‘Geri gönderme merkezleri işkence alanına dönüştü’

  • 21:19 23 Haziran 2023
  • Güncel
İSTANBUL- GÖÇİZ-DER’in Göç Haftası kapsamında düzenlediği panelde yapılan konuşmalarda, geri gönderme merkezleri işkence alanına dönüştüğü belirtilerek, “Göç ve mülteciliğin sebepleriyle uğraşmadıkça sonuçlarının hiçbir zaman önüne geçemeyiz. Savaş politikaları ortadan kalkmadığı sürece  göçlerin önüne geçilmez” denildi.
 
Göz İzleme Derneği (GÖÇİZ-DER), Göç Haftası kapsamında Şişli de bulunan Nazım Hikmet Kültür Merkezi Abidin Dino Salonu’nda  ”Göçmen ve Mülteci Hakları Ayrımcılık ve Irkçılık” konulu panel  gerçekleştirdi.  Moderatörlüğünü   avukat Ahmet Baran Çelik’in yaptığı panelde, panele Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Avukat Ruken Kalın,  İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri ve GÖÇİZ-DER Eşbaşkanı Kamile Kandal ise katılımcı konuklar oldu. Panele çok sayıda kişi katıldı.
 
Sınır kapılarında yaşanan hak ihlalleri
 
Panel,  Gülseren Yoleri nin açılış konuşması ile başladı. Gülseren, mültecilerin Türkiye’de yaşadıkları hak ihlallerine ilişkin derneklerine sık sık başvuruda bulunduğunu belirterek, panelin bu anlamda  önemine dikkat çekti. Uluslararası mülteci politikalarının son dönemlerde yaşanan hak ihlallerinin ana nedeni olduğunu belirten Gülseren, “Mülteciliği yaratan nedenlerin başında siyasi politikalar geliyor. Türkiye açısından sadece Suriye savaşı ile başlamayan bir yoğun mülteci göçü vardı zaten. Suriye savaşına kadar daha çok kapalı sınırı politikaları izlenirken Suriye savaşı sonrası kapalı sınır politikalarının aksine açık sınır politikalarının işlendiğini görüyoruz. Özellikle sınır kapılarında yaşanan hak ihlallerinin giderek arttığını, kontrol dışı geçiş yapamayanların işkence ile geri gönderildiğini görüyoruz. Normal koşullarda sınırlardan içeriye girenlere yönelik iltica prosedürünün işlenmesi gerekirken bunun tam tersi işkence yasağının da ihlal edilerek gelen mültecilerini sınır dışına itildiğini görüyoruz” dedi.
 
‘Mülteci hukuku hiçe sayılıyor’
 
Türkiye ve dünya genelinde mülteci hukukunun hiçe sayıldığını ve mültecilere yönelik sınırlardaki uygulamaların mültecilerde tramvaya yol açabilecek derecede önem arz ettiğini söyleyen Gülseren, “Bir yandan Avrupa’nın sınırlarını kapattığı diğer yandan Türkiye’nin sınırlarını kapalı değilmiş gibi gösterip ancak tam açmayarak o insanları mayınlı olan tehlikeli yollara ittiğini görüyoruz. Burada ayrıca mültecilere yönelik çifte standartlara da değinmek lazım. Güvenlik güçlerinin Türkiye sınırlarına gelen mültecilere zaman zaman nereden geldiğine bağlı olarak bir yaklaşım içerisinde de olduğunu görebiliyoruz” diye belirtti.
 
Gülseren,  derneklerinin yaptığı araştırmalara göre yalnızca 2023 yılı içerisinde dünyadaki mülteci sayısında 1,5 milyonun üzerinde bir artışın olduğuna dikkat çekerek yıllara göre mülteci sayısındaki artış oranlarını paylaştı.
 
‘Deprem bölgelerinde Suriyeliler hedef haline geldi’
 
Ardından konuşan Ruken Kalın,  deprem sürecinde mültecilerin karşı karşıya kaldığı ırkçı saldırıları hatırlatarak,  mülteciler için çok zor bir süreç olduğunu kaydetti. Ruken, “Deprem bölgelerinde ilk hedefte olanlar Suriyeliler oldu. Deprem bölgelerinde sadece kimliklerinden dolayı çok fazla saldırıları ile karşı karşıya kalındı.  Siyasi partililer kendi siyasi politikalarını sürdürebilmek için mültecileri hedef aldılar. Mülteciler deprem süresince hiçbir sosyal yardımlardan yararlanamadılar. Herhangi bir destek alamadılar” diyerek mültecilerim deprem sürecinde yaşadıkları zorlukları dile getirdi.
 
‘Cezasızlık politikaları çok fazla’
 
Geri gönderme merkezlerinin mülteciler için işkence mekanlarına dönüştüğünün altını çizen Ruken, şöyle devam etti: “Mülteciler geri gönderme merkezlerinde çokça şiddete maruz kaldılar. Geri gönderme merkezleri daha çok işkence gören yerlerden biri oldu. Cezaevlerinden daha da kötü bir muamele ile karşı kaşıyalar.  Geri gönderme merkezlerinde mülteciler intihar ediyor. İsyanlar oluyor. Neden intihar ediyorlar? Orada seslerini duyurabilmek için yangınlar çıkardılar. Kendi ülkelerine dönmek yerine kendilerini yakmayı göze alıyorlar.  Cezasızlık politikaları çok fazla var.  mültecilere yönelik yapılan saldırılar konusunda yaptığımız suç duyurusunda hiçbir sonuç alamadık.” 
 
‘Bu ülke çok kimlikli ve kültürlü yaşamaya yabancı’
 
Panele katılım sağlayan tüm katılımcılara  teşekkür ederek sözlerine başlayan Kamile Kandal da mülteciliğe olan bakış açısının sorunlu olduğunu ve bunun da ülkede ki siyasal iktidarın yönetim şekliyle doğrudan bağlantılı olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti: “Eğer ülkede insanlara yönelik baskı lar çok fazla ise bu mültecilere de yansıyor. Hem iç politika da hem de dış politikalara baktığımızda ülkenin ne kadar geriye doğru gittiğini görüyoruz. Bu ülke çok kimlikli ve kültürle yaşamaya yabancı bir ülke değil yüz yıllardır da Ancak son yıllarda ülkede ki ekonomi başta olmak üzere siyasi tüm krizlerin nedeni olarak mültecilerin sorumlu tutulduğunu görüyoruz. Toplumda milliyetçi ve ırkçılığı yükselten ve insanlara empoze eden bir devlet aklı var. İktidarın yanı sıra bunun peşine takılan bir muhalefetmiz de var. Parti yöneticilerinin mültecilere yönelik ötekileştirici ve nefret içeren söylemlerinin ardından bu ülkede mültecilere yönelik saldırılarda çok fazla bir artışın olduğunu görüyoruz. Bu zihniyet bizi eşitlikçi ve özgür bir noktaya götürmez.”
 
Savaş politikaları
 
Mültecilerin göç nedenlerine dair de konuşan Kamile, mülteciliği oluşturan en büyük nedenin küresel güçlerin savaş politikaları olduğunu söyledi.  Kamile, “Türkiye’de de zorunlu iskan yasası çıkarıldı. İç göç süreçlerini biz yaşadık. 2015-2016 çatışma yıllarında Kürtlerin topraklarını terk etmek zorunda bırakıldığını ve hala Dış göçü tartışırken bu ülkede iç göçleri de yaşadık. Bugün Suriyelilerin yaşadığını 90’larda Kürtler kendi bölgelerinde topraklarını yşaanmışlıklarını terk etmek zorunda kalarak yaşadılar. Bu nedenle bugün mültecileri en iyi anlayabilecek halk Kürtlerdir. Bugün mülteciler ülkede ki en önemli sorun olarak görülürken bu insanları mülteci konumuna sokan Suriye Savaşına Türkiye’nin neden dahil olduğu hiç konuşulmuyor. Göç ve mülteciliğin sebepleriyle uğraşmadıkça sonuçlarının hiçbir zaman önüne geçemeyiz. Savaş politikaları ortadan kalkmadığı sürece  göçler de her zaman devam edecektir “ diye konuştu.
 
Panel soru- cevap kısmıyla son buldu.