‘Türkiye ittifakı olacaksa ilk adımı açlık grevlerini dikkate almak olmalı’

  • 09:14 29 Nisan 2019
  • Siyaset
Habibe Eren 
 
ANKARA - AKP’nin kurucularından olan insan hakları aktivisti Fatma Bostan Ünsal, “Türkiye ittifakı”nın ilk adımının açlık grevinde olanlara karşı hukukun uygulanması olacağını belirterek, “Yönetimi kendi kurallarını uygulamaya ikna etmek için açlık grevine gitmek bile evvel emirde Türkiye yönetimi ve sonrasında da Türkiye halkı için bir utançtır. Hukuku uygulamadıkları için esasen suç işleyen yöneticilerin duyarsız kalmaları suçu katmerleştirecektir” dedi. 
 
Türkiye’de üzerinden neredeyse bir ay geçen 31 Mart yerel seçimleri ile ilgili tartışmalar hala devam ediyor. Bu süre zarfında kutuplaştırıcı söylemleri ile öne çıkan AKP içinde çatlaklar da seçim sonrası gün yüzüne çıkmaya başladı. Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu yaklaşık 11 sayfalık bir metin hazırlayarak AKP’ye ve yeni rejime eleştirilerde bulundu. Tüm bu tartışmalar gündemde yerini korurken, cezaevlerinde 7 bine yakın tutsak İmralı tecridine karşı açlık grevi eylemini sürdürüyor.
 
Tutsaklar, ölüm sınırına yaklaşırken hükümet tarafından taleplerin karşılanması noktasında hala bir adım atılmış değil. 
 
AKP ile yollarını ayıran eski kurucularından, insan hakları savunucusu Fatma Bostan Ünsal, seçim sonrası gündemdeki tartışmalara ve açlık grevlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Beka meselesi seçim propagandası olamaz’
 
Seçimlerin üzerinden neredeyse bir ay geçtiğini ancak “organize usulsüzlük” suçlamalarının devam ettiğini belirten Fatma, bunları da “yenilgiye mazeret bulma çabası” olarak nitelendirdi. Fatma, “Yerel seçim olmasına rağmen yerel adaylardan ziyade Cumhurbaşkanı sanki her yerde seçime giriyormuş gibiydi ve seçimin esas konusu ‘beka’ meselesiydi. Beka meselesi esasında seçimin konusu olamaz, belki muhalefet bu konu üzerinden propaganda yapabilir ama iktidarın beka üzerinden seçim propagandası yapması, emrinde güçler olması nedeni ile adil bir seçim olmasını ciddi oranda zedeleyeceği için çok sakıncalıdır. Bizde ise tam tersine muhalefet değil iktidar beka üzerinden propaganda yaptı, düşman, hain, terörist olduğunu iddia ettikleri rakiplerle seçime girdik” dedi. 
 
‘Sonuç AK Parti için çok daha kötü olurdu’
 
Fatma, seçimleri etkileme potansiyeli olduğu düşünülen İçişleri Bakanlığı gibi 3 önemli bakanlığın, tarafsız olduğu düşünülen bürokratlar tarafından yapılacağı kuralın da kaldırıldığı bir ortamda seçime gidildiğini söyledi.  Özellikle ekonomik kriz nedeniyle iktidarın işinin çok zorlaştığını kaydeden Fatma, iktidarın sorunların rasyonel bir şekilde tartışılmasının önüne geçebilmek için kendileri için kurtarıcı olarak gördükleri “beka” meselesine yapıştığını ifade etti. Fatma, “Nihai başarı getirmesede daha kötü bir sonuçtan kendilerini korumuş oldular. Rasyonel bir şekilde sorunlar tartışılmış olabilseydi, muhataplarını ‘terörist destekçisi’ gibi ifadelerle meşru tartışma zemininden muazzam basın desteği ile uzaklaştırmış olmasaydı sonuç AK Parti için çok daha kötü olurdu. Bu yüzden ‘beka meselesi’ nihai başarı getirmese de daha kötü bir sonucu engellemiş oluyor gözüküyor” diye belirtti. 
 
‘Türkiye ittifakı konusunda belirsizlik var’
 
Seçimlerde AKP’nin büyük şehirlerde başarılı olamaması ve sürekli baskılanan ekonomik krizin Türkiye siyasetini, siyasetin hep olması gerektiği gibi muhataplarını dikkate almaya, uzlaşmaya mecbur bıraktığını vurgulayan Fatma, şöyle devam etti: “Aslında Türkiye yerel seçim olmasına rağmen 7 Haziran 2015 genel seçimlerine benzer bir durumla karşı karşıyadır. İktidarı ile muhalefeti ve sonra da tüm Türkiye halkı olarak 7 Haziran seçimlerini değerlendiremedik ve arada maddi ve manevi olarak çok acılı bir 4 yıl geçirdik. Türkiye tarihinde ilk defa genel seçimler yenilendi, seçilen bir parlamento yeni bir hükümet kuramadı, başta en büyük parti olan AK Parti ve diğer partiler sonra da Türkiye halkı bundan mesuldür. Seçim sonuçları 7 Haziran’a benzese de durum biraz daha karışıktır. 7 Haziran’da muhtemel koalisyon hükümetinin nasıl olabileceği aşağı yukarı belliydi, yüz yıldan fazla parlamenter sistem tecrübemizin olması nedeniyle koalisyon yapmak, koalisyon partilerinin rolleri, katkıları konusunda büyük belirsizlik söz konusu değildi. Şimdi, parlamenter sistemin koalisyon hükümetlerine benzer bir yönetim yapısına duyulan ihtiyaç artık partisine de çok gerek duymadığı anlaşılan Cumhurbaşkanı’nın ‘Türkiye ittifakı’ söylemi ile ifade edilmiştir ama bunun nasıl olacağı konusunda büyük belirsizlik söz konusudur. Bu nedenle partiler, basın, üniversiteler ve genelde tüm Türkiye halkı bu süreçte çok uyanık olmalıdır bu neredeyse son şansın harcanmaması başarıya ulaşması konusunda.”
 
‘AK Parti içinde koalisyon kurulma vakti geldi’
 
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun AKP’ye yönelik eleştirilerine de değinen Fatma, AKP içinde çoktandır çeşitli şekillerle memnuniyetsiz olduğunu bildiği çok sayıda siyasetçinin en önde gelenlerinden birinin de Ahmet Davutoğlu olduğunu söyledi. Ahmet Davutoğlu’nun oldukça sert eleştirilerine tanık olduklarını belirten Fatma, “Keza Abdullah Gül’ün de daha kamuoyuna açık olarak eleştirel ifadeleri ile karşılaştık. Bu, bize bugünün 7 Haziran’dan bir farkı daha olduğunu gösteriyor, 7 Haziran’da koalisyon ortağı olarak AK Parti dışında bir partiye ihtiyaç duyulurken, şimdi AK Parti içinde uzlaşmayı sağlayacak ‘AK Parti içinde bir koalisyonun’ da gerekli olduğunu gösteriyor. Olup bitenlerden rahatsızlık duyduklarını bildiğimiz bu grubun bu netlikte konuşması bize ‘koalisyon kurulma’ zamanının geldiğini gösteriyor. 7 Haziran’da daha güçlü konumda koalisyonu kuramayan siyasetçiler, bu sefer daha kırılgan bir pozisyonda nasıl çalışacaklar, nasıl yaratıcı çözümler bulacaklar, bizler bu sürece nasıl müdahil olacağız? Bunlar çok heyecan verici tecrübeler olacaktır” ifadelerini kullandı. 
 
‘HDP’ye yönelik ciddi bir linç var’
 
“Barış süreci”nin önce buzdolabına kaldırılıp sonra da tamamen çöpe atılmasından sonra Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) yasal zeminde kurulup devam eden ve üstelik Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) 3. Büyük partisi olmasına rağmen terörle ilişkilendirildiğini kaydeden Fatma, diğer partilerin HDP ile herhangi bir konuda işbirliği yapmasını engellemek için “teröre destek verenler” olarak gösterme çabalarıyla bile izah edilemeyecek bir linç olayıyla karşı karşıya olduklarını vurguladı.
 
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik linçi hatırlatan Fatma, “Cumhurbaşkanı’na bir tweetle hakaret ettiği iddiası neticesinde gözaltına alınan ve en son İçişleri Bakanı’nın bir mitinginde Saadet Partisi’ni terörle suçladığında itiraz eden şahısların gözaltına alınmasına rağmen gerçekten şiddet kullanmış ve potansiyel olarak da daha büyük olayların çıkmasına sebep olabilecek vahim bir suçu işlemiş, geçmişte de adli suçlardan hüküm giymiş birinin, gözaltı sonrası serbest bırakılıp elini öpenlerin fotoğraflarını yayınlamaları ile nerdeyse işlediği suçtan sonra ‘itibar’ kazanması adaletin nasıl çarpık işlediğini çok açık göstermiştir. Ama daha vahim olanı topluma itibarın nereden geçtiği ile ilgili bir mesaj verme ihtimalidir, bu mesajın toplumda fitne çıkarmaya sebep olacağını düşünmeyi ve ilahi kelamın ‘fitne katilden beterdir’ düsturuna gereken önem vererek hareket edilmesi gerektiğini öneriyorum.”
 
‘Açlık grevindekiler hukuksuzluğa dikkat çekiyor’
 
Açlık grevlerine de dikkat çeken Fatma,  Leyla Güven ve sayıları binleri bulan tutsakların esasında Türkiye’nin yürürlükteki ceza infaz mevzuatının herkese eşit uygulanmasını istediğini söyledi. Fatma, “Yani yönetimi kendi kurallarını uygulamaya ikna etmek için açlık grevine gitmek bile evvel emirde Türkiye yönetimi ve sonrasında da Türkiye halkı için bir utançtır. Hukuksuzluğa dikkat çekecek çok daha sıradan yöntemlerle bu hukuksuzluk giderilmeliydi esasen. Üstelik açlık grevlerinde bulunanların bazıları 150 günü aştığı ve dolayısı ile artık kritik bir döneme de girdikleri için bu durumu düzeltmemelerini, köprüde intihar etmek isteyen birine ‘atlasana, atlasana diyen’ insanların durumuna benzetiyorum” dedi. 
 
‘Sessiz kalmaları suçu katmerleştirecek, mahiyetini değiştirecek’
 
“Hukuku uygulamadıkları için esasen suç işleyen yöneticilerin bu hukuksuzluğa dikkat çekmek için açlık grevine başlayan ve kritik aşamaya gelenlere duyarsız kalmaları suçu katmerleştirecek, mahiyetini değiştirecektir” diyen Fatma, şöyle ekledi: “İktidarın son günlerde gündeme getirdiği 82 milyondan oluştuğu ifade edilen Türkiye ittifakı açlık grevine girmiş olanlar, onların sesini duyurmak için uğraşırken acımasızca ve hukuksuzca horlanan ve yine suç işlenerek darp edilen yakınları ve bütün bu olanları tam da kendi yüreğinde hissettiğini anladığımız milyonlarca insanı dikkate almadan mümkün olamaz. O yüzden Türkiye ittifakı olacaksa ilk adımı açlık grevinde olanlara karşı hukukun uygulanması olacaktır.”