Karma eğitim hedefte!

  • 09:05 31 Temmuz 2023
  • Güncel
 
Habibe Eren
 
BURSA - Karma eğitimin hedef alınmasına dair konuşan TÖP Çocuk Hakları Meclisi Sözcüsü Hatice Göz, çocukların birey olarak değil “mürit” olarak yetiştirildiğine dikkat çekerek, “Çocuklar tüm bu siyasal krizlerin, yoksulluğun, faşist kurumsallaşmanın içinde en zarar gören kesim” dedi.
 
AKP iktidarı uzun yıllardır çeşitli dönemlerde, belirli argümanlarla karma eğitimi hedef alıyor. En son Milli Eğitim Bakanı (MEB) Yusuf Tekin, katıldığı bir televizyon programında, bazı ailelerin kız çocuklarını erkeklerle aynı okula göndermek istemediğini iddia ederek karma eğitimi hedef aldı ve gerekirse kız çocuklara yönelik ayrı okulların açılabileceğini savundu.
 
Verilere göre yaklaşık 1 milyon kız çocuğu eğitimin dışında kalırken eğitimin dinselleştirilmesi ve cinsiyetçi eğitim anlayışının tüm eğitim kurumlarına nüfuz etmesi ile birlikte çocuklar laik, bilimsel ve eşit koşullarda bir eğitim programından yararlanamıyor. Bunun karşısında duran kesimler ise iktidar ile eşgüdümlü hareket eden tarikat, cemaat ve benzeri yapıların hedefi haline getiriliyor.
 
Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) Çocuk Hakları Meclisi Sözcüsü Hatice Göz karma eğitimin hedef alınmasına dair konuştu. 
 
‘Faşizmi kurumsallaştırma adına hamleleri hızlandı’
 
İktidar kanadından dile getirilen söylemlerin pek çok politik hamle ile birlikte düşünüldüğünde esas tehlikenin anlaşılacağına dikkat çeken Hatice, seçimlerden sonra AKP-MHP faşist blokunun hamlelerinin hızlanacağını ve sertleşeceğini öngörebildiklerini anımsattı. Hatice, “Zira geriye dönme, şimdiye kadar sertleştirdikleri ortamı yumuşatma ‘lüksleri’ yok. Öyle bir niyetleri de yok. Faşizmi kurumsallaştırma, toplum nezdinde kabul edilebilir kılma, halkı buna göre biçimlendirme adımları bu kapsamda hızlandı” dedi.
 
‘Erdoğanist İslam’ı her yana yerleştiriyorlar’
 
Toplumsal yaşamın her yanına saldırmaya devam ettiklerine dikkat çeken Hatice, “Meşru değiller, farkındalar. Ya şiddet, zor ve baskı yoluyla halkı yenecekler ya da yenilecekler. İlki için var güçleriyle çalışıyorlar. Ülkeyi faşizme sürüklerken aynı zamanda tarikatlarla, cemaatlerle bezeli bir Erdoğanist İslam’ı da her yana yerleştiriyorlar. Toplum, dini kodlar üzerinden yeniden dizayn edilmek isteniyor. Bu yapılırken de artık birer sermaye grubuna dönmüş tarikatların, cemaatlerin önü açılıyor. Din, işlerine yarayan bir ‘araç’ olarak bizzat iktidar tarafından kullanılıyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Yalnızca ne eğitim ne de laiklik sorunu’
 
Eğitim sistemi ve genel olarak çocuk politikalarının bir toplumun şekillendirilmesindeki en önemli alanlar ve aygıtları içerdiğine dikkat çeken Hatice, sözlerini şöyle sürdürdü: “ Her iktidar tam da bu nedenle en çok eğitim sistemine yöneliyor; kendisi için en işlevli nesli, toplumu yaratmanın ilk alanı burası. Bu yeni bir şey de değil. Devletin kuruluşunda da böyleydi; tek dil, tek din, tek ülke üzerinden bir eğitim veriliyordu. Şimdi bunun başka biçimini görüyoruz. Esas tehlike işte tam burada, bu sorunu en dar anlamıyla düşünüp savunmayı oradan yapmak sanıyoruz. Bu ne yalnızca bir eğitim sistemi sorunu ne de ‘laiklik’. Bu ülke zaten hiçbir zaman gerçek anlamda laik değildi. Öyle olsa herhalde Diyanet gibi bir kurum olmaz, onlarca yıldır Aleviler başta olmak üzere ülkedeki inanç grupları katliamlara maruz bırakılmazdı.”
 
‘O söz yanlışlıkla ağızdan çıkmadı’
 
İktidar güçlerinin bundan sonra hamlelerini hızlandıracakları ve garanti altına almak isteyeceklerine dikkat çeken Hatice, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in tepkilerden sonra geri adım atmış gibi göründüğünü ancak bu durumun gerçekçi olmadığını söyledi. Hatice, “ O söz ağızdan yanlışlıkla çıkmadı, unutmayalım. Bir politik çerçevenin bir amacın ürünü olarak yansıdı sözlere ve vücut bulsun diye sürekli önümüze getirecekler” diye konuştu.
 
‘Türkiye tarihinin en karanlık iktidarı ile karşı karşıyayız’
 
Bakan’ın bu söylemleri sonrası Büyük Birlik Partisi (BBP) Lideri Mustafa Destici’nin Kadın üniversiteleri ve hastanelerinin açılması talebine değinen Hatice,  “Arka planında kadınların, kız çocuklarının görünmediği, erkek egemenliğinin sınırlarınca belirlenmiş alanlara sıkıştırıldığı bir yaşam tahayyülü var bu sözlerin. Seçim zamanı da belirtiyorduk, Türkiye tarihinin en karanlık en gerici ittifakıyla karşı karşıyayız diye. Aynı ittifak şimdi işte bu sözlerle, politikalarla, sokakta ve Meclis’te karşımıza dikiliyor. Kadın düşmanı, çocuk düşmanı politikalarını sürdürmek hatta mümkünse kalıcılaştırmak derdindeler. Bunlar öyle anlık çıkışlar vs değil. ÇEDES protokollerinden tutalım da ‘bir kereden bir şey olmaz’ söylemlerine, 4+4+4 eğitim sisteminden tutalım da ‘kadın otobüsleri vb’ tartışmalarına kadar hepsi birbiriyle ilişkili. Tüm bunlar bir politikanın sonucunda karşımıza çıkan erkek egemen iktidarın hamleleri. Cinayetlerin, taciz, tecavüz ve istismarın önünün açılması da bunlara dahil” ifadelerini kullandı. 
 
‘Eğitimden kopuşun temel nedeni yoksulluk’
 
Milyonlarca çocuğun eğitim dışında tutulduğunu kaydeden Hatice,  eğitimden kopuşun temel sebebinin yoksulluk olduğunu vurguladı. Çocukların okula gidemediğine dikkat çeken Hatice, buna dair şöyle konuştu: “ Çünkü herkesin bildiği gibi bu ülkede eğitim öyle söylendiği gibi ücretsiz değil. Hatta pahalı! Pandemi zamanında yüz binlerce çocuk okuldan kopmuştu. Bunun temel sebebi de yine yoksulluk, geçim derdiydi. Aynısı depremde de oldu ve sürüyor. Tüm ülkeye yayılan sebep ise ekonomik. Çocuklar, ya eğitim masraflarını karşılamak için çalışıyorlar ya da okulu bırakıp eve katkı sağlamak zorunda kalıyorlar. Kız çocukları ise çoğunlukla evlendirildikleri ya da evde ev emeği vermek zorunda kaldıkları için okulu bırakıyorlar. Ama buna dair en ufak bir adım atılmıyor devlet tarafından. Hatırlayalım, Hiranur’da açığa çıkan istismardaki kız çocuğunun okuldan neden ayrıldığını kimse sormamıştı. Şimdi bu söylemlerin de etkileyip etkilememesi eğitime ayrılan bütçeden tutalım da atılacak adımlara kadar pek çok şeye bağlı. Mesela uzak yerleşim yerlerinden okula gitmek zorunda kalan çocuklar arasında okulu en erken bırakanlar kız çocukları oluyor. Temel sorun ulaşım ve güvenlik. Şimdi iktidar bunu çözmeyip de diyemez ki ‘karma okul olduğu için kızlar okula gitmiyor’.
 
Cemaat ve tarikatların eğitime etkisi
 
İktidarın cemaat tarikat ve benzeri yapıların önünü giderek daha fazla açtığına ve desteklediğine dikkat çeken Hatice, sözlerine şöyle devam etti: “Çıkar ilişkileri de işliyor arka planda. Çocuklar okula değil de dini yapıların mekanlarına, alanlarına yönlendiriliyor. Bir birey olarak değil ‘mürit’ olarak yetişiyorlar neredeyse. İktidar bir tercihte bulunuyor. İlerlemek, faşizmi kurmak zorunda kendi adına ama bunu kendi başına yapamıyor. Türkiye tarihinde her zaman etkili olan dini yapılarla beraber yürüyor bu yolu. Bu da en temel haklara kadar etki ediyor.”
 
‘Uyguladıkları çocuk politikaları çocukları öldürüyor’
 
Çocukların tüm bu siyasal krizlerin, yoksulluğun, faşist kurumsallaşmanın içinde en zarar gören kesim olduğunu vurgulayan Hatice, “İstismar artıyor, çocuklar çalışırken ölüyor, çocuk evlilikleri yüz binleri aşıyor, çocuk yoksulluğu yayılıyor ve derinleşiyor… Esas gerçekler bunlarken iktidar güçleri mesele sanki kız ya da oğlan çocuğu olmakmış gibi sözler üretiyor. Değil. Uyguladıkları çocuk politikası çocukları öldürüyor. Haklarını yok ediyor. Açıkça ihlal ediyorlar çocukların pek çok hakkını. Karma eğitim tartışması da bu ihlallerden birisidir. Her çocuk eşittir, ayrım gözetmeksizin hepsinin nitelikli, laik, bilimsel ve ücretsiz eğitim alma hakkı vardır. Önümüzdeki dönem çocuklar için daha da zor geçeceğe benziyor. Tüm bu politikalar karşısında güçlenmeleri, haklarının korunması ve uygulanması için mücadele etmeye ihtiyacımız var” diye kaydetti.