden insanın büyük bir aşkla çalışması gerekir. Deniz bunu kendisinde yarattı. Gazeteci kadınlar olarak Deniz Fırat’ın, Nûjiyan Erhan’ın ve Dilîşan Îbiş’in bıraktığı mirası sahipleneceğiz” dedi.