Jîna devriminde kadın bedeninin politik anatomisi

  • 09:06 18 Ekim 2024
  • Jıneolojî Tartışmaları
"Kadın protestocu bedenler; politikaların meşruiyetine, özel-kamusal alanın bölünmesine karşı olduklarını, varlıkları aracılığıyla ifade ederler."
 
Beyan Ezizi
 
Eylül 2023'te İran Kürdistan'ından “Jin, Jiyan, Azadî” adıyla ortaya çıkan büyük isyan, adından da anlaşıldığı gibi derin bir şekilde cinsiyetten etkilenmiş. Bu protesto hareketini oluşturan talepler, sloganlar ve gerekçeler; siyasi, yasal, ekonomik, toplumsal eşitsizliklere ve iktidar sisteminin temellerine meydan okumuştur. Ayrıca ataerkilliğin normlarını, arka planını, diğer kültürel gelenek ve klişeleri eleştirmiştir. Neticede bunların yerine bir dizi bedensel, zamansal ve mekânsal praksis yaratmıştır. Mücadele ve direniş, mevcut zeminde kadınlara çok şey borçludur. Beden siyaseti ve bir merkez olarak bedenin siyasi anatomisi, hem iktidar öznesini zayıflatmak isteyenler ve ona karşı olanlar için hem de iktidarını yeniden konsolide etmek için adım atan otoriter alanlar için çok hayatidir. Jîna Hareketinde özellikle de kadın öncülüğünde gerçekleşen bu harekette halk kitlelerinin meydanları ve sokakları doldurduğu protesto ve gösterilerde binlerce kişi; polis şiddetine, tutuklanmalara ve ölümlerine maruz kalmaktadır.
 
Bedene saldırmak, hakkın kendisine saldırmaktır. Çünkü hak, tam da bedenin sokakta, kamusal alanda uygulamak istediği şeydir. Kadın protestocu bedenler; politikaların meşruiyetine, özel-kamusal alanın bölünmesine karşı olduklarını, varlıkları, fiziksellikleri, bedenleri aracılığıyla ifade ederler. Ancak o boşluğu doldurmaları, dirençleri ve ısrarları nedeniyle vücudun koşullarında önemli bir çelişki yaratır. Diğer bir deyişle; beden siyasi bir bakış açısıyla protesto ettiğinde, bunu sadece sesli veya yazılı bir dille, bayrak ve pankartlarla, medyayı takip ederek yapmıyor. Aynı zamanda en görünmeyen yerlerdeki bu mevcudiyet, en büyük siyasi eylemdir. 
 
Bizim sesimiz duyulmalı
 
Yapısal değişiklikler oluşturmak ve toplumsal bozulmalar yaratmak için bedenin tezahür bulması gerekir. “Benim başkaları için bir tezahürüm var, aynı zamanda onların da benim için bir tezahürü var.” Yani aramızdaki atmosfer, her birimizin bir tezahüre sahip olmasına izin verir ve eğer güç öznesi, bu tezahüre izin vermezse ve mekana sahip çıkarsa, bu bedenlerin siyasi akitleri ve bir araya gelmesi; protestolara, ayaklanmalara ve devrimlere dönüşecek. Biz, birbirimiz için sadece görünen bir fenomen değiliz. Bizim sesimiz duyulmalı. Aynı zamanda bu bedenler ne kadar göz ardı edilirse o denli de protesto alanında var olma olasılığı ve dayanışma büyüyecek. Ek olarak, bir başkası için nasıl olduğumuz, “var olduğumuz bedende olmamız” ile ortaya çıkar. Öyle ki, sadece kendimizi görmüyoruz, bedenin varlığı hepimiz için gerekli bir şey haline geliyor.
 
Siyasal sistem bedenimi bana ait olmayacak şekilde yeniden tanımlamak istediğinde, sosyalleşme açısından varlığımın mülkiyetinden mahrum kaldığımda ve güç öznesi benim bedenimi katlettiğinde, kınadığında veya inkar ettiğinde ben de devletin sembolik yaratılmış bedenine karşı başkaldırırım. Ben, sadece kendim için olamayacağım şekilde görünüyorum; bu şekilde bedenim sadece bana ait olmayan ve toplumdaki tüm insanlara ait olan tarihsel bir ıstırabı ve kolektif bir inkarı barındıran bir bakış açısı yaratır. Benim bedenim, sadece benim bakış açımı temsil etmiyor. Aslında bu beden, etkileşimde bulunuyor. Bu iletişim, çok önem taşıyor. Bu da en açık şekilde etkileşen bedenleri düşündüğümüzde ortaya çıkar. Hiçbir beden, tezahür alanını yaratmaz; bu performans, yalnızca benim bedenim ile başka bir beden arasındaki atmosferi oluşturan boşlukta, bedenler "arasında" gerçekleşir. Bu sayede benim bedenim, siyasi bir eylem gerçekleştirdiğinde tek başına hareket etmez. 
 
Kadınların siyasi bir bedeni var
 
Aslında “eylem”, bedenler "arasında" ortaya çıkar. Jin, Jiyan, Azadî hareketinde siyasi temsilciliği olan kadınların siyasi bir bedeni vardır. Bu siyasi beden, Kürdistan'da ortaya çıkmıştır ve güç öznesinin beden üzerindeki mülkiyetine ve yeniden üretimine meydan okur. James Connelly'nin Work in Irish History adlı kitabı, bu temaları kapsamlı bir şekilde açıklıyor ve resmediyor. Bu durumda yeniliğin unsurları oldukça açık. Ulus-devlet ideolojisi veya devrimin bilgisinin bir parçası haline gelen tarih; kolektif hafızada yer alan hafıza değildir. Daha ziyade bu tarih, küratörler tarafından haritalanan, seçilen, sunulan ve kurumsallaştırılan bir görüntüdür. Yaşlıların hafızasına kazınan ve muhtemelen ölümleriyle birlikte yok olacak olan grev ve devrim olaylarının imgeleri, siyasi iktidarın yarattığı uyduruk tarihi imgeden farklıdır. Yine de tarihçiler, bilerek veya bilmeyerek herhangi bir amaçla, geçmişin imgelerini yaratma, parçalama ve yeniden inşa etme sürecinde iktidara katılır ve onlar da iktidar kadar bu konudan sorumludurlar. Bu, yalnızca uzmanlık araştırmaları alanına değil, aynı zamanda politik bir varlık olarak insanın genel alanına da ait olan bir süreçtir.
 
Kadınların yenilikçi gelenekleri
 
Jîna Hareketinde, Kürdistan'dan başlayıp İran'ın diğer bölgelerine kadar yayılan bu harekette, kadınlar, öznelikleri ve siyasi varlıkları ile bambaşka bir mücadele yarattılar. Kadınlar; sistematik, yapılandırılmış, somut ve önceki tarihsel geleneklerinin kalbinden çıkmış bir mücadele yarattılar. Hobsbawm'ın bakış açısına göre yenilikçi gelenekler, sözde ortaya çıkan ve belirli dönemlerde kendilerini pekiştiren yaratıcı geleneklerdir. Bu eylem ve faaliyetler, açık ya da gizli kuralların egemenliği altında gelişir, kendi değerlerini kurumsallaştırır. Bu eylemler, aynı zamanda yenilenme ve süreklilik sayesinde güçlenen belirli normları da ifade ederler. Bu olay tekrar süreci, geçmişle devamlılık ve süreklilik gösterir. İlerici hareketlerin kendine göre geçmişleri ve özel yenilikçi gelenekleri vardır. Öte yandan, tarihte bir kırılma yaratan devrimler, bu hareketlerin gelecek için de bir bütünlük yaratan unsuru olacaktır.
 
Engels, “Almanya'da Köylü Savaşı” adlı kitabının ilk sözlerinde şöyle yazar: “Alman halkının kendine ait yenilikçi geleneklerini pekiştiren ve garanti altına alan kahramanları ve şehitleri vardır.” Bu sözü; siyasi, sosyal hayatın diğer boyutlarına, diğer milletlere ve durumlara genelleyebiliriz. Birçok mücadele yönteminin, direniş, halk örgütlenmesi, taleplerin ve bu tür faaliyetlerle siyasi sistemle yüzleşme biçiminin toplumsal bağlamda yenilikçi geleneklerini yaratan bir tarihi ve aynı zamanda bir kökeni vardır. Jin, Jiyan, Azadî Hareketinin kendine ait kahramanları, kurbanları ve şehitleri vardır. Bu geleneklerin merkezinden yaratılan insanlar çoğalır ve bu insanlar aynı zamanda sonraki nesillere aktarılma kabiliyetine sahiptir. Burada, son isyanın bazı kadın siyasi beden türlerini kısaca tartışacağız.
 
Farsçadan çeviren: Pune Aştiyani
 
* Yazının devamı “Mücadeleci Beden” başlığıyla haftaya yayınlanacaktır. 
 
*Bu yazı, Jineolojî dergisinin “ROJHİLAT” dosya konulu 28. sayısından kısaltılarak alınmıştır.