Ahlat ve Wan cezaevlerine ilişkin ihlal raporu

  • 15:21 28 Temmuz 2023
  • Güncel
 
WAN - Wan Barosu, İHD, ÖHD, TUHAY-DER Wan ve Ahlat cezaevlerinde yaşanan hak ihlali raporunu düzenlediği basın açıklamasıyla kamuoyuyla paylaştı.
 
Van Barosu İnsan Hakları Merkezi Hapishane Komisyonu, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Wan Şubesi, İnsan Hakları Derneği (İHD) Wan Şubesi, Wan Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma Derneği (TUHAY-DER),  Wan’da bulanan cezaevleri ile Ahlat Cezaevi’nde yaşanan hak ihlallere ilişkin hazırladığı raporunu açıkladı. Baro binası Tahir Elçi Konferans Salonu’nda düzenlenen açıklamaya tutsak aileleri de destek verdi. Raporu ÖHD yöneticisi Avukat Savaş Acı okudu.
 
Açıklamada raporun üç aylık süre içerisinde; farklı tarihlerde, farklı cezaevlerinde hak ihlallerine maruz kalan tutsaklarla yapılan görüşmeler ve tutsak yakınlarının Van Barosu, ÖHD, İHD, TUHAY-DER gibi kurumlara yaptıkları başvurular üzerine düzenlendiği kaydedildi. Yapılan başvurulara ilişkin Van F Tipi Yüksek Güvenlikli, Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi, Van T Tipi Cezaevi, Erciş A Tipi Kapalı Cezaevi ve Ahlat T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutsaklarla görüşüldüğü vurgulandı.
 
‘Acil, ağır hasta tutsaklar kelepçeli muayene ediliyor’
 
Raporda, tutsaklara yönelik kelepçeli muayene uygulamasının devam ettiği cezaevlerinde gardiyanlar tarafından psikolojik şiddet ve provokatif davranışlarda bulunulduğu belirtildi. Koğuş aramalarının sık sık yapıldığına değinilen açıklamada, idare tarafından verilen kitaplara dahi el konulduğu kaydedildi. Ağır hasta tutsakların tedavi edilmedikleri diş hastalığı olan tutsakların tedavi edilmedikleri vurgulanan açıklamada, “Revir ve Hapishane kampüsü içinde bulunan Semt Polikliniği’nde kelepçeli muayene dayatıldığı…”
 
Tutsaklarla yapılan görüşmelerde tespit edilen hak ihlalleri şöyle sıralandı:
 
"Van F Tipi Kapalı Cezaevi’nde;
 
*İdarenin ve infaz koruma memurlarının tutumunun kötü olduğu, mahpusların psikolojik şiddete maruz bırakıldıkları, infaz koruma memurları ile sohbet ettikleri zaman dahi haklarında idari soruşturma açıldığı,
 
*Aramaların haftada bir-iki defa gibi bir sıklıkta olduğu, yapılan aramalarda koğuşların dağıtıldığı, bu aramalar esnasında idare tarafından verilen kitaplara dahi el konulduğunu,
 
*Ağır hasta mahpuslara karşı yükümlülüklerin yerine getirilmediği, diş hastalığı olan mahpusların revire veya hastaneye sevk edilmedikleri, tedavilerinin sağlanmadığı, revir ve hapishane kampüsü içinde bulunan Semt Polikliniği’nde kelepçeli muayene dayatıldığı tespit edilmiştir.
 
Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde;
 
*İnfaz koruma memurlarının, mahpusların telefon görüşlerinde gürültü çıkarma, gece yarısında kalorifer peteklerine vurarak ses çıkarma, ıslık çalma, yüksek sesle konuşma ve yüksek sesle şarkı söyleme gibi kötü muamele ve psikolojik baskı niteliğinde davranışlarda bulundukları, hapishane giriş ve çıkışlarında çıplak arama ve ağız içi aramaların devam ettiği, oda aramalarının baskın şeklinde yapıldığı ve her seferinde mahpusların bütün eşyalarının kasten dağıtıldığı, 
 
*Acil hasta mahpuslar dahi revir talepleri 3 hafta sonra karşılandığı, hastane sevklerinin ise çoğu zaman 4 ay gibi uzun süreleri bulabildiği, sevkler yapıldığında da kelepçeli muayene dayatıldığı tespit edilmiştir.
 
Van T Tipi Kapalı Cezaevi’nde;
 
*Sürgün/sevk gelen mahpuslara yönelik, çök-kalk-ıkın şeklinde talimatlarla çıplak arama yapıldığı, Oda aramalarının her hafta baskın şeklinde yapıldığı, aramalar esnasında kantinden talep edilerek alınmış eşyalara fazla olduğu gerekçesiyle el konulduğu,
 
*Hastane sevklerinin geç yapıldığı ve kelepçeli muayene dayatıldığı tespit edilmiştir.
 
*Ahlat T Tipi Kapalı Cezaevi’nde;
 
*Tutukluların hastane sevkleri geciktirilmekte, özellikle diş ağrısı gibi acil müdahale gerektiren rahatsızlıklar yaşandığından müdahalenin haftalar ve bazen de aylar sürebildiği,
 
*Fikri Tuğluk isimli mahpus 27 yıldan bu yana hapishanede olduğu, tedavi koşulları olmadığından ötürü gecikmeli lösemi hastalığı teşhisi konulduğu, tedavi koşullarına ulaşamadığı ve hastalığının her geçen gün ağırlaştığı,
 
*Nazım Çağlak isimli mahpusun kalp hastası olduğu, kalbinde birden fazla stend olduğu, söz konusu stendlerin de kalp damarcıklarını açamadığı, bir böbreğinin alınmış olduğu ve kalan böbreğinin de %40 fonksiyonlu çalıştığı ve ayrıca fıtıktan ötürü uzun süreden bu yana yürümekte dahi zorlandığı tespit edilmiştir.
 
Erciş A Tipi Kapalı Cezaevi’nde;
 
*Çok eski ve fiziki koşullar bakımından çok kötü durumda olduğu, hapishane ziyaret girişinde dahi rutubet kokusu geldiği fark edildiği, hapishane odalarının kapasitenin çok üstünde olduğu, eski hapishane olduğundan mahpuslar halen odun sobalarından su ısıtarak duş aldıkları odalarda hamam böcekleri, haşere, sümüklü böcekler ve karıncalar gibi çok sayıda böcek türü görülebildiği tarafımıza aktarılmıştır.
 
*Öte yandan ziyareti yapılan bütün hapishanelerde pandemi sürecinden kalan spor ve sohbet faaliyetleri, atölye ve kurs gibi kültürel faaliyetlerin kısıtlanmaları devam ettirilmektedir. Aynı şekilde ziyareti yapılan hapishanelerde şebeke suları içilmediğinden mahpuslar kendi imkanları dahilinde içme suyu satın aldıkları,
 
*Kürtçe yayınların, muhalif yasal yayınlardan radyo, tv ve gazetelerin yasak olduğu, Türkiye genelinde yasak olmayan bazı yayınların ve kitapların hapishane idaresi tarafından keyfi olarak yasaklandığı, 7-10 kitap bulundurma kotası uygulandığı,
 
*Ziyareti yapılan hapishanelerde mektupların ve kargoların zamanında verilmediğini, kargoların geç verildiği kargoların teslim edilmesinin çoğu zaman bir ayı geçtiği, iç posta olarak gönderilen mektupların 2-3 ay sonra ulaştığı, pulla gönderilen mektup ve kargoların muhataplarına ulaştırılamadığı veya geç ulaştırıldığı, Kürtçe mektupların hiç verilmediği,
 
*Ziyaret edilen bütün hapishanelerde kantin fiyatlarının çok yüksek olduğu istenilen malzemelerin temin edilemediği, kırtasiye ürünlerinin çok  kısıtlı olduğu ve temin edilemediği veya geç temin edildiği, maddi durumu kötü olan mahpusların aileleri tarafından gönderilen eşyaların kantinde satıldığı gerekçesiyle mahpuslara verilmediği,
 
*Bilindiği üzere 2020 yılı başında hapishanelerde kurulan gözlem kurulları mahpusları adeta 2. defa cezalandırmak üzere yargı gibi davrandıkları, mahpusların koşullu salıverilme tarihleri geçmesine karşın hapishane gözlem kurulu kararları ile infaz sürelerinin gerekçesiz uzatıldığı, hasta mahpus infaz süresini tamamlamasına rağmen tahliye edilmeleri için İdare ve Gözlem Kurulu’na çıkarılmadığı ve infazlarının keyfi nedenlerle uzatıldığı tespit edilmiştir.”
 
Sonuç ve öneriler
 
Cezaevlerinde tutsaklarla yapılan görüşmelerde tespit edilen hak ihlallerinin ardından öneriler şu şekilde sıralandı: 
 
“* Erciş A Tipi Kapalı Hapishanesi’nin eski olması, rutubet ve nemli olması, hapishane şartlarının mahpuslar için yaşamlarını idame ettirecek boyutta olmaması sebebiyle Erciş A Tipi Kapalı Hapishanesi’nin mutlak suretle kapatılması gerekmektedir.
 
* Ceza Yasal ve uluslararası mevzuat evrensel hukuk ilkeleri ile birlikte göz önüne alındığında; kurumlarımıza gelen başvurular sonucunda tespit edilen işkence yasağı, sağlık ve tedavi hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, haberleşme özgürlüğü, ifade özgürlüğü ihlallerinin sebebi olan hapishane idaresi ve personeli uygulamalarının ve eylemlerinin sonlandırılması ve idarenin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmektedir.
 
* Raporda görüldüğü üzere mahpusların en temel insan hakları dahi askıya alınmış ve mahpuslar üzerindeki tecrit en üst seviyeye çıkarılmıştır. Mahpuslara daha fazla telefon hakkı sağlanmalı ve en azından ziyaretçi listesindeki herkesle telefon ile görüşebilme imkanı sağlanmalıdır.
 
* Mahpusların hapishane koşullarında sosyalleşebilmesi, infaz sürelerinde sosyal ilişkilerden kopmamaları, bedensel ve ruhsal sağlıkları açısından ortak alan faaliyetleri büyük önem arz etmektedir. Özellikle yüksek güvenlikli hapishanelerde tutulan mahpusların beden ve ruh sağlıkları için uzun süre veya süresiz sosyal yalnızlaştırmaya maruz bırakılmamalıdır. AİHM, tamamen duyusal yalıtma ile birlikte bütünüyle sosyal yalıtmanın kişiliği tahrip edeceğini ve güvenlik veya başka gerekçelerle haklı gösterilmeyecek bir insanlık dışı muamele biçimi oluşturacağını belirtmiştir. Bu anlamda sosyal aktivitelerin önemini bir kez daha vurgulamak gerekir.
 
* Mahpusların dış dünya ile iletişim kurması, toplumdan tamamen kopmadan, meydana gelen gelişmeleri takip edebilmesi için en önemli iletişim araçlarının başında süreli ve süresiz yayınlar gelmektedir. Mahpuslar kitaplar sayesinde birçok konuda kendilerini geliştirirken gazete ve dergiler sayesinde toplumda yaşanan gelişmeleri takip edebilmektedir. Bu durum tecridin mahpuslar üzerindeki etkilerinin bir parça olsun azalmasına neden olmaktadır. Ancak hapishanelerde kitaplara getirilen kısıtlamalar ile dergi ve gazetelere getirilen yasaklamalar nedeniyle mahpuslar ifade özgürlüğü kapsamında bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğü ve haber alma hakkından faydalanamamaktadır. Bu uygulamalara son verilmeli, mahpuslara kitap kotası kaldırılmalı ve mahpusların haberleşme hakları bağlamında yasal olan dergi-gazete ve TV kanallarının mahpuslara derhal verilmelidir.
 
* Hapishane koşullarında kalamayacak kadar ağır hasta olan mahpusların hapishanede tutulmaya devam edilmesi, tedaviye ulaşmanın önündeki engeller, ulusal mevzuata ve uluslararası sözleşmelere aykırı olup tıbbi tedaviye ulaşma imkanı kısıtlandığından yaşam hakkı ihlaline yol açılmaktadır. Adalet Bakanlığı pozitif yükümlülüklerini yerine getirmeli, mahpusların sağlığa erişimi sağlanmalı, cezalarının infazının hapishane koşullarında sürdürülmesinin uygun olmayan mahpuslar yönünden alternatif yollar aranmalı ya da sağlık koşulları nedeniyle cezanın ertelenmesi/geri bırakılması yoluna gidilmesi için gerekli işlemler yapılmalıdır.
 
* Hukuka aykırı olan Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik ile hapishane idarelerinin mahpuslara karşı sınırsız yetkiyle donatılarak keyfi kararlar alabileceği uygulamalar gerçekleştirilmektedir. Yukarıda bahsi geçtiği üzere hapishane idareleri yeni yönetmelik ile kendilerine verilen yetkileri kötüye kullanmaya başladıkları görülmektedir. Bu nedenle ilgili yönetmeliğin iptali ile hapishane gözlem kurullarının yetkilerinin kısıtlanması veya bu uygulamanın tamamen ortadan kaldırılması çağrımızı yineliyoruz.”