İktidarın politikalarına karşı mücadele çağrısı

  • 09:01 23 Temmuz 2023
  • Güncel
ANKARA – EŞİK Gönüllüsü Özgül Kapdan, iktidarın kadın düşmanı politikalarıyla yaratmak istediği rejim değişikliğine karşı birlikte mücadeleyi güçlendirmeye çağırarak, kadınların iktidarın  politikalarına karşı bir savaşta olduğunu söyledi. 
 
AKP-MHP iktidarı seçimlerin ardından kadınların kazanımlarını hedef almaya devam ederken, son olarak yeni ortakları olan Yeniden Refah Partisi ve HÜDA PAR ile birlikte Meclis, kapanmadan da kadınlara yönelik şuç işleyen failleri de kapsayan “af” düzenlemesini yasalaştırdı. Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) Gönüllüsü Özgül Kapdan konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Kadın hareketi yalnız bırakıldı’
 
Kadınlara yönelik baskı ve şiddetin iktidar eliyle perçinlenmesine ilişkin sürecin tamamını görmek gerektiğini belirten Özgül, “AKP kendine özgün toplum hayalini kadınlar üzerinden kurgulamayı gündemine yeni almıyor. Bana göre 2008’de 4+4+4 eğitim sistemine geçişle birlikte başlayan bir süreç bu. Toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı bir hareket olarak ele almak gerekiyordu. Çok yaygın biçimde böyle ele alınmadı, ses çıkaran oldu fakat meselenin laik eğitim boyutu çok fazla konuşturulmadı. Hatta ‘komplo teorisi’ gibi nitelendirenler de olmuştu. Sonrasında birçok gelişme oldu; ‘kadın erkek eşitliğine inanmıyorum, fıtrata aykırı, kreş eken huzur evi biçer’ gibi Dolmabahçe’de 2010’da bu cümleler kullanıldı. Toplumun da dikkatinin en net şekilde yönlendirildiği ilk açıklama diyebiliriz ve 2010’dan beri arka arkaya bugünlerin habercisi olan pek çok şey yaşandı. Bütün bunları kadın hareketi gündemde tuttu, bulabildiği her zeminde dile getirmeye çalıştı. Fakat bu konuda kadın hareketi yalnız bırakıldı. İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline kadar niyetin ne olduğuna dair tam bir algılama olmadı. 2020 Temmuz’unda İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilebileceği konuşulduğunda ‘yok canım olmaz, bu kadar da değil’ yorumları yapılmıştı. Ama görüldü ki tam da istenilen buydu, gündem yaratma yorumuyla bu konu önemsizleştirildi ve hala aynı yorum yapılıyor. ‘Ekonomik çöküş konuşulmasın diye anayasa ortaya atıldı’ gibi açıklamalar duyuyoruz” şeklinde konuştu.
 
‘Torba yasaya gereken tepkiyi göremedik’
 
EŞİK’in anayasa tartışmasında partileri görüşmelere katılmaması için ikna etmekte çok ciddi bir mücadele verdiğini söyleyen Özgül, gerçekte iktidarın ne yapmak istediğinin her defasında anlatılmaya çalışıldığını kaydetti. Özgül, şunları söyledi: “Seçimler öncesi gördüğümüz ve duyduğumuz Yeniden Refah Partisi ve HÜDA-PAR’ın söylemleri, parti programları ve taleplerinin hiçbiri AKP’den bağımsız değil. Bir hükümet programıydı, sadece ‘tarikatların istediğini yapıyor, oy meselesine dayandırılıyor, tarikat seçmeninin elinde tutmak için yapıyor’ denildi. Hayır! Böyle bakmak çok yanlış ve yanıltıcı. Bu AKP’nin kendisinin istediği bir şey. Bu meseleye bu tür yaklaşımlar, ana mesele gibi görmemek çok ciddi kaygı verici bir yöne doğru gidiyor ve bugün Meclis’teki durum tam da böyle. 2016’da çocuk istismarcıları affedilmek istendiğinde yer yerinden oynadı. 200’e yakın örgüt bildiri dağıttı, gösteriler yapıldı. Keza Nisan 2020’de tekrar gündeme getirdiklerinde yine 350-400 kadın ve LGBT örgütü, artı 150 karma yapı buluştu ve TCK 103 değişikliğine karşı çıkmıştı. Daha sonra İstanbul Sözleşmesi sürece eklendi ve madem ki saldırılar nefes aldırmadan arka arkaya geliyor genel bir isim altında EŞİK platformu olarak devam edelim demiştik. Şimdi çok yeni, 3 yıllık bir süreçten bahsediyorum bugün Meclis’ten çocuk istismarcılarının, kadın katillerinin affedilecek olmasına gereken tepkiyi göremedik. Yer yerinden oynamalıydı.” 
 
‘Bir kaos ortamı yaratılmak isteniliyor’
 
Torba yasanın gelip geçmesiyle adli suçların kol gezdiği bir ortam yaratıldığını söyleyen Özgül, iktidarın tam bir kaos ortamı yaratmak istediğini ve bundan en çok kadınlar ve kız çocuklarının zarar gördüğünü belirtti. Özgül şöyle konuştu: “Torba yasa geldi geçti, ‘Nasıl olsa geçecek yasa’ diyerek 599 vekilden 408’i oylamaya katıldı. Gereken tepki gösterilemeden oldu bitti, kadın katilleri ve çocuk istismarcıları affedildi. Daha da vahimi infaz yasası eğer bu şekliyle onaylanır ve yürürlüğe girerse bütün adli suçların yatma süresi çok komik sürelere inecek. Hiçbir caydırıcılığı kalmayacak, zaten mafyanın, her türlü suçun kol gezdiği bir ülke haline getirildi. Şimdi de cezalarını az yatsınlar diyorlar. İnanılır gibi değil. Ne isteniliyor, gerçekten bir kaos ortamı yaratılıyor ve bu süreçte en büyük zararı kadınlar ve kız çocukları görecek, LGBTI+’ları saymıyorum bile zaten yok sayılıyorlar. Zaman zaman umutsuzluğa düşüyoruz ama kaybetmeyince anlamıyoruz. İnsan böyle bir varlık ve elimiz yanmadan öğrenmiyoruz. Nasıl yanacağımızı bildiğimiz ve her yerde yazıp çizdiğimiz halde bedenimizde hissetmeden anlamıyoruz. Seçimlerdeki oranın asla öyle olmadığına inanlardanım. 2008’den beri seçimler çalınıyor. Ülkenin en az yüzde 60’nın bu gidişten tam olarak haberi olursa, farkına varırsa, tam olarak kaybettiğini hissederse buna ‘dur’ diyeceğini biliyorum. Demokratik, şiddetsiz yollarla ve daha fazla insan acı çekmeden nasıl sorusuna çok net bir yanıt veremiyorum elbette.”
 
‘Bizden istenen asker ve ucuz işçi doğurmak!’
 
“Kadınlar daha ne kadar bedel ödeyecek” diyen Özgül, “Kadınlar zaten bir bedel ödüyor. Kadınlar bir savaşta. Savaşıyorlar. Aaerkil zihniyeti bilerek isteyerek seçmiş veya ikna edilmiş, başka seçenek bırakılmamış kadınlar var ama ben çok büyük oranda kadınların son süreçte dayatılan söylemlere karşı çıkacağını, buna evet demeyeceğine eminim. Başörtüsü mücadelesi veren kadınlara bakın, kamusal hayatı istedikleri için bu mücadeleyi verdiler ve bunu kazandılar, böyle bir sorun yok artık. Şimdi karma eğitim hedef alınıyor. Bilimsel eğitimden uzak, kadınlara sadece ve sadece nasıl ‘iyi kadın olunurun’ öğretildiği bir takım okullar varmış. Ben kadınlarını genelinin bunu kabul edip isteyeceğini düşünmüyorum. Çünkü farkında olmayabiliriz ama bizden istenilen asker ve ucuz işçi doğurmak ve koşulsuz itaat etmek. Bu çok net. Karma eğitimden vazgeçmek de bunun bir parçasıdır. Asla yılmadan, birlikte mücadeleden vazgeçmeden tüm bunlara karşı mücadele etmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı. 
 
Cezasızlık boyun eğmeyi getirebilir
 
Kadınların karşı karşıya bırakıldığı cezasızlık politikalarının hat safhaya çıkarılmasıyla ve uzaklaştırma kararlarının 6284’ün gündeme gelmesiyle uzaklaştırma kararlarının 2 aya indirilmesi talebiyle kadınların adalete ulaşma mekanizmalarının da yok edilmeye çalışıldığını söyleyen Özgül, “6284 her sorgulandığında potansiyel fail cesaret buluyordu. Cebinde koruma kararı ile bir sürü kadın öldürüldü. Zaten çok zor uygulanıyordu, bu kanuna bu şekilde dokunmak gerçekten kadın katliamlarını da arttır. Ama en kötüsü şu olur; kadınlar şiddete boyun eğmek, şikayet etmemek gibi bir yolu seçer. Bu zaten seçiliyor. Aile Bakanlığı’nın 2015’teki bir araştırmasında şiddet gördüğünü söyleyen kadınların yüzde 80’ni ne yapacaklarını, nereye başvuracaklarını ve nasıl korunduklarını biliyor ama bu yüzde 80’nin sadece yüzde 11’i gördüğü şiddetle ilgili harekete geçiyor. Süreç içinde bu yüzde 15’e çıkmış olsun, oran bu ve kararlar harekete geçme konusunda daha da caydırıcı olacak. 2 ay uzaklaştırma nedir ki, zaten tam olarak uygulanamıyor ve kadınlar birçok özel önlem ile yaşama tutunmak zorunda kalıyor. Erkek ittifakının en çok takıldığı konu da bu; koruma kararıyla erkeklerin evden uzaklaştırılması. Burada tam bir eril tahakküm hissiyle böyle davranılıyor ama sorsanız şiddete karşı olduklarını söylüyorlar” dedi.
 
Saldırılara karşı önlemler alınacak
 
İktidarın kadın düşmanlığına yönelik atacağı tüm politikalara karşı yeni dönemde yapabilecekleri her şeyi yapacaklarını dile getiren Özgül şöyle konuştu: “Kadınların sırtına basılarak yaratılmak istenilen rejim değişikliğini toplumun çoğu hissediyor, biliyor görüyor. Biz buna karşı birkaç şey düşündük: Özellikle Meclis’te demokrat olabilecek erkek vekiller de dahil kadın vekillerle bu konuları konuşmak ve hazırlanan tuzaklar konusunda uyarmak için çalışacağız. Meclis’te anayasa için 360’ı bulma olasılıkları var. Bana göre Meclis meşru değil, meşru bir seçim değil. Bu koşullarda anayasa yapılmayacağını, anayasaya uymayanların anayasa yapamayacağını daha öncede belirttik. Hiçbir maddeye dokunma çünkü dokununca ne yapacağını biliyoruz. Bu tutumu kararlılıkla sürdürüp bunu anlatmaya çalışacağız. Bir yandan da bütün toplumu olabileceklerle ilgili bilgilendirmeye ve beslemeye çalışacağız. Esasen ihtiyaç olan bu, bugüne ait bir mesele değil, bu bir plan ve büyük bir planın parçası; ilk kurban edilecekler kadınlar ve kız çocukları ki zaten ediliyorlar. Elbette ki ekonomik kriz önemli ama bir bütün toplum ne olup bittiğine bakmalı. Bu alarm sisini yaratmaya çalışacağız. Umuyorum başarabiliriz. Saldırıları daha da artacak bundan eminiz.“