Açlık grevindeki gazeteci Kibriye Evren: Cezaevlerinde yeni bir tarihsel dönem yaşanıyor

  • 09:09 24 Ocak 2019
  • Güncel
DİYARBAKIR - Açlık grevi eyleminin 40’ıncı gününde olan tutsak gazeteci Kibriye Evren, Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin evrensel bir problem olduğunu belirterek, "Cezaevlerinde yeni bir tarihsel dönem yaşanıyor ve zaman hepimiz için, tüm toplum için işliyor. Bu tarihsel dönemin neye evirileceğini hep birlikte yaşayarak öğreneceğiz” dedi.
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle 8 Kasım 2018'de açlık grevine başlayan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in eylemi 78'inci gününde devam ediyor. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturma kapsamında 9 Ekim 2018'de evine yapılan baskınla gözaltına alınarak tutuklanan gazeteci Kibriye Evren de, 16 Aralık'ta açlık grevine başladı. Tutuklu bulunduğu Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi'nde Evin Kaya ve Hilal Ölmez ile birlikte eyleme dahil olan Kibriye, 40 gündür açlık grevinde.
 
Açlık grevine başlama nedenini ve yaşanan tecride karşı değerlendirmelerde bulunan Kibriye, bir gazeteci, hak savunucu ve aktivist olarak eyleme dahil olduğunu kaydetti. Leyla'nın vücudunun artık bu aşamadan sonra sıvıyı da kabul etmediğinin altını çizen Kibriye, gönderdiği mesajda şunları kaydetti: 
 
Kararlılığımız büyüyerek devam ediyor
 
"Leyla Güven'in durumu sıvı alamamakla birlikte artık yalnız başına da yürüyemeyecek kadar ağırlaştı ve kritik bir aşamaya ulaştı. B1 vitamini 'bütçe olmadığı' bahanesiyle verilmiyor. Dolayısıyla her gün hissedilir düzeyde bedensel zayıflama içine girmiş bulunuyoruz. Fakat biz bu yükün ağırlığının yüksek bilinciyle eylemimize başladık. Kararlılığımız büyüyerek devam ediyor. Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kalkması, avukatları, ailesi ile yasal hakkı olan görüş ve iletişim haklarının yürürlüğe girmesi gerekiyor. Bu bir lütuf değil, evrensel bir haktır. 
 
Bir gazeteci olarak şuan dışarıda olsaydım, mesleki etik ve ahlak gereği toplumsal vicdan sorumluluğuyla gazetecilik ilişkisinin ayrı düşülmeyeceğinin bilinciyle toplumun vicdanına kalemimle, mesleğimle ses olma çabasını yürütürdüm. Ancak cezaevinde bulunan bir gazeteci olarak sorumluluğumun gereğini bedenimi ortaya koyarak gerçekleştiriyorum. Haklı taleplerimizi süresiz-dönüşümsüz açlık grevi ile bedenimizi ölüme yatırarak dile getiriyoruz. Bu minvalde toplumsal nabzı cezaevindeki imkanlar doğrultusunda yoklayan, takip etmeye çalışan bir gazeteci olarak belirtmeliyim ki, toplumdaki beklenti de bu yöndedir. 
 
Soykırım politikalarının en önemli ayağıdır
 
Sayın Öcalan ile 2016'da görüşme yapıldı ancak toplumun beklentisine cevap olabilecek nitelikten uzak olduğu için,  yetersiz kaldığı için tecrit derinleşerek bugüne ulaştı. Geçtiğimiz günlerde de yine göstermelik bir şekilde kardeşi ile kısacık bir görüşme sağlanarak, sorunu çözmekten uzak bir yaklaşım sergilenerek adım atıldı. Meselenin ciddiyetinin farkında değilmiş gibi davranılarak talepler geçiştiriliyor, sorunlar derinleşiyor. Bu yaklaşım son derece tehlikeli bir tutum olup mevcut yasal düzen içinde dahi hukuksuz bir uygulamadır. Soykırım politikalarının en önemli ayağıdır. 
 
Bunun anlamı şudur ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti tecrit uygulamasıyla net bir şekilde suç işliyor ve çoklu suç makinesiyle varlığını sürdürebileceğini düşünüyor. Bu uygulama uluslararası sözleşmelere, insan haklarına aykırı olmakla beraber evrensel hukuk ölçeğinde de suç olarak belirlenmiştir. Toplum bunun farkında ve savaşın, kıyımların olmayacağı onurlu bir barış talebinin peşinde… Çünkü herkes çok ağır süreçlerde çok ağır bedeller ödedi. Tüm zamanlara yetecek kadar acısı var bu halkı ve artık hiç kimsenin buna tahammülü olmadığı gibi devletin de bu rahatlığı gösterme lüksü yok. Zira devlet topluma karşı sorumluluğunu yerine getirmekle yükümlüdür. Mevcut siyaset ortamındaki kaos, seçimler, var olan ekonomik kriz ve dünya siyaset arenasındaki yeri ancak bu toplumun beklenti ve taleplerinin dikkate alınarak atılacak adımların ciddiyeti oranında rahatlayacaktır.  
 
Sayın Öcalan üzerindeki tecrit evrensel problemdir
 
Sayın Öcalan gibi tarihsel misyonu ağır olan bir kişinin üzerindeki tecrit evrensel bir problemdir. Zira 21. yüzyılın etkin siyasetçi, düşünür ve entelektüellerinin başlattıkları imza kampanyaları, açlık grevleri dışında yurt içinde ve dünyanın pek çok yerinde başlatılan eylemsellikler bu evrensel problemin acil çözümüne yöneliktir. Dünya bu tecridi ve yürüttüğümüz eylemi görüyor. Hal böyleyken, devletin görmezden gelen tutumu kabul edilebilir değil. 
 
Cezaevlerinde yeni bir tarihsel dönem yaşanıyor
 
Bu eylemin sonucu bizler için geri dönülmez sonuçlar doğurabilir. Leyla Güven milyonları temsil eden bir seçilmiş olarak başından beri olmaması gereken yerde tutukluyken bugün geldiği aşama yaşamını tehdit etmeye başladı. Biz kararlılığımızla geri dönüşü olmayan sürece doğru zaman tüketiyoruz. Bu zaman bizler için çok değerli. Cezaevlerinde yeni bir tarihsel dönem yaşanıyor ve zaman hepimiz için, tüm toplum için işliyor. Bu tarihsel dönemin neye evrileceğini hep birlikte yaşayarak öğreneceğiz. Ancak önemli olan geleceğe bırakacağımız politik mirasın ne kadar haysiyetli ve insan onuruna yaraşır olacağıdır. Bu bizler içinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde geçerlidir. Dünyanın hafızası, iktidarların yazdığı ve yazacağı yalan tarihten daima daha güçlüdür. Bu hafızayı direnenler belirler."