Reyhan Yalçındağ: Yeniden yargılamalarda bir ölçü tutturulamadı

  • 09:04 17 Eylül 2019
  • Hukuk
Rengin Azizoğlu
 
DİYARBAKIR - AYM'nin DGM'lerle ilgili verdiği “yeniden yargılanma” kararının uygulanmasında bir ölçünün tutturulamadığını ifade eden Avukat Reyhan Yalçındağ, “Yüzlerce Hizbullah üye ya da kurucularının tahliye edildiğini öğrendik. Başından itibaren adil yargılama ilkesi ihlal edilmiş müvekkillerimize retler geliyor. İhlalin ne olduğu son derece açıkken gelen ret kararlarını kabul etmek mümkün değil” dedi.
 
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) yapılan yargılamalarda sivil sanıkların askeri yargıçların bulunduğu bir heyet tarafından yargılanmasını adil yargılanma ilkesinin ihlali olduğu kararı sonrası ve Anayasa Mahkemesi’nin de (AYM) aynı yönde karar vermesiyle yüzlerce tutsağa tahliye yolu açıldı. Hizbullah davasından yargılanan yüzü aşkın kişi tahliye edilirken, başka davalardan hükümlülerin tahliyelerine ise aynı tutum yansımadı. DGM’de yargılananlar için yeniden yargılanma sürecini Avukat Reyhan Yalçındağ değerlendirdi.
 
‘Hizbullah örgütünden yüzlerce tahliye var’
 
Reyhan, yeniden yargılanmaların başladığı süreci şu şekilde anlattı: “DGM’lerde gerek askeri üyenin bulunması gerek o dönemlerde müdafisiz beyanların alınması, işkence ve kötü muamele altında savunmaların yapıldığına ilişkin şikayetler, duruşma tutanaklarına yansıdığı ölçüde 90’lı yıllarda uzun gözaltıları hatırladığımızda hem Anayasa hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde korunma altına alınan adil yargılama ilkesinin bir bütün olarak ihlal edildiği süreçler yaşandı. Aradan uzun yıllar geçti. Gerek AYM’ye bireysel başvuru yolunun açılması gerek AİHM buna bağlı bazı ihlal kararları verilmesiyle birlikte yeniden yargılamalara dair bir süreç başlatıldı. Aslında kendi müvekkillerimizle aynı cezaevinde bulunan fakat başka dosyalardan hükümlü olan, örneğin Emniyet Müdürü Gaffar Okan’ın öldürülmesi ya da İslamcı Feminist Yazar Konca Kuriş’in öldürülmesi gibi olaylarda da fail olarak hüküm alan yüzlerce Hizbullah örgütünün üye ya da kurucularının bu biçimiyle tahliye edildiğini öğrendik. Hizbullah dışında ise 15 hükümlünün tahliyesinin olduğunu biliyoruz.” 
 
‘Emsal olması gereken dosyalar reddediliyor’
 
90’lı yıllarda ve 2000 yıllarının başlarında yargılanan ve hüküm alan müvekkillerinin olduğunu söyleyen Reyhan, müvekkillerine ilişkin başvurularını yaptıklarını kaydetti. Reyhan, “Bir müvekkilimizin kendisi AİHM tarafından bireysel başvurusu ihlalle sonuçlandığı kararı olmasına rağmen, yargılandığı mahkeme olmasından kaynaklı yetkili mahkeme olan Malatya Mahkemesi yeniden yargılanma talebini reddetti. 23, 25, 27 senedir tutuklu kalan bu insanların tahliye edilmesini talep ediyoruz. Hem tahliye hem de yeniden yargılanmaya ilişkin taleplerimiz mahkemeler tarafından reddediliyor. Diyarbakır’a baktığımızda hukukçu olarak bir ölçünün tutturulduğunu söylemem mümkün değil. Benzer dosyalarda, aynı durumla karşı karşıya kalmış, başından itibaren adil yargılama ilkesi ihlal edilmiş hakları tanınmamış, müdafisine ulaşmak istediği halde müdafi yokluğunda, gözleri bağlıyken ifadesini görmediği kağıtları imzaladığı gerekçesiyle tutuklanan müvekkillerimize retler geliyor. Hem Anayasa hem de İnsan Hakları Mahkemesi tarafından ortada yol gösterici diyebileceğimiz emsal kararlar var. Bu emsal olması gereken dosyaları yan yana getirdiğimizde aslında birbirinden çok farklı olmayan dosyaların birçoğunda yeniden yargılanma taleplerimizin reddedildiğini görüyoruz. Bundan dolayı birçok meslektaşımız Anayasa Mahkemesi'ne bir daha başvurmak zorunda kaldı” diye belirtti.
 
‘Politik hükümlüler çok daha ağır infaz rejimine tabi’
 
Yargıdaki bu iki tavırlılığın mesleğe başladığı süreçte de görüldüğünü hatırlatan Reyhan, DGM’ler ve sivil mahkemeler açısından o dönem bu iki başlılığın bir sıkıntı olarak karşılarına çıktığını söyledi. Reyhan, “DGM’ler kapatıldıktan sonra yetkili, özel mahkemeler kuruldu. Şimdi de her ne kadar Ağır Ceza Mahkemesi (ACM) diye geliyorsa da kendi içinde ihtisas mahkemeleri olarak da görev ölçümü var. Yargıdaki bu ikili yaklaşım aynı zamanda infaz sistemine de direkt etki ediyor. Yani adli hükümlülerin infaz süreleri ile politik hükümlülerin infaz süreleri ayrı oluyor. Politik hükümlüler her zaman çok daha ağır infaz rejimine ve süreçlerine tabi iken bugün görüyorsunuz düşünce ifade özgürlüğünü, eleştiri hakkını kullandı diye insanların aldığı propaganda cezalarının aslında son bir yılda denetimli serbestlikle geçirmesi politik hükümlüler için uygulanmıyor. Yargıtay’ın kararlarına rağmen birkaç ACM dışında propaganda yükümlüsü müvekkillerimizin denetimli serbestlikten yararlanması engelleniyor. Dolayısıyla başından itibaren bu ikili tutum aslında 2019 yılına geldiğimiz bu süreçte bile devam ediyor” diye konuştu. 
 
‘Yeni adli yılda bu ikili anlayışa bir son verilsin’
 
Reyhan, son olarak şöyle dedi: “Bu insanların adalet duygusunu zedeleyen, birbirine bu kadar çok benzeyen, ihlalin ne olduğu son derece açıkken gelen ret kararlarını kabul etmek mümkün değil. O vesileyle bu yeni adli yılda bu ikili anlayışa bir son verilmesini ve benzer durumda olan herkesin yeniden yargılanma taleplerinin kabul edilmesini diliyorum. En azından bizim çabalarımız ve beklentimiz bu yönde devam edecek.”