Sebahat ve Gültan’a verilen cezaların gerekçeli kararında çelişkiler yumağı!

  • 09:32 23 Şubat 2019
  • Hukuk
Şehriban Aslan
 
DİYARBAKIR - Tutuklu DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’e verilen 15 yıl ceza ve yerine kayyım atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak’a verilen 14 yıl 3 ay hapis cezasına ilişkin mahkemenin gerekçeli kararında çelişkiler dikkatlerden kaçmıyor.
 
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma kapsamında 2016 yılının Ekim ayında tutuklanan yerine kayyım atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak ile aynı yılın Kasım ayında tutuklanan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in yargılandığı davanın 12’nci duruşması 1 Şubat tarihinde Malatya 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmüştü. Görülen duruşmada Gültan'a toplamda 14 yıl 3 ay, Sebahat'a ise 15 yıl hapis cezası verilmişti.
 
Gerekçeli karar çıktı 
 
Gültan ve Sebahat’a verilen cezaya ilişkin mahkemenin gerekçeli kararı ise çıktı. Gerekçeli kararda Sebahat’ın girdiği açlık grevinden dolayı mahkemeye dilekçe gönderdiği belirtilerek, Sebahat gibi birçok tutsağın da PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride karşı açlık grevine girdiğine yer verildi. Kararda, “Süresiz açlık grevinde bulunan sanığın son beyanını almak için ne zaman biteceği belli olmayan açlık grevinin sonucunu beklemek olağan bir yargılama usulü olmayacağı gibi mahkemenin de böyle bir zorunluluğunun olmadığının, bu şekilde bir kabulün yargılamayı sürüncemede bırakacağının açık olduğunun kabulü gerekecektir” diye belirtildi.
 
İstenen ek süre yargılamayı uzatma olarak görüldü
 
Açlık grevinde olan Sebahat mahkemeye mazeret bildirerek katılamadığını bildirmiş ve bundan dolayı avukatların mahkemeden istediği ek süre talebi reddedilmişti. Mahkeme heyeti ise Sebahat’ın açlık grevini göz önünde bulundurmayarak avukatların ek süre talebinin reddini yargılamayı uzatma olarak görmüştü.
 
Mahkeme dosyaların birleştirilmesini mümkün bulmadı
 
Gerekçenin devamında mahkemenin devam eden soruşturma ve kovuşturmaların birleştirme talep ve önerilerine dönük Gültan hakkında Türkiye'nin farklı illerinde Cumhuriyet Başsavcılıklarında devam eden ve açık olarak görünen 19 dosyanın, Sebahat hakkında ise 12 dosyanın olduğu kaydedildi. Kararda ayrıca, Sebahat’ın ağır ceza mahkemelerinde devam eden ve açık olarak görünen 5 dosyanın bulunduğu, toplamda ise 17 dosyanın bulunduğu belirtilerek, bu dosyaların tamamının soruşturma evraklarının beklenmesi ve tamamının mahkeme dosyası üzerinde birleştirilmesinin mümkün olmadığı kaydedilerek birleştirme taleplerinin reddedildiği ifade edildi.
 
Gerekçeli kararda ayrıca Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuruya ilişkin şunlar yer aldı:  “Anayasa Mahkemesi 10 Ekim 2018 tarihinde her iki sanık açısından ayrı ayrı verdiği kararlarda ileri sürülen hususları yerinde görmemiş,  tutuklamanın hukuki olmaması ve tutuklamanın makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia ile tutuklanma dolayısıyla ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle, siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.”
 
Gizli tanıklara sonradan ulaşılamıyor
 
Mahkemenin diğer duruşmalarda gizli tanık olarak ifade veren Bahar ve Nurullah’a ulaşamadığı ve tanıkların yurt dışına gittiği iddia edilen gerekçenin devamında şu ifadeler yer aldı: “İki tanığın beyanının iddia konusu edilen olaya ve beyanların içeriğine göre olayın tek delilinin olmaması, tanıklara ulaşılamaması hazır edilmelerinin mümkün olmaması karşısında CMK 211 maddesi uyarınca yeniden dinlenmelerinde zorunluluk olmadığından ve önceki beyanlarının okunulması ile yetinilebileceğinden, kendilerine ulaşılamayan bu tanıkların yeniden mahkeme huzurunda dinlenilememesinde ve beyanların duruşmada okunmasında mevzuata aykırı bir durum görülmemiş, soruşturma aşamasında alınan beyanları CMK 211 maddesi gereğince duruşmada okunmuş ve hükümde bu şekilde değerlendirilmiştir.” 
 
Telefon tapeleri dosyada bulunmuyor
 
Sebahat’ın telefon görüşmesine ilişkin ise şöyle denildi: “İddianame içeriğinde sanık hakkındaki silahlı örgüte üye olma suçlaması ile ilgili olarak diğer deliller yanında sanığın bir kısım kişilerle yapmış olduğu telefon görüşme içeriklerine yer verildiği ancak bu görüşme içeriklerine dair tape kayıtlarının yapıldığı CD’nin dosyada bulunmadığı görülmüştür. Sanık Sebahat Tuncel'in 2007-2011 İstanbul milletvekili olması itibariyle özel soruşturma usullerine tabi olması, görüşme kayıtlarının bu tarihleri kapsaması yine bu görüşme içeriklerine ait ses kayıtlarını içeren asılların dosyaya ve iddianameye eklenmemiş olması, kayıtlara ilişkin CD’lerin temin edilememiş olması dikkate alınarak iddianamede diğer deliller yanında ek olarak yer verilen bu tape kayıt içerikleri hükme esas alınmamıştır.”
 
Delillerde eksiklik
 
Sundukları deliller arasında ise şunlara yer verildi: “Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nün 28 Ekim 2016,27 Ekim 2016, 26 Eylül 2016 tarihli eylemlere ilişkin görüntü tespit ve değerlendirme tutanağı ile açık kaynak araştırma tutanağı suretleri ile bir kısım basın açıklamalarına ilişkin görüntülerin aktarıldığı CD’nin gönderildiğine, talep edilen ortam dinlemelerine ilişkin CD’lerin kendilerinde mevcut olmadığına ilişkin 18 Aralık 2017 tarihli yazısının dosya içerisinde olduğu görülmüştür.”
 
Dosyada bulunan kayıtların aslı kayıp
 
Gerekçede Gültan hakkında sosyal medya hesabı, DBP’nin genelgesi, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin Sur’da yaşanan olaylar sırasında çöpleri toplamaması, belediye otobüslerinin çalışmaması, Gültan’ın yapılan açıklamalara katılmasının da deliller arasında yer aldığı ifade edildi. Kararda şu sözlere yer verildi: “Sanıklar ve müdafileri tarafından ısrarlı olarak, söz konusu soruşturmayı yürüten tutanakları düzenleyen, kayıtları yapan kolluk birimleri ile, soruşturmanın başındaki bir kısım cumhuriyet savcıları ve teknik takip kararlarına imza atan bir kısım hakimlerin FETÖ/PDY üyesi oldukları iddiası ile kamu görevinden çıkarıldığı, bir kısmının tutuklandığı, kayıtların aslının getirilmesi yönünde beyanda bulunmuşlardır. Söz konusu teknik imkânlarla kayıt almaya ilişkin alınan kararlar neticesinde yapılan ve çözümü dosyaya konulan kayıtların asılları ve CD/DVD’lerinin temini için Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü ve Cumhuriyet Başsavcılığı ile ilgili mercilere müzekkereler yazılmış ancak söz konusu kayıtlarının asılları temin edilememiştir” ifadeleri dikkat çekti.
 
Materyallerin birçoğunun hukuka aykırılığı yok
 
Mahkeme tarafından materyaller değerlendirildiğinde ise Sur’da 2016 yılında yaşanan çatışmalı sürece ilişkin hazırlanan rapor Gültan’a ilişkin suç sayıldı. Bir diğer materyaller arasında olan örgüt simgesi ve liderlerinin bulunduğu ortamda bulunduğu, Abdullah Öcalan’ın üzerinde durduğu birkaç dokümanın, öz yönetim ve demokratik özerkliklerle ilgili dokümanlar, Cizre’deki olaylar ve yazanın kendi bölgesindeki sıkıntılar ile ilgili çözüm isteği niteliğinde olan, KJA Erzurum Delegesi isim ve imzalı olduğu hukuka aykırı bulunmadı. Mahkeme, “KJA'nın örgüte iltisakı nedeniyle  677 sayılı KHK ile kapatıldığı, arama el koyma kararları, dijital inceleme kararları ve imajların bulunduğu bu haliyle sanığın örgütle iltisakını göstermesi açısından bu verilerin dikkate alınmasında hukuka aykırı bir yön bulunmadığı değerlendirilmiştir” dedi.
 
Yargıtay’ın kabul ettiği tüzük suç sayıldı!
 
Çözüm sürecinde muhatap alınıp görüşmeler sağlanan DTK’nin açıklama ve faaliyetlerine katılmak suç sayılırken DTK’ye üye olmakta suç olan gerekçeler arasında yer aldı. Sebahat ve Gültan’ın katıldığı açıklamalar, etkinlikler ve TV programlarında yaptıkları konuşmalar suç sayıldı. Bir diğer önemli husus ise BDP’nin Yargıtay tarafından onaylanan parti tüzüğündeki “Demokratik özerklik ve özyönetime” ilişkin yaptıkları açıklamalar ve katıldıkları etkinlikler “örgüt üyeliği” ve “suç delili” sayıldı. Ayrıca mahkemenin DBP’nin Eş Genel Başkanı olan Sebahat’ın hiçbir şekilde eşbaşkanlığına değinmemesi de dikkat çekti.
 
Mahkeme kararında çelişti
 
Öte yandan mahkeme Gültan ve Sebahat’ı DTK’nin açıklamalarına katılmak ile suçlarken siyasetçilerin DTK’nin legal bir sivil toplum kuruluşu olduğunu belirtmesi kaydedildi. Gerekçede, “Siyasetçilerin DTK’ya ilişkin kayıtlarda ve yukarıda yer verilen alınan kararlar üzerine yerine getirilen aramalarda tutanağa bağlandığı üzere milletvekillerinin doğal delege olduğu yer almaktadır. Bu doğrultuda sanıkların milletvekilliği yaptığı ve parti üyesi ve eşbaşkanı olduğu dönemler, örgüte müzahir yayın organından yapılan haberler, basına açık olarak deklare edilen özerklik ilan toplantısına tüm delegelerin katılmış olması, sanıklarında bu olağanüstü toplantıda yer aldığına ilişkin tanık beyanı, sanıkların DTK’ya ilişkin savunmaları karşısında, DTK tarafından hazırlık süreci tamamlanan ve ilan edilen demokratik özerklik ilanından habersiz oldukları, özerklik ilanına ilişkin çalışmalara katıldıklarının açık olduğu kanaatine varılmıştır” diyerek çelişkili beyanda bulunduğu görüldü.
 
Kovuşturmanın genişletilmesi talebi kabul edilmedi
 
Mahkeme gerek teknik araçlarla izleme ve kayıt alma işlemlerine ilişkin CD/DVD’lerinin asıllarına ulaşılamamış olması, asıllarının dosyada bulunmuyor olması, gerekse Gültan ve Sebahat dışındaki üçüncü kişiler hakkında alınan kararlara ilişkin olması, teknik araçlarla izleme yapılmasına ilişkin süre, alınan karar sayısı dikkate alındığında denetlenememesi ve kanun hükümlerine aykırı olması nedeniyle, ortam dinlenmesine ilişkin kayıtlar ile teknik takip tutanakları hükme esas alınmamış, mevcut delil durumu sanıklar hakkında hüküm tesisine yeter olduğundan temin edilemeyen ve mahkemece kabul edilmeyen ortam dinlemelerine ilişkin CD’lerin yeniden araştırılması yönündeki kovuşturmanın genişletilmesi taleplerinin yerinde görülmediği belirtildi.
 
Örgüt kurucuları arasında tespiti bulunmuyor
 
Gerekçede aynı zamanda Gültan’ın örgüt kurucuları arasında olduğuna ilişkin bir tespitin bulunmadığı, örgüt bünyesinde geniş bir alanda hakimiyet kurduğuna, geniş bir alanda iş bölümü yaptığına, örgütü idare ettiğine, örgüt üyelerine yönetici pozisyonunda emir ve direktif verdiğine dair bir tespit olmadığına, örgüt kurma veya yönetme suçuna konu edilen eylemlerinin, DTK faaliyetlerinin ve mahkemece kabul edilen örgütsel faaliyetlerin, ayrıntılı olarak açıklandığı şekliyle bir bütün halinde silahlı örgüte üye olma suçuna vücut verdiği anlaşıldığı, silahlı örgüt üyeliğinden mahkumiyet hükmü kurulması göz önüne alınarak silahlı örgütü kurma ve yönetme suçundan ayrıca hüküm tesis edilmediği belirtildi.
 
Gültan ve Sebahat iddianamelere konu edilen, “örgüt propagandası yapma”, “örgüt adına suç işleme”, 2911 sayılı yasaya muhalefet, kamu faaliyetlerinin yerine getirilmesini engelleme suçundan cezalandırılması talep edilen birçok suçtan beraat ettiği görülürken, farklı duruşmalarda Malatya Mahkemesi’nin suç olarak nitelendirilen birçok iddianın suç oluşturmadığına ilişkin karar verildiği de dikkatlerden kaçmadı.