Medyanın Cumartesi Anneleri eylemiyle imtihanı
- 09:02 2 Temmuz 2023
- Medya Kritik
Zuhal Atlan
HABER MERKEZİ - Türkiye’nin en uzun erimli olarak tarihe geçen Cumartesi Annelerinin eylemi, mücadelenin amacından ziyade son yıllarda sadece gözaltı ve baskılara gündeme geliyor. Eylemler, illegalize edildi buna medya da isteyerek ya da istemeyerek ön ayak oldu.
Cumartesi Anneleri, 27 Mayıs 1995’ten bu yana her cumartesi Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi düzenleyerek 90’lı yıllarda faili meçhul cinayet sonucu katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerinin yargılanması için mücadele ediyor. Bu eylem, Türkiye’de en uzun erimli olarak tarihe geçerken maalesef son 5 yıldır verdikleri mücadelenin amacından ziyade sürekli gözaltı ve baskılarla gündeme geliyor.
En son 952’nci haftasında polis müdahalesine uğrayan eylem, Cumartesi Anneleri/İnsanlarının gözaltına alınmalarıyla sonuçlandı-ki muhtemelen bayrama denk gelen bu haftaki Cumartesi eylemi de- yine gözaltı ve saldırılarla gündeme gelecek. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), verdiği “ihlal” kararına rağmen yasaklanan eylem, Cumartesi Annleri’nin rutini haline geldi neredeyse. Oysa bir dönem romanlarda, dizilerde, şarkılarda adından söz ettiren Cumartesi Anneleri’nin mücadelesi, medya tarafından sadece “eyleme yönelik saldırıdan” öteye geçemiyor.
Biraz hafızalarımızı tazelersek; hep birlikte bakalım Cumartesi Annelerinin eylemlerinin önemine. Eylem, 20 kişilik bir grupla başladı, giderek kitleselleşmesinin ardından 1999 yılında polis şiddetiyle gündeme geldi. Saldırıların yoğunlaşmasıyla eyleme ara verildi; ancak 2009 yılında yeniden başlandı. Bu süre zarfında, birçok Cumartesi Annesi Galatasaray’da kayıplarının akıbetini öğrenemeden, faillerin yargılanmasına şahitlik edemeden yitip gitti. Bunların en bilineni Berfo Ana idi. Oğlu Cemil Kırbayır için söylediği “Benim evladım gelir diye kapıyı bacayı açık bıraktım. Ay geçti, gün geçti, sene geçti benim çocuğum gelmedi” sözlerinin kulaklarımızda yankılandığı Berfo Ana’nın ilerleyen yaşına rağmen Galatasaray’a gitmesi, simge isimlerden biri olmasını sağladı. Her hafta kaybedilen birinin akıbetinin sorulduğu eylem, 700’üncü haftaya denk gelen 25 Ağustos 2018’de yasaklandı, Galatasaray polis ablukasına alındı. O gün bugündür Meydan, Cumartesi Annelerine yasak!
Bir dönem cumartesilerinin olmazsa olmaz haberlerindendi Cumartesi Annelerinin eylemleri. Eylemi takip etmeyen biri gazeteci sayılmazdı. Saat 12.00’de başlayan eyleme bir saat kala giderdik ki basının yoğunluğundan dolayı yerimizi alalım. Okuyan kişiden basın metnini almak için sıraya girer, alelacele haberimizi yetiştirmeye çalışırdık. Kaybedilen kişinin kim olduğu, nasıl ve kaç yılında kaybedildiği hakkında bilgileri yazıp sorumlulardan hesap sorulması için yapılan çağrıyı haberimize yerleştirdikten sonra haberciliğin verdiği vicdan ve sorumluluğu gönül rahatlığıyla yerine getirirdik.
Oysa eylemin şu sıralar nedenleri üzerine gündem yapmayan, eylemi sayfalarına taşımayan, manşetlerine çekmeyen ana akımından, muhalifine kadar tüm medya sınıfta kaldı. Neden mi? Çünkü eylemlerin özüne odaklanmaktan, Cumartesi Anneleri’nin mücadelesine yer vermekten imtina eden bir habercilik anlayışından sıyrılıp sadece baskı ve gözaltıları başlıklara çekmekten asıl fotoğraf unutuldu.
Şöyle bir medya taraması yapayım derken Cumartesi Anneleri ile ilgili son birkaç haftada neredeyse benzer başlıklar dikkat çekiyor: “Cumartesi Anneleri yine gözaltına alındı”, “Gözaltına alınan Cumartesi Anneleri serbest bırakıldı”, “Cumartesi Annelerine 952’nci haftada yine polis müdahalesi…” Kısacası; mücadeleyi görmeyen, sadece rutin baskı ve gözaltılara sıkıştırılmış bir haber söz konusu. Ancak; eylemin yasak olmadığı süreçte, havuzcu diye tabir ettiğimiz ana akımından muhalifine kadar medyanın vazgeçilmez ilgi odağıydı. Hatta dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisinde Cumartesi Anneleri/İnsanları ile görüşüp mücadelelerinde yanlarında olacağının sözünü vermişti.
Şimdi ne oldu da Annelerin eylemleri yasaklandı ve medya buna çanak tutar pozisyona düştü. Cevabı çok net: Cumartesi Annelerinin eylemi bir hak arama mücadelesine dönüşerek ilerlerken ve bu mücadelenin sonucu olarak “Hakikatleri Araştırma Komisyonu”nun kurulmasıyla yüzleşme gerçekleştirilebilecekken ne yazık ki eylemler illegalize edildi. Bu duruma medya da isteyerek ya da istemeyerek ön ayak oldu. Dolayısıyla; Cumartesi Annelerine yönelik rutin saldırıları, gözaltıları haber olarak servis etmenin ötesinde aslolan mücadelelerinin es geçilmemesidir. Hakikatlerin gün yüzüne çıkmasını isteyen basının da görevi bu olmalıdır.