‘ÇEDES okulların medreseye dönüştürülmesinin adımı!’
- 09:02 27 Haziran 2023
- Güncel
Melike Aydın
İZMİR - Şüpheli bir şekilde yaşamını yitiren Abdulbaki Dakak hakkında yapılan haberlere erişim engeli getirilmesinin nedeninin, medreselerin çocuklar üzerindeki etkisinin duyulmak istenmemesi olduğunu vurgulayan Eğitim Sen Kadın Sekreteri Zeliha Danyeli, ÇEDES projesi ile okulların medreseleşmesi için adım atıldığına dikkat çekti.
Riha’nın (Urfa) Serêkaniyê (Ceylanpınar) ilçesinde ikamet eden 12 yaşındaki Abdulbaki Dakak Menzil tarikatı mensuplarının kurduğu Semerkand Vakfı’nın denetiminde olan medresenin yakınlarında bulunan bir metruk binada 14 Haziran’da şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. İkamet adresinden 85 kilometre uzaklıktaki Beşat Mahallesi’nde bulunan medreseden iki kez kaçan Abdülbaki’nin, ailesi tarafından zorla geri getirildiği belirtilmişti. Abdulbaki’nin beş metre kadar yakınında ahırda şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdiği medrese mühürlense de medresede öğrencilerden sorumlu olan “fahri imam” A.P. ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı. Abdulbaki’nin şüpheli ölümüne dair yapılan haberlere ise mahkeme kararıyla erişim engeli getirildi.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) İzmir 2 No’lu Şube Kadın Sekreteri Zeliha Danyeli, medrese ve Abdulbaki’nin şüpheli ölümüne ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Cemaat okulları yoksul aileler için bir çeşit çözüm’
Anayasanın 42. Maddesi’ne ve Türkiye’nin imzacısı olduğu Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi 28 Maddesi’ne göre tüm çocukların eğitim-öğretim hakkının sağlanmasından devletlerin sorumlu olduğunu dile getiren Zeliha, ancak buna rağmen Türkiye’nin OECD ülkeleri (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) arasında çocuk yaşta çalıştırılma ve yoksulluk bakımından birinci sırada olduğunu kaydetti. Yoksulluk nedeniyle bazı ailelerin çocuklarını yatılı cemaat okullarına gönderdiğini ifade eden Zeliha, “Buralar hiçbir kontrol söz konusu olmadığı için her türlü istismara açık yerlerdir. 12 yaşındaki Abdulbaki Dakak ailesinden 140 km uzaklıkta Menzil Cemaati’ne bağlı medresenin yakınında cenazesi bulunmuştur. Ön bulgulara gör intihar deniyor ama soruşturma basına kapalı şekilde devam ediyor” dedi.
‘Medreseler 80 sonrası devlet politikasıdır’
1980 darbesiyle devletin toplum mühendisliğine girişerek kendine uygun profilde bireyler yaratmak için özellikle eğitimi araç olarak kullandığını kaydeden Zeliha, devletin bu tür yatılı okulların da kontrolsüz şekilde açılmasına ön ayak olduğunu sözlerine ekledi. Zeliha, “Bu tür kurumlarda intihar, çocuk istismarı, cinsel istismar olayları Aladağ’daki kız çocuklarını yangında kaybetme gibi birçok olay yaşandı. Bu bilinçli bir politikadır. Çünkü özellikle iktidar değişse bile her zaman tekçi dinci ve cinsiyetçi bir toplum mühendisliği için de bunun için de her türlü aracı kullanmaktadır. Eğitim de bu araçlardan biridir. Her birey bu eğitim alanlarından geçecektir ve kendi istedikleri doğrultuda müfredat hazırlayarak ve projelerle eğitime müdahale ederek istedikleri tipte birey oluşturmaya çalışmaktadır” diye belirtti.
‘İntiharların nedenleri araştırmıyorsa fail devlettir’
Abdulbaki’nin medreseden birkaç defa kaçtığını ancak ailesi tarafından tekrar yurda getirildiğini hatırlatan Zeliha, “ Demek ki orada kalmak istemiyor. İntihar etmeden önce video bırakan Enes Kara da bu yaşamı istemediğini ve dayanamaz hale geldiğini söylüyor. Bu yaşam tarzları gençlerimizi intihara sürükleyebiliyor. Bu intihara sürükleyen nedenlerin devlet tarafından araştırılması gerekiyor, nedenler açığa çıkarılmıyorsa, ilgili kurumlar gerekli soruşturmayı yapmıyorsa bizzat bu kurumlar suçun ortağıdır ve failidir” sözlerini kullandı.
‘Çocuğu ataerkil aile de devlet de meta olarak görüyor’
Ataerkil aile yapısında çocuğun birey olarak değil ailenin metası, soy devam ettiren olarak görüldüğüne işaret eden Zeliha, “O aile içinde kendi iradesiyle istediği yaşam biçimini ortaya koymadan anne babanın yaşam biçimi hegemonyası altında kalıyor. Devlet de kendi malı olarak görmekte özellikle ulus devletler çocuğu kendi sistemini devam ettiren metalar olarak gördükleri için özellikle okullarda hazırladıkları müfredatlar, kurslar, kuran kursları yatılı okullarda militarist bireyler yetiştirmeleri açısından bu alanları kullanıyor ve istedikleri profilde bireyler yaratıyor” ifadelerine yer verdi.
‘Medreselerin çocuklar üzerindeki etkisi saklanmak isteniyor’
Çocuk hakları sözleşmesinde, çocuğun yaşamsal ve gelişimsel sorumluluğunun devlete ait olduğunun altını çizen Zeliha, haberlere getirilen yayın yasaklarının nedenlerinden birinin bu sorumlulukları yerine getirmeyişinin üstünü örtmek olduğuna dikkat çekti. Zeliha, “İkinci neden ise bu tür kurum ve araçları istedikleri bireyleri yaratmada çocuklar üzerinde nasıl bir etki yarattığının görünmesi konusunda tedirgin” şeklinde konuştu.
‘ÇEDES okulların medreseye dönüştürülmesinin adımı’
MEB’in eğitimi dinselleştirmek için Diyanet İşleri Başkanlığı ile birlikte hareket ettiğini ifade eden Zeliha, “Çevreme Duyarlıyım Değerlerine Sahip Çıkıyorum (ÇEDES)” adıyla getirilen projede manevi danışman adı altında imam, vaiz, kuran kursu mezunlarının okullarda çocuklarımıza bir takım manevi danışmanlıklar yapacağını kaydetti. Hiçbir pedagojik formasyon almamış bu danışmanların çocuklara danışmalık yapmasının kaygı verici olduğunu dile getiren Zeliha, “Okullarda pedagojik eğitim almış danışmanlar dururken hangi açığı kapatmak için böyle bir projeye ihtiyaç duyulduğu manidardır. Kendi dinci tekçi projelerini geliştirmek için bizzat imamları kuran kursu mezunları vaizleri getirerek öğrencilerimizi şekillendirmektedir. Bu aslında AKP Muğla Milletvekilinin ‘Her okul bir gün imam hatip olacaktır’ açıklamasına denk düşmektedir. Tüm okulları medrese haline getirmek istediğinin açık göstergesidir” sözlerini kullandı.
‘Çocuklar için hep birlikte mücadele vermeliyiz’
Eğitimin dinselleştirilmesi adına geliştirilen projelere karşı mücadele verdiklerini söyleyen Zeliha, davaları kazansalar da farklı projelerle yeniden ortaya çıktıklarını ifade etti. Sorunun toplumsal olduğunu ve velilerin de duyarlı hale gelmesi gerektiğini vurgulayan Zeliha, “Burada sivil toplum kuruluşlarının, muhalefet partileri, velilerin herkesin bu konuda birlikte mücadele etmesi gerekiyor. Bu çocuklar bizim geleceğimiz, bunun önüne geçmek için mücadele etmek zorundayız” diye konuştu.