
İHD’den açlık grevi çağrısı: Hukuka uygun hareket edin
- 14:08 18 Şubat 2019
- Güncel
HABER MERKEZİ - İHD, Leyla Güven ve cezaevlerindeki tutsakların devam eden açlık grevi eylemlerine ilişkin yaptığı açıklamada, “Yaşama Ses Ver” şiarıyla yaptığı ortak açıklamada, “Muhalefet partilerini, baroları, basın kuruluşlarını ve sivil toplum kuruluşlarını, baroları da çözüme katkı sunacak şekilde hareket etmeye çağırıyoruz” dedi.
İnsan Hakları Derneği Merkezi Hapishane Komisyonu, “Yaşama Ses Ver” şiarıyla 103 gündür açlık grevinde olan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven ve cezaevlerinde açlık grevinde olan tutsaklara ilişkin İstanbul, İzmir, Ankara ve Van’da eş zamanlı basın açıklaması düzenledi.
Van
Van’da İHD Şube binasında düzenlenen açıklamayı dernek adına İHD MYK Üyesi ve İHD Van Şube Sekreteri Fevzi Çelenk yaptı. Fevzi, “İHD olarak açlık grevindekilerin durumunu takip etmeye, sürece dair ihlalleri raporlamaya devam edeceklerini söyledi.
İzmir
İnsan Hakları İzmir Derneği İzmir Şubesi dernek binasında HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in açlık grevine ilişkin bütün İHD şubeleri ile eş zamanlı olarak basın toplantısı düzenledi. Dernek binasında düzenlenen basın toplantısında metni İHD İzmir Şube Başkanı Zafer İncin okudu.
Açıklamadan önce söz alan Barış Annesi Medine Kaymaz 25 yıldır hükümlü olan oğlu Bayram Kaymaz hakkında bilgi verdi. Yaklaşık 3 yıldır Tekirdağ Cezaevi’nde bulunan Bayram’dan üç aydır haber alamadığını, kitap, görüş yasağı, haberleşme yasağı telefon görüş yasağı ve hücre cezalarının uygulandığını söyleyen Medine, oğlunun açlık grevinde olup olmadığı hakkında bilgi sahibi olamadığını dile getirdi. Her görüşe gittiğinde gözaltına alındığını ve baskı gördüğünü ifade eden Medine, tutsakların kelepçe ile tedaviye zorlandıklarını vurguladı.
Ankara
İHD Ankara Şube binasında düzenlenen basın toplantısına ise İHD üyeleri ve yöneticileri katıldı. Açıklamayı İHD Şube Eşbaşkanı Fatin Kanat okudu.
İstanbul
İHD İstanbul Şubesi’nde ise düzenlenen açıklamaya Merkezi Hapishane Komisyonu üyeleri katıldı. Açıklamayı katılanlar adına Zeynep Ceren Boztoprak okudu.
Açıklama öncesi konuşan Mehmet Acettin, cezaevlerindeki direnişin tecrit karşıtı bir direniş olduğunu belirterek, insan hakları savunucuları olarak açlık grevinin insan bedenini, bütünlüğünü bozucu etkilerinden dolayı bir an önce taleplerin karşılanmasını ve açlık grevlerinin bitirilmesini istediklerini söyledi. Mehmet, "Taleplerin karşılanması önemlidir. Bu aynı zamanda tecridin de kaldırılması anlamına gelir" diye konuştu.
Son olarak söz alan Muharrem Kuşcan ise, adalet açlığı adıyla Halkın Hukuk Bürosu ve Çağdaş Hukukçular Derneği avukatlarının sürdürdükleri açlık grevine de değinerek onlar için de adalet talep ettiklerini kaydetti.
'Leyla'nın durumu kritik aşamada'
Gazetecilerin Leyla Güven'in sağlık durumuna ilişkin sorularını yanıtlayan Ceren, "Leyla Güven'in kızıyla yaptığımız görüşmede sağlık durumunun daha iyi olduğunu söyledi, ancak kritik aşamaya gelinmiş durumda" dedi.
İHD’nin eşzamanlı yaptığı ortak açıklamada şunlara yer verildi:
“Türkiye yine ağır hak ihlallerinin yol açtığı açlık grevleriyle karşı karşıya. İnsan Hakları Derneği (İHD) olarak belirleyebildiğimiz kadarıyla 12 Şubat 2019 itibarıyla 60 civarında cezaevinde 321 kişi süresiz ve dönüşümsüz açlık grevinde. HDP Hakkâri Milletvekili Leyla Güven’in 8 Kasım 2018’de başlattığı açlık grevi 100 günü aşmıştır.
‘İhlaller artarak devam etti’
İHD olarak cezaevlerinde son üç yıl içerisinde yaptığımız inceleme ve araştırmaya dayalı hazırladığımız raporlara göre yaşanan hak ihlallerinin neredeyse 12 Eylül günlerini aratmayacak yoğunluğa ulaştığını tespit etmiş durumdayız. Özellikle 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL döneminde yoğunlaşan hak ihlalleri kısa süre içerisinde sistematikleşmiş, olağanüstü hal bahanesiyle 12 Eylül sonrasında insan hak ve özgürlükleri alanından büyük mücadelelerle sağlanan kazanımların büyükçe bir kısmını birer birer ortadan kaldırılmıştır. Anayasa ve evrensel insan hakları prensipleri çerçevesinde geçici olması gereken olağanüstü hal dönemindeki insan haklarını ihlal edecek nitelikteki uygulamalar kanun haline getirilmiş, olağanüstü hal kaldırıldıktan sonra da ihlaller artarak devam etmiştir.
‘Açlık grevi eylemlerinde çok sayıda kişi hayatını kaybetti’
Türkiye, 12 Eylül askeri darbesinden sonra hapishanelerdeki ihlallere karşı açlık grevi eylemleriyle tanışmış, ne yazık ki bu şekilde çok sayıda yurttaş yaşamını yitirmiştir. En son 1999 yılındaki açlık grevleri çok sayıda can kaybına yol açmıştır. Açlık grevlerine yol açan koşulların ağırlığı, açlık grevi yapanların ölümü göze almalarına sebep olmaktadır. Türkiye’nin 12 Eylül sonrasındaki tarihi bunun açık bir kanıtıdır. Siyaset, medya, hukuk kurumları ve kamuoyu üzerinde etkisi olan bütün kişi ve kuruluşlar, yurttaşların ölümü göze almalarına yol açan ağır hak ihlallerine karşı hukuk ve demokrasiye inancın doğal bir gereği olarak ses verme borcu altındadırlar.
‘Daha fazla ses çıkarılması gerekiyor’
Öyle anlaşılıyor ki bugün siyaset kurumunun en güçlüsü olarak iktidarı oluşturanlar, ağır ihlallerin sistematik hale gelmesinde demokrasi ile bir arada düşünülmesi mümkün olmayan şekilde fayda görmektedirler. Yaşanan ağır hak ihlalleri karşısında mecliste temsil edilen veya meclis dışındaki diğer siyasi partilerin de daha fazla ses çıkarması gerektiği bir dönemdeyiz.
‘Barolar bu konuda aktif olmalı’
Benzer şekilde, medya kuruluşlarının da ağırlıklı olarak meseleyi sessizce geçiştirmeye eğilimli olduğunu üzülerek gözlemlemekteyiz. Hatta bazı yayın organlarının cezaevlerindeki durumu tamamen görmezden gelen bir yayın politikası izlediği de gözlemlenmektedir. Cezaevlerine ilişkin mahpus haklarını ihlal eder nitelikteki uygulamaların çözümünde önemli bir işleve sahip baroların bu konuda daha aktif olması beklenmektedir.
‘Kanun herkes gibi Abdullah Öcalan’ a da uygulanmalıdır’
Ayrıca, 1999 yılından beri, İmralı Cezaevinde tutulan Abdullah Öcalan’ın ‘hukuki statüsü’ ile cezaevi koşulları arasında bir uçurum bulunmaktadır. Hukuka göre ailesiyle ve avukatlarıyla yapması gereken görüşmelerin yapılmasına izin verilmemekte, hiçbir iletişim ve yazışmaya izin verilmemekte, sağlık ve günlük yaşam koşullarının ne olduğu bilinmemektedir. Abdullah Öcalan’ın 27 Temmuz 2011’den bu yana herhangi bir avukat görüşü gerçekleştirmediği bilinmektedir. Aile görüşü bakımından ise en uzun sürenin ardından 12 Ocak 2019’da İmralı’da kardeşi Mehmet Öcalan tarafından ziyaret edildiği kamuoyuna yansımıştır. Hukuk, kişilerin siyasal durumuna ya da kişilere karşı duygusal sebeplere göre değişim göstermez. Bu çerçevede, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin Uygulanması Hakkındaki Kanunun herkes gibi Abdullah Öcalan’a da uygulanmalıdır. Süresiz ve dönüşümsüz açlık grevinde olanların tecrit uygulamasına karşı dile getirdikleri talep ilgili kanunun uygulanmasıdır.
‘İhlalleri raporlamaya devam edeceğiz’
İlgili kamu otoritelerine herhangi bir can kaybı veya kalıcı sağlık problemlerine yol açılmadan bir an önce sonlandırılması için hukuka uygun hareket etme çağrısı yapıyoruz. Benzer şekilde, muhalefet partilerini, baroları, basın kuruluşlarını ve sivil toplum kuruluşlarını, baroları da çözüme katkı sunacak şekilde hareket etmeye çağırıyoruz. İHD olarak açlık grevcilerinin durumunu takip etmeye, sürece dair ihlalleri raporlamaya devam edeceğiz. Açlık grevlerinin sonlanması için elimizden geleni yapmaya hazır olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz.”