Zilan ve Beritan’ın çizgisinde tecrit politikalarına karşı direniyorlar

  • 09:04 6 Eylül 2023
  • Güncel
 
AMED - 8 yıllık tutsaklığın ardından tahliye olan Evin Şahin cezaevinde uygulanan tecrit politikalarından bahsederek, "Her şeyimizi yavaş yavaş elimizden almaya çalışıyorlardı. Ancak Zilan ve Beritan'ın gücüyle tecrit politikalarına karşı mücadele ettik" dedi.
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan'a uygulanan tecrit tüm cezaevlerine yayılırken, tecrit politikaları nedeniyle tutsaklar birçok hak ihlaliyle karşı karşıya kalıyor. İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) verilerine göre cezaevlerinde, 651'i ağır olmak üzere bin 517 hasta tutsak bulunuyor ve Adli Tıp Kurumu'nun (ATK) olumsuz raporları nedeniyle hasta tutsaklar tahliye edilmiyor. Ayrıca cezaları biten tutsaklarda son yıllarda uygulanan yeni bir politika ile infazları yakılarak tahliye edilmiyorlar.
 
8 yıl sonra cezaevinden çıkan Evin Şahin, cezaevlerinin durumu ve hak ihlallerini değerlendirdi.
 
‘Fiziki işkence yapıldı’
 
Tutuklanmadan önce demokratik alanda gençlik çalışmaları yürüttüğünü belirten Evin Şahin, 2016 yılında Adana’da tutuklanarak Karataş Cezaevi'ne götürüldüğünü söyledi. Evin, "Daha sonra Karataş Cezaevi kapatıldı ve biz de Tarsus Cezaevi'ne nakledildik. Tarsus Cezaevi de eski bir cezaevi olduğundan oradaki koşullar çok kötüydü. Cezaevi müdürü ve gardiyanlar bize çok saldırıyorlardı. Tarsus Cezaevi'nde fiziki saldırılar olduğu için yapmak istediklerimiz konusunda çok zorluk yaşadık. Birkaç ay sonra kente 20 dakika uzaklıkta bir kampüs yapıldı ve oraya sevk edildik. Yolda saldırıya uğradık ve fiziksel işkenceye maruz kaldık. Bu nedenle bazı arkadaşlar yaralandı. Bize ve Kürt halkının bütün değerlerine hakaret ettiler. Bize bu şekilde saldırdılar. Daha sonra bizi tek tek çıplak aramadan geçirmek istediler ama biz buna karşı direndik ve hiçbir zaman bu uygulamayı kabul etmedik. Çok zorluk yaşadık" şeklinde konuştu.
 
‘80’lı yıllara döndürmek istiyorlar’
 
Cezaevlerinin durumuna dikkat çeken Evin, oradaki koşulların halkın durumu olduğunu söyledi. Evin, cezaevlerine yaklaşımın Türkiye gündemini gösterdiğini işaret ederek, "Gardiyanların içeride uyguladığı şiddet dışarıdaki siyasi ve askeri hareketliliği gösteriyordu. Tarsus Cezaevi'nde bir yıl yedi ay kaldım ve beni Şakran Cezaevi'ne sürgün ettiler. Şakran'da fiziksel işkence yoktu ama en kötüsü psikolojik işkenceydi. Şakran Cezaevi özel olarak seçilmiş ve belirlenmiş bir yönetim tarafından idare ediliyordu. Tüm eşyalarımız yavaş yavaş elimizden alındı. PKK Lideri Abdullah Öcalan için başlatılan açlık grevi sonrası cezaevlerinde durum farklı bir boyuta ulaştı. Hem halk hem de cezaevindeki arkadaşlar büyük bir direniş sergiledi. Daha sonra içeriye kamera yerleştirip havalandırmaya tel çekmek istediler. Ama biz bunlara asla izin vermedik. Bütün cezaevlerinde büyük operasyonlara başladılar. 80’lerdeki sürece geri dönmek istiyorlar. Her şeyi kısıtlıyorlar. Ancak biz Zilan ve Beritan'ın gücüyle tecrit politikalarına karşı mücadele ettik" diye belirtti.
 
Her şey disiplin cezasına konu olabiliyor
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan'a uygulanan tecridin bütün cezaevlerine yaydırılmak istendiğini vurgulayan Evin, dışarıdaki hayatın da bir hapishane gibi olduğunu ve amacın tutsakları her yerde yalnızlaştırarak teslim almaya dönük planlandığını ifade ederek, "Önderliğe ve arkadaşlarımıza mektup gönderdiğimizde, onların yerine ulaşmasına izin vermediler. İletişim kurmamızı engelleyerek, yoldaşlık ilişkilerini zayıflatmayı istiyorlardı. Tecrit ve pandemi sonrasında büyük bir izolasyon yaşandı. Halkımızla, ailelerimizle ilişkimizi kestiler. Protesto, slogan, yazdığımız dilekçeler ve tecride karşı koyduğumuz bütün eylemsellikler nedeniyle disiplin cezalarına maruz kaldık. Bir slogan atışımıza bir ay görüş cezası veriyorlardı. Bizim Önderlik ile olan ve halkımızla olan ilişkimizi kestiler. Kitaplar yasaklandı. Kitap istiyorduk, yasak diyorlardı. Cezaevlerinin durumu öyle bir seviyeye ulaştı ki, neredeyse nefes almanız bile disiplin cezasına konu olabiliyor. Bu çok ağır bir psikoloji" ifadelerini kullandı.
 
Pişmanlık şartıyla tahliye şantajı
 
Evin konuşmasında hasta tutsaklar ve infazı yakılan tutsaklardan söz ederek, hastaların hastanelere götürülmediğini belirtti. Evin, hastaların hastanelere götürülürken işkenceye tabi tutulup getirildiğine dikkat çekerek, "Askerler hakaret ediyor, saldırıyor. Doktorlar sizi askerden çok tutsak olarak görüyor, kimliğinizi duyunca hakaret ediyorlar. Bu yüzden seni tedavi etmiyorlar, yalan söylediğini söylüyorlar ya da hiçbir şeyin yok diyorlar. Kanser hastalarımız var ve ilaçlarını alamıyorlar. İlaçlarını alana kadar çok sıkıntı çekiyoruz. Gardiyanlar bize ideolojik yaklaşıyor. 2020 yasasına göre 15'e yakın arkadaşımızın infazı yakıldı. Ya pişman olun ya da yaptığınızı suç olarak tanımlayın diyorlar. Eğer ‘pişmanlığı kabul edip arkadaşlarının bulunduğu koğuştan çıkarsan seni serbest bırakırız’ diyorlar. Bize PKK'yi nasıl gördüğümüzü soruyorlar. PKK'yi bir Kürt hareketi olarak gördüğümüzü söylediğimizde, infazımızı yakıyorlar" dedi.
 
‘Özgürlük kadınlarla birlikte gelir’
 
Evin, iktidarın geliştirmiş olduğu sistemin politikalarını özellikle kadınlar üzerinde yürüttüğünü söyleyerek, kadın katliamlarında bile yine kadının suçlandığını vurguladı. Evin, kadınların kadın kimliğine sahip çıkmaması durumunda toplumunda yok oluşa sürükleneceğini dile getirerek, şöyle devam etti: " Toplum kadın emeğiyle inşa edilir ve özgürlük kadınla birlikte gelir. Tarihteki ayaklanmalarda da hareketin tarihinde de kadın öncülüğünü görüyoruz. Zilan hevalin eylemi bilinç dolu bir direnişle yankılandı ve amacına ulaştı. Zilan ve Beritan'ı örnek alıyoruz. Kadınların toplumdaki varlığı PKK aracılığıyla yaratıldı ve tanındı. Buna sahip çıkmamız gerekiyor. Sahip çıkmazsak yok oluruz. Ataerkil sistem kadın gücünden korkuyor, şimdi siz yüzünüzü nereye dönseniz Kürt kadınının, PKK kadınının direniş gücünü görürsünüz. Tüm Kürt kadınlarının ve devrimcilerinin bu şekilde yaklaşması gerekiyor, devletin oyunlarına gelmemeliler."
 
Özel savaş politikalarıyla hedeflenen
 
Konuşmasının sonunda Kürdistan'da uygulanan özel savaş politikalarına değinen Evin, Kürt kadınlarının Kürt dilinden ve Kürt kültüründen uzaklaştırılmasının hedeflendiğini kaydederek, "Bütün kadınların kadın kimliğine sahip çıkması gerekiyor. Tarih boyunca tüm direnişler kadın savaşçılar ve öncülerle yürütülmüştür. Bu mücadeleye sahip çıkmamız, Beritan ve Zilan hevallerin mirasını korumamız gerekiyor" dedi.