Kadınların hikayesinin bir parçası Ayizi: Kapanmak bir son değil

  • 09:07 31 Ocak 2019
  • Güncel
Dilan Babat - Habibe Eren 
 
ANKARA - Üç feminist kadın tarafından kurulan ve 69 kadının kitabını yayımlayan Ayizi Yayınevi,  9 yılın ardından ekonomik sıkıntılardan dolayı kapanıyor. Feminist mücadeleden isimleri sıkça duyulan yayınevi kurucuları İlknur Üstün ve Aksu Bora, kapanmanın bir son olmadığını belirterek, kadınlara "yazmaktan vazgeçmeyin" diye seslendi.
 
Ayizi Yayınları, 2010 yılında 3 feminist kadın Aksu Bora, İlknur Üstün ve Selma Acuner tarafından kuruldu. “Feminist kitap ne demektir?”, “Feminist bir yayınevi feminist hareketin neresinde durmalıdır?” sorularına cevap olan Ayizi Yayınevi, kurulduğu günden bu yana atölyeler, tartışma toplantıları ve okuma grupları yaptı. Genç editör ve çevirmenlere alan açan ve destekleyen Yayınevi,  9 yılın ardından ekonomik sıkıntılar nedeniyle kapatılacağını duyurdu. Son kez Eda Çakmak’ın kaleme aldığı “Kural Tanımayan Bir Moda Kılavuzu” isimli kitabı yayınlayan Ayizi Yayınevi, yayın hayatına son verecek. Son kitaplarıyla okuyucularına veda eden Yayınevi, kitabın içinde "Yazmaktan vazgeçme" posteriyle tüm kadınlara da aslında bu alanın devamlılığını sağlaması açısından çağrıda bulunuyor. 
 
Feminist hareket içinde olan ve bu alanda yıllarca mücadele veren kadınların bir araya gelerek oluşturduğu Yayınevi’nin ismi ise Aksu Bora'nın rüyasında bu isimli tabelayı görmesiyle başlıyor. Ardından kadınların birikimleri ve yaşadıkları sürecin yazıya dökülmesiyle ismi de yazım alanında giderek duyulmaya başlıyor. Yayınevi bugüne kadar her yaş grubundan ve kesimden kadınların kaleme aldığı 63 kadının kitabını okuyucu ile buluşturdu. Yayınevinin kurucularından İlknur Üstün ve Aksu Bora ile ekonomik sıkıntılardan dolayı kapatılmak zorunda kaldıkları Ayizi’ni ve kadın yayıncılığını konuştuk. 
 
* Yayınevi kurma fikri nasıl oluştu? Neden feminist bir yayınevi? Yayıncılığınız hangi boşluğu doldurdu?
 
İlknur: Biz kadın hareketi içerisinde çok uzun yıllardır çeşitli yerlerinde mücadele verdik.  Kadınların hem hikâyelerini dinliyor, bir anda tanıklık ediyor ve birçok tartışmaya katılıyorduk ya da bazı tartışmaları izliyorduk. Bir takım ihtiyaçlar duyuyorduk. Hem kendi okumak istediğimiz şeyler açısından onları bilmek hem de aslında o hikâyeleri daha fazla duymak. Feminist mücadelede altı çizilen bir durum vardır. Kadınlar kendi hikâyelerini ortaklaştırdıkları zaman daha da güçlenirler. Hem güçlenme meselesi hem de gündelik hayatın çok sıradan görülen kimi zaman değersizleştirilmiş, kıymet yüklenmeyen hikâyelerde daha görünür değerini teslim eden bir hayale kavuşturmak. Uzun süre konuştuğumuz bir şeydi. Gittiğimiz yerlerde ve kendi aramızda konuşa konuşa bir süre sonra ‘bir yayınevi kursak’ diye düşünüyorduk. O sırada Amargi dergisini de çıkarıyorduk.  Orada yaptığımız da bir tür yayıncılıktı.  Daha parça parça yazılardan oluşsa da başka bir şeyi öğreniyorsunuz. Bunun başka bir boyutu da olması gerekiyor diyorsunuz. ‘Yayınevi’ni kuralım’ dediğimizde; Bir sabah kalktığımız da Aksu dedi ki: ‘Bir rüya gördüm. Bir tabela vardı üzerinde Ayizi yazıyordu, ben lokanta açacağım sanıyordum ama yayıneviymiş. Biz de ismi çok sevdik ve Ayizi Yayınevi’ni kurduk. 
 
Aksu: Kitap yayıncılığı çok farklı bir şey. Hem Amargi’yi hem de Ayizi’ni yürüten kadınlar olarak gördük. Birbirlerini destekleyen şeyler olsaydı ikisini de aynı anda yürütebilseydik mükemmel olurdu.  Umarım birileri yapar. Biz bu kadar yapabildik. 
 
* Yayınevi’nin kurulduğu günden bugüne çok sayıda kadınla bir araya geldiniz. Kadınların her alanda gözükmesi zor,  edebiyat alanında gözükmesi daha da zorlaşıyor. Bu süreçte ne gibi paylaşımlarınız oldu? Kadınların yayınevine üretim süreci nasıl gerçekleşti? Sizin açınızdan bu süreç nasıl ilerledi? 
 
Aksu: Yayınevinin birçok işini arkadaşlarımız ile birlikte yaptık. Yazarlar ile ilişkimiz diğer yayınevlerinden daha farklı oldu. Yazarlar ve yayınevindeki ilişki bir yol arkadaşı ilişkisi oldu.  Onlar bize dosyalarını teslim ettiler, bizler onları onaylatıp dağıttık diye bir şey olmadı. Dosya üzerinde çalıştık, kimi zaman ortada bir dosya yokken onu yoktan var ettik. Biz arkadaş olduk.  Ayizi sohbetleri de öyle oldu.  ‘Ayizi kadınlarıyla sohbet’  diye bir şey çıktı. Eğer Ayizi kadınları diye bir şey varsa, o ilişkilerden, yakınlıktan ve ortak bir dünya hayalindendir. Ayizi bir yayınevi olmanın sınırlarını epey bir zorladı.  
 
İlknur: Kadınlar hikâyelerini getirdikleri kadar burada bir hikaye yazdılar.  Biz de bu hikayenin bir parçası olduk.  Buda onur verici bir durum. 
 
* 9 yıla yakın bir yayınevi hayatınız oldu? Bu süre içerisinde sizi etkileyen ve paylaşmak istediğiniz bir anınız var mı?
 
Aksu:  Ofisin duvarında asılı duran ve el emeği olan ‘Ayizi kadınları’ işlemesi var.  Onu bize bir kadın yazarımız getirdi. Bence bu çok güzel bir şeydi.  Hiç yüz yüze görüşmedik, gönderdiği dosya üzerinden iletişim kuruyorduk. O dedi ki ‘Ben de bir Ayizi kadınıyım.  Bunu size göstermek istiyorum.’ Bu çok güzel bir anıdır. Daha böyle bir sürü anımız var. Ayizi kadınların sohbetlerinde biraz da şaşırarak ve korkarak fark ettim ki kadınların kendi hayatlarını anlatmaya çok ihtiyaçları var.  Bir gün bir atölyede konu o değildi ama bir şekilde konu tacize geldi ve konuşmaya başladık. Çünkü konuşmaya ihtiyaçları vardı. Anne kız ilişkisi üzerine bir sohbetti. Sonra anne-kız ilişkisi üzerinde bununla baş edememe hikâyelerine döndü ve birbirlerine sarılanlar, ağlayanlar, çıkışta birbirlerine adres verenler oldu. Böyle durumları da yaşadık.  
 
İlknur: İlk kurulduğumuz zaman feminist bir atölye yaptık. Nasıl bir şey yapacağımıza dair bir çağrıya çıkıp, ‘en fazla 8 kişi olsa’ dedik.  Bir çıktık çağrıya e -maillerin ardı arkası kesilmiyor.  15-20 kişilik bir atölye oldu. Bir buçuk ay dilimi içerisinde yapılacak bir atölyeydi.  Üç ay oldu. Kadınlar hâla atölyeyi bitirmediler. Hafta sonu atölye için kadınlar İstanbul’dan gelip gidiyorlardı.  Atölye sonrası büyük bir konferansta kendi yazdıkları biyografiyi sunmaya başladılar. Atölyelerin olduğu bir dönemde militarizm üzerinden çalışan bir arkadaşımız gelmişti.  Atölyemizi duymuş, ‘ben de atölyeye katılabilir miyim ‘dedi?  Sürpriz yaptık, onunla birlikte atölyeye gittik.  Atölyenin alt katında lağım patlamıştı. Bir kadının evini su basmıştı. Bütün kadınlar olarak aşağı inip kadına yardım etmiştik.  Hikâye bitmiyor, biz birlikte çok şey biriktirdik. 
 
* Türkiye’de edebiyat alanında kadın görünürlüğü  giderek zorlaşıyor. Ayizi ile birlikte kadın görünürlüğü de arttı.  9 yıl içerisinde bir çok insan Ayizi  Yayınevi sayesinde yeni yazarlar ile tanıştı. Buna ilişkin neler söylersiniz?
 
Aksu: Edebiyatta kadın görünürlüğü düşünüldüğü kadar az olmayabilir. Bunu çok dillendirince de olanları görünmez hale getirebiliyoruz.  Evet kadınların her yere girmesi zor olduğu gibi edebiyata da girmesi zor oldu. Bunu kolaylaştırmak istedik ne kadar başardık bilmiyoruz. Küçük bir yayıneviydik. Kadınların böyle bir şey yapılabilir olduğuna dair ümit verdiğimizi düşünmek istiyoruz. Başka yayınevlerine gittikleri zaman bunu örnek olarak göstermelerini isteriz.  Bu artık mümkün. Kadınlar buraya gelmeyi seviyordu.  Kadınlara cesaret vermeye çalıştık ve bunun etkileri de oldu.  
 
İlknur: Dosya geldi, editör baktı redekte etti ya da gönderdi meselemiz bu değildi. Kitabın matbaaya gitmesine kadar birçok süreci beraber yaşıyorduk. Kitapların kargoculuğunu da yaptık kimi zamanlar. 
 
* Türkiye’de kadınlar açısından mücadele süreçleri hep zordu. Kadınlar çalışma alanından tutun  bir çok yere kadar bir çok  sorunla baş etmek zorunda kalıyor. Bu mücadele  zenginliği hikâyelere nasıl yansıyor? 
 
İlknur: Kadınlar hayatın her alanında birçok dışlamayla uğraşırken, pek çok şeyden fazla etkilenmeleri,  bildiğimiz aynı zamanda da beklediğimiz bir şey. Kadınlar kendi hayatlarından yola çıkarak, ortak yaşam alanlarını kurabilmek, orada birlikte olabilme mücadelesi veriyor. Kendi hayatlarını kurabilmek, kendi ayakları üzerinden durabilmek mücadelesi olduğu için bu mücadeleyi veren kadınlar ile bir araya gelebiliyor.  Bu nedenle birçok problem yaşanıyor, olağanın üstünde koşullardan geçiliyor. Ama baktığınız zaman kadınlar durmuyor. Durmak hayatından vazgeçmek demektir. Kadınlar için bu kadar hayat memat meselesiyken,  vazgeçme lüksleri olmadığı için bu direniyorlar. Kapatıldığımızın duyulması ardından birçok ziyaret aldık. Bazen taziye yeri gibi oluyor, insan kötü hissediyor ama öte yandan kadınlar mücadele ettiği süre bu tür işler devam edecektir. Ekonomik kriz koşullar ne kadar zorlasa da kadınlar bunun yerine farklı bir şey çıkaracaktır. Biraz feminist hareketinin bir parçası olma hali tamda böyle bir şey. Feminist mücadelede varken tam da bu yoldan çıkılıyor. Değersizleşmeyi ortaya çıkarma birbirinden hayatları bir arada görebilme, ortaklıkları farklılıkları ortaya çıkarabilme. Yayınevi de bundan azade bir şey değil.  
 
Aksu: Bizim yapmaya uğraştığımız şeylerden biri, kadınlar arasındaki farklılığı ortadan kaldırarak, daha kolay yazabilen kadınlar yerine daha zorlanan genç, diplomasız, yoksul kadınlar ile iletişim kurmaya çalışmaktı. Pek çok kitap yayınladık. Orta yaş üstü kadınların kitaplarını da yayınladık. Onlara da cesaret verdik.  Yazarlarımızdan şu an torun bakan emekli olan bir kadın vardı. Hep yazmış ama yazdıkları hep çekmecede kalmış. Çekmecede tıkalı kalanları bize getirmeyi cesaret edebildi ve biz de bastık. Çok da mutlu olduk. Çünkü sadece o kadına değer vermedik onun yazdıklarına da değer verdik. Onun anlatabileceği bir değerdi. Bir ömür boyu sürmüş bir şiddet ve öfke hikâyesiydi. Ancak onun anlatabileceği bir hikâye. Evet hepimiz bunu biliyoruz ama o yaşamış ve o öfke hiç geçmemiş. Bu anlamda edebiyatta hiç kadın yok değil ama tüm kadınlar aynı şekilde ilişkilenemiyor, kendi hikayesini değerli göremiyor. Orta sınıftan olan bir kadınla alt sınıf diye nitelendirilen kadınlar aynı şartlarda değiller.  Biz onu da görmeye de çalıştık.  Gideremedik ama telafi etmeye çalıştık.  
 
* Ayizi Yayınevi, ekonomik sıkıntılardan dolayı kapanacak. Ancak Yayınevi arkasında ciddi bir birikim bıraktı. Bu kapanma belki başka bir şeyin başlangıcı olacak.  Kadınlara yazma noktasında ne söylemek istersiniz?
 
İlknur: Yazmaktan vazgeçmesinler. Yapmak istedik ve yaptık. Demek ki yapılabilirmiş.  
 
Aksu: Biz burada olmasak da yerimize gelecek arkadaşlar yerine bir şey bulurlar. Kapanan derginin arkasında hemen 5 dergi çıkarıldı.  Ayizi kapandıktan sonra çıkar bir şey ve biz birikimimizi aktarırız.  
 
Ayizi Yayınevi’nden çıkan bazı kitaplar şöyle:
 
Reyhan Saygın-Denizlere Çıkar Sokaklar, Çimen Sofya Kurban-Cebimdeki Taşlar, Ekin Açıkgöz-İşte Bir Hayat Vardır, Ayşe B. Kaban-Ne Malum, Burcu Karakaş- Ne olmuş güldüysek Evrim Alataş kitabı, Çimen Günay Erkol-Yaralı Erkeklikler-12 Mart Romanlarında Yalnızlık Yabancılaşma ve Öfke, Pınar İlkiz-Hakikaten-Sevin Okyay Anlatıyor, Tomris Alpay-Gülsün-Agavni-Zilha, Nedret Güvenç-Kendini Arayan Yıldız.