Kayıp yakınları 755’inci haftada bir araya geldi
- 12:57 29 Temmuz 2023
- Güncel
AMED/İZMİR - İHD ve kayıp yakınları, 28 yıl önce gözaltına alındıktan sonra cenazesi bir torba içinde köyüne bırakılan Cavit Özalp’in faillerini sordu. İzmir'de ise iki haftada bir yapılan eylemde, Özgür Gündem gazetesi muhabiri Ferhat Tepe’nin akıbeti soruldu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” eylemlerinin 755’inci haftasında Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesi Koşuyolu Parkı’nda Yaşam Hakkı Anıtı önünde yeniden bir araya geldi. Açıklamada katledilen ve kaybedilenlerin fotoğraflarının bulunduğu pankart açıldı. Açıklama öncesi kısa bir konuşma yapan İHD Amed Şube Sekreteri Yakup Güven, çocuklarını arayan birçok annenin bu mücadelede yaşamını yitirdiğini hatırlatarak, devletin sorumluluklarını yerine getirmediğini söyledi.
Cumartesi Anneleri’ne yönelik saldırılar
Ardından konuşan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Amed Şubeler Platformu üyesi Yılmaz Güneş, İstanbul Galatasaray Meydanı’nda her hafta gözaltına alınan Cumartesi Anneleri/ İnsanları’na dikkat çekerek, “AKP, MHP iktidarı anneler üzerinden kirli faşizmini yürütüyor. Birkaç saat sonra yine annelerimizi gözaltına alacaklar, bu saldırıları kınıyoruz. Elinizi annelerimizin üzerinden çekin” dedi.
Daha sonra İHD Amed Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Jiyan Ormanlı, Amed’de 28 yıl önce katledilen Cavit Özalp’in hikayesini okudu.
Cavit Özalp’in hikayesi
Cavit Özalp’in hikayesi şöyle: “Amed’de 24 Ağustos 1995’te Cavit Özalp, Akyıl Otomotiv önünde otururken sivil bir kişi yaklaşıp kimlik istedi. O kişi kimliği kontrol ettikten sonra Cavit’i gözaltına alıp kırmızı bir arabayla Bismil Jandarma Komutanlığı’na götürdü. Karakolda Cavit’te işkence yapıldı. Cavit gözaltına alınmadan üç gün önce oğlu Hecî Özalp, Bismil Tren İstasyonu’nda gözaltına alınıyor ve Bismil Jandarma Komutanlığı’na götürülüyor. Hecî gözaltındayken babasıyla ilgili sorular sorularak babası hakkında bilgi alınmaya çalışıldı. Cavit gözaltındayken oğlu Hecî’yi görür ve oğlunun üç gün önce gözaltına alındığını anlar. Hecî Özalp, 26 Ağustos 1995’te serbest bırakılırken aynı gün içerisinde Jandarma Cavit’in cenazesini iki torbaya koyarak Kemberlıya köyüne bırakır.
Ajanlık dayatması
Askerler, Cavit’in akıbetini soranlara ‘Cavit bize yer gösterirken mayına basıp hayatını kaybetti’ der. Köylülerin söylemlerine göre Cavit’in vücudunda sadece bir ayağı dışında hiçbir uzuvu bulunamamıştır. Cavit’in ailesinin söylemlerine göre üç ay boyunca Bismil Jandarma Komutanlığı’nda Cavit’te ajanlık teklifi yapılmıştır ancak Cavit reddetmiştir. Özalp ailesi tüm hukuki yollara başvurmuştur ancak hiçbir sonuca ulaşamamıştır. Bunun üzerine aile, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurmuştur. AİHM, Türkiye’yi mahkûm etmiştir.”
Cavit’in hikayesinin ardından yapılan oturma eylemiyle açıklama sona erdi.
İzmir
İzmir’de ise İHD’nin 2 haftada bir düzenlediği "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" şiarıyla düzenlediği eylem, Konak Eski Sümerbank önünde gerçekleştirildi. “Kayıplar vicdandır sahip çık" ve "Failler belli kayıplar nerede" pankartlarının açıldığı eylemde, 28 Temmuz 1993 tarihinde Bitlis’te gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Özgür Gündem gazetesi muhabiri Ferhat Tepe’nin akıbeti soruldu. Eyleme, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Eş Sözcüsü İbrahim Akın ve İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk’un yanı sıra siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri destek verdi.
‘90’lı yıllardaki devletin politikası hiç değişmedi’
Eylemde basın metnini okuyan İHD Yürütme Kurulu üyesi Ali Aydın, 90'lı yıllarda tehdit, kaçırma, işkenceyle katletme ve kimsesizler mezarlığı ile devletin politikasının hiç değişmediğini vurguladı. Ali, “AİHM'nin 9 Ağustos 2003 tarihli karar metnindeki ifadelere göre, Özgür Gündem gazetesi Bitlis muhabiri Ferhat Tepe'nin babası DEP Bitlis Şube Başkanı İshak Tepe, 1993 yılında Tatvan 6. Zırhlı Tugay Komutanı Tuğgeneral Korkmaz Tağma’nın daveti üzerine katıldığı bir toplantıda, Kürtlerin kültürel ve demokratik hakları üzerine tuğgeneralle tartıştı. Tağma tartışma sırasında Tepe'yi ülkenin sadık vatandaşları olarak yaşamlarını sürdürmedikleri takdirde yok edilecekleri şeklinde tehdit etmişti. Bu olaydan kısa bir süre sonra gözaltına alınıp serbest bırakılan Ferhat Tepe, 28 Temmuz 1993 günü saat 19.00'da bölgede polis olarak tanınan, uzun boylu ve sakallı biri tarafından bir arabaya zorla bindirilerek yeniden gözaltına alındı. Aracın, içinde iki kişinin olduğu 65 AD 095 plakalı beyaz Renault marka başka bir araç daha takip etti. Bu ikinci araç, ertesi gün Mahallebaşı Polis Karakolu önünde park edilmiş olarak görüldü” dedi.
'Başvurular sonuçsuz kaldı'
Olaydan bir gün sonra İshak Tepe’yi kimliği belirsiz bir kişinin aradığını ve Ferhat Tepe'yi, ‘Türk İntikam Tugayı (TİT) adına kaçırdıklarını’ söylediğini belirten Ali, İhsak Tepe’nin aynı gün Bitlis Emniyet Müdürlüğüne, Cumhuriyet Savcılığına Başbakana, İçişleri Bakanına ve OHAL Valisine başvurarak oğlunun kurtarılması için yardım talebinde bulunduğunu söyledi. Ali “Tepe, başvurularına bir yanıt alamamasının üzerine tekrar Asayiş Şubeye başvurarak oğlunun polislerce gözaltına alındığını gören şahitler olduğunu ve kaçırmada kullanılan arabanın güvenlik güçlerine ait olduğunu belirtti. Daha sonraki telefon aramalarında Tepe’ye söylenenler, arayan kişinin tüm gelişmelerden, hatta Tepe’nin General Tağma ile tartışmasından haberdar olduğunu gösteriyordu. 4 Ağustos 1993 tarihinde Ferhat Tepe’nin cansız bedeni Hazar Gölü kıyısında bulundu. Aynı gün savcı ve adli tabip, ölümün boğulma sonucu gerçekleştiğini bildirerek başka incelemeye gerek olmadığına karar verdi ve Cenaze Elâzığ kimsesizler mezarlığına gömüldü” şeklinde konuştu.
‘Savcı soruşturmaya yer olmadığına karar verdi’
İshak Tepe’nin yetkili yerlere yaptığı tüm başvuruların sonuçsuz kaldığını ve oğlunun ölümüne ilişkin iddiaları nedeniyle "güvenlik güçlerini tahkir ve tezyif etme" suçundan bir yıl hapis cezası aldığını hatırlatan Ali, İshak’ın 4 Mayıs 1995'te Ferhat Tepe’nin gözaltında kaybedilmesine ilişkin AİHM’e başvurduğunu söyledi. Ali, “Hükümet ise, AİHM’ne sunduğu raporda, İçişleri Bakanlığı’nın yaptığı inceleme sonucu Ferhat Tepe’nin gözaltına alındığına dair hiçbir belgeye rastlanmadığını ve bu nedenle savcının soruşturmaya yer olmadığına karar verdiğini iddia etti. AİHM, 9-14 Ekim 2000 tarihlerinde Ankara’da tanıkları dinledi. 14 tanığın tamamı çeşitli kişilerce ve şekillerde mahkemede ifade vermemeleri ya da ifadelerini değiştirmeleri yönünde tehdit edildi; bazıları yeniden gözaltına alınarak kaybedilmeye çalışıldı, bazılarına para teklif edildi” diye belirtti.
Açıklamada son olarak Ferhat Tepe’yi kaybettirenlerin yargılanması çağrısında bulunularak, Korkmaz Tağma üzerindeki koruma zırhının kaldırılması gerektiği vurgulandı.
Eylem, alkış ve beş dakikalık oturma eylemi ile sona erdi.