33 düş yolcusunun mücadelesi yoldaşlarına emanet…

  • 09:07 17 Temmuz 2023
  • Güncel
 
Gülşen Koçuk
 
HABER MERKEZİ - Pirsûs’ta 33 düş yolcusunun katledilişinden bu yana 8 yıl geçmiş olsa da 33’ler unutulmadı, yoldaşlarının mücadelesinde yaşadı. Failler ise hiçbir zaman işlemeyen yargı karşısında cezasız bırakıldı… 
 
AKP’nin Ekim 2014’te aldığı savaş kararının ardından çok sayıda kez katliamlar, saldırılar gerçekleştirildi. Özellikle Rojava Devrimi ile Kürt halkı ve bölge halklarının elde ettiği kazanımlara karşı gelişen bu saldırılardan biri de Riha’nın (Urfa) Pirsûs (Suruç) ilçesinde gerçekleştirilen katliam oldu. Devletlerin varlıkları için bir risk olarak gördükleri ve halkların mücadelesi ile güçlenen devrime yönelik saldırılardan biri oldu Suruç Katliamı.
 
Kuzey ve Doğu Suriye’nin Kobanê Kantonu’ndaki çocuklara oyuncak götürmek ve yeniden inşa sürecine dahil olmak üzere 20 Temmuz 2015’te Pirsûs ilçesine gelen Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerinin yaptıkları basın açıklaması sırasında DAİŞ saldırısı düzenledi. Saldırıda 33 düş yolcusu katledildi, 100’den fazla kişi ise yaralandı. 
 
Çocuklar için…
 
DAİŞ çetelerinin 15 Eylül 2014’te Kobanê'ye yönelik başlattığı işgal ve katliam saldırılarına karşı 4 ay boyunca destansı bir direniş sergilendi.  Kobanê’deki yıkıma sessiz kalmayan sol-sosyalistler örgütler, siyasi partiler ve hak savunucuları Türkiye ve Kurdistan kentlerinde alanlara çıktı. 26 Ocak 2015'te çetelerden temizlenen Kobanê, görkemli direnişiyle tarihteki yerini aldı. Ardından ise yerle bir olan kenti yeniden inşa süreci başladı. SGDF, “Kobanê’yi beraber savunduk beraber inşa ediyoruz” sloganıyla kampanya başlattı. Kampanyanın amacı DAİŞ tarafından talan edilen Kobanê’yi yeniden inşa etmek, çocuklara oyuncak götürmek ve Kobanê’de ölümsüzleşenler için fidan dikmekti. “İnşa kampanyası” çerçevesinde başlayan hazırlıklara birçok kentten destek geldi. Oyuncaklar, kitaplar toplanıldı.
 
DAİŞ’li hiç kontrol noktasına ‘takılmadı’!
 
19 Temmuz 2015’te SGDF üyeleri öncülüğünde gençler, Pirsûs’a doğru yola çıktı. Gençlerin hem hareket ettikleri noktalarda hem de yol güzergahlarında maruz kaldıkları aramalar ve GBT uygulamalarına karşın, bu tacize sadece gençler uğramıştı. DAİŞ’lilerin bu kontrollere takılmamış olması da katliama giden yolun taşlarının nasıl tek tek döşendiğini gösterdi. 
 
Takvim yaprakları 20 Temmuz 2015’i gösterdiğinde Pirsûs’ta Amara Kültür ve Sanat Merkezi önünde kameralar Kobanêli çocuklara oyuncak götürmek isteyen gençlere çevrilmişti. Yüzlerce kişi kültür merkezi önünde bir araya geldi. Son izinler ve hazırlıklar tamamlanırken merkez önünde basın açıklaması gerçekleştirildi. Bomba kadınların, “Arîn’den Sibel’e yürüyoruz zafere” sloganlarının yankılandığı sırada patlatıldı…
 
Bu katliamda DAİŞ’in saldırısında 33 düş yolcusu yaşamını yitirdi, 100’ü aşkın insan ise yaralandı.
 
Failleri ortaya çıkaran detaylar
 
Açıklamanın canlı olarak verildiği sırada yapılan saldırıda patlayan bomba, televizyonların açık olduğu tüm evlerde patladı… Gençlerin topladıkları oyuncaklar, düşledikleri son herkesin yüreğinde derin bir iz bıraktı. Bombanın patladığı alanın uzağında-yakınında kim varsa bölgeye giderek yardım etmek isterken, bölgedeki polisin yaptığı ilk icraat ise barikatlar kurmak, kültür merkezi bahçesine ambulansın girmesini engellemek, yaralıların üzerine biber gazı sıkmak oldu.
 
33 can yitirildi
 
Saldırıda katledilen 33 düş yolcusunun isimleri şöyle: Koray Çapoğlu, Cebrail Günebakan, Hatice Ezgi Sadet, Uğur Özkan, Nartan Kılıç, Veysel Özdemir, Nazegül Boyraz, Kasım Deprem, Alper Sapan, Cemil Yıldız, Okan Pirinç, Ferdane Kılıç, Yunus Emre Şen, Çağdaş Aydın, Alican Vural, Osman Çiçek, Mücahit Erol, Medali Barutçu, Aydan Ezgi Salcı, Nazlı Akyürek, Serhat Devrim, Ece Dinç, Emrullah Akhamur, Murat Yurtgül, Erdal Bozkurt, İsmet Şeker, Süleyman Aksu, Büşra Mete, Duygu Tuna, Polen Ünlü, Nuray Koçan, Vatan Budak, Mert Cömert.
 
Failin kaydı emniyete ulaşmıştı
 
Başlatılan soruşturma kapsamında katliamın Abdurrahman Alagöz tarafından organize edildiği ortaya çıktı. Katliamının faili hakkındaki “terör nitelikli aranan şahıs” kaydının, saldırıdan bir ay kadar önce, 16 Haziran’da Suruç Emniyet Müdürlüğü’ne ulaştığı ortaya çıktı. Abdurrahman Alagöz’ün bildirilmesine rağmen bir önlem alınmamasına ilişkin açılan davada dönemin İlçe Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal “görevi ihmal” suçundan yargılandı, 9 Ocak 2017’de görülen davanın üçüncü duruşmasında mahkeme Mehmet Yapalıal hakkında “görevi ihmal ve kötü kullanma” suçundan yalnızca 12 taksitte ödenmek üzere 7 bin 500 lira para cezasına hükmetti. Katliamda sorumluluğu olduğu gerekçesiyle "görevi kötüye kullanma" suçlamasıyla yargılanan iki polisten biri olan Ahmet Oğuz Davarcı, ifadesinde daha çok Mehmet Yapalıal’ı suçlayarak, “Bu şahsı deşifre edemeyen sorumlular İstihbarat Daire Başkanlığı, Adıyaman İstihbarat Şube Müdürlüğü, Antep İstihbarat Şube Müdürlüğü ve Urfa İstihbarat Şube Müdürlüğü'dür. MİT'i söylemiyorum bile. Söyleyince 'MİT'ten sana ne' diyorlar” dedi.
 
213 sayfalık iddianame
 
Saldırıyla ilgili soruşturmaya, 23 Temmuz 2015’te “dosya içerisinde bulunulan belgelerin incelenmesinin soruşturmanın amacını tehlikeye düşüreceği” gerekçesiyle gizlilik kararı getirildi ve iddianame, ancak 18 ay sonra hazırlandı. Urfa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın katliama ilişkin 213 sayfalık iddianamesinde 3 kişi hakkında "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme”, “silahlı terör örgütüne üye olma”, “tasarlayarak ve yangın, su baskını, tahrip, batırma, bombalama ya da nükleer, biyolojik, kimyasal silah kullanarak öldürme” suçlarından 34’er kez; "tasarlayarak ve yangın, su baskını, tahrip, batırma, bombalama ya da nükleer, biyolojik, kimyasal silah kullanarak öldürmeye teşebbüs etme” suçlarından da 70’er kez olmak üzere toplamda 104’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi.
 
Saldırıyı Abdurrahman Alagöz’ün gerçekleştirdiği, bunun MOBESE kayıtları ve aile teşhisi ile sabit olduğu belirtilen iddianamede, Abdurrahman Alagöz, Antep’te üzerindeki bombayı patlatarak ölen Yunus Durmaz, Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’ne bombalı saldırıda ölen Halil İbrahim Durgun, Ankara Tren Garı Katliamı’nın tek tutuklu faili olan Yakup Şahin, örgütün Türkiye-Suriye sınır sorumlusu Deniz Büyükçelebi ve örgütün Suriye’deki emiri İlhami Balı saldırının failleri olarak yer aldı.
 
Sanıksız başlayan bir yargılama!
 
Açılan davanın ilk duruşması 21 ay sonra 5 Mayıs 2017’de Urfa 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi'nce Hilvan Cezaevi Kampüsü’nde görüldü.  Ankara Katliamı davasından tutuklu olan ve bu davada da fail olarak iddianamede yer alan Yakup Şahin, davaya katılmadı. İddianameye göre sanık İlhami Balı ve Deniz Büyükçelebi Suriye’ye firar etti. Sanıksız başlayan dava, ara kararla ertelendi.
 
Davanın başından itibaren  duruşmalara katılan avukatların talepleri, mahkeme heyeti tarafından sistematik şekilde reddedildi. Faillerin korunduğu, hatta katliam davasının tek faille yürütüldüğü yargılama sürecinde, bu tek faile dava avukatları tarafından soru yöneltilmesi dahi engellendi. Tutuklu failin duruşmalara katılmadığı dava kapsamında avukatların “failin duruşmaya getirilmesi” yönündeki talebi yalnızca bir kez kabul edildi, bu karardan da celse arasında avukatların haberi dahi olmadan geri dönüldü.
 
Karar verildi
 
Urfa 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından davanın karar duruşması 21 Ekim 2021 tarihinde Hilvan Duruşma Salonu'nda görüldü. Kararın verildiği 21’inci duruşmada mahkeme heyeti davanın firari sanıkları İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi dosyalarının aramaları devam ettiği gerekçesiyle ayrılmasına, davanın tek tutuklu faili Yakup Şahin’e “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme”, “silahlı terör örgütüne üye olma”, “tasarlayarak ve yangın, su baskını, tahrip, batırma, bombalama ya da nükleer, biyolojik, kimyasal silah kullanarak öldürme” suçundan 34 kez ağırlaştırılmış müebbet, eylemin teşebbüs noktasında kalmasından bin 890 yıl, patlayıcı bulundurmaktan 10 yıl ve 40 bin TL para cezası vererek dava dosyasını kapattı.
 
Onlarsız 8 yıl…
 
Pirsûs’ta 33 genç katledileli 8 yıl oldu. Ancak 33 düş yolcusu hala hem yoldaşları, hem Kürt halkının hem de Kobanêli çocukların anılarında, mücadelesinde yaşatılıyor. “Suruç için adalet, herkes için adalet” denilerek çıkılan yolda asıl faillerin yargılanması için çağrılar yinelenirken, her çağrıda isimleri tekrar tekrar yankılandı.
 
Kadın tutsaklardan ‘Düş Yolcuları’ kitabı
 
Düş yolcuları, arkalarından sayısız ezgiyle, şiirle, eserle anıldı. Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ndeki  tutsaklar da onların anılarını yaşatmak amacıyla 2021 yılında “Düş Yolcuları” isimli bir kitap kaleme aldı. Tutsaklar, cezaevi ve tecrit koşullarında kaleme aldıkları şiir, öykü ve masallarını “Düş Yolcuları” ismiyle bir araya getirdi.
 
Hiç durmadılar!
 
Kitabı hazırlayan tutsaklar, kitabı hazırlarken yaşadıklarını şu sözlerle ifade etti: “Sevgili okurlar, elinizde tuttuğunuz bu çalışma, pandemi gerekçesiyle hücrelerde hapis kaldığımız, birbirimizi hiç göremediğimiz posta sisteminin altüst olup iç postaların dahi bir aydan önce verilmediği bir iletişim atmosferinde yapıldı. Toplamda 10 ayrı hücre, koğuş arasındaki top trafiği haftalarca sürdü. Bel, boyun fıtığı, kas erimesi, regl sancısı, taş düşürme, migren krizi ve mide ağrılarına rağmen hiç durmadı.
 
Çatılarda, duvarlarda kalmaması için sağlık problemlerini bir kenara bırakıp top peşinde koşan, kollarını yoran ‘hat hat’ (geldi geldi) veya ‘ne hat ne hat’ (gelmedi gelmedi) yanıtını duyana kadar durmadan bağıran ve hücreler arasında sesleri ile mekik dokuyan tüm arkadaşlara senin şahsında teşekkür ediyoruz. Solmaz Bahar yoldaş, bir saatlik havalandırma süreni bir ay boyunca volta atarak değil onlarca top atarak kapılara koşup top takibini yaparak geçirdin.
 
Kuşlar yardımcımız…
 
Çatıya tek bir kez top taktın, anlayışla karşılamamız gerekirken, hep birlikte ‘Hadi ya olamaz niye nefes almadan atıyorsun?’ deyip üzerine gelmemizi yine o tatlı gülümsemenle karşıladığın için teşekkürler sana. Sevgili yaşam ortaklarımız, alakargalar, karakargalar, serçeler, sığırcıklar ve güvercinler, bu süreçteki pratiğinizle sizin için yiyecek koyduğumuz kaplara el koyma gerekçelerini ‘Siz kuşlara ekmek veriyorsunuz onlar da size yardım ediyor’ biçiminde açıklayanları haklı çıkardınız.
 
Binlerce teşekkür
 
Biz hücrelerde çalışırken sizler de çatılarda çalıştınız. Çatılara takılan nice öyküyü, masalı, şiiri havalandırmaya düşürerek, çocuklara ulaşmasını sağladınız. Bazen birkaç gün gecikmeli düşürdünüz topları, bazen de notları orasından burasından gagaladınız. Ama olsun, nihayetinde doğru adreslere teslim ettiniz. Çabanız ve dayanışmanız için bir teşekkür de size. Sincan zindanının değerli kadın tutsakları hepinize binlerce teşekkür. Birlikte inşa ettik bu çalışmayı, birlikte direndiğimiz gibi büyük bir coşku, yoldaşlık ruhu ve sevgi ile karşıladınız davetimizi.
 
Zulanızdaki tüm güzellikleri çıkarıp sundunuz; ay oldunuz, güneş oldunuz, kiminiz kırmızı gül, kiminiz uçsuz bucaksız papatya tarlası oldunuz. Kiminiz serin bir düştü, kiminiz masal, kiminiz çocukların kulağına masal fısıldayan ses oldunuz. Tat, tuz, baharat oldunuz. ‘İlk kez yazıyorum’ dediniz, ‘Okumam yazmam eksik’ dediniz, ‘Geç kaldım’ dediniz ama yola çıktınız yine de. Coşkunuzu, dilinizi, sesinizi ne zaman tümünü okuyacağız diyen merakınızı alıp geldiniz. Bu çalışma sizin emeğiniz ve yüreğiniz… İyi ki varsınız.”