Düzce’de sel mağduru yurttaşlar: Devlet bugün yanımızda değilse, niçin var?

  • 09:03 29 Temmuz 2019
  • Güncel

Safiye Alağaş

DÜZCE- Düzce’de yaşanan sel felaketinin ardından yurttaşlar yaralarını sarmaya çalışıyor. Yaşam alanları sulara gömülen yurttaşlar, “Sadece kendi canımızı kurtarabildik. Bir uyarı yapsaydılar önlemimizi alırdık. 5 evin altından kalkamıyorsa o hükümet hükümet değildir. Bugün bizim yanımızda devlet yoksa niçin var” diye tepki gösterdi. 
 
Düzce’de 17-18 Temmuz tarihinde aşırı yağışlar sonucu sel felaketi meydana geldi. Selden en çok etkilenen yerler ise Uğurlu ve Esma Hanım köyleri oldu. Esma Hanım köyünde 7 kişi sele kapılarak yaşamını yitirdi. Arama kurtarma çalışmaları sonucunda 5’inin cenazesi köyden 6 kilometre uzaklıkta olan Uğurlu köyünde bulundu. Kayıp olan iki çocuk için arama çalışmaları devam ediyor. 6 gün sonra Düzce Valiliği felaketin yaşandığı bölgelerin "afet bölgesi" ilan edildiğini duyurdu. Ancak bir gün sonra ikinci bir açıklama yapılarak "afet bölgesi" yerine "Düzce'de ‘Genel Hayata Etkililik’ kararı alınmıştır" denildi.
 
Uğurlu köyünde, bütün evlerin alt katları tamamıyla kullanılamaz halde. Ekiplerin sokakları ve kullanılamaz hale gelen evlerin alt katlarını balçıklardan temizleme çalışmaları sürüyor. Günlük ihtiyaçlar belediye ve valilik tarafından karşılanıyor. Ayrıca Düzce’de yaşayan yurttaşlar da çeşitli yardımlar toplayarak köyün ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Zorunlu ihtiyaçlarının şimdilik karşılandığını ancak önemli olanın bundan sonrası olduğunu belirten yurttaşlar, zararlarının karşılanıp karşılanmayacağından emin olmadıklarını aktardı. Valiliğin tavrına ise “Çocuk mu kandırıyorlar” diyerek tepki gösterildi.
 
‘Tepeye çıkarak kurtulduk’ 
 
Sel felaketi sırasında yaşadıklarını anlatan Eylem Zobar, “Evdeydik, eltim beni aradı. Hayvanları dışarı çıkardık. Eşim çıktı dere yatağındaki köprüye bakmaya. ‘Köprü kopmuş su geliyor kaçın kaçın’ diye bağırdı. Hemen çocukların üzerine bir hırka aldım dışarı çıktık. Kimliklerimizi aldık yanımıza. Ölürsek  bari kimliklerimiz yanımızda olsun dedik. Koştuk traktöre bindik. Su merdivenin boyuna kadar geldi. Kaçmamıza izin vermedi. Traktör suda kayıyordu. Yüksek bir tepe vardı o tepeye çıktık. Öyle kurtulduk. Gözümün önünde köy gidiyordu. Hayvanlar gidiyor, arabalar devriliyor, kocaman adamlar suyun içinde bağıra bağıra gidiyor. Anne bile evladını alamıyor. Burada bir komşunun çocuğu sudaydı. Anne balkonda o suda bağırıyordu, anne çaresizce bakıyordu” dedi. 
 
‘Bu köyde hayat bitti’
 
Çocuğunun sel felaketinden çok etkilendiğini vurgulayan Eylem, “Çocuğun gece ‘anne’ diye bağırıyor. Bu köyde hayat bitti. Bizi başka bir yere yerleştirirlerse çok seviniriz. Çünkü korkuyoruz. Ekmek teknemiz, bahçemiz, dükkanımız, yaşam alanımız gitti. Çocuklarımızın oynayacağı alan bile kalmadı. 30 tane arı kovanımız gitti. Depo olarak kullandığımız dükkanda her şey yok oldu. Kalan fındıklar kalmış, var mı onu da bilmiyorum. Şimdiye kadar bize yardımlar geliyor. Ama bundan sonra ne olur bilmiyoruz. İnşallah bizi burada unutmazlar” diye belirtti.
 
‘Herhangi bir uyarı yapılmadı’
 
Sel felaketi öncesi kendilerine hiçbir uyarı yapılmadığının altını çizen Eylem, şöyle devam etti: “Hiçbir uyarı yapılmadı. Eğer bir saat önce sel olsaydı herkes uykuda olacaktı. Köylüler bu kadar ucuz kurtulamazdı. Köylüler uyanıktı. Uyuyanları da uyandırdılar. Yoksa bir saat iki saat önce sel gelseydi, Esma Hanım köyü gibi biz de can kaybı verecektik. Bize herhangi bir uyarı yapılmadı. Bir uyarı yapılsaydı önlemimizi alırdık. Dükkanlarımızı kendi imkanlarımızla temizledik. Psikolojik olarak iyi değiliz. Hayvanlar gitti kalan hayvanların da yiyecek bir şeyi kalmadı. Aç susuz kaldılar. Benim üç tane kümesim gitti. Kazlarım, tavuklarım, hindilerin gitti. Kümesleri açma imkanımız olmadı. Her şeyimiz yok oldu. Sıfırdan başlayacağız.” 
 
‘Sadece canımızı kurtarabildik’
 
Son birkaç dakika içinde kurtulduklarını dile getiren Emine Dağgül, yaşananlarla ilgili: “Kayınvalidem kalkmıştı seli görünce cama vurdu bizi uyandırdı. Apar topar evden çıktık. Evi su basmıştı zaten. Korkuyla üst kata çıktık. Eşim evde yoktu. Onu aradık dozer yardımı istedik. Su üst kata çıkmaya başlamıştı. Yükselmeye başladıkça korkamaya başladık. Çatıya çıktık. Büyük bir can korkusu yaşadık. Yardımla kurtulduk. Köyün dışında yağmurun dinmesini bekledik. Bir iğne bile kurtaramadım. Sadece kendi canımızı kurtarabildik. Köyün zararı çok büyük. Yolların hepsi gitti. Büyük bir hasar gördük. Burada yaşamaktan korkuyoruz. Artık devlet bize nasıl yardımcı olur bilemiyorum. Şu anda yiyecek, zorunlu ihtiyaçlar karşılanıyor” ifadelerini kullandı.
 
‘5 evin altından kalkamıyorsa o hükümet hükümet değildir’
 
Valiliğin bölgeyi önce “afet bölgesi” ilan etmesine ve ardından geri çekmesine tepki gösteren Ayşe Şen, tepkisini şöyle dile getirdi: “Kendi Saray’da yaşıyor nasılsa. Sen ister çamurda yaşa, ister evde yaşa, ister sokakta yaşa. Nerede yaşarsan yaşa hiç umurlarında değil. Sinirlerim çok bozuk. Afet bölgesi ilanı geriye alındığı için sinirlerim çok bozuk. ‘Evde oturulmaz’ diye rapor veriliyor ama afet ilan edilmiyor. 5 evin altından kalkamıyorsa eğer o hükümet hükümetlik yapmasın. Çekilsin gitsin kenara. Şimdi Allah’a dua ederim her halde. ‘Yağmur yağ, bizi al götür ondan sonra bizi hükümet görsün’ mü diyelim? Bunu dememizi istiyor. Onca dua ettik. ‘Allah’ım yağmuru kes’ diye. Şimdi de ‘Allah’ım yağmur yağdır. Biz sellere karışalım. Devlette bizi görsün’ mü diyelim. Ama zaten bir daha yağarsa yağmura karışacağım. Götürsün beni bu afeti de görmeyeyim bir daha.”
 
‘TRT niye köyü göstermedi?’
 
Ayşe, “Size yeterince yardım gelmiyor mu?” sorusuna ise, “Bugün geliyor. Yarın gelecek. Öbür gün bitecek hepsi. Ben ev istiyorum ev. Ben bir elbiseyi yıkarım kuruturum giyerim tekrar. Üç gün aç durabilirim dayanabilirim. Ama ev istiyorum. O evde duramıyorum yatamıyorum. Buradan gitmek istiyorum. Yatamıyorum, uyuyamıyorum. Psikolojim bozuldu. Taleplerimizi gelene söyledik, gidene söyledik. Duymaları lazım. O kadar muhabir geldi. TRT geldi, hiç bu tarafa geçmedi. Köprüyü geçmedi. Neden buraları görmek istemedim. Niye geçmedi. Siz geldiniz ya. Başkaları geldi ya. Kaç tane kanal geldi. Onlar niye gelmedi, köprüyü geçmedi, buraları göstermek istemedi? Bilerek geçmedi bu tarafa. Görse bir şey yapması lazım. Görmek istemedi. İnsanlar bir şey isteyecekler. Geldi bir tanesi geldi. (AKP Düzce İl Başkanı) selam bile vermedi. Adam bir durdu bir sağa, bir sola baktı. Başını eğdi. Yeni gezen çocuklar gibi bir yere takılmayayım diye sonrada çekti gitti. Niye geliyordu ki. Madem önüne baka baka geçecekti niye gelmiş. Gelmeseydi. Adam bir geçmiş olsun der, bir selam verir” yanıtı verdi. 
 
‘Bugün yanımızda değilse devlet niçin var’
 
Uğurlu köyünün karşında bulunan köyde oturduğunu belirten Sultan Güven de, ailesinin Uğurlu köyünde oturduğunu dile getirdi. Telefonların kitlendiğini ve kimseye ulaşamadıklarını söyleyen Sultan, “Bu dere ilk defa bize böyle bir şey yaptı. Ama bugün bizim yanımızda devlet yoksa devlet niçin var. Çocuk kandırır gibi, önce afet ilan et sonra çek. Biz köyümüzün kalkmasını tabi ki istemiyoruz. Köy olarak gerçekten psikolojimiz mahvolmuş durumda. Maddi olarak kısmen yardım geliyor. Ben beyaz eşya talep ettim. Çünkü su giren bütün evlerin beyaz eşyaları bozuldu. Bize buzdolabı ve çamaşır makinası şart” diye konuştu.
 
‘Biz öldükten sonra mı yaraları saracaklar’ 
 
Fındık toplama malzemelerinin kalmadığını vurgulayan Sultan, “Fındık toplamamız gerekiyor ama nasıl toplayacağız? Bir tane fındık toplama malzememiz kalmadı. Tamamen boşlukta gibiyiz. Manevi olarak destek verenler de var. Afet bölgesi ilan edilmesini kesinlikle istiyoruz. ‘Sehven oldu deyip, yarın olmadı’ demek yakışmıyor. Bir devlete yakışmıyor. Önümüz kış ne olacak bilemiyoruz. Her yer suya doygun. En ufak yağmurda tekrar bir sel olmayacağını kimse garanti edemez. Bir günde bir senelik yağışın yağdığı gün 5 saatte aynı yağmurun yağmayacağını kimse garanti edemez. İlla biz kayıp olduktan öldükten sonra mı ‘yarayı saracağız’ demeleri gerekiyor” dedi.
 
‘Evimizi nereye yerleştireceğimizi söylesinler’
 
Kendi evinin alt katında oturan oğlunun evini gösteren Tenzile Küçük ise, yaşadıklarını anlatırken gözyaşlarını tutamadı.  Tenzile, “Devlet bir yerlere yerleştirecek değil mi? Yapmaları gerekiyor” derken hemen ardından “Ama siz hepinizde biliyorsunuz yardım etmiyorlar. Yapması gerekiyor. Ne diyeyim. Görüyorsunuz bizi. Biz fındıkçıyız. Hiçbir şeyim yok burada. Her şey gitti. Bir tek bir kazma aldım şuradan. Biz rençber insanız. Yardım etmesi gerekiyor. Aç kalmıyoruz çok şükür. Yanlış anlaşılma olmasın biz ekmek yemek istemiyoruz. Evimizi nereye yerleştireceğini söylesin. Bir yere yerleştirsin bizi” ifadelerini kullandı.