
Suriyeliler sınır dışı tehlikesiyle karşı karşıya: Herkes daha kolay ayrımcılığa uğrayabilir
- 09:09 27 Temmuz 2019
- Güncel
İSTANBUL - Suriyelilerin kayıtlı oldukları illere gönderildikten sonra sınır dışı edilme tehlikesiyle karşı karşıya olduklarını belirten “Hepimiz Göçmeniz, Irkçılığa Hayır” kampanya yürütücülerinden Sibel Erduman, “Sınır dışı meselesi başladığı zaman, iktidar kendi toplumu içindeki bazı insanlara da ‘siz artık bu toplumda kötü unsurlarsınız’ diyerek yurttaşlık haklarını elinden alabilir” dedi.
Suriyeli mültecilerle ilgili denetimleri sıklaştıran Türkiye’nin, sığınmacı ve misafir konumunda bulunan Suriyelilerin kayıtlı oldukları illere dağıtılmasının ardından sınır dışı edeceği konuşuluyor. “Hepimiz Göçmeniz, Irkçılığa Hayır” kampanya yürütücülerinden Sibel Erduman, özellikle Suriyelilere yönelik nefret söylemlerine dikkat çekmek amacıyla kampanyayı aktifleştirmeye çalıştıklarını söyledi.
‘Politik tavır alan bir grubun olması önemliydi’
İki yıl önce kampanyayı canlandırmak ve aktifleştirmek istediklerini kaydeden Sibel, “Çünkü Suriyeliler Türkiye’ye geldiklerinden beri ama özellikle son iki yıldır nefret söylemlerine maruz kalıyorlar. Özellikle ana muhalefet partisi, iktidar partisini zayıflatacağını düşündüğü için oy toplamak amacıyla her zaman Suriyelilerin niye burada olduğunu sorgulamıştır. Muhalefet, iktidar partisinin paralarımızı onlara harcadığını, onların bizim işçilerin, emekçilerin işlerini aldığını söylüyordu. Sosyal demokrat olması gereken muhalefetin bu söylemlerine karşı bir kampanya başlattık. Büyük bir siyasi boşluk vardı. Politik olarak insanları ele alan, onların haklarını savunan siyasi bir referans noktası yoktu. Suriyeliler savaştan sonra gelmeye başladıktan itibaren sivil toplum örgütleri kuruldu. Amerika’nın, Avrupa’nın finanse ettiği diğer sivil toplum kuruluşları kuruldu. Ve iktidarda ondan sonra bu konuyla ilgili geniş kapsamlı bir dil kullandı. Yani kendilerini yontmakla birlikte en azından CHP’nin dilini kullanmıyordu. Ama insani olarak bir problem olmamakla birlikte politik olarak boşluk olması önemli bir sorundu. Çünkü büyükşehirlerde yaşayan geniş kitleler, bazı sorunları sadece medya aracılığı ile öğreniyoruz. Dolayısıyla bizim bilgilerimiz her zaman bir yorum, politik bir yönlendirme içeriyor. Politik düzlemde politik arenada bu söylemleri tersine eleştiren, göçmenlik konusunda politik tavır alan bir grubun olması önemliydi” dedi.
‘Sınır dışı edilme ihtimali çok yüksek’
Suriyeli, Afganistanlı ve diğer mültecilerin kayıtlı oldukları yerlere gönderilmekle birlikte sınır dışı edilme ihtimalinin çok yüksek olduğunu dile getiren Sibel, toplumun Suriyelilerle ilgili yalan veya yanlış bilgilere sahip olduğunu vurguladı. Özellikle ortaya atılan spekülatif yalanlar olduğunun altını çizen Sibel, “Doğruluğuna hiç bakılmadan bu yalanları savunan insanlar var. Bu birazcık iktidarın yıllardan beri yarattığı yalan üzerine politikayı yansıtıyor. Şu anda muhalefetteki insanlarda aynı şekilde yapmaya başladı. Özellikle Suriyelilerle ilgili bu yalanlar söyleniyor. Nedir bu yalanlar? Onlara paralar veriliyor yalanı. ‘Türkiye Hükümeti çok para veriyor.’ Böyle bir şey yok. Suriyelilere verilen para Avrupa ülkesinden gelen para. Bu paranın çoğu da onlara gitmiyor. Üstelik bizim devlet bu paraları başka şeylerde kullanabiliyor. Biz bunları çok fazla bilmiyoruz. En sonunda Avrupa Birliği (AB) bu paraların nereye gittiğine dair sorgulamaya başlamıştı. Bu paraların Suriyelilere aktarılıp aktarılmadığını konusunda şaibeler var. İkincisi ‘Suriyeliler üniversiteye imtihansız giriyorlar’ yalanı. Bu mümkün değil. Zaten burada yaşayan Suriyeliler en mağdur en kötü koşullarda olanlardır. Ya da belirli bir iş yeri açmış dükkanları olan insanlar. Onlarında zaten hiç ihtiyacı yok. Kendi paralarını kendileri kazanıyorlar. En zenginleri de savaşın başında Avrupa’ya gittiler. Yeni bir dil öğrenme ihtimali yok zaten. 6-7 yıldır burada olan Suriyelilerin en fazla 6-7 yaşındaki çocukları Türkçe biliyordur. Onlarda ilkokula gidiyor. Üniversiteye bedava gittikleri, para aldıkları ve hastanelere bedava gittikleri külliyen yalan” diye konuştu.
‘Bir Suriyeli düşmanlığı oluşturuluyor’
Medyanın bu noktada çok önemli olduğunu söyleyen Sibel, çünkü bu tür bilgilerin genellikle medya aracılığıyla alındığına dikkat çekti. Bu tür bilgilerin genellikle medya tarafından topluma ulaştığını vurgulayan Sibel, “Gördüğünüz gibi tamamen spekülatif üzerine kurulu bir Suriyeli düşmanlığı oluşturuluyor. Bunun başını önce muhalefet çekiyordu. Şimdi maalesef iktidarda sınır dışı etme durumuyla tamamen bunun bayraktarlığını almış durumda” ifadelerini kullandı.
‘Türkiye’de mülteci tanımı yok’
Suriyelilerin mülteci konumunda olmadığını hatırlatan Sibel, “Mülteci bile değiller. Neden değil? Çünkü Türkiye’de mülteci tanımı yok. Türkiye’de mülteci olabilecek olanlar Batı Avrupa’dan gelecek olanlardır. Daha yoksul doğuda olan ve esas ihtiyacı olan bölgelerdeki insanlara mültecilik hakkı tanınmıyor. Bu anlaşmaya Türkiye’nin Uluslararası Mültecilik anlaşmasına koyduğu şerhtir. Türkiye’de hiçbir zaman problemli ülkelerden gelenlere mültecilik statüsü verilmiyor. Suriyelilerin statüsü geçici koruma altında olan insanlar statüsüdür. Bu da her an gidebilirler anlamına geliyor. Her an gönderilebilirler. Bir misafir muamelesi görüyorlar. Zaten iktidarda hep öyle görüyordu. Bunlar burada misafir. Misafirlerimize iyi bakıyoruz. Sonra zaten geri dönecekler. Ama öyle bir gerçek yok. Bu insanların çocukları burada doğdu. Burada okuyorlar. Ve zaten Suriye’de savaşın bittiğini, normalleştiğini söylemek mümkün değil. Savaş tam olarak bitmedi. Bütün şehirler tamamen tahrip edilmiş. Yaşanılabilecek hiçbir yer yok. Bir iki yer var. Her halde yaşanılabilecek Rojava var başkada bir yer yok. Yani bu insanların gidebilecekleri yaşayabilecekleri başka bir yer yok” diye belirtti.
‘Yabancı düşmanı bir toplum var’
Suriyelilerin savaştan kaçtıkları gerçeğini unutmamak gerektiğinin altını çizen Sibel, şunlara dikkat çekti: “Hiç kimse boşu boşuna yaşadığı yeri terk etmez. Bunu burada yaşayan insanlar bilmeli. Türkiye tarihi boyunca yoğun bir savaş içerisine girmedi. Ne Birinci Dünya Savaşı’nda ne de İkinci Dünya Savaşı’nda bu mağduriyeti yaşadı. Belki bununla da alakalı olabilir. İkincisi de oldukça yabancı düşmanı bir toplum. Kendi dışındaki herkesi yabancı gören ve nefret eden bir toplum. Bunu Suriyeliler meselesinde daha iyi anlıyoruz. Çünkü bizde her zaman bir ırkçılık var. Bu Kürt meselesiyle ilgili zaten var. Fakat Suriyeliler meselesi niye bu kadar önemli. Burada sol dediğimiz cenahın önemli bir kısmı da Suriyelilerin buradan gitmesini istiyor. İlk defa Kürt meselesi olmakla birlikte, başka topraklardan gelen kendi topraklarında yaşayamayan insanlarla ilk defa karşılaşıyorlar. Ancak Avrupa bunu çok iyi biliyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra büyük bir yıkım altında kalmış. Irkçılığın nerelere kadar gidebileceğinin farkında olup çeşitli yasaklar konulmuş. Bunlar önemli şeyler ve bunun farkındalar. Avrupa’da ırkçılık var. Ama sınırları aşmamak için her türlü toplumsal önlem alınmış. Türkiye’de bu yok. Türkiye’de kendini aldatma meselesi var; ‘Biz hiçbir zaman ırkçı bir toplum olmadık. Biz çok misafir sever bir toplumuz ama bizi de artık kötü kullanıyorlar onun için biz Suriyelilerin buradan gitmesini istiyoruz’ aldatmacılığı yaşıyorlar. Bu aldatmacayla bal gibi yaptıkları bir ırkçılıktır. Bunu en azından birazcık kendilerine ‘solcuyum, eşitlik istiyorum’ diyen insanların sorması gerekiyor.”
31 Temmuz’da Taksim Hill Otel’de konuya dair geniş kapsamlı bir basın toplantısı düzenleyeceklerini söyleyen Sibel, “Çünkü kamuoyu oluşturmak gerekiyor. Özellikle Suriyelilerin buradan gitmesini isteyenlerin sadece sesi çıkıyor. Suriyelilerin gitmesini istemeyenlerin sesinin çoğalması gerekiyor. Böyle düşünen insanların bu açıklamaya gelmesini istiyoruz. Nasıl Hrand Dink’in cenazesinde yan yana yürüyebildiysek böyle bir haksızlığa karşı da sokaklarda yürüyebilmeliyiz. Bunu kendimiz içinde yapmalıyız. Biz nasıl bir toplumda yaşıyoruz? Niye Suriyeliler konusunda böyle düşünüyoruz? sorgulamaları gerekiyor” dedi.
‘Suriyelilerden sonra herkes daha kolay ayrımcılığa uğrayabilir’
Bunun basit bir olay olmadığını ifade eden Sibel, “Bu Suriyelilere yapıldığı taktirde, toplumda hoş ve meşru görüldüğü taktirde artık devlet herkesi daha kolay ikinci bir ayrımcılığa uğratabilir. Buradan sınır dışı edebilir. O sınır dışı meselesi başladığı zaman aslında kendi toplumu içindeki insanların bazılarına da ‘Siz artık bu toplumda kötü unsurlarsınız. Bu toplumu dağıtmak parçalamak istiyorsunuz’ diyebilir. Çok kolaylıkla Türkiye vatandaşlık haklarını elinden alıp buradan kovabilir. Bu belki de şu anda şaka gibi geliyor. Ya da olmayacakmış gibi geliyor ama olabilir. Dünyada ekonomik durum oldukça kötü. Dünyada inanılmaz bir ırkçılık yükselmiş durumda. Bunlar olmayacak şeyler değiller. Bunların hepsi olabilir. Tarihte de yaşandığı gibi şimdi de yaşanılabilir. Bunlar gerçekler. Gerçek olabilecek şeyler. Bunları hiçbir zaman unutmamak gerekiyor. Suriyeliler gidince bu iş bitecek diye bir şey yok. Suriyeliler buradan giderse en fazla ne olur onlar için. Giderler bir yerlere sığınırlar. Rojava’ya giderler. Ama burada kalanlar hiçbir zaman eskisi yaşayamayacaklar. Çünkü Suriyelilerin sınır dışı edilmesi demek, iktidarın artık burada estiğimiz her şeyi herkese yapabiliriz meşrutiyetini elde eder” diye eklendi.
‘CHP her zaman savaştan yana tavır aldı’
Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul seçimini kazanması ile toplumun büyük kazanım sağladığını yanılgısını yaşadığına dikkat çeken Sibel, “CHP savaş konusunda her zaman hükümetin yanında yer alıyor. Suriyeliler konusunda da her zaman hükümetin yanında tavır alıyor. Her ırkçı ve ayrımcı meselesinde İmamoğlu, Topal Osman’ı nasıl savunduysa devletin en önemli miheng taşlarının yerinden oynamaması için her şeyi savunabilir. İmamoğlu önemli bir muhalif oyu aldı. Muhalif Kürtlerin oyunu önemli oranda aldı. Bu orada her zaman duracak oylar değil. O yüzden muhalefet lütfen Suriyeliler konusunda dikkat etsin” ifadelerini kullandı.
‘Bu durum daha sonra gelip bizi vurur’
Türkiye’nin Suriye’de her zaman bir güvenli alan açmak istediğine değinen Sibel, şöyle dedi: “Bana göre sınır dışı etmenin sebebi de bu. Oluşturulan koridoru yıkmak ve güvenlik alan dediği alanı oluşturmak. Böylece Suriye’de belirli bir hak sahibi olmayı amaçlıyor. Sınır dışı ettiği Suriyelileri oluşturduğu güvenli alana yerleştirmeyi amaçlıyor. Dünyadaki konjoktürel durumla alakalı diye düşünüyorum. Çünkü bu birdenbire gelişti. Bundan sonra esas ikinci adım ise savaştan kaçan insanların mağdur olmamasını isteyen ve burada kalma hakları olduğunu düşünen insanların seslerini çıkartmak ve duyurmak gerekiyor. Bu sorun bizim kendi yaşamımızla çok alakalı. Suriyeliler en sonunda zaten kendi memleketlerine gitmek isteyenler gidecekler. Hiç kimse burada tamamıyla kalmak istemiyor. Burada yaşayan ikinci üçüncü kucak jenerasyonlar kalmak isteyebilir. Şu anda içinde bulunduğumuz durum vahim. Suriyelilerle, Afganistanlılarla bitmeyecek bu durum. Bu iş daha sonra gelip bizi de vurur. ‘Artık bu ülkenin iyi vatandaşı değilsiniz. Sizi yurttaşlıktan atıyorum’ noktasına gelebilir. Herkes fazlalıkları atma peşinde. Amerika, birçoğu böyle bu durumda şu an. Buna karşı direniş var. Direnmek gerekiyor. Suriyeli meselesinde de direnmek gerekiyor. ‘Suriyeli meselesi bizim meselemiz değil’ diyemeyiz. Suriyeli meselesi esas olarak bizim meselemiz” dedi.