Beyrut’taki konferansta mücadeleyi büyütme mesajı

  • 17:01 19 Ağustos 2023
  • Güncel
 
HABER MERKEZİ - Beyrut’ta gerçekleştirilen Uluslararası Kadın Hareketleri Deneyimleri Konferansı’nın yayınlanan sonuç bildirgesinde ortak mücadeleyi büyütme mesajı verildi.  
 
Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta Kadın Yaşam Derneği, Newroz Toplum Derneği, Abdullah Öcalan’ın Özgürlüğü İçin NUN İnisiyatifi öncülüğünde, “Jin, Jiyan, Azadî'nin izinde” sloganıyla iki gün süren 'Uluslararası Kadın Hareketleri Deneyimleri Konferansı' gerçekleştirildi. Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri başta olmak üzere 12 ülkeden 100 kadının katıldığı konferans, DAİŞ tarafından 3 Ağustos 2014’te soykırıma uğrayan Êzidî kadınlara ve 15 Ağustos 2021’de Afganistan’da iktidara el koyan Taliban’ın baskısı altında yaşamlarını sürdüren kadınlara adandı.
 
İkinci gününde devam eden Uluslararası Kadın Hareketleri Deneyimleri Konferansı “Kadın yoldaşı aydın Abdullah Öcalan’ın kadın özgürlüğü yolculuğun hakkındaki görüşleri” başlıklı üçüncü oturumu Kadın, Barış ve Güvenlik araştırmacısı Dr. Mey Eclan tarafından yönetildi.
 
Oturumda söz hakkı alan Jineoloji Aktivisti Rojiyan Hisên, Kürt kadınların PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın tezleri üzerinden kendini örgütlediğini ve kadın gelişiminde atılan her bir adımın Abdullah Öcalan’ın fikir ve felsefesi üzerinden olduğunu vurguladı.
 
‘Umut hakkı’ hatırlatması
 
İmralı Cezaevi’nde PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik yürütülen insanlık dışı uygulamalara ve hukuki duruma da dikkat çeken Özgürlük Avukatlar Derneği üyesi Avukat Rengîn Ergül ise, umut haklarının tüm dünyada tanındığını ve bunun tutsakların 20 yıl sonra serbest bırakılabileceği anlamına geldiğini hatırlattı.
 
Ancak “Umut hakkının” Türkiye’de ihlal edildiğini belirten Rengîn konuşmasının devamında, “Türkiye’de idam cezalarının kaldırılmasına rağmen Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılacağına dair umutlar vardı. Bu konu Türkiye parlamentosunda tartışıldı ve Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmaması yönünde karar alındı” dedi.
 
Son oturum tecride karşı mücadele yöntemleri oldu
 
“İmralı'daki işkence sistemini kırmak için ne tür çalışmalara ihtiyaç var?” başlıklı son oturum ise Abdullah Öcalan'ın Özgürlüğü İçin Nun İnisiyatifi Sözcüsü Sewsen Şoman tarafından yürütüldü.
 
24 yılı aşkın bir süredir İmralı’da rehin tutulan tutsaklara da dikkat çeken Sewsan, Abdullah Öcalan'ın uluslararası komployla ele geçirilmesi ardından bu adanın askeri yasak bölge haline geldiğini vurguladı. Dışarıyla ilişkisinin kesildiği ve 2 yılı aşkın bir süredir kendisinden haber alınamayan Abdullah Öcalan’ın aile ve avukatlarıyla olan görüşmelerine izin verilmediğini hatırlatan Sewsen Şoman, İmralı’daki tutsakların sağlık ve güvenlik durumlarının net olmadığını ve bununda endişe yarattığını kaydetti.
 
Son oturum, katılımcıların soruları ve Abdullah Öcalan'ın durumu hakkındaki görüşlerinin yanı sıra Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğünün sağlanması için uygulanabilecek planların yanıtlanmasıyla sona erdi.
 
Oturumların sona ermesi ile sonuç bildirgesi açıklandı.
 
‘Êzidî ve Afganistan kadınlarını destekliyoruz’
 
Sonuç bildirgesinde şu ifadelere yer verildi: “Ağustos ayına özel olarak konferansımızı gerçekleştirmemiz şaşırtıcı veya tesadüf değil. Bizler ‘Jin, jiyan, azadî’ felsefesine bağlı kalarak Êzidî ve Afganistan kadınlarını destekliyoruz. Şengal ve Afgan kadınlarının maruz kaldıkları soykırıma karşı gerçekleştirdiğimiz konferansı önemsiyoruz. Kürdistan Kadın Toplulukları’nın (KJK)  Şengal ve Afganistan’daki kadınları desteklemek amacıyla ‘Hegemon Erkek Saldırılarına Karşı Afgan ve Şengal Kadınlarının Yanındayız’ sloganıyla 3-15 Ağustos arası başlattığı kampanya erk sisteminin saldırılarına karşı bir yanıttı. İran’da ‘Jin, jiyan, azadi’ sloganı altında kadınların öncülüğünde başlatılan direnişi ve bu vesileyle Êzidî, Afgan, İranlı, Kürt, Arap ve dünyanın her bölgesinde ve her yerinde mücadele eden azimli kadınları selamlıyoruz.
 
Her alanda kadınların katledilmesi ile karşı karşıya kaldık
 
Ortadoğu ve Afrika'nın çeşitli ülkelerinde kadınların sorunlarını ele aldığımız bu konferansta, bölgede hakim olan büyük dünya güçleri ve bölgesel rejimlerin, Türkiye'nin önünü açanlar olduğu yönünde temel bir kanıya vardık. Egemen güçler özellikle son on yılı aşkın bir süredir her türlü çılgın ve pervasız savaşlara kapıları ardına kadar açmıştır. Bölgedeki çeşitli toplumsal, kültürel, ulusal, dinsel, etnik ve ideolojik kimliklerin çeşitli otoriter çıkarlarını devretmek amacıyla birbirlerine karşı harekete geçmesi, işgal, silahlı çatışmalar, zorla yerinden etme olgusunun yayılmasına yol açmıştır. Yerinden edilme, demografik değişim, cinayet, taciz, insan kaçakçılığı, kadınlara yönelik şiddet, kadın ve çocuk kaçakçılığı vakaları ve kadın öncülerin hedef alınması görülmemiş seviyelere ulaştı. Ve bütün bu vahim olaylara kapsamlı bir tabir kullanmak gerekirse, hayatın her alanında ve her kademesinde kelimenin tam anlamıyla ‘kadının katledilmesi’ politika ve uygulamalarıyla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz.
 
Kürt kadınlarının Kürdistan'ın dört parçasındaki deneyimlerini, bölgemizin kalbinden ve kadim tarihi mirasımızın köklerinden gelen bu eşsiz deneyimden nasıl yararlanılabileceğini de ele aldık. Kuzey Kürdistan'daki eş başkanlık sistemi, Şengal'deki Êzidî kadınların özsavunma deneyimi, Rojava'daki öncü kadın devrimi deneyimi, İran ve Doğu Kürdistan’da Kürt kadınlarının ‘Jin jiyan azadî’ sloganıyla başlattığı ayaklanma deneyimini konuştuk.
 
İmralı tecridine karşı mücadele
 
Bu modern felsefenin sistematik bir medya karartmasıyla, gerçeğinin kasıtlı olarak çarpıtılmasıyla İmralı Cezaevi'nde tecrit altında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a karşı nasıl ağır önyargılarla karşı karşıya kalındığını gördük. Abdullah Öcalan, Türkiye'de yaklaşık çeyrek asırdır Marmara Denizi'nin ortasındaki ücra bir adada ve tüm uluslararası insan hakları standartlarının ve sözleşmelerinin alenen ihlaliyle günlük psikolojik işkence ve mutlak tecrit politikasıyla karşı karşıya. Resmi hukuk normları dışında özel kanunlar çerçevesinde, hatta özgür bir yaşam ümidinin hakkını ve haklı bir insani davayı ve asil bir manevi davayı temsil ettiği için serbest bırakılmasının gerekliliğini vurguladık.
 
Ortak kadın mücadelesi emniyet anahtarımızdır
 
Kadın tanrıçaların beşiği olarak bilinen bu kadim kutsanmış coğrafi bölgenin kadınları olarak, halkları ve kimlikleri arasında gönüllü ve doğal bütünleşmeye, bir arada var olmaya alışmış, inancımız gereği, ortak kadın mücadelesi, güvenli bir toplumsal hayatın yeniden yapılanmasını sağlamanın itici gücü, emniyet anahtarıdır. Eşitlik, adalet, refah, gerçek demokrasi ve sürdürülebilir barışın hakim olduğu bir atmosferde istikrar ve istikrara ulaştık hedefiyle konferansımızın sonunda belli kararlaşmalara vardık.
 
Buna göre;
 
*Halkları ve toplumları yok eden karanlık düşüncede kesişen, isimleri farklı olan karanlık güçlere karşı başta Êzidî, Afgan, İran, Kürt ve Filistinli kadınların, genelde ise bölgedeki tüm savaşçı ve direnişçilerin direnişine destek vermek.
 
*Bölge kadınlarına ve halklarına rol model olmak için Kürt kadınlarının farklı deneyimlerinden yararlanmak ve ortak eş başkanlık sistemi deneyiminden yararlanmak.
 
*Tüm kurum ve araçlarıyla ataerkil zihniyete karşı ortak kadın mücadelesini yükseltmek ve mevcut kadın deneyimlerini bir öz savunma aracı olarak birleştirmek amacıyla daha fazla ağ ve koordinasyonu amaçlayan bölgesel bir kadın konferansı düzenlemek. Ve uzmanlaşmış merkezler oluşturarak politikalarını ve uygulamalarını açığa çıkararak ortak bir bölgesel kadın cephesi oluşumu ile ortaya çıkarmak.
 
*Vizyonları birleştiren ortak bir bölgesel kadın paktının oluşturulması, ana kavramların yeniden ele alınarak ortak bir kadın vizyonu ile yeniden tanımlanması, bu bağlamda kadın biliminden (jineoloji) yararlanılması ve yaygınlaştırılması için çalışmalar yapılması.
 
*Her zaman kadın mücadelesinin sürdürülebilir barış ve gerçek demokrasinin garantisi olduğuna inanan Önder Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılması için insan hakları komiteleri oluşturmak ve bölgesel stratejik kampanyalar başlatmak.
 
*Halklarının sesini, iradesini ve kimliğini temsil ettikleri için başta lider Abdullah Öcalan olmak üzere tüm siyasi tutukluları savunmak için bölgesel bir ağ oluşturmak.
 
*Her türlü köktendincilikle ve eğilimleriyle mücadele etmek ve ‘kadınları yok etme’ politikasına, kadın düşmanı tüm zalim ve otoriter politika ve uygulamalara karşı durmak.”
 
Sonuç bildirgesinin okunmasının ardından kadınlar, ‘Jin, jiyan, azadî’ sloganıyla konferansı sonlandırdı.