Hastane ‘cezaevinde kalamaz’ ATK ise ‘kalabilir’ diyor

  • 09:10 11 Ağustos 2023
  • Güncel
 
 
Dilan Babat
 
ANKARA - Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan ağır hasta tutsak Özge Özbek, durumu günden güne ağırlaşmasına ve hastanenin ‘Cezaevinde kalamaz” raporuna rağmen ATK’nin tersi yönde “Cezaevinde kalabilir” raporu vermesi yüzünden bırakılmıyor. 
 
Cezaevlerinde tutsaklara yönelik hak ihlalleri ve baskılar giderek devam ederken, hasta tutsakların da durumu da giderek ağırlaşıyor. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) verilerine göre cezaevlerinde  517’si  ağır olmak üzere bin 651 hasta tutsak bulunuyor. 
 
2022 yılında 93 tutsak yaşamını yitirdi
 
İHD’nin ağır hasta tutuklu listesinde yer alan ve 22 Mart'ta tahliye edilen 30 yıllık tutuklu Abdulhalim Kırtay, 12 Mayıs’ta yaşamını yitirdi. Son olarak Bedlîs’te 2014 yılında yargılandığı dosyadan “Örgüt üyeliği” iddiasıyla 15 yıl hapis cezası verilen ve 9 yıldır da tutuklu bulunan 31 yaşındaki Behçet Kaplan, 15 Mayıs’ta tutulduğu Ahlat T Tipi Cezaevi’nde yaşamını yitirdi.  İHD’nin verilerine göre, 2022 yılında bu yana 93 tutsağın yaşamını yitirdiği belirtildi. 
 
Hastane Sağlık Kurulu ‘kalamaz’ dedi ATK ‘kalabilir dedi
 
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutsak bulunan ağır hasta tutsak Özge Özbek de acil tahliye edilmeyi bekleyen isimlerden biri. Ankara 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 2011 yılında “örgüt üyeliği” iddiasıyla hakkında 6 yıl yıl 3 ay hapis cezası verilen Özge Özbek, beyninde oluşan tümör nedeniyle 27 Ekim 2020 tarihinde İstanbul Acıbadem Hastanesi’nde açık beyin ameliyatı geçirdi. Ameliyat sonrası Özge cezası Yargıtay tarafından onandı. Yapılan infaz ertelenme başvurusu sonucu, Sağlık Bakanlığı Darıca Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulu’nun 24 Aralık 2021 tarihli raporunda, Özge’nin cezaevi şartlarında kalmasının uygun olmadığına kanaat getirdi. Ancak Sağlık Kurulu raporuna rağmen İstanbul Adli Tıp Kurumu (ATK) Özbek hakkında “cezaevinde kalabilir” raporu düzenledi.
 
Beynindeki tümör tespit edilmeyecek kadar fazla
 
Epilepsi ve beyin tümörü tanısı konan ve beynindeki tümör sayısını tespit edilmeyecek kadar çok olduğu doktor tarafından rapora geçilen Özge, yaşadığı sağlık sorunu nedeniyle sık aralıklarla şiddetli baş ağrıları ve epilepsi atakları yaşamakta. Hastaneye götürülmek için ring araçlarına bindirilen Özge’nin ataklarının ise ring araçları tetiklenirken, bu duruma ilişkin cezaevi idaresine rapor yazan Özge’ni için ‘üç ayrı doktordan rapor alınması gerekiyor’ beyanı ile reddedildi.
 
Hastalığı görülmedi soruşturma açıldı
 
Yaşadığı sağlık sorunlarından dolayı, bulunduğu Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde 10 Temmuz’da baygınlık geçiren, Özge, kafasını yere çarptı. Hastaneye kaldırılan Özge, hastane doktoru beyin tümörünün ilerlediğini ve acil ameliyat olması gerektiğini söyledi. Ancak Özge, doktorların uyarısına rağmen askerler tarafından yeniden cezaevine götürüldü. Cezaevine götürülen Özge’nin sağlık durumunu görmeyen cezaevi idaresi, Özge hakkında, “mala zarar vermek” iddiasıyla soruşturma açtı.
 
Hastalığı kritik aşamada
 
Cezaevinde kaldığı süreç içerisinde hastalığının kritik aşamaya geldiğini söyleyen Özge ise, artık ameliyat olsa da olmasa yaşamının hayati riskler taşıdığını kaydetti. Özge, “Bu durum beni çok zorluyor, MR sonuçlarını gören her doktor, tümörlerin sayılmayacak çokluğun, ‘karınca yuvası,  mayın tarlası, patates kökü’ gibi benzetmelerle ifade etmesi ve her seferinde, ‘koma ve ölüm’ gerçekliği ile yüzleştirmeleri beni ruhsal ve düşünsel olarak olumsuz etkilemektedir. Mesela sıkı bir okur olmama rağmen daha az okuyorum. Günlük yaşamda fiziksel tartışma sohbetlerde odaklanmada zorlanıyorum” dedi.
 
‘Bu süreci özgür bir ortamda geçirmek istiyorum’
 
Özge yaşadığı sağlık sorunun devamında şunları belirtti: “Çok sevdiğim ve başarılı olduğum satranç oyununa gidiyorum. Oyunda hamleleri öngörme yönüm sınırlanıyor. Bu örneklerin sayısını çoğaltabilirim. Kuşkusuz tüm bunlara rağmen geri adım atmıyor ısrarla çabalarımı sürdürüyorum.  Çünkü diğer türlüsü hastalığa yenik düşmek olur. En önemlisi de yaşama anlam katan, onu değerli, güzel kılan bu çabalardan vazgeçmek bize yakışmaz. Yaşamayı direnmek olarak tanımlıyor, yaşamımın her anını ilmek ilmek mücadele ile ören halkımın bir ferdi olarak bende direniş ruhumu her an diri tutmaya çalışıyorum. Bu bilinç ve bu ruh moral ve motivasyonumu güçlü kılıyor. Ölüm riskinin yüksek olduğu bu rahatsızlığın tedavi sürecinin nasıl somutlanacağını ön göremiyorum. Ancak ben tüm bu süreci ellerimde kelepçelerin olmadığı, sevdiklerimin tamamının olduğu özgür bir ortamda geçirmek istiyorum.”