19 Temmuz Devrimi: Yeni yaşam mümkün!
- 09:01 16 Temmuz 2023
- Güncel
HABER MERKEZİ - Takvim yaprakları 19 Temmuz 2012’yi gösterdiğinde Kobanê’de ilk kıvılcımı yakılan devrim, 11 yılı geride bırakırken halklar için yeni yaşamın mümkün olduğunu göstermeye devam ediyor.
Rojava Devrimi, 19 Temmuz Devrimi, Kadın Devrimi…. Dünya kamuoyu takvim yaprakları 19 Temmuz 2012’yi göstermesinin ardından Kurdistan coğrafyasının parçalarından biri olan Rojava’da yaşanan devrim sürecini bu tanımlamalarla adlandırdı. Halklar, ilk kez bu tarihten sonra belki de Kürtleri, Kürt halkını en önemlisi de Kürt kadınları tanıdı, duydu. Kobanê’yi devriminin ilk kıvılcımının yakıldığı yeri, Efrîn'i, Cizre’yi duydu. Devrime, Çağın Direnişi’ne, Onur Direnişi’ne tanık oldu insanlık. Ve tüm dünyaya korku salan, çağın en ileri teknolojilerine sahip devletlerin bile önünde saatlerce dayanamadığı tarih en büyük kötülükleri ve vahşetinin bileşkesi olan DAİŞ çetelerini yenilgiye uğratmasını konuştu dostları da düşmanları da.
19 Temmuz 2012’de gerçekleşen Rojava Devrimi 11 yılını geride bıraktı. Suriye’de başlayan iç savaşın ardından ilk kez Kobanê’de Halk Meclisi kentin yönetimini üstlendi, yani ilk kıvılcımı yaktı devrim için. Ardından diğer kentler, ilan edilen kantonlar, özerk yönetim, mücadele, kazanımları koruma, saldırılara karşı durma, inşa çalışmaları. İlk kıvılcımın ateşlendiği günden bu yana Rojava hem saldırıların hem de direnişin merkezi haline geldi. 19 Temmuz 2012 tarihinden bu yana Rojava’da-Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan halkların ve inşa edilen bir devrim süreci ve yeni yaşam alternatifi var.
Peki 19 Temmuz 2012 sürecine nasıl gelindi, öncesi neydi? Bir göz atmak önemli. Çok eski tarihlere gitmeden sadece Baas rejimi sürecinde Kürtlerin karşı karşıya olduğu duruma ilişkin birkaç şey belirtmek devrimin neden halkların için bir ihtiyaç olduğunu da ortaya koyması açısından yeterli olacaktır.
Baas rejimi
Baas rejimi 1963’te bir darbeyle iktidara geldikten sonra, Kürt halkını en büyük tehlike olarak görür. Bu yüzden de her türlü baskıyı uyguladı. Kürt halkını kimliksiz bırakmanın yanında oluşturulan “Arap Kemeri” ile de Kürt halkının yaşadığı yerleri Araplaştırma politikası uyguladı. Baas rejiminin tüzüğünde birlik, özgürlük ve sosyalizmi esas aldığını iddia etse de iktidarı ele geçirişinden kısa bir süre sonra bunu bir tarafa bıraktı. Ulus devletin temel ayaklarından biri olan milliyetçiliği geliştirdi. Araplar dışındaki tüm halklar, bileşenler tek ulus yaklaşımı ile inkara yöneldi. Suriye toplumu milliyetçilik esası üzerine mezheb, sınıf, köylülük, aşiret, kabile ve daha birçok isim adı altında parçalandı. Hükümetteki bakanlıklar din ve mezheplere göre dağıtıldı ve halkların varlığı bir tarafa bırakıldı. Suriye rejiminin bu baskıları ve Kürt halkının inkarı üzerinden kendini şekillendirmesi 2011 yılına kadar da devam etti. Tunus’ta başlayan “Arap baharı” adı verilen süreç, 2011 yılına gelindiğinde Suriye’yi de etkisi altına aldı. Silahsız olarak başlayan halkın tepkileri ve değişim istemleri, yoğun kitlesel katılımlı eylemler iktidarın baskıları ile birlikte şiddetin yayılmasını da beraberinde getirdi. Başta Türkiye olmak üzere kimi Arap ülkelerinin Suriye’deki bazı paramiliter güçler oluşturmaları, silah desteği vermeleri ile Suriye’de iç çatışmaların başladığı süreci de beraberinde getirdi. Ki bu savaş durumu aradan geçen 11 yıllık süreçte hiç azalmadı ve hala devam ediyor.
Kürtlerin tutumu
Suriye’de ağırlıklı olarak Arap halkının yaşadığı kentlerde iç savaş ve çatışmaların son bulması ve demokratik bir Suriye için Kürt halkının temsilcileri yoğun çaba içerisinde olsa da rejimin buna karşı tutumu şiddetten yana oldu. Rejimin bu tutumu karşısında Kürt halkı da kendi tedbirini alarak, “Nasıl yaşamak istediğine” ilişkin yolunu belirledi.
3’üncü Yol
Kürt halkı, Demokratik Birlik Partisi (PYD) öncülüğünde halk meclislerini örgütlemeye başlayarak çatışma yerine kendi öz yönetimini inşa etmeyi benimsedi. Böylece Rojava’da, 3’üncü Yol alternatifi ile yeni bir süreç başladı. Yanı sıra Kürt halkı kendi özsavunma gücünü örgütlemeye başlarken, farklı örgütlülüklerle kendi kendini yönetmeyi esas aldı. Yani Baas rejimine karşı 19 Temmuz Devrimi bir alternatif olarak ortaya çıktı ve Özerk Yönetim süreci başladı.
İlk kıvılcım
Kobanê’de ise ilk kıvılcımı yakılan 19 Temmuz Devrimi’nin en önemli özelliği halkın iradesini esas alması oldu. Artık devrim öncesi Baas rejimi tarafından esas alınan Kürt halkının inkar süreci yerini, yeni duruma bıraktı. Halk kendi hakkında söz ve karar sahibi oldu, her alanda kendini yönetmeye başladı ve ilk kez özgürlüğe giden yol açıldı. Halk örgütlülüğünü güçlendirmek için Halk Savunma Birlikleri ve Kadın Savunma Birlikleri’ni örgütledi. Binlerce Rojavalı genç bu örgütlülük içerisinde yer almaya başladı.
Kobanê’de 19 Temmuz akşamı…
Kobanê’de 23 Şubat 2012 yılında Halk Meclisi’nin kuruluş toplantısı gerçekleştirildi. İlanla birlikte komünal bir toplumun inşası için örgütlenme çalışması da başladı. Kendini yönetmekten mahrum bırakılan bir halk içerisinde örgütlenme çalışması başlatıldı. Susturulan, baskı altına alınan toplum içerisindeki kadın ve gençler öncelikle eğitilerek, örgütlendi. Bunun yanı sıra halkın kendi ana diline sahip çıkması için Kürt Dil Kurumu açıldı ve Kürtçe eğitimler başlatıldı. Bu şekilde rejimin bölgeden çıkarılma sürecine gelindi. 19 Temmuz’da Suriye Kriz Yönetme Merkezi’nde büyük bir patlama yaşandı ve rejimin birçok üyesi öldü. “Özgür Suriye Ordusu” Halep’e bağlı birçok yere el koydu. Kürtlerin yaşadığı bölgelere ulaşmadan Kobanê halkı 19 Temmuz akşamı rejimin kurumlarına el koyarak özerkliğini ilan etti. Halk Savunma Birlikleri kuruldu. Bunun yanı sıra Asayiş Güçleri oluşturuldu. Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) çatısı altında toplumsal, siyasi, mesleki sendikalar, yardım dernekleri vb. örgütlendi. Kobanê’de yakılan kıvılcım ardı sıra Efrîn ve Cizre’de devam etti.
Çözümün anahtarı ‘Özerk Yönetim’
Rojava’da Demokratik Özerk Yönetim’in ilan edilmesi Kürt halkının yeni yaşam projesinin tanınması açısından önemliydi. Çünkü bu, Suriye’de yaşanan krizin çözümü için tüm bileşenlerin, halkların içinde yer aldığı bir proje. Özerk Yönetim ilanı aynı zamanda resmi olarak diplomatik görüşmelerin de önünü açtı. Halk kurum ve kuruluşlar içerisinde yer almaya başladı. Aradan geçen zaman, ortaya çıkan başarı düzeyi Özerk Yönetim’in Suriye’nin sorunlarının çözümü için anahtar olduğunu da ispatladı.
15 Eylül 2014 ve DAİŞ saldırısı
Kürt halkının kendisi ve Suriye halkları için inşa etme sürecine girdiği sırada 15 Eylül 2014 yılında yeni bir durum gelişti. Devrimin ilk kıvılcımının yakıldığı Kobanê, saldırıların hedefi oldu. Başta Türkiye olmak üzere kimi uluslararası güçlerin destek verdiği, beslediği DAİŞ, tüm gücü ile Kobanê Kantonu’na saldırdı. Kobanê’nin işgalinin hedeflendiği DAİŞ saldırısı ile Demokratik Özerk Yönetim de ortadan kaldırılmak istendi. Yani devrim başladığı yerde bitirilmek istendi. Kobanê’nin yenilgisi, düşmesi aynı zamanda Kürt halkının da yenilgisi anlamına gelecekti. YPG ve YPJ’nin öncülük ettiği direnişle DAİŞ saldırıları kırıldı, direniş tüm dünyayı etkiledi.
Dünya Kobanê’ye tanıdı
DAİŞ’e karşı verilen mücadele ve gösterilen direniş tüm dünyaya korku salan çetelerin ilk yenilgisi, Kobanê’yi, Kürtleri, Kürt kadınları ilgi odağı haline getirdi. DAİŞ saldırılarının kırılması ile birlikte 1 Kasım Dünya Kobanê Günü ilan edildi. Kürt kadınlar, gösterdiği direniş ve mücadelede, gücünü ispatladı.
Saldırılar farklı şekillerde sürüyor
Kobanê’de başlayan ve Kuzey ve Doğu Suriye’ye yayılan devrim süreci bugün de devam ediyor. Ortadoğu’da ilk kez böyle bir yapılanma insanlığın korunmasından, kadınların savunulmasından, eşitliğin geliştirilmesinden yana tavır takınıyor. Ancak saldırılar da sürüyor.
Efrîn, Girê Spî, Serêkaniyê…
Demokratik Özerk Yönetim’in inşa çalışmalarının sürdüğü Kuzey ve Doğu Suriye’de saldırılar aralıksız devam ederken, Türkiye Efrîn, Girê Spî ve Serêkaniyê’ye saldırdı. Yine Arapların ve diğer halkların yaşadığı Bab, Ezaz ve Cerablus gibi yerlere de saldıran Türkiye, buralara destek verdiği grupları yerleştirdi. Kendisine bağlı yönetimler oluşturdu. Bu bölgelerde başta kadınlara yönelik işkence, taciz, tecavüz olayları günden güne artarken, yaşananlar insan hakları örgütlerinin raporlarına da yansıyor.
Saldırılar sürüyor
Aradan geçen 11 yıl içerisinde Türkiye’nin 19 Temmuz 2012’de başlayan devrim sürecini boğmaya, tasfiye etmeye, Kürt halkının yeni yaşam projesini ortadan kaldırmaya yönelik saldırıları aralıksız sürüyor. Bu saldırılarda en çok da devrim sürecine öncülük etmiş kadınlar hedef alınıyor. Son bir yıl içerisinde birçok kadın öncü Türkiye’nin saldırıları sonucu katledildi. En son da Qamişlo Kantonu Eşbaşkanı Yûsra Derwêş ile yardımcısı Leyman Siwêş hedef alınarak katledildi.
Devrimi koruma kararlılığı
Türkiye’nin Rojava Devrimi’ne, Kuzey ve Doğu Suriye halklarının kazanımlarına saldırıları sürerken, devrimi inşa da aralıksız sürüyor. Halklar ortak yaşamlarını örgütlemek için kurum ve kuruluşları ile sistemlerini güçlendiriyor. Suriye’deki savaşın son bulması, sorunların çözülmesi ve Ortadoğu halkları için yeni yaşam alternatifinin kalıcılaşması ve korunması için direnmeye ve mücadele etmeye devam ediyor. Kobanê’de yakılan ilk kıvılcım halklar için yeni yaşamın mümkün olduğunu göstermeye devam ediyor.