'Bu zehirli tecrit işkencenin çok ötesine geçti'
- 09:08 25 Temmuz 2023
- Güncel
Melek Avcı
ANKARA - Tecrit heyeti avukatlarından Michela Arricale, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin dalga dalga yayıldığını belirterek, 26 Temmuz’da Avrupa Parlamentosu’nda yapacakları acil basın toplantısının nedenini şu sözlerle açıkladı: “Bu zehirli bir tecrittir. Bütün bunlar işkence kavramının çok ötesine geçerek sadece tutukluları değil, ailelerini ve tüm Kürt halkını etkiliyor. Haber alamama durumu göz ardı edilemez.”
İmralı Adası’nda 24 yıldır ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 28 aydır hiçbir haber alınamamasına ilişkin Kurdistan, Türkiye ve dünyanın dört bir yanından girişim ve kampanyalar sürdürülüyor. Bunlardan biri de yarın (26 Temmuz) Avrupa Parlamentosu’nda gerçekleştirilecek. Uluslararası alanda “Öcalan için Özgürlük Sendikal Kampanyası” adı altında faaliyet gösteren sendika temsilcileri, PKK Lideri üzerinde 24 yıldır sürdürülen ağırlaştırılmış tecrit ve mutlak iletişimsizliğe ilişkin Brüksel’de bulunan Avrupa Parlamentosu’nda (AP) basın toplantısı düzenleyecek.
Basın toplantısının katılımcılarından ve düzenleyicilerinden biri olan, tecrit heyetinde yer alan uluslararası avukat Michela Arricale, alacakları basın toplantısının gerekçesini detaylandırarak CPT’nin suç ortaklığını değerlendirdi.
'Tecrit dalga dalga yayılıyor'
28 aydır tek bir haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin hukuk dışı olduğunu tekrarlamaktan bıkmayacağını söyleyen Michela, bütün bunların artık işkence kavramının da ötesine geçtiğini belirtti. Michela, "Sayın Öcalan'ın tecrit edilmesi hukukun üstünlüğünün tamamen dışındadır. Uluslararası insan hakları standartlarının bu tür gözle görülebilir ihlallerinin ölçeğin dışında olduğunun göstergesidir. Sadece kendisini değil, İmralı cezaevindeki diğer mahkûmları da etkileyen zehirli bir tecrittir. İki yılı aşkın bir süredir hiçbir haber alınamıyor ve sağlık durumuyla ilgili sorular acil bir durum haline geliyor. Bütün bunlar işkence kavramının çok ötesine geçerek sadece tutukluları değil, ailelerini ve tüm Kürt halkını etkiliyor. Tıpkı bir göle taş attığınız zaman bir dizi eş merkezli dalganın yayılması gibi bu tecrit de tüm Kürt halkına yayılıyor. Bu tabir bence tüm durumu temsil ediyor. Mesele sadece kişiyi cezalandırmak değil, Kürt halkını yok etme meselesidir" diye konuştu.
'CPT'ye güvendik ancak raporu yayınlamadı'
“Öcalan için Özgürlük Sendikal Kampanyası”nda faaliyet gösteren uluslararası sendika temsilcileriyle birlikte 26 Temmuz'da Avrupa Parlamentosu'nda tecride ilişkin yapacakları acil basın toplantısına ilişkin bilgi veren Michela, açıklamanın önem arz ettiğini söyledi. Başta CPT'ye güvendiklerini ama güvenin boşa çıktığını dile getiren Michela, "Daha önce de belirttiği gibi Sayın Öcalan'dan Mart 2021'de kardeşiyle yaptığı birkaç saniyelik telefon görüşmesinden bu yana tek bir haber yok. Haber alamama durumu göz ardı edilemez. Eylül 2022'de İmralı ada hapishanesine sürpriz bir ziyarette bulunan Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin ziyarete ilişkin bir kamu raporu yayınlayacağına güvendik. Fakat CPT bile bunun yerine konu Öcalan'ın durumu hakkında konuşmaya geldiğinde ulusal ve uluslararası tüm kurumların mustarip olduğu tuhaf bir sendrom olan 'sessizlik hastalığı'na kapıldı. Ne yazık ki yaptığımız eylemler ve birçok etkinlik gerçek güç dengesini değiştirebilecek duruma gelene kadar yeterli olmayacak ancak bu değişikliği inşa etmek ve sessizliği kırmak için bunlar gerekli" sözlerini kullandı.
'İnsan haklarını jeopolitik çıkarların sunağında feda etmeye hazırlar'
Uluslararası kurumların sessizliğini "hastalık" olarak nitelendirdiğinin altını çizen Michela, PKK Lideri ile ilgili her türlü bilginin kara deliğin içine çekildiğini belirtti. Michela şöyle konuştu: "Daha önce dediğim gibi, buna 'sessizlik hastalığı' diyorum. Sayın Öcalan ile ilgili her şey içinden hiçbir şeyin görünmediği bir tür kara deliğin içine çekiliyor. Bu sessizlik, bazı partilerin de savunucusu olduğu tüm insan hakları standartlarını bu kadar açık bir şekilde ihlal eden bir gerçekliği karartmak, örtbas etmek, toplumsal hafızadan silmek için kullanılıyor. Aslında hakikatin gerçek yüzünü görmemizi sağlayan çelişkilerden biri de bu: İnsan haklarını pek umursamıyorlar, daha doğrusu bu hakların evrenselliğini pek umursamıyorlar. Onları jeopolitik çıkarların sunağında feda etmeye hazırlar. Kürt halkının hakları, kurumların beyan ettiği gibi hiçe sayılıyor, kurumlar boyun eğmek zorunda çünkü bu konuda 'Erdoğan'la yüzleşecek gücümüz yok' diyorlar, çünkü Türkiye stratejik bir müttefik olarak NATO ve Avrupa Birliği'ne hizmet ediyor."
‘AB’nin fiilen bir suç ortaklığı var’
Michela devamında şu ifadeleri kullandı: "Tüm uluslararası kurumların ve ülkelerin bu durumu onayladığına ilişkin bir durumdan bahsedemeyiz ama kesinlikle fiilen suç ortaklığı yapılıyor. Yineliyorum, durumun Avrupa kurumları ve devletleri için hiç de azımsanmayacak derecede utanç verici olduğunu düşünüyorum, ancak buna açık bir şekilde karşı çıkma gücü ve çıkarlarını riske atacak cesarete sahip değiller. Ne yazık ki, Avrupa Birliği de dahil olmak üzere Batı ülkeleri için insan haklarının mükemmel olmadığı ve jeo-ekonomik çıkarlar adına her şeyi feda etmeye hazır oldukları zaten açıktı. Avrupa Birliği'nin enerji dosyalarında, göçmen meselesinde bir müttefik olarak Erdoğan'a ihtiyacı var. Türkiye'nin, NATO'da en büyük ikinci ordu olmasının yanı sıra konum olarak Asya'ya açılan stratejik bir batı kapısıdır. Şu anda, Avrupa ülkelerinin, tüm beyanlara, kınama mesajlarına rağmen kesinlikle başka öncelikleri var."
‘Tecrit Kürt halkının mücadelesini yok etme girişimidir’
Tecrit ile Kürt halkına işkence edildiğini dile getiren Michela, bunun toplu bir ‘ceza’ olarak işletildiğini belirtti. Michela, “Sayın Öcalan'a, Kürt halkının lideri olarak işkence ediliyor. Bu hem kişisel hem de toplu bir ceza. Kurbanı olduğu incommunicado (mutlak iletişimsizlik), o ve tüm Kürt halkının mücadelesini tecrit etme ve yok etme girişimini temsil ediyor. Nasıl suya atılan bir taştan eş merkezli dalgalar yayılıyorsa, Sayın Öcalan'a yapılan zulümden de baskı ve şiddet eş merkezli çemberler halinde tüm Kürt halkına ve savunmasını üstlenenlere yayıldı. Sadece tüm avukatları, müvekkillerinden birinin savunma hakkını garanti altına aldıkları için terörizm suçlamasıyla yargılanıp hapse atılmakla kalmadı, aynı zamanda Kürt bayrağı dalgalandırmaya çalışanlar ya da tecridine son verilmesini ve serbest bırakılmasını talep edenler bile 'terör' suçlamasıyla yargılanıyor. Burada, İtalya'da, Öcalan bayrağı sallayarak bir öğrenci gösterisine katıldığı için terör suçlamasıyla iade edilmekle karşı karşıya kalan bir Kürt çocuğa şahsen yardım ettiğimi hatırlıyorum” sözlerini kullandı.
'CPT 10'uncu maddeyi işletebilir'
CPT'nin İmralı ziyaret raporunu açıklamamasının, tarihte hiç görülmemiş olduğunu söyleyen Michela, şu an Türkiye dışında bilgi sahibi olan tek kurumun CPT olduğunun altını çizdi. Michela şöyle devam etti: "Raporun saklanmasını kesinlikle anlamıyorum. CPT şu anda Türk hükümeti dışında, Sayın Öcalan'ın sağlığı ve yaşamı hakkında temel bilgilere sahip olan diğer tek kuruluştur. Bu bilgiye sahip olan sadece onlar. İşkenceyi ve kitlesel ihlalleri biliyorlar. Tecrit bir işkencedir ve Sayın Öcalan'ın tecrit edilmesi, incommunicado durumu nedeniyle çağdaş tarihte hiç görülmemiş bir durumdur. Buna rağmen CPT, Türkiye'nin vetosu nedeniyle raporu yayınlayamayacağını iddia ederek, sözleşme hükümlerine işaret ederek kendini korumaya alıyor. Ancak, CPT'nin vetoyu geçersiz kılmasına ve önemli bilgileri yayınlamasına izin veren 10. Madde var. Bunu zaten daha önce yaptılar ve bu durumda neden 10'uncu maddeyi işletmemekte ve raporu açıklamamakta ısrar ettiklerini anlamak çok zor."
‘Çözüm için tecrit durdurulmalı’
Michela son olarak şu sözleri kullandı: “Kürt sorununun çözümü için her şeyden önce, Sayın Öcalan'ın tecridi durdurulmalı ve en temel olan insan hakları iade edilmelidir. Ancak bundan sonra bir çözüm süreci başlatılabilir. Ancak şu anda Tayyip Erdoğan, özellikle uluslararası toplumdan gelmeyen baskının tamamen yokluğundan fırsat biliyor ve bu yönde herhangi bir adım atmaya kararlı görünmüyor."