Bir merakla başladığı mesleğini 50 yıldır sürdürüyor
- 09:06 25 Haziran 2023
- Yaşam
AMED – Şilbê Mahallesi’nde yaklaşık 50 yıldır geçimini farklı işler yaparak sağlayan Remziye Çalan, toplumsal baskılara karşı bir merakla, gizlice başladığı terziliği bugün de sürdürüyor.
Kadınlar, verdikleri eşitlik ve özgürlük mücadelesinin yanında, büyük bir emek mücadelesi de veriyor. Özellikle eril toplumlarda eve kapatılmak istenen, kamusal alandan uzaklaştırılmak istenen kadınlar, kendilerine dayatılan rollere itiraz ediyor. Kimisi alanlarda sloganlarla bu itirazını gösterirken, kimisi de emeğini sahiplenerek eril kodlara karşı çıkıyor. Amed’in Yenişehir ilçesinin Şilbê Mahallesi’nde yaşayan ve 50 yıldır geçimini el işi yaparak, çeşitli işlerde çalışarak sağlayan Remziye Çalan da yaşadığı toplum içerisinde emeğiyle biliniyor. 60 yaşında olan Remziye, yaşam mücadelesini anlattı.
50 yıllık komşuluk ilişkileri
Yaklaşık 50 yıldır Şilbê’de yaşayan Remziye, aslen Amed’in Pîran (Dicle) ilçesinden. Şilbê’deki gündelik yaşama değinen Remziye, komşuluk ilişkilerinin komünal şekilde yürüdüğünü paylaşıyor. Remziye, komşuluk ilişkilerini “İç içeyiz, bir ev gibiyiz” sözleriyle yorumlarken, “Bazen bende olmuyor komşuya giderim, komşuda olmuyor o bana gelir. Biz bu konuda sıkıntı yaşamıyoruz, birbirimize destek oluyoruz. Örneğin annem hasta yatalak, bir yere gidince annemi komşulara emanet ediyorum” diyor.
‘Metropollerdeki ilişkilerde sıcaklık yok’
Şilbê aynı zamanda çevresindeki koca binaların, sitelerin ortasında kalmış bir mahalle. Metropol kentler ve metropolleri andıran bu siteler karşısında kendi yaşamlarının daha güzel ve ilişkilerinin de daha güçlü olduğunu dile getiren Remziye, “Batıya gittim Kocaeli’ye. Çocuklarımın yanında bir hafta kalamadım. Çünkü komşuluk ilişkileri yok, sıcaklık yok insanları çok umursamaz, ben sevmedim geri geldim” ifadelerini kullanıyor.
Bir merakla başlayan serüven
Remziye, çocuk yaştan beri el işine merak duyduğunu söylerken, annesi izin vermediği için gizlice kumaşları alıp evin arkasına giderek bebek elbiseleri yaptığını anlatıyor ve şöyle devam ediyor: “Annem terziydi. Ben bu işi çok merak ederdim, fakat annem izin vermezdi, ‘Onun bunun parçasını bozarsın’ diye. Ben de büyük parçaları evin arkasına götürüp, makasla şekillendiriyordum, model çıkartıyordum. Küçük parçaları içine koyup bebek yapıyordum, yani sadece bir merak… Öyle bir eğitim görmedim, merakımdan dolayı bu ilerlemem oldu ve şu an da her şeyi yapabiliyorum. Her türlü elbise, yöresel kıyafet ve çocuk kıyafeti dikiyorum.”
‘Kendime güveniyorum’
Savaş nedeniyle Suriye’den göç ederek, geldikleri Amed’de Şilbê’ye yerleşen kadınlara işaret eden Remziye, geçim sıkıntısı yaşayan bu kadınlara destek amaçlı eğitim verdiğini kaydediyor. Kadınlara destek olmak amacıyla 5-6 makine alarak eğitimlerine başladığını aktaran Remziye, “Kadınlar ülkelerine gittiklerinde 3 makinemi de onlara verdim, makinalarım bozulduğunda çoğunlukla eşim yapar, bazen de ben yaparım. Ben kendime güveniyorum, özgüvenim var. Ben bu işi yaparken de mahallede kimse yapmıyordu. Daha önce eşim cezaevindeyken farklı işler yapardım, dikiş nakış dışında el işi yapardım, dantel gibi işleri yapar, pazarda satardım, esnaflara verirdim, zorlanmazdım” sözlerine yer veriyor.
‘Bilen bilmeyene göstersin’
Yıllarca kendi çabasıyla evinin geçimini sağlayan Remziye, “Eşim çalışmıyor, geçimi ben sağlıyorum. Çünkü öyle zor bir devirdeyiz ki, gençler bile iş bulamazken, 50-60 yaşındaki adama nasıl iş versinler. Ben istiyorum ki bütün kadınlar kendi ayakları üstünde dursun. Ben daha önce kuaförlük yaptım, el eşi yaptım, el işinden sonra bakkal açtım, çeyizlik sattım. Dükkan da yoktu, evimin bir köşesinde el işi yapardım, duvarlara asardım. Yani kadınlar her şeyi yapabilir. Bilen bilmeyene göstermeli” diyor.
Toplumsal baskıya karşı geri adım atmadı
Karşılaştığı her türlü toplumsal baskıya karşı emeğini sahiplenmekten geri durmayan Remziye, şunları belirtiyor: “Benim eşim cezaevinde 5 yıl kaldı. Benim eşim yıllarca cezaevinde kaldı. Komşular, ‘Tek başına nasıl yaşayacaksın’ derdi. Ben hiçbir zaman bir erkeğe ihtiyaç duymadım. Çocuklarımı alırdım etrafıma, o gücü çocuklarıma gösteriyordum. Yani babalığı da anneliği de o çocuklara verebiliyordum. Bazen cezaevindeki eşimle mektuplaşırdım. ‘Hep mektuplarından cesaret alıyorum’ derdi. Ben kadının gücünü hem evde hem de dışarıda erkekten daha üstün buluyorum.”