‘KHK’lerin amacı muhalifleri ‘sosyal ölü’ haline getirmek’

  • 09:12 26 Nisan 2019
  • Güncel
Melike Aydın
 
İZMİR - KHK’lerin muhalifleri “sosyal ölü” haline getirmek amacıyla bir tecrit aracı olarak kullanıldığını belirten eğitim emekçisi Ebru Dinçer, KHK’lilere seçim listelerinde yer verilmesinin kendilerini yaşamdan soyutlamak isteyen AKP iktidarına bir cevap niteliği taşıdığını belirtti. 
 
31 Mart yerel seçimlerinde halkın oylarıyla seçilen kimi belediye başkanları ve meclis üyelerine, Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile görevlerinden ihraç edildikleri gerekçesiyle mazbataları verilmedi. Ardından AKP, bu kez KHK ile ihraç edilen seçmenlerin seçimlerde oy kullanmamasını gündeme getirerek, YSK’ye başvurdu ancak yapılan başvuru ret edildi. KHK’lilere yönelik politikayı görevinden ihraç edilen Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) bağlı Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) üyesi Ebru Dinçer değerlendirdi. 
 
Devletin muhalifleri “sosyal ölü” haline getirmek amacıyla KHK’leri bir tecrit aracı olarak kullandığını belirten Ebru, seçimlerde KHK’lilerin aday gösterilmesini tecrit politikalarını kırmak için kıymetli bir hamle olarak değerlendirdi. Adaylık başvuruları onaylanmasına rağmen mazbata verilmemesinin AKP-MHP bloğundan beklenebilecek bir davranış olduğunu dile getiren Ebru, seçimlerin verdiği moralin sokaklarda birlikte mücadeleye dönüşmesi gerektiğini aktardı. 
 
‘Seçme ve seçilme hakkı da gasp edildi’ 
 
Ebru, 15 Temmuz darbe girişiminin AKP iktidarı tarafından “Allah’ın lütfu” olarak nitelendirilerek muhalefeti tasfiye etme aracı haline dönüştürüldüğünü söyledi. KHK ile uzaklaştırılanların “terörist” damgası vurularak ve kriminalize edilerek sosyal hayattan da yalıtıldıklarını kaydeden Ebru, KHK’lilerin yaşadığı hukuksuzluk unutulmaya yüz tutarken HDP ve CHP listelerinden gösterilmelerini doğru bir politik hamle olarak değerlendirdi. Ebru, “AKP Kürt illerinde kayyımlarla halkın iradesini gasp etmişti. HDP ciddi oy oranlarıyla belediyeleri geri aldı. AKP ayak oyunu yaptı ve KHK’lilerle işe başladı. Bu aslında insan hakları ihlalidir. Nasıl ki çalışma hakkımız Anayasa ve uluslararası yasalarla güvence altına alınmasına rağmen ihlal edildiyse, seçme ve seçilme hakkı da gasp edildi” ifadelerini kullandı. 
 
‘İktidarın saldırılarına karşı hazırlıklı olmak gerekiyor’
 
Yerel seçimlerde özellikle tabanda oluşan birlikte hareket etme iradesinin, AKP-MHP bloğunda büyük bir öfkeye neden olduğunu belirten Ebru, mazbataların verilmediği her belediye başkanlığında halk iradesine duyulan öfkenin okunduğunu dile getirdi. Tecridi Türkiye halklarının yaşadığını ve daha fazla ortaklaşmak ve ses çıkarmanın süreci geri püskürteceğini ifade eden Ebru, “İktidarda şizofrenik bir durum var. Bir gün söylediğini ertesi gün boşa çıkarabiliyorlar. İktidarlarını bedelini kim öderse ödesin sürdürmek derdindeler. O nedenle çok da şaşırtıcı değil. Belki de önce hesapladılar. Muhalefet güçleri buna şaşırmıyor. İktidarın saldırılarına karşı hazırlıklı olmak gerekiyor” dedi.
 
‘Devrimci bloğun gündemini iktidar belirlemiyor’
 
İktidarın ideolojik altyapısının, kimlere hizmet ettiğinin devrimci bloklar tarafından zaten bilindiğini ifade eden Ebru, şöyle devam etti: “İktidarın belirlediği gündemlere takılmak kendi gündemimize onun karar vermesi anlamına gelir. KHK’lilerin aday gösterilmesi stratejik bir hamleydi. Amaç istihdam etmek değil bu bir cevap ve sahiplenmedir. İktidarın amacı zaten bizi soyutlamak. ‘Zaten mazbataları verilmez’ diyerek listelerde yer vermemek, onların ekmeğine yağ sürmek olacaktı. HDP’nin büyükşehirlerde aday göstermeme stratejisi tabanlarda bir buluşmayı sağladı ve moral kazandırdı. Sokaktan azade seçimlere misyon yüklemek anlamsızdır. HDP ve Kürt halkını terörize eden dil çok da karşılık bulmadı. CHP’nin milliyetçi kanadına, Kürtler olmaksızın bu ülkede çarkın yürümeyeceğini seçimler gösterdi. Ancak bu tepeden inme değil, halkların kendisinin denk gelişiydi. Ancak sokak ayağı güçlü olmadıkça, bazı şeyler Kürt’ün bazı şeyler Türk’ün sorunu olmaktan çıkarılıp bir barış, emek, demokrasi, insan hakları mücadelesi olarak görülmedikçe bu seçim sonuçlarının merhem olmasını bekleyemeyiz.”