Açlık grevi eylemcileri: İnsan hakikate aç kalınca ölür

  • 09:11 30 Nisan 2019
  • Güncel
ANKARA - Berrin Sarı, Binnur Yıldız, Newroz Müçel ve Simanur Pamuk, Sincan Kadın Cezaevi’nde 61 gündür açlık grevinde. Özgürlüğe giden yolun tecridin kırılmasıyla ilerleyeceğini belirten kadın tutsaklar, “İnsan en çok hakikate aç kalınca ölür. Bu açıdan bizler de direnen tüm hakikat arayışçıları gibi yaşamayı seçiyoruz. Uğruna ölürcesine herkesi yaşama davet ediyoruz" dedi. 
 
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutsak bulunan Berrin Sarı, Binnur Yıldız, Newroz Müçel ve Simanur Pamuk, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle 1 Mart’tan bu yana açlık grevi eyleminde. 4 kadın tutsak, eylemlerinin amacına ilişkin bir mektup kaleme aldı. 
 
Aileleri aracılığıyla gönderilen mektupta şunlar ifade edildi: 
 
“Bir eylem diyarından merhabalar…
 
Eylemin coşkusu ve sıcaklığıyla selamlıyoruz. Özgürlük yolunda büyük bir aşkla, inançla ilerleyen başta eylem güzelimiz Leyla Güven ve karanlıklarını aydınlığa çeviren binlerce eylemciyi kutluyoruz. Bizler de 1 Mart’ta eylemin coşkusuna katılanlar olarak bu coşkulu bir o kadar da anlamlı olan eylemdeki duygularımızı paylaşmak istedik. Her güzel şey gibi açlık grevi eylemimizin aktığı her yerde yeni filizlerin açacağını umut ediyoruz. Öyle ki bu eylem gönüllerdeki bütün güzellikleri hakikat dergâhına sermektedir. Hepimiz bunu biliyoruz ki özgürlüğe giden yol tecridin kırılmasıyla ilerler. Bu sürecin ve bu eylemin nasıl bir farkındalık yarattığını görebiliyoruz. Evet önderliğimiz üzerindeki ağırlaştırılmış tecride karşı yıllardır süreklileşen eylemler var. Bu eylemler her geçen gün büyümeye devam etti. Bugün ki eylemde kararlılığını, büyüklüğünü diğer eylemlerden almaktadır. Şüphesiz sonu bizim açımızdan muhteşem olacağı bilindiğinden her an yıldırma, eylemi sonlandırma ve vazgeçirme politikalarıyla karşılaşıyoruz.
 
Dışarıda toplumu büyük bir sessizliğe gömme çabası varken, içeride ise grevin bitirilmesi için şartlar ve koşullar daha da zorlaştırılıyor. Kadın öncülüklü bu eylemde, özgürlüğe ve demokrasiye ihtiyaç duyan bütün ezilen halklar yer almalı, ses vermeli ve kendini içinde bulmalıdır. Evet hepimiz bu eylemi derinliğine hissetmeliyiz; çünkü bu kadar derinleşen tecridin kırılması için bu düzeydeki katılım başat bir gerekliliktir. Kuşkusuz tecritten kastımız yalnızca İmralı Adası’nda örülen duvarlar değildir. Özgürlüğe tutkulu olan bütün ezilen halkların iradelerine karşı örülen bir duvardır. Her ne kadar İmralı, tecrit ve izolasyonun fiziki anlamda ki somut örneği ise de egemen erkek zihniyetinin insan, doğa ve kadına karşı bin yıllardır başlattığı ve aralıksız devam eden toplumdan izole etme saldırısı derinleşmiştir. Önderliğimiz bir halkın iradesi olmakla da sınırlı kalmayıp ezilen tüm halkların iradesi olarak bu tecrit şartlarının bin yıllara dayandığını deşifre etmiş ve bizlere ‘Özlenen yaşamın mucizelerle değil, mücadele ile kazanılacağını’ tecrit duvarlarını aşarak tüm evrene genişlettiği mücadelesiyle öğretmiştir. Bugün bizler de bu öğreti ile başlayan ve tıpkı önderliğimizin mücadelesi gibi dünyanın her yerine yayılan direnişin bir parçası olarak zaferin kokusunu her gün soluyoruz. Bu eylemin en güzel yanı da her gün sonuç alması ve her gün kazandırmasıdır. Bu yüzden eylem uzadıkça umudumuz azalmıyor aksine eylem uzadıkça direniş büyüyor. 
 
Direniş büyüdükçe kazandıklarımız da büyüyor ve yaşam güzelleşiyor. Çoğu zaman 'açlık grevi sizi zorlamıyor mu?’ sorusuyla karşılaşıyoruz. Biz açlık grevinde hiçbir zaman zorlanmadık biz defalarca açlıkla katledilen bir halk olarak bugün bedenlerimizin aç kaldığı her an diriliyoruz ve toplumsallığı ahlaki duygularla örüyoruz. Biz aç kalarak güneşe uzanırken, bu direnişi görmezden gelenler kendi hakikatlerinden yoksun kalıyorlar. Bugün bizimle beraber zafere erişmek adına gerekirse aç kalmayı göze almayan herkes soykırım rejiminin karşısında açlıkla katledilme riskini taşıma riskini taşımaktadır. Açlık sadece fiziki anlamda yaşanmaz, insan en çok hakikate aç kalınca ölür. Bu açıdan bizlerde direnen tüm hakikat arayışçıları gibi yaşamayı seçiyoruz. Uğruna ölürcesine herkesi yaşama davet ediyoruz.”