DEM Parti’den İmralı çağrısı: Tecrit kaldırılsın, Öcalan’ın yolları açılsın
- 15:06 19 Ekim 2024
- Siyaset
ANKARA - DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, Kürt sorununun çözümüne yönelik tartışmaların sadece iktidarın inisiyatifine bırakılmaması gerektiğini vurguladı. Ayşegül ayrıca, İmralı’daki tecridin kaldırılması ve Abdullah Öcalan'ın görüşlerinin kamuoyuna açıklanması çağrısında bulundu.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, bugün gerçekleştirdikleri Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının sonuçlarını ve güncel gelişmeleri genel merkezde düzenlediği basın toplantısıyla değerlendirdi.
Günlerdir kamuoyunda dönen görüşme ve “çözüm süreci” tartışmalarına değinen Ayşegül, her şeyin kamuoyunun gözü önünde, açık ve şeffaf biçimde yaşandığını belirterek, olası gelişmeleri kendilerinin de takip ettiklerini söyledi.
‘Kürt sorunu 1 Ekim'le gündemimize girmedi’
1 Ekim’den bu yana yaşanan gelişmeleri değerlendiren Ayşegül, DEM Parti’nin bu konudaki tutumunun net olduğunu belirtti. Ayşegül, “Ne için mücadele ediyoruz? Olası gerçekçi ve kalıcı barış ihtimali için. Kürt meselesinin demokratik yollarla çözümü için. Dolayısıyla bu meselenin çözümü bizim gündemimize 1 Ekim gelişmeleri ile gelmedi. Bu konu, partimizin ajandasının, programının, paradigmasının ve varlık nedeninin önemli bir parçası olarak her defasında anımsattığımız bir konudur. Malum, Meclis açılışında bir el sıkışma sonrasında başlayan tartışmalar oldu. Kürt sorunu, Türkiye’nin en büyük ve en temel sorunu. Sadece Türkiye'nin değil, bölgesel ve uluslararası bir sorundan bahsediyoruz. Dolayısıyla bu kadar tarihsel ve köklü bir sorunun çözümü de ancak tarihi ve derinlikli bir yaklaşımla mümkün olabilir” dedi.
‘Kürt meselesini çözmeden demokrasi sorununu çözmek mümkün değil’
Sadece iyi niyet ve sahicilikle Kürt meselesinin çözülemeyeceğini belirten Ayşegül, “Bu mesele ciddiyet gerektiriyor; derinlikli, tarihi bir yaklaşım gerektiriyor. Geçmiş tecrübelerden ders çıkararak Kürt meselesinin demokratik çözümüne dair yeni şeyler söylemek gerekiyor. Kürt meselesinin demokratik çözümü gerçekleşmezse Türkiye ne yazık ki ne ekonomik ne de demokratik anlamda ilerleme sağlayabilir. Türkiye, özgürlükten, eşitlikten, adaletten, demokrasiden ve haklardan yoksun. Tüm bunlardan yoksun bir ülke ancak daha da yoksullaşabilir. Bu yoksunlukları ortadan kaldırmak ve içinde bulunduğumuz duruma çare bulmak için Kürt meselesinden başlamak gerekiyor. Kürt meselesi bir güvenlik sorunu değil, bir demokrasi ve kimlik sorunudur. Kürt meselesini çözmeden demokrasi sorununu çözmek mümkün değil. Parti olarak biz bunu her zaman savunduk. Orta Doğu’da savaş büyürken Kürt sorununun demokratik ve müzakere yoluyla çözülmesinden başka bir seçenek yok. Bu savaş büyümeden önce de bu uyarıları yaptık. Bu sebeple çeşitli dönemlerde farklı yol ve yöntemlerle saldırılara maruz kaldık. Çünkü Kürt meselesinde demokratik çözümü savunduğumuz ve bunu istediğimiz için” ifadelerini kullandı.
‘Tartışmaları bir çözüm süreci olarak tarif edemiyoruz’
Ayşegül, sözlerine şöyle devam etti: “Evet, siyasi iklimin yumuşatılmasına yönelik bazı söylem ve tutumlarla karşılaşıyoruz. Hep birlikte izliyoruz. Ancak bunu bir çözüm süreci olarak tarif edemiyoruz. Bir takım tartışmalar var; biz bu durumu böyle tanımlıyoruz. Bunun neye evrileceğine toplumsal ve siyasal muhalefet karar verecek. Demokratik bir çözüme evrilmesini isteyen, bunun için bedel ödeyen ve mevcut halden rahatsız olan herkesin sorumluluk üstlenmesiyle mümkündür. Hiçbir dönem, hiçbir zaman bu durumu iktidarın insafına bırakmamış bir parti geleneğinden bahsediyoruz. Dolayısıyla çözüm sürecine evrilmesi için biz her zaman elimizden geleni yapmaya hazır olduğumuzu söyledik. Müzakere ve diyalog kanalları açık bir partiyiz; bunun için varız ve bunu her fırsatta ifade ettik, etmeye de devam edeceğiz. Cumhur İttifakı’ndan farklı sesler çıkıyor; bir taraftan iç barış vurgusu yapılıyor, diğer yandan demokratik siyaset vurgusu yapılıyor ama bazıları da parmak sallama cüretini gösteriyor. Bunu da bir yere not etmek gerekir. İktidar kanadının niyetinin ne olduğuna dair bir yorumda bulunmak güç; her şey kamuoyunun gözü önünde cereyan ediyor. Bunun dışında bir gelişme olmadığını DEM Parti olarak size ifade etmek bizim için bir sorumluluk. Biz de izliyoruz, kurullarımız değerlendiriyor, kurullarımız yorumluyor. Eş genel başkanlarımız, gelişmelere ilişkin her fırsatta partimizin görüşlerini kamuoyuyla paylaşıyor. Tekrar ifade etmek gerekirse, gelinen aşamada karşılaştığımız durumu bir çözüm süreci olarak tarif edemiyoruz, bir takım tartışmalar var diyoruz.
DEM Parti’nin kendini ispatlamaya ihtiyacı yok
İlgili, yetkili ve bu tartışmaları başlatanlar daha açık bir şekilde konuşmadıkları için, niyetlerini veya varsa bir yol haritalarını kamuoyuyla paylaşmadıkları için biz bu tartışmaları yorumlamak, izlemek, değerlendirmek ve nasıl adlandırdığımızı, nasıl yaklaştığımızı sizlerle paylaşmakla kendimizi mükellef hissediyoruz. DEM Parti’nin bu konuya dair kendini ispata ihtiyacı yok; yaşananlar ortada. Dünden bugüne, hatta yarına, DEM Parti’nin ne yaptığı, ne yapmak istediği ve neyi hedeflediği son derece açık, net ve berraktır. Herkes bizim çözüm ve barış konusunda nerede durduğumuzu biliyor. Bilmeyenlere de hatırlatıyoruz. Hemen her açıklamamızda çözümün ve barışın Türkiye için neden gerekli olduğunu, Orta Doğu halkları için neden önemli olduğunu ve bu konuda izlenmesi gereken yolların neden hayati olduğunu anlattık. Anlatmaktan usanmayacağız, tabi ki anlatmaya ve söylemeye devam edeceğiz.
DEM Parti olarak inisiyatif almaya hazırız
Barışın zorla sağlanamayacağını biliyoruz. Barışa ancak anlayarak ulaşabileceğimizi biliyoruz. Tüm bunları tecrübe etmiş bir parti olarak, acı bir şekilde deneyimlemiş bir ülke olarak biliyoruz. O yüzden bu kadar büyük bedellere ve böylesi bir deneyime rağmen nerede durduğumuzu tartıştırmak maksatlı olabilir. Ancak spekülasyon, manipülasyon ve dezenformasyonla algılar yaratılmaya çalışılıyor olabilir. Toplumsal belleğin kötü referanslara ihtiyacı yok. Demokratik yöntem, diyalog ve uzlaşı kanallarının ne kadar değerli olduğunu biliyoruz. Bizi sanki savaşın, çatışmanın, ötekileştirmenin, kutuplaştırmanın ve adaletsizliğin bir tarafı gibi göstermeye çalışmak maksatlardan biri olabilir. O nedenle bir kez daha hatırlatalım: DEM Parti olarak Kürt meselesinin çözümü çoklu aktörlü bir meseledir. Yalnızca DEM Parti ile çözülmez, ancak biz bu konuda sorumluluk almaya da, inisiyatif almaya da hazırız.
Biz de sayın Öcalan’ın çağrısını merak ediyoruz
Şimdi paradoksal bir durum yaşanıyor. Aylardır, hatta yıllardır İmralı’da yaşanan tecrit sistemine ilişkin açıklamalar yapıyoruz, etkinlikler ve eylemler düzenliyoruz. Çünkü bir insan hakkı ihlali yaşanıyor. Tecrit bir işkence yöntemidir ve kime yapılırsa yapılsın kabul edilemez. Sayın Öcalan ve arkadaşlarına uygulanan total bir iletişimsizlik var; ne ailesiyle ne avukatlarıyla görüştürülüyor, ne telefon hakkını kullanabiliyor ne de mektuplaşabiliyor. Ne olup bittiğini bilmiyoruz. Topluca başvuru yapıyoruz, milletvekilleri olarak başka cezaevlerine gidebiliyoruz ama İmralı Ada Hapishanesi’ne ilişkin hiçbir dönüş alamıyoruz. Bütün kapılar kapalı. Ama ne oluyor? MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli çıkıyor, Sayın Öcalan’a bir çağrı yapıyor. Eş genel başkanımız da yanıtladı, buradan bir kez daha tekrar edelim. Biz de merak ediyoruz, açın Sayın Öcalan’ın yollarını, açın kamuoyu da duysun, biz de duyalım; çağrınıza nasıl karşılık verecek, ne diyecek.
İmralı’nın, Öcalan’ın yolları açılmalı
Siyasi parti olarak kimsenin sorumluluk almadığı Türkiye’de sorumluluğu alıyoruz, cesaret gösteriyoruz. Kürt meselesinin hakiki bir şekilde nasıl çözüleceğini ifade ediyoruz. Çoklu aktörlü bir meselede aktörleri devre dışı bırakarak kendinize aktör yaratmaya çalışarak meseleyi çözemezsiniz. Sayın Öcalan yalnızca Türkiye’deki Kürt meselesiyle ilgili değil, Orta Doğu’daki gelişmeler ve dünyadaki birçok sorunla ilgili çözüm önerileri olan bir insandır. Rolünün hayati öneminden bahsediyoruz. Siz bir yandan tecridi sürdüreceksiniz, öte yandan Sayın Öcalan’a çağrı yapacaksınız. Bu muhataplığın yolu açılsın. İmralı’nın kapısını açmazsanız, tecridi ortadan kaldırmazsanız, bu tartışmalara Öcalan’ı dahil etmezseniz, bunlar sadece tartışma olarak kalır. İlerleyemez. Bu tecrit kaldırılmalı, İmralı’nın, Öcalan’ın yolları açılmalı ve Sayın Öcalan bu tartışmalara dahil edilmelidir.”