Hasta tutsak Fatma Özbay ne tahliye ne de tedavi ediliyor!
- 09:09 21 Temmuz 2023
- Güncel
Elfazi Toral
İSTANBUL - Sürgünlerle geçen 25 yıllık tutsaklığında meme kanseri teşhisi konulan ve birçok hastalığına rağmen Şakran Cezaevi’nde tutulmaya devam edilen ağır hasta tutsak Fatma Özbay, ne tahliye ne de tedavi ediliyor. Tecridin cezaevlerinde çokça arttığını söyleyen Fatma’nın avukatları ise mücadelenin sürdürülmesi gerektiğini vurguladı.
Cezaevlerindeki hasta tutsaklara dönük tecrit, işkence ve hak ihlalleri her geçen gün daha da ağırlaşıyor. Sağlık ve tedavi hakkına erişemeyen tutsakların hastalıkları da maruz kaldıkları hem psikolojik hem de fizyolojik işkence ile birlikte hızla ilerliyor. Öte yandan Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) verdiği “Cezaevinde kalabilir” raporlarıyla tahliyeleri ve tedaviye erişimleri engellenen hasta tutsakların, son yıllarda çeşitli bahanelerle infazları yakılarak işkence süreleri de uzatılıyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) verilerine göre Marmara cezaevlerinde tutulan ağır hasta tutsaklardan biri de Fatma Özbay.
Sürgünle dolu yaşam…
1965 yılında Agirî’nin (Ağrı) Bazîd (Doğubayazıt) ilçesine bağlı Sûrbexanajorê (Besler) köyünde doğan ve 5 kardeşi olan Fatma, 1998 yılında Şirnex’te (Şırnak) gözaltına alınıyor. Fatma, 36 yıl hapis cezası verilerek “Örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklanıyor. Önce Şirnex’te tutsak edilen Fatma daha sonra Amed, Mîdyad (Midyat), Bayburt, Erzurum ve Şakran cezaevlerine sürgün ediliyor. Fatma son olarak 2019 yılının Aralık ayında, İzmir Aliağa Şakran T Tipi Kadın Kapalı Cezaevi’nde kanser olan 61 yaşındaki ablası Gülser Özbay'ın yanına sürgün ediliyor.
Ne tahliye ne de tedavi ediliyor!
Fatma’ya 2018 yılında, Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde üçüncü evre meme kanseri tanısı konuluyor. Aynı yıl ameliyat edilen Fatma’nın sol memesi ile koltuk altlarından 4 nodül alınıyor. Kanserin rahime, kemiklere veya karaciğere sıçrama riskine rağmen Fatma’ya birkaç ayda bir film çekilmesi ve 8 seans kemoterapi ile 25 gün de radyoterapi görmesi dışında hiçbir tedavi uygulanmıyor. Memesindeki 3 santimetre çapındaki kitle nedeniyle uzun süre sol kolu işlevsiz kalan Fatma, daha sonra ilaç tedavisine başlıyor. Meme kanserinin yanı sıra karaciğer yağlanması, migren, bel ve boyun fıtığı gibi hastalıkları da oluşan Fatma, ağır hastalıklarına rağmen tahliye ve tedavi edilmiyor.
Hastalıklarına rağmen mücadelesi sürüyor
25 yıldır tutsak olan Fatma, ağır hastalıklarına rağmen hala tedavi edilmiyor. Fatma için devlet hastaneleri birçok kez rapor vermesine rağmen Fatma ve avukatlarının Adalet Bakanlığı, İl Sağlık Müdürlükleri ve Meclis’e gönderdiği mektup ve dilekçeler yanıtsız bırakıldı. Cezaevinde kaldığı süreçte anne ve babasını kaybeden Fatma’nın ailesinden tek görüşçüsü, “dışarıdaki” ablası. Ancak ablası da Agirî’de yaşadığı için aradaki mesafe nedeniyle kimi zamanlar ziyaret gerçekleştirebiliyorlar. Fatma, 25 yıldır maruz kaldığı sürgün, baskı, ağır hastalıkları ve birçok soruna rağmen cezaevinde mücadelesini kaldığı yerden sürdürüyor.
59 yaşındaki ağır hasta tutsak Fatma’nın avukatları, başta Fatma olmak üzere tutsakların cezaevlerinde yaşadığı hukuksuzluklara ilişkin JINNEWS’e değerlendirmelerde bulundu.
‘Hapishane eşittir sorunlar yumağı’
Cezaevlerinin uzun zamandan beridir “müdürlere göre” yönetildiğini söyleyen Fatma’nın avukatları, “Ne kadar müdür, o kadar uygulama gibi ucu bucağı olmayan idari bir uygulama mevcut. Kitap, gazete ve yayına ulaşım problem. Keyfî aramalar, sosyal etkinlikler, hastane sevkleri, iletişim cezaları, müdür ile görüşme problem. İyi beslenme, ucuz kantin alışverişi problem. Hapishane eşittir sorunlar yumağı. Bu da stres ve yorgunluk demek. Zaten infaz dediğimiz pratikte bu saydığımız şeyler yıpratma ve sindirme üzerine kurulu” ifadelerini kullandı.
Tecridin ‘tipleri’
Cezaevlerinde kadın tutsakların çokça hak ihlaline maruz kaldığını belirten Fatma’nın avukatları, siyasi tutsakların her zaman iktidarların sindirme politikalarıyla karşı karşıya kaldığını sözlerine ekledi. Yine cezaevlerinde ağır bir tecrit politikası uygulandığını vurgulayan avukatlar, “Esasında bir bütün olarak mapushanelerin yaşam alanı dışına taşınması ile başlayan, F Tipleri ile devam eden, şimdilerde S Tipi dediğimiz modellemeler ile devam ediyor. Her tip hapishane, yeni tip tecrit ve kapatma demek. İnfaz dedikleri aslında izolasyon. Çünkü toplumsal mücadelelerinin değişik vechelerden yoğun olduğu bir coğrafya” şeklinde konuştu.
‘Haklarımızı talepkar olup alacağız’
Avukatlar, “Esasında mevcut hukuk, hakkın uygulanması üzerine kurulu. Genel hukukun en temel işlevlerinden biri, ideolojik aygıt ve sopa olması. O yüzden hukuk taraflıdır. İktidardaki sınıf veya gruba aittir. Mevcut hukuka siyasi yargılamalarda hiç uyulmuyor veya biçimsel uyuluyor. Mahkeme salonu, savcı, yargıç, avukat var adalet yok. Veya 30 yıllık mahpuslar için idari gözlem kurulları, hapishanedeki mahpusu ‘örgüt üyesi’ sayacak kadar hukuk bilgileri yok. Düşman hukuku uyguluyorlar. Hukuk, hukuksal alan, insanlığın henüz aşamadığı araçlar. O yüzden bu aşamada haklarımızı arayacak, olması gereken konusunda talepkar olup alacağız” sözleriyle tecrit politikaları karşısında mücadelenin sürdürülmesi gerektiğine işaret etti.