HDK’nin Lozan paneli sona erdi: Kürt kadınlar yeni yaşamın öncüsü
- 18:12 30 Temmuz 2023
- Güncel
İSTANBUL – HDK’nin “Yüzüncü Yılında Lozan: Muhasebe ve İmkan” başlıklı paneli iki oturumun ardından sona erdi. Antlaşma ile erkeklerin kurumsallaştırıldığı, azınlık kadınların bedenlerine dönük politikalar ve pratiğin ise “sömürge” mantığıyla kendisini var ettiğini belirten sosyolog Rojda Yıldız, Lozan politikalarına karşı Kürt kadınlar öncülüğünde yeni yaşamın inşasının örüldüğünü vurguladı.
Halkların Demokratik Kongresi’nin (HDK), Lozan Antlaşması’nın imzalanmasının 100’üncü yılında, Şişli’de bulunan Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdiği “Yüzüncü Yılında Lozan: Muhasebe ve İmkan” başlıklı panel sona erdi. Panele, Hıristiyan halklardan Kürt halkına, siyasetçilerden insan hakları savunucularına, kadın örgütlerinden hukukçulara her kesimden çok sayıda kişi katıldı. Panelin birinci oturumu, HDK İstanbul Kadın Meclisi Sözcüsü Nazlı Buket Yazıcı’nın moderatörlüğünü yaptığı “Lozan’ın Yüzyılı” başlıklı oturumla yapıldı. Lozan’ın barışa son veren bir antlaşma olduğunun vurgusunun yapıldığı ilk oturumda, demokratik cumhuriyetin sağlanmasıyla Lozan’ın işlevsiz olması ve barışın sağlanabileceğinin mesajı açığa çıktı. Yarım saatlik soru-cevap bölümünün ardından ilk oturum sona erdi.
İkinci oturum: Ortak Geleceğin İmkanları
20 dakikalık yemek arasının ardından ise Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi (PM) Elif Bulut’un moderatörlüğünü yaptığı, “Ortak Geleceğin İmkanları” başlıklı ikinci oturum düzenlendi. Bu oturumun ilk konuşmacısı olan siyasetçi ve öğretim üyesi Baskın Oran, “Sevr'le mukayeseli olarak Lozan'ın genel niteliği ve Kürtler ile Ermeniler hakkındaki hükümleri” başlığıyla zoom bağlantısı ile sunum yaptı. Lozan’ın bir zafer ya da hezimet olmadığını ifade eden Baskın, antlaşmanın bir “uzlaşma” olduğunu ifade etti. “Lozan’da, Kurdistan da Ermenistan da yok” diyen Baskın, devletlerin kapitalist üretim sistemi istediğini paylaştı.
'Kürtçe yasaklandı!'
Baskın, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Lozan’da Kurdistan, Kürtlerin kelimesi yok ama dil hakları var. Anlaşmada iki tane fıkra var, ‘Herhangi bir Türk vatandaşının din ya da basın toplantılarında istediği bir dili konuşmasında hiçbir engel konmayacak.’ Dolayısıyla Kürtlerin de bundan yararlanması gerekir. Tabii ki bu madde hemen çiğneniyor. Daha sonra Kürtçe yasaklanıyor. Seçimlerde, cami hutbelerinde, cezaevlerinde Kürtçe roman okumak, Aram Yayınevi’nden çıkan kitapları yasakladılar. Diğer madde ise ‘Devletin resmi dili Türkçe olmasına rağmen mahkemelerde yurttaşlar istedikleri dili savunma yapabilecek.’ Bu madde de ihmal edildi ve mahkemeler bunu da yasakladı. Örneğin, KCK Davasında sanıklar Kürtçe savunma yapacaktı. Ama mahkeme heyeti dinlemeyi reddetti.”
Lozan ve kadınlar…
Daha sonra sosyolog, yazar ve Jineolojî dergisi Yayın Kurulu üyesi Rojda Yıldız, “Ulus-Devletin Ötesine Geçmek: Lozan ve Kadınlar” başlıklı sunum gerçekleştirdi. Lozan ve tarihteki görüşmeler ile antlaşmaların hiçbirinde kadınların olmadığını vurgulayarak konuşmasına başlayan Rojda, “Erkekleri kurumsallaştırma çabası olan bir antlaşma Lozan” dedi. Bu meselelerin hepsinin cinsiyetçilik süzgecinden geçirilmesi gerektiğini ifade eden Rojda, 1919’da kurulan ve bir yıl sonra kapatılan Kürt Kadınları Teali Cemiyeti hakkında bilgi verdi. Rojda, “Kürt ulusçuluğunun inşası sürecinde Kürtlerin doğrudan özerklik talebi olan birçok kurumu kapatılıyor ve insanlar sürgün ediliyor. 1923 öncesine kadar İstanbul’da Kürt ulusunun haklarını talep ettikleri bir dönem olduğunu da biliyoruz” şeklinde konuştu.
'Kürt kız çocukları asimile edildi'
Dersim’de Kürt kız çocuklarının “Türkleştirildiğini” ve “ehlileştirildiğini” belirten Rojda, “Dersim’in kayıp kızlarına” değindi. Dersim’deki kadınlar ile kız çocuklarının çok iyi Türkçe konuşmasını bir cumhuriyet travması olarak yorumlayan Rojda, cumhuriyet tarihinde Kürt kız çocukların askerler tarafından “sahiplenilerek” Türkleştirildiğini dile getirdi. Sıdıka Avar örneğini veren Rojda, “Bu sadece bilinen bir isim, kim bilir kaç Sıdıka Avar daha vardır…” dedi. Rojda, aynı politikanın Süryani ve Ermeni kadınlar ile kız çocukları için de asimilasyon ve soykırım politikaları ile hayata geçirildiğini, anadilin yok edilmeye çalışıldığını ele aldı. “Türk kimliği, azınlık kadınlar üzerinden kendini tatmin etmeye girmiş” diyen Rojda, “Gerilla kadınların bedenleri üzerinden dahi uygulandı, erkekliği kışkırtan yazılamalar yapıldı” diye konuştu. Azınlık kadınların bedenlerine dönük politikalar ve pratiğin “sömürge” mantığıyla kendisini var ettiğinin altını çizen Rojda, ulus devletin en büyük yıkımını ise kadınların yaşadığını aktardı.
Yeni yaşamın öncüsü Kürt kadınlar
Öte yandan Kürt kadınlar öncülüğünde demokratik ulus tartışması yapıldığını dile getiren Rojda, “Bunun örgütlü bir yaşama dönüştürülmesinin mümkünlüğü üzerine uzun zamandır tartışmalar yapılıyor. Amed’deki çalıştayda da bunun vurgusu yapıldı. Dünyanın birçok yerinde insanlar demokratik ulusun mümkünlüğünü, kadınların en iyi şekilde bu süreci okuyabildiğini söylüyorlar” sözleriyle Kürt kadınlar öncülüğünde yeni bir yaşam için mücadele yürütüldüğünü vurguladı.
Lozan sonrası açığa çıkan milliyetçi kesim
Ardından yazar Osman Tiftikçi, “İkinci Yüzyılda Nasıl Bir Cumhuriyet?” başlığıyla oturumun son sunumunu yaptı. Halkın Lozan’ı resmi ideolojide olan şekliyle bildiğini aktaran Osman, ülkenin yüzde 60’lık milliyetçi kesimin de Lozan Antlaşması sonrası ortaya çıktığını vurgulayarak, şunları kaydetti: “1930’da gerçekleşen yerel seçimler aynı zamanda cumhuriyet tarihinin tek seçimidir. Ayrıca seçimler, kadınlarında seçme ve seçilme hakkının kullanıldığı ilk seçimdir. Burada geniş bir muhalefet oluşuyor. Muhalefette Kürtler, gayrimüslimler, işçiler, feminist hareket, solcular, sosyalistler, işçi kadınlar yer alıyor. Ve muhalefet iktidar tarafından birçok kötü şeyle anılıyor. Daha sonra pek öyle olmadığı anlaşılıyor. Fakat CHP 1930 seçimlerini kazanıyor. İlerleyen süreçte muhalefet, Demokrat Parti’de (DP) yan yana geliyor. DP bu sayede yüksek bir oy alıyor. Bunların arasında Kürtler, solcular, işçi sınıfı, sendikalar, kadın hareketi var.
Sağcı sistem HDP’nin Meclis’e girmesiyle kırıldı
1930’da muhalif olan cephe 1950’de tekrar ortaya çıkıyor. Daha sonra bu cephe çeşitli politikalarla sağcılaşıyor. Bunu dönüştüren etkenlere bakarsak, muhalefete gidebilecekleri hiçbir alternatif bırakılmıyor. Çok partili dedikleri sistem aslında sadece sağcılara açık bir sistemdir. O sistem 2015’te HDP’nin Meclis’e girmesiyle de kırıldı, yüz sene sonra bu sistem kırıldı. Parlamentodaki bu sistem yıkılınca tüm iktidar ve muhalefet el ele verip tek adam rejimini kurdular.”
Konuşmaların ardından yarım saatlik soru-cevap bölümü yapıldı. Daha sonra panel son buldu.
Panelden çıkan sonuçlar ise maddeler halinde ilerleyen günlerde sonuç bildirgesi şeklinde paylaşılacak.