‘MEB siyasal ideolojik hedeflerinden vazgeçsin’

  • 09:05 26 Ağustos 2023
  • Güncel
 
 
Melek Avcı 
 
ANKARA – Eğitim Sen Merkez Kadın Sekreteri Simge Yardım, okula yeni başlayan bir öğrencinin masraflarının 6 bini geçtiğini vurgulayarak, parasız eğitimin uygulanması için, “MEB’inde kendi siyasal ideolojik hedeflerinden vazgeçerek eğitime evrensel değerlerde ulaşılacağı bir sistemi inşa etmesi gerekiyor” dedi.
 
2023 - 2024 Eğitim-Öğretim yılı 11 Eylül Pazartesi günü başlıyor. Çocuklar bir taraftan okula başlamanın heyecanını yaşarken diğer yandan aileler ekonomik krizin getirdiği zamlar ve masraflarla nasıl boğuşacağını düşünüyor. Özellikle artan kırtasiye masrafları, okulda beslenmenin nasıl karşılanacağı ailelerin sorularından sadece birkaçını oluşturuyor. Okula başlarken istenilen dosya, kağıt, tahta kalemi giderleri artmış, 2 top A4 kağıdının fiyatı 300 liraya çıkmışken okul üniforması, defter, kitap, çanta, ayakkabı gibi ürünler ise zam üstüne zamma uğruyor.
 
Eğitim Sen Merkez Kadın Sekreteri Simge Yardım, artan okul masraflarını, parasız eğitime uygulamada ulaşılıp ulaşılamadığı gerçekliğini değerlendirdi.
 
‘Eğitimde anayasa maddesi yok sayılıyor’
 
Öncelikle Milli Eğitim Bakanlığı’nın politikalarını ele almak gerektiğini belirten Simge, parasız eğitim yapıldığında ısrar etseler de uygulamada böyle olmadığını söyledi. Bu durumun bugüne özgü olmadığını dile getiren Simge, “Uzun zamandır kayıt sırasında istenilen paralar olmak üzere, yine kağıt ve velilerin masraflarını düşündüğümüzde aslında bu ciddi bir meblağa karşılık geliyor ancak son dönemde artan ekonomik kriz ile birlikte velilerin de bir kriz yaşamasına neden olmuştur. Alım gücümüz her geçen gün azalıyor ve toplumun büyük kesiminin asgari ücret ve altıyla çalıştığını düşündüğümüzde artık bu maliyetlerin önceki dönemlere göre velileri çok daha zorladığını görüyoruz. Buna karşılık zamlar da söz konusu ancak en başta söylediğimi tekrar söylemek istiyorum bu, bugünün sorunu değil. Fakat şunu özellikle belirtmek gerekiyor ki hem anayasada açıkça tanımlanmış parasız eğitim maddesi var hem de uluslararası sözleşmeler ve çocuk hakları sözleşmesi açısından da çok net eğitim hakkı tanımlanır. Herkesin eşit, parasız olarak eğitime erişiminden bahseder. Ancak uygulamaya baktığımızda bakanlığın anayasayı dahi yok saydığı bir süreci yaşıyoruz”dedi.
 
‘Bağış’ adı altında zorla alınan kayıt ücretleri
 
MEB’in “bağış” adı altında gönüllük esasıyla velilerden para toplandığına rastladıklarını kaydeden Simge, “bağış” denilse de okuldaki uygulamalarda velilerin buna zorunlu tutulduğunu ifade etti. Simge, bu paranın ödenmediği durumlarda çocuğun kaydının yapılmayacağını velilere aktarıldığını söyleyerek, “ Bu ‘bağış’ denilen kayıt ücretlerinin alınması ve bununla birlikte kırtasiye masraflarının artması eğitime erişimin önündeki en büyük engel. O nedenle net olarak şunu söyleyebiliriz; Türkiye’de eğitim eşitsiz, parasız bir biçimde sunulmuyor aksine tam da piyasalaştırmanın bir sonucu olarak ücretli hale getirilmiş durumda ve bunun yansıması olarak da velilerin cebinden çıkan para her geçen gün artıyor. Kırtasiye malzemeleri açısından da aynı durum geçerli; yapılan araştırmalara baktığımızda geçen yıla göre kırtasiye masraflarının yüzde 105 civarında artış gösterdiğini görüyoruz. Ülkede ekmekten, kiraya, doğalgaza kadar her şeye gelen zam doğal olarak enflasyondan kaynaklı olarak kırtasiye malzemelerine de geldi. Tüm bunları gözettiğimizde geçen yıl bir öğrencinin okula başlama maliyeti yaklaşık 3 bin lira civarındayken ki bu bile fazla, bu yıl ise artık 6 bin lirayı aştığını görüyoruz. Haliyle 2 çocuklu bir aileyi ve asgari ücretli çalışan tek bir kişiyi düşündüğümüzde çocukları okula başlarken bir maaşının tamamını ayırmak durumunda” sözlerini kullandı. 
 
Karma eğitim değil ekonomi engel
 
Ailelerin ekonomik nedenlerle değil karma eğitimden dolayı çocuklarını okula göndermediği üzerinden bir tartışma başlatan iktidarın gerçeği tamamen çarpıttığını dile getiren Simge şöyle konuştu: “Kendi siyasal ideolojik hedeflerine uygun bir nesil yetiştirmenin karşılığı olarak değerlendiriyoruz. Evet, eğitime erişimle ilgili ciddi bir engel var, özellikle kız çocukları için. Oransal olarak artış varmış gibi görünüyor olsa da eğitime erişemeyen 1 milyon üzerinde kız öğrenciden bahsediyoruz. Tüm bu gerçekliği düşündüğümüzde bunun laik eğitimle, ailelerin çocuklarını karma okullara göndermek istememesiyle ilgili olmadığını tam da bugün konuştuğumuz gibi ekonominin en başta engel teşkil ettiğini görmek gerekiyor. Çünkü aileler çocuklarının eğitime erişmesi için maddi bir olanağa sahip değil ve devletin de bakanlığın da buna ilişkin hiçbir politikası yok. Böyle bir durumda doğal olarak devamsızlık ve okuldan kaydının alınması gerçeğiyle karşı karşıyayız. Çocukların kalabileceği kamu yurtları yok, köy okulları kapatıldı. Tüm bunları düşündüğümüzde ailelerin özel okullara verebileceği bir bütçesi yok.
 
‘İktidar eğitim sistemini ticarileştirdi’
 
Üniversiteler için de belli bir durum geçerli. Üniversitelerde özellikle kadın öğrencilerin kağıt dondurduğunu, okula devam edemediğini görüyoruz çünkü barınma, beslenme ciddi bir maliyet yine ulaşım özellikle büyük şehirlerde ciddi bir maliyet. Üniversiteye hazırlık da ciddi maliyet gerektiriyor. Özellikle AKP iktidarı ve 4+4+4 sistemiyle birlikte okulların niteliği de düştü. Okullar sınıfsal olarak da ayrışmış bunun sonucu olarak da birçok öğrenci lise son sınıfta özel okullara, temel liseler geçerek sınava hazırlanmayı tercih ediyor ancak bu pek çok aile karşılayamıyor. Pek çok öğrenci artık büyükşehirlerde puanı tutmasına rağmen üniversite seçemiyor çünkü o şehirlerdeki öğrenim maliyetini karşılayacak bir gücü yok. Özel üniversite ücretlerinin bugün 500 binlere ulaştığı bir gerçeklikle karşı karşıyayız tüm bunlara bakıldığında en büyük engel parasız eğitimin uygulanmıyor oluşudur. O nedenle bakanlığın laik eğitime yönelik karma eğitim karşıtı söylemlerinin gerçekliği yansıtmadığını biliyoruz. Yapılması gereken eğitimin önündeki tüm bu engellerin tespit edilerek, araştırılarak somut çözüm üretilmesi gerekiyor. Tüm illerde KYK yurtlarının açılması gerekiyor. Yoksa çarpıtılmış söylemlerle hiçbir yere varılamayacağını açıkça belirtelim. Özellikle iktidar özel üniversite ve yurtlara yönlendiriyor çünkü bir ticarileştirme var ancak özel yurtların maliyetlerinin karşılanması çok güç.”
 
Eğitimden uzaklaşmak şiddeti ve çocuk işçiliğini tetikleyecek
 
Eğitim sisteminin bu politikalar ile giderse önümüzdeki dönemlerde karanlık bir tabloyla karşı karşıya kalınacağını ifade eden Simge sözlerini şöyle sürdürdü: “Okulların nitelikleri düşürüldü. Mahalleden mahalleye ciddi farklılıklar var. Öncelikle bu durumun kalıcı bir biçimde çözülmesi şart. Okulların fiziki mekanının, niteliğinin eşitlenmesi, iyileştirilmesi ve o sınıfsal ayrıştırmanın kaldırılması gerek. Yoksul mahallelerdeki çocukların gideceği okullarla daha nitelikli mahallelerdeki okulların eş değer hale getirilmesi gerekiyor ki bu en temel eğitim hakkıdır. Mevcut haliyle devam ettiğinde hem eğitime erişimin zamanla azalacağını, devamsızlık oranlarının artacağını, bununla bağlantılı olarak çocuk işçiliğinin daha da yaygınlaşacağını haliyle ev içi şiddetin, istismarın, ensestin artacağını önümüzdeki dönem açısından değerlendirebiliriz. Eğitimin niteliği düştükçe toplumsal olarak da var olan gelişmenin de zamanla geriye doğru gideceğini görmek gerekiyor.
 
‘MEB kendi siyasal hedeflerinden vazgeçmeli’
 
O nedenle başta MEB bütçesi olmak üzere bütçe görüşmeleri sonbaharda başlayacak. Önceki dönemde olduğu gibi MEB’e ayrılan bütçe aynı biçimiyle veya küçük iyileştirmelerle devam ettiğinde eğitim sisteminin paralı ve ticari olarak devam edeceğini düşünüyoruz çünkü MEB  bütçesinin büyük çoğunluğu personel maaşlarına ayrılan bir bütçe. Eğitime ayrılan sadece yüzde 8.  Bu yüzde 8 ile çocukların parasız eğitime ulaşması mümkün değil. O nedenle her çocuğun parasız bir biçimde eğitime ulaşacağı bir bütçenin ayrılması ve bu bütçenin okullara gönderilmesi, velilerden para istenmemesi gerekir. Velilere de şu çağrıyı yapmak lazım eğitimin ücretsiz olmasından hareketle ‘kayıt parası’ istenmesi durumunda ki 60 bine varan kayıt paralarının istendiğine şahitlik ediyoruz, şikayette bulunmaları bu meseleyi gündeme taşımaları çok önemli. MEB’inde kendi siyasal ideolojik hedeflerinden vazgeçerek eğitime evrensel değerlerde ulaşılacağı bir sistemi inşa etmesi gerekiyor ve bu inşaya tüm eğitim sendikalarının, veli derneklerinin dahil edilmesi gerekir. Yoksa önümüzdeki dönemin eğitim politikaları açısından çok karanlık bir tablo çizdiğini ve eğitime ulaşmada çok ciddi engellerle karşılaşacağımızı belirtelim.”